بَابُ مَا جَاءَ فِي الْأَكْلِ مِنْ أَعْلَى الصَّحْفَةِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ مَا جَاءَ فِي الْأَكْلِ مِنْ أَعْلَى الصَّحْفَةِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3334 حَدَّثَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ السَّائِبِ ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : إِذَا أَكَلَ أَحَدُكُمْ طَعَامًا فَلَا يَأْكُلْ مِنْ أَعْلَى الصَّحْفَةِ ، وَلَكِنْ لِيَأْكُلْ مِنْ أَسْفَلِهَا ، فَإِنَّ الْبَرَكَةَ تَنْزِلُ مِنْ أَعْلَاهَا

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

On the authority of his father: I heard the Messenger of Allah (ﷺ) say in the Farewell Pilgrimage: Lo, all claims to usury of the pre-Islamic period have been abolished. You shall have your capital sums, deal not unjustly and you shall not be dealt with unjustly.

Lo, all claims for blood-vengeance belonging to the pre-Islamic period have been abolished. The first of those murdered among us whose blood-vengeance I remit is al-Harith ibn AbdulMuttalib, who suckled among Banu Layth and killed by Hudhayl.

He then said: O Allah, have I conveyed the message? They said: Yes, saying it three times. He then said: O Allah, be witness, saying it three times.

(3772) İbn Abbas (r.a)'dan rivayet olunduğuna göre; Peygamber (s. a):
"Biriniz yemek yerken tabağın ortasından yemesin, fakat kenarından yesin. Çünkü

[891

bereket tabağın ortasına iner" buyurmuştur.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3335 حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ الْحِمْصِيُّ ، حَدَّثَنَا أَبِي ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عِرْقٍ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بُسْرٍ ، قَالَ : كَانَ لِلنَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَصْعَةٌ يُقَالُ لَهَا الْغَرَّاءُ يَحْمِلُهَا أَرْبَعَةُ رِجَالٍ ، فَلَمَّا أَضْحَوْا وَسَجَدُوا الضُّحَى أُتِيَ بِتِلْكَ الْقَصْعَةِ - يَعْنِي وَقَدْ ثُرِدَ فِيهَا - فَالْتَفُّوا عَلَيْهَا ، فَلَمَّا كَثَرُوا جَثَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ أَعْرَابِيٌّ : مَا هَذِهِ الْجِلْسَةُ ؟ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ اللَّهَ جَعَلَنِي عَبْدًا كَرِيمًا ، وَلَمْ يَجْعَلْنِي جَبَّارًا عَنِيدًا ثُمَّ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : كُلُوا مِنْ حَوَالَيْهَا ، وَدَعُوا ذِرْوَتَهَا ، يُبَارَكْ فِيهَا

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

I heard Messenger of Allah (ﷺ) say: Swearing produces a ready sale for a commodity but blots out the blessing. The narrator Ibn al-Sarh said: for earning. He also narrated this tradition from Sa'id b. al-Musayyab on the authority of Abu Hurairah from the Prophet (ﷺ).

(3773) Abdullah b. Büsr dedi ki:

Peygamber (s.a)'in "el-Garrâ" isimli bir yemek kabı vardı ki onu (ancak) dört kişi
taşıyabilirdi. (Müslümanlar) kurban bayramı gününe girip de kurban bayramı
namazını kıldıkları vakit, bu kab içine tirit konmuş olduğu halde getirildi. (Halk)
hemen onun etrafında toplandı. (Yemeğin etrafında toplanan halk) çoğalınca
Rasûlullah (s. a) da diz çöküp oturdu. Bunun üzerine (orada bulunan) bir bedevi (Hz.
Peygambere):

Bu şekilde oturuş(un manası) nedir? diye sordu. (Hz. Peygamber de):

"Şüphesiz ki Allah beni mütevazi bir kul olarak yetiştirdi. Zalim ve inatçı (bir insan)

olarak yetiştirmedi." cevabını verdi. Sonra;

"(Haydi, yemeğin) kenarlarından yeyiniz. Bereketin üzerine indiği tepesin(den yemey)

mm

i bırakınız" buyurdu.



Açıklama



el-Garrâ kelimesi, aslında beyaz anlamına gelir. Hz. Peygamber'in bu isimle anılan ve
dört kişi tarafından taşınabilen bu kabının beyaz renkli, kazan büyüklüğünde hacimli
bir tencere olduğu anlaşılıyor.

3773 numaralı hadis-i şerifte geçen kelimesini cimin kesri ile okumak gerekir. Çünkü
bu kelime masdar-ı nevidir ve dolayısıyla "bir oturuş çeşidi" anlamına gelir ki, diz
çökerek oturmak kastedilmektedir.

Avnü'l-Ma'bûd yazarı bu hadis-i şerifler hakkındaki açıklamasında şöyle diyor: "Bu
hadis yemeği ortasından değil de kenarından yemenin meşruluğuna delâlet etmektedir.
Râfıî ve başkalarının açıklamasına göre, yemeği tabağın ortasından ve başkalarının
Önüne gelen yerden yemek mekruhtur. Fakat meyvelerde başkasının önünden alıp
yemekte bir sakınca yoktur. Esnevî ise bu görüşe itiraz ederek, yemeği tabağın
ortasından veya başkalarının önünden yemenin mekruh değil haram olduğunu
söylemiştir. Bu mevzuda İmam Gazali şunları da ilâve ediyor: Aynı şekilde bir
ekmeğin kenarını bırakıp da ortasından yemek de meşru değildir. Fakat ekmek
küçükse onu ortasından kırıp yemek caizdir. Yemeği ortasından yemeyerek
kenarından yemenin hikmeti ise bereketin yemeğin ortasına inmesidir. Bereket oraya
indiği için yemeğin ortasından alınmaz, bu sayede bereket sofranın ortasından her
tarafına dağılır."

Hattâbî'nin açıklamasına göre, yemeği ortasından yemenin yasaklanmasmdaki hikmet
üzerine bir başka görüş daha vardır. Bu ikinci görüşe göre bu yasak yalnız başına
yemek yiyenler için geçerli değildir. Toplu halde yemek yiyenler için geçerlidir.
Genellikle yemeğin en güzel yeri orta kısmıdır. Toplu halde yemek yiyenlerden birisi
kabın ortasından yemeye başlayacak olursa yemeğin en iyisini almış ve kendisini
yemek arkadaşlarına tercih etmiş durumuna düşer. Bu tutumunsa âdabı muaşeret
kaidelerine aykırı olduğunda şüphe yoktur.

İşte bu, âdaba aykırı olduğu için yemeği ortasından yemek yasaklanmıştır. Fakat
yalnız başına yemek yiyen kimse için böyle bir âdaba riayet sözkonusu olmadığından

bu yasak yalnız başına yemek yiyenler için geçerli değildir.

18. Üzerinde Yenmesi Haram Olan Bir Takım Yiyecek Veya İçecek Bulunan Bir
Sofraya Oturmak