3023 حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُعَاذٍ ، حَدَّثَنَا أَبِي ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ جُحَادَةَ ، قَالَ : سَمِعْتُ أَبَا حَازِمٍ ، سَمِعَ أَبَا هُرَيْرَةَ ، قَالَ : نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ كَسْبِ الْإِمَاءِ |
3023 حدثنا عبيد الله بن معاذ ، حدثنا أبي ، حدثنا شعبة ، عن محمد بن جحادة ، قال : سمعت أبا حازم ، سمع أبا هريرة ، قال : نهى رسول الله صلى الله عليه وسلم عن كسب الإماء |
Narrated Abu Hurairah: That the Messenger of Allah (ﷺ) forbade earnings of slave-girls.
(3425) Ebû Hâzim, Ebû Hureyre (r.a)'nin şöyle dediğini duymuştur:
[3261
Rasûlullah (s.a), cariyelerin kazancından nehyetti.
Açıklama
Cariyelerin yasaklanan kazancı fuhuş yoluyla elde ettikleri, kazançtır.
Hattâbî bu hadisin şerhinde şöyle demektedir:
"Mekkeli ve Medinelilerin, kendilerine her gün belirli bir ücreti getirmek zorunda olan
cariyeleri vardı. İnsanlara hizmet ederlerdi; ekmek yaparlar, su taşırlar ve başka işler
yaparlardı. Böylece efendilerine vermeleri gereken vergiyi kazanırlardı. Cariyeler bu
yerlere gidip, bu işlerle uğraşınca -belirli bir ücret ödemek zorunda oldukları için-
kendilerinin bir kötülük yapmamalarından emin olunamazdı. Onun için Rasûlullah
(s. a) cariyelerin kazancından kaçmdırmıştır. Onların hangi yoldan kazanç sağladıkları
bilinmediği takdirde, kazançları öncelikle yasaktır."
Bu ifadelerden de anlaşıldığı gibi, cariyelerin caiz olmayan kazançları, fuhuş yoluyla
olanıdır, meşru yollarla elde edileni değil.
Günümüzde kölelik ve cariyelik müesseseleri ortadan kalktığı için konuyu uzatmaya
D271
gerek duymuyoruz.
شرح الحديث من عون المعبود لابى داود
[3425]
بِكَسْرِ الْهَمْزَةِ جَمْعُ أَمَةٍ
( عَنْ مُحَمَّدُ بْنُ جُحَادَةَ) بِضَمِّ الْجِيمِ قَبْلَ الْمُهْمَلَةِ ( عَنْ كَسْبِ الْإِمَاءِ) أَيْ بِالْفُجُورِ لَا مَا تَكْتَسِبُهُ بِالصَّنْعَةِ وَالْعَمَلِ
قَالَ الْخَطَّابِيُّ كَانَتْ لِأَهْلِ الْمَدِينَةِ وَلِأَهْلِ مَكَّةَ إِمَاءٌ مُعَدَّةٌ يَخْدِمْنَ النَّاسَ عَلَيْهِنَّ ضَرَائِبُ وَيَخْبِزْنَ وَيَسْقِينَ الْمَاءَ وَيَصْنَعْنَ غَيْرَ ذَلِكَ مِنَ الصِّنَاعَاتِ وَيُؤَدِّينَ الضَّرِيبَةَ إِلَى سَادَتِهِنَّ
وَالْإِمَاءُ إِذَا دَخَلْنَ تِلْكَ الْمَدَاخِلَ وَتَبَذَّلْنَ ذَلِكَ الْبَذْلَ وَهُنَّ مُجَارَحَاتٌ وَعَلَيْهِنَّ ضَرَائِبُ لَمْ يُؤْمَنَّ أَنْ يَكُونَ مِنْهُنَّ أَوْ مِنْ بَعْضِهِنَّ الْفُجُورُ وَأَنْ يَكْتَسِبْنَ بِالسِّفَاحِ فَأَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِالتَّنَزُّهِ عَنْ كَسْبِهِنَّ وَمَتَى لَمْ يَكُنْ لِعَمَلِهِنَّ وَجْهٌ مَعْلُومٌ يَكْتَسِبْنَهُ بِهِ فَهُوَ أَبْلَغُ فِي النَّهْيِ وَأَشَدُّ فِي الْكَرَاهَةِ انْتَهَى
وَالْحَدِيثُ سَكَتَ عَنْهُ الْمُنْذِرِيُّ