بَابٌ فِي قِتَالِ التُّرْكِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي قِتَالِ التُّرْكِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3809 حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ ، حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ يَعْنِي الْإِسْكَنْدَرَانِيَّ ، عَنْ سُهَيْلٍ يَعْنِي ابْنَ أَبِي صَالِحٍ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يُقَاتِلَ الْمُسْلِمُونَ التُّرْكَ ، قَوْمًا وُجُوهُهُمْ كَالْمَجَانِّ الْمُطْرَقَةِ ، يَلْبَسُونَ الشَّعْرَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

We faced a famine, and I had nothing from my property which I could feed my family ex except a few asses, and the Prophet (ﷺ) forbade the flesh of domestic asses. So I came to the Prophet (ﷺ) and said: Messenger of Allah (may peace be upon) , we are suffering from famine, and I have no property which I feed my family except some fat asses, and you have forbidden the flesh of domestic asses. He said: Feed your family on the fat asses of yours, for I forbade them on account of the animal which feeds on the filth of the town, that is, the animal which feeds on filth.

Abu Dawud said: This 'Abd al-Rahman is Ibn Ma'qil.

Abu Dawud said: Suh'bah transmitted this tradition from 'Ubaid Abi al-Hasan, from 'Abd al-Rahman bin Maq'il, from'Abd al-Rahman bin Bishr, from some people of Muzainah stating that Abjar, the chief of Muzainah, or Ibn Abjar asked the Prophet (ﷺ).

(4303) Ebû Hureyre (r.a)'den Rasûlullah (s.a)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Müslümanlar, yüzleri kat kat deri ile kaplı kalkan gibi olan, kıldan elbise giyen

İM

Türklerle savaşmadikça kıyamet kopmaz."
Açıklama

Hadisin sahibi Müslim'deki rivayetlerin de ve Ebû Davud'taki bir sonraki hadiste,
anılan milletin kıldan giyecekleri şeyin pabuç olduğu bildirilmektedir. Ayrıca bir
rivayette yukarıdaki özelliklere ilaveten anılan milletin gözlerinin küçük ve burun-
larının yassı olacağı da ilave edilmiştir.

Hadis-i şerifte müslümanlarm Türklerle savaşacağı bildirilmekte ve Türklerin şekli
tarif edilmektedir. Beydavi'nin dediğine göre yüzlerinin kalkan gibi olmasından
maksat geniş olması, kalkanın kat kat deri ile kaplı olmasından maksat da sert ve etli
olmasıdır. Ayrıca hadiste anılan kavmin kıldan yapılmış elsise giyeceği
bildirilmektedir. Bazı âlimler bu cümleyi Müslim'in ve Ebu Davud'un bir sonraki
rivayetlerine bakarak kıldan dokunmuş pabuç giyecekleri şeklinde açıklamışlardır.
Nevevi'de bu izahı yapanlardandır. Avnü'l-Mabud müellifi ise, sahihi Müslim'deki ri-
vayetin "Onlar kıldan (yapılan) şeyler giyerler ve kıldan yapılan ba-buçlarıyla
yürürler" şeklinde oluşuna dikkat çekerek, hem üzerlerine giydikleri elbisenin hem de
ayaklarına giydikleri ayakkabıların kıldan olacağını söyler. Sünen-i Ebi Davud'un bu
rivayetinde yürüyecekleri pabuç zikredilmediği için anılan cümle Avnü'l-Ma'bud'daki
izaha uygun olarak kıldan elbise giyerler, diye tercüme edilmiştir.
Hadisteki tarife göre, müslümanlarla savaşacak olan milletin tatarlar olması
muhtemeldir.



Aynî'nin şu izahı, Rasûlullah'm işaret ettiği ordunun Cengiz Han ve torunu Hülagü'nün
komutasında islam alemini yakıp, yıkan, gaddarlığı dillere destan olan Tatar ordusu
olduğuna işaret ediyor.
Aynî şöyle demektedir:

Rasûlullah'm haber verdiği bu savaşların bir kısmı 617 tarihinde meydana gelmiştir.
Türklerden büyük bir ordu çıkarak bütün Horasan diyarını kılıçtan geçirmiş, bundan
sadece mağaralara saklananlar kurtulabilmişlerdir. Bunlar, Rey, Kazvin ve Merağa'ya
kadarki bütün islam beldelerini çiğneyip geçmişler, kadınlarını esir edip, çocuklarını
kesmişlerdir. Sonra da İsfahan'a ilerleyerek sayısız insanı öldürmüşlerdir. Atlarını ca-

im

milere doldurup cami ve mescidlerini direklerine bağlamışlardır."

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3810 حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ ، وَابْنُ السَّرْحِ ، وَغَيْرُهُمَا ، قَالُوا : حَدَّثَنَا سُفْيَانُ ، عَنِ الزُّهْرِيِّ ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيِّبِ ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ - رِوَايَةً ، قَالَ ابْنُ السَّرْحِ : - أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى تُقَاتِلُوا قَوْمًا نِعَالُهُمُ الشَّعَرُ ، وَلَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى تُقَاتِلُوا قَوْمًا صِغَارَ الْأَعْيُنِ ، ذُلْفَ الْآنُفِ ، كَأَنَّ وُجُوهَهُمُ الْمَجَانُّ الْمُطْرَقَةُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

I think it was Ghalib who had come to the Prophet(ﷺ) with tradition.

(4304) Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a) şöyle
buyurmuştur: "Siz pabuçları kıldan olan bir milletle savaşma-dıkça kıyamet
kopmayacaktır. Siz, gözleri küçük, burunları yassı ve yüzleri kat kat deri ile kaplı

[321

kalkan gibi olan bir milletle sayâşmadık-ça kıyamet kopmayacaktır."
Açıklama

Hadisin Buhari ve Müslim'deki rivayetlerinde anılan kavmin metinde sayılan
özelliklerden başka.yüzlerinin de kırmızı olduğuna işaret edilmiştir. Ayrıca Buhari'nin
rivayetinde, tarif edilen milletin Türkler olduğu açıkça ifade edilmektedir.
Buhari'nin menakıb'daki rivayeti daha uzundur. Buhari'nin bu rivayetinde kıyamet
kopmadan önce müslümanlarm savaşacakları kıldan pabuç giyenlerle Türklerin ayrı
ayrı milletler olduğu izlenimini veren bir ifade kullanılmıştır. Arada atıf edatı
kullanılmıştır. Aynî bunların Türklerden iki cins ya da öncekinden maksadın kürtler
olmasının muhtemel olduğunu söyler.

Tirmizi'nin rivayetinde, savaşılacak milletin özellikleri sayılırken sadece yüzlerinin
kalkana benzeyen kısmı zikredilmiştir.

Hadisi şerif önceki rivayetle hemen hemen aynı şeyleri ihtiva etmektedir. Orada
gerekli izah yapılmıştır. Burada da sadece Nevevi'nin Sahih-i Müslim şerhinde bu
hadisleri izah sadedinde söylediği bir şeyi ilave etmek istiyoruz. Nevevi şöyle diyor:
"Bütün bunlar Rasûlullah (s.a)in mu-cizelerindendir. Rasûlullah'm tüm özellikleri ile
zikrettiği bu Türklerle savaş yapılmıştır. Zamanımızda müslümanlar onlarla defalarca
savaşmışlardır. Şu anda da savaş sürmektedir. İyi sonucun müslümanlar için olmasını

[331

dileriz." Nevevi'nin maksadı Moğollarla yapılan savaşlar olsa gerek.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3811 حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ مُسَافِرٍ التِّنِّيسِيُّ ، حَدَّثَنَا خَلَّادُ بْنُ يَحْيَى ، حَدَّثَنَا بَشِيرُ بْنُ الْمُهَاجِرِ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بُرَيْدَةَ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فِي حَدِيثِ : يُقَاتِلُكُمْ قَوْمٌ صِغَارُ الْأَعْيُنِ يَعْنِي التُّرْكَ ، قَالَ : تَسُوقُونَهُمْ ثَلَاثَ مِرَارٍ حَتَّى تُلْحِقُوهُمْ بِجَزِيرَةِ الْعَرَبِ ، فَأَمَّا فِي السِّيَاقَةِ الْأُولَى ، فَيَنْجُو مَنْ هَرَبَ مِنْهُمْ ، وَأَمَّا فِي الثَّانِيَةِ فَيَنْجُو بَعْضٌ ، وَيَهْلَكُ بَعْضٌ ، وَأَمَّا فِي الثَّالِثَةِ ، فَيُصْطَلَمُونَ أَوْ كَمَا قَالَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

On the day of Khaybar the Messenger of Allah (may pease be upon him) forbade (eating) the flesh of domestic asses, and the animal which feeds on filth: riding it and eating its flesh.

(4305) Abdullah b. Büreyde, babasından, Rasûîullah'm şöyle buyurduğunu rivayet
etmiştir:

£341

"Sizinle gözleri küçük bir kavm-yani Türkler - savaşacaktır.
siz,onları Arap Yarımadasına katmcaya kadar üç kerre süreceksiniz, ilk sürüşte
onlardan kaçanlar kurtulacak, ikincisinde bir kısmı helak olup, kimisi kurtulacak,

[351

üçüncüsünde ise kökleri kazınacak."



Açıklama



Bu hadisi şerifde Müslümanların, müslüman olma- yan Türkleri sıkıştıracakları ve
onları üç kez Arap Yarımadasına kadar sürecekleri bildirilmektedir. Aynı ravinin,
Ahmed b. Hanbel'in müsnedindeki rivayetinde ise tam aksi bildirilmektedir. Yanı
Türklerin müslümanlan Arap yarımadasına kadar sürecekleri, ilk seferinde kaçanların
kurtulacakları, ikincisinde bir kısmının kurtulup bir kısmının helak edileceği
üçüncüsünde ise hepsinin kılıçtan geçirileceği ifade edilmektedir. Yani Ebu Davud'un
rivayetinin tam tersidir. Ahmed b. Hanbel'in rivayeti şu şekildedir:
"Abdulah b. Büreyde, babasının şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ben Rasûlullah (s.a)
'in yanında otururken efendimizin şöyle buyurduğunu duydum:

"Şüphesiz geniş yüzlü, küçük gözlü sanki yüzleri deriden kalkan gibi olan bir kavim
benim ümmetimi, Arap Yarımadasına sokuncaya kadar üç kerre sürecek birincisinde
onlardan kaçanlar kurtulacak, ikincisinde bir kısmı helak olup bir kısmı kurtulacak,
üçüncüsünde ise onlardan geri kalanların hepsi kılıçtan geçirilecek."
Rasûlullah'a: - Onlar kimlerdir? Ya Rasûlullah diye sordular,

"Onlar Türklerdir, nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki atlarını müslümanlarm
camilerinin direklerine bağlayacaklar." buyurdu.

Ravi der ki; Büreyde bundan sonra devamlı surette iki üç deve, yol azığı ve suyu
bulundururdu.

Görüldüğü gibi, Ebu Davud'un rivayeti ile Ahmet b. Hanbel'in rivayeti biribirine taban
tabana zıttır. Bunların telif ve te'vili de mümkün değildir. Bu hadislerden birisini
öbürüne tercih gerekecektir. Hadislerin siyakı ve vakıaları gözönünde
bulundurulduğunda, Ahmed b. Hanbel'in rivayetinin daha doğru olduğu fikri ağır
basmaktadır. Çünkü bir defa sürülen millet, Arap Yarımadasına kadar kovalanacaktır.
Arap yarımadası da müslüman olmayan tatarların değil, müslümanlarm yurdudur.
Savaşta yenilenler, düşmanın anayurduna değil, kendi anayurtlarına kaçarlar. Dola-
yısıyla galip devlet kovaladığı düşmanı onların ülkesine doğru sürer.
İkincisi; Büreyde (r.a) Rasulullah'tan hadisi duyduktan sonra her an Türklerin
saldırısını beklemiş ve kaçabilmek için deve ve azığını hazır tutmuştur. Ayrıca Ebu
Davud'un rivayetinin sonundaki - veya dediği gibi" ifadesi ile de ravinin şüphesini
ortaya koymaktadır. Ayrıca olaylar da Ahmet b. Hanbel'in rivayetini te'yid etmektedir.
Anlaşılıyor ki, Ebu Davud'un rivayetinin ravileri vehme düşmüşler ve yanlış nakilde
bulunmuşlardır.

Avnü'l-Ma'bud müellifi yukarıya aktardığımız nokta-i nazarları zikrettikten sonra,
Kurtubî'nin, Tezkiresine her iki rivayeti de aldığını ve bunun sebebini anlayamadığını
1361

söyler.

10. Basra Hakkındaki Hadisler