بَابٌ فِي الْمَجْنُونِ يَسْرِقُ أَوْ يُصِيبُ حَدًّا

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي الْمَجْنُونِ يَسْرِقُ أَوْ يُصِيبُ حَدًّا

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3883 حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ ، أَخْبَرَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ ، عَنْ حَمَّادٍ ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ ، عَنِ الْأَسْوَدِ ، عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : رُفِعَ الْقَلَمُ عَنْ ثَلَاثَةٍ : عَنِ النَّائِمِ حَتَّى يَسْتَيْقِظَ ، وَعَنِ المُبْتَلَى حَتَّى يَبْرَأَ ، وَعَنِ الصَّبِيِّ حَتَّى يَكْبُرَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Zaynab, the wife of Abdullah ibn Mas'ud, told that Abdullah said: I heard the Messenger of Allah (ﷺ) saying: spells, charms and love-potions are polytheism.

I asked: Why do you say this? I swear by Allah, when my eye was discharging I used to go to so-and-so, the Jew, who applied a spell to me. When he applied the spell to me, it calmed down. Abdullah said:

That was just the work of the Devil who was picking it with his hand, and when he uttered the spell on it, he desisted. All you need to do is to say as the Messenger of Allah (ﷺ) used to say: Remove the harm, O Lord of men, and heal. Thou art the Healer. There is no remedy but Thine which leaves no disease behind.

(4398) Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s. a) şöyle buyurmuştur:
"Uç gruptan kalem kaldırılmıştır: Uyanmcaya kadar uyuyandan, iyileşinceye kadar

£125]

cinnet getirenden ve büyüyünceye kadar çocuktan"

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3884 حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ ، حَدَّثَنَا جَرِيرٌ ، عَنِ الْأَعْمَشِ ، عَنْ أَبِي ظَبْيَانَ ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ ، قَالَ : أُتِيَ عُمَرُ بِمَجْنُونَةٍ قَدْ زَنَتْ ، فَاسْتَشَارَ فِيهَا أُنَاسًا ، فَأَمَرَ بِهَا عُمَرُ أَنْ تُرْجَمَ ، مُرَّ بِهَا عَلَى عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ رِضْوَانُ اللَّهِ عَلَيْهِ ، فَقَالَ : مَا شَأْنُ هَذِهِ ؟ قَالُوا : مَجْنُونَةُ بَنِي فُلَانٍ زَنَتْ ، فَأَمَرَ بِهَا عُمَرُ أَنْ تُرْجَمَ ، قَالَ : فَقَالَ : ارْجِعُوا بِهَا ، ثُمَّ أَتَاهُ ، فَقَالَ : يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ ، أَمَا عَلِمْتَ أَنَّ الْقَلَمَ قَدْ رُفِعَ عَنْ ثَلَاثَةٍ : عَنِ الْمَجْنُونِ حَتَّى يَبْرَأَ ، وَعَنِ النَّائِمِ حَتَّى يَسْتَيْقِظَ ، وَعَنِ الصَّبِيِّ حَتَّى يَعْقِلَ ؟ قَالَ : بَلَى ، قَالَ : فَمَا بَالُ هَذِهِ تُرْجَمُ ؟ قَالَ : لَا شَيْءَ ، قَالَ : فَأَرْسِلْهَا ، قَالَ : فَأَرْسَلَهَا ، قَالَ : فَجَعَلَ يُكَبِّرُ حَدَّثَنَا يُوسُفُ بْنُ مُوسَى ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ ، عَنِ الْأَعْمَشِ ، نَحْوَهُ ، وَقَالَ أَيْضًا : حَتَّى يَعْقِلَ ، وَقَالَ : وَعَنِ الْمَجْنُونِ حَتَّى يَفِيقَ ، قَالَ : فَجَعَلَ عُمَرُ يُكَبِّرُ ، حَدَّثَنَا ابْنُ السَّرْحِ ، أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ ، أَخْبَرَنِي جَرِيرُ بْنُ حَازِمٍ ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ مِهْرَانَ ، عَنْ أَبِي ظَبْيَانَ ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ ، قَالَ : مُرَّ عَلَى عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ بِمَعْنَى عُثْمَانَ ، قَالَ : أَوَ مَا تَذْكُرُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : رُفِعَ الْقَلَمُ عَنْ ثَلَاثَةٍ ، عَنِ الْمَجْنُونِ الْمَغْلُوبِ عَلَى عَقْلِهِ حَتَّى يَفِيقَ ، وَعَنِ النَّائِمِ حَتَّى يَسْتَيْقِظَ ، وَعَنِ الصَّبِيِّ حَتَّى يَحْتَلِمَ ، قَالَ : صَدَقْتَ ، قَالَ : فَخَلَّى عَنْهَا

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Prophet (ﷺ) said: No spell is to be used except for the evil eye or a scorpion sting.

(4399) İbn Abbas radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Ömer (r.a)'e zina etmiş olan akıl
hastası bir kadın getirildi. Hz. Ömer, onun hakkında insanlarla istişarede bulundu ve

£126]

recmedilmesini emretti. Ali b. Ebi Talib (r.a) kadına rastladı (bir diğer nüshaya
göre: Kadını Ali b. Ebî Talib'in bulunduğu bir yerden götürdüler) ve;
Bunun hali ne? dedi.

Bu falan oğullarının delisidir. Zina etti, Ömer de recmedilmesini emreddi, dediler. Ali:
Onu geri görürünüz, dedi, sonra da Ömer'e gelip:,

Ey mü'minlerin emiri! (Rasûlıtllah'm:) "Üç gruptan; iyileşinceye kadar deliden,
uyanmcaya kadar uyuyandan ve aklı erinceye (baliğ oluncaya) kadar da çocuktan
kalem kaldırılmıştır" (diye) buyurduğunu bilmiyor musunuz? dedi.
Ömer (r.a): 1 - Evet biliyorum,

O halde bu kadının durumu nedir, neden recmedüiyor?

Bir şey yok.

Onu salıver, İbn Abbas:

£1271

Ömer (r.a) kadmı salıverdi ve tekbir getirmeye başladı, dedi.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3885 حَدَّثَنَا هَنَّادٌ ، عَنْ أَبِي الْأَحْوَصِ ، ح وحَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ ، حَدَّثَنَا جَرِيرٌ ، الْمَعْنَى ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ السَّائِبِ ، عَنْ أَبِي ظَبْيَانَ ، قَالَ هَنَّادٌ الْجَنْبيُّ : قَالَ : أُتِيَ عُمَرُ بِامْرَأَةٍ قَدْ فَجَرَتْ ، فَأَمَرَ بِرَجْمِهَا ، فَمَرَّ عَلِيٌّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، فَأَخَذَهَا فَخَلَّى سَبِيلَهَا ، فَأُخْبِرَ عُمَرُ ، قَالَ : ادْعُوا لِي عَلِيًّا ، فَجَاءَ عَلِيٌّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، فَقَالَ : يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ ، لَقَدْ عَلِمْتَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : رُفِعَ الْقَلَمُ عَنْ ثَلَاثَةٍ ، عَنِ الصَّبِيِّ حَتَّى يَبْلُغَ ، وَعَنِ النَّائِمِ حَتَّى يَسْتَيْقِظَ ، وَعَنِ المَعْتُوهِ حَتَّى يَبْرَأَ ، وَإِنَّ هَذِهِ مَعْتُوهَةُ بَنِي فُلَانٍ ، لَعَلَّ الَّذِي أَتَاهَا وَهِيَ فِي بَلَائِهَا ، قَالَ : فَقَالَ عُمَرُ : لَا أَدْرِي ، فَقَالَ عَلِيٌّ عَلَيْهِ السَّلَام ، وَأَنَا لَا أَدْرِي

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Messenger of Allah (ﷺ) entered upon Thabit ibn Qays. The version of Ahmad (ibn Salih) has: When he was ill He (the Prophet) said: Remove the harm, O Lord of men, from Thabit ibn Qays ibn Shammas. He then took some dust of Bathan, and put it in a bowel, and then mixed it with water and blew in it, and poured it on him.

Abu Dawud said: Ibn al-Sarh said: Yusuf bin Muhammad is correct (and not Muhammad bin Yusuf)

(4402) Ebu ZabyanHennad'm dediğine göre el Cenbî- şöyle dedi: Ömer (r.a)'e

zina etmiş olan bir kadın getirildi. Ömer de recmedüme-

sini emretti. Ali (r.a) (kadına) rastladı, onu alıp serbest bıraktı. Bu,

Ömer'e haber verildi. Ömer (r.a).

Ali'yi bana çağırın, dedi.

Ali (r.a) gelip:

Ey Mü'minlerin emiri biliyorsun ki "Rasulullah (s. a) ; "üç gruptan kalem kaldırıldı;
buluğa erinceye kadar çocuktan, uyanmcaya kadar uyuyandan ve iyileşinceye kadar
bunaktan" buyurdu. Şüphesiz bu kadın falan oğullarının bunağıdır. Her halde ona
tecavüz eden ona cinnet halinde iken tecavüz etmiş" dedi.
Ömer:

"Bilmiyorum" Ali:

£131]

"Ben de bilmiyorum" dedi.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3886 حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ ، حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ ، عَنْ خَالِدٍ ، عَنْ أَبِي الضُّحَى ، عَنْ عَلِيٍّ عَلَيْهِ السَّلَام ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : رُفِعَ الْقَلَمُ عَنْ ثَلَاثَةٍ : عَنِ النَّائِمِ حَتَّى يَسْتَيْقِظَ ، وَعَنِ الصَّبِيِّ حَتَّى يَحْتَلِمَ ، وَعَنِ الْمَجْنُونِ حَتَّى يَعْقِلَ قَالَ أَبُو دَاوُدَ : رَوَاهُ ابْنُ جُرَيْجٍ ، عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ يَزِيدَ ، عَنْ عَلِيٍّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ زَادَ فِيهِ : وَالْخَرِفِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

In the pre-Islamic period we used to apply spells and we asked: Messenger of Allah ! how do you look upon it ? He replied : Submit your spells to me. There is no harm in spells so long as they involve no polytheism.

(4403) Ali (r.a)'den; rivayet edildiğine göre; Rasulullah (s. a) şöyle buyurmuştur:
"Üç gruptan kalem kaldırılmıştır; uyanmcaya kadar uyuyandan, buluğa erinceye kadar
çocuktan ve akıllanmcaya kadar akıl hastasından."
Ebû Davûd der ki:

Bu hadisi ibn Cerir Kasım b. Yezid'den, o da Ali (r.a) vasıtasıyla Ra-sulullah'tan

£132]

(rivayet etti ve) ona "ve bunaklıktan.." sözünü ilave etti.
Açıklama

Bu bab; akıl hastası olan birisi, haddi gerektiren bir suç işlerse, kendisine had
cezasının verilip verilmeyeceğini konu edinmektedir. Aynı hadisin çeşitli
rivayetlerinde anlatılan olay da zina suçu ve recm cezası ile ilgilidir. Musannifin,
babda hırsızlık konusunda hiç hadis olmadığı halde bab başliğma "hırsızlık"
kelimesini de ilave etmesi, üzerinde durulan mevzuun hırsızlık haddi ile ilgili olmasın-
dan dolayıdır. Zaten birisine akıl noksanlığından dolayı bir had uygulanmıyorsa başka
hadler de uygulanmaz demektir. Bu babtaki rivayetlerde bahse konu olan kadına deli
olduğu için zina haddi olan recm uygulanmazsa, hırsızlık yapması halinde de el kesme
cezası uygulanmaz.



Deli olan birisine haddin uygulanmayışının delili, geçen rivayetlerde görüldüğü üzere
Hz. Peygamber (s.a)'in hadisidir.

Bir hadiste efendimiz üç kişiden kalemin kaldırıldığını beyan etmiştir. Bu üç kişi,
uykuda olduğu müddetçe uyuyan, deliliği devam ettiği müddetçe akıl hastası ve
buluğa ermedikçe çocuktur. Ancak hadisin bazı rivayetlerinde delilik yerine bunaklık
kullanılmıştır.

Bu üç gruptan kalemin kaldırılmasından maksat nedir?
Hakikat midir yoksa mecaz mıdır? Bu konuda iki görüş vardır.

a) Meşhur olan görüşe göre bu ifade, kinayeli bir ifadedir. Kalemin kaldırılmasından
maksat teklifin olmayışıdır. Yani kişi bu üç halde iken işlediği bir günahtan dolayı
mesul değildir. Çünkü akıl nimetinden mahrumdur.

Bu sözün zahiri ile kinaye manası arasındaki ilişki, teklifin yazmanın sonucu oluşudur.
Nitekim bir ayette cenab-i Allah: "Size oruç yazıldı (yani farz kılındı)" buyurmuştur.
Yazı kalemle olduğuna göre yazının varlığı kalemin de varlığını, yazının yokluğu
kalemin de yokluğunu ifade eder. Başka bir cihetten de; kalemin yokluğu yazının
yokluğunu yazının yokluğunu da teklifin yokluğu gerektirir. Buna göre mana:
"Uyuyan, akıl hastası ve çocuk yaptıklarından dolayı yargılanamazlar, onlardan
sorumluluk kalkmıştır" demektir.

b) Bu sözden maksat hakikattir. Yani bu üç gruptan gerçekten kalem kaldırılmıştır. Şu
hadis bu görüşün delilidir: "Allah'ın ilk yarattığı şey kalemdir. Ona yaz, demiş kalem
de kıyamete kadar olacak olan herşeyi yazmıştır."

Allah bu kalemi Levh-i Mahfuza koymuştur. İnsanların yaptığı ve yapacağı iyi ve kötü
herşeyi yazmaktadır. Çocuk, akıl hastası ve uyuyanın yaptıklarında günah olmadığı
için kalem yazmaz. Allah'ın bu fiilleri yazmamasına hükmetmesi, kalemin
kaldırılmasıdır. îşte efendimiz "kalem kaldırılmıştır" buyururken bu manayı ifade
buyurmuştur.

Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi bunlardan birinci anlayış daha meşhurdur. Hangi
mana kastedilirse edilsin, kesin olan bir şey vardır. O da; akıl hastasının, uyuyanın ve
çocuğun işledikleri cinayetlerden dolayı sorumlulukları olmadığıdır; günaha girmiş
olmazlar.

Buradaki "sorumluluk yoktur" sözünden maksadımız, mutlak değildir. Sorumlu
oldukları noktalar da vardır. Mesela itlaf ettikleri malı tazmin zorundadırlar.
Konuya açıklık getirmek için ehliyyet ve arızalarından olan çocukluk ve cünûn

[133]

(delilik) üzerinde kısaca duralım.

İslâm Hukuku'nda Ehliyet Arızalarından: Çocukluk ve Delilik:

Ehliyet, sözlükte salahiyet manasınadır.

UM

İstılahta: İnsanın kendisine hüküm tealluk edecek bir durumda olmasıdır, Ehliyet
vücub ehliyeti ve eda ehliyeti olmak üzere ikiye ayrılır:

Vücûb ehliyeti: İnsanın bir takım haklar edinme ve sorumluluklar yüklenme
salahiyetidir. Bu ehliyetin aslı insan oluştur. Yani ister ana rahmindeki cenin olsun
ister hayattaki birisi, ister erkek ister kadın, ister deli, ister akıllı, insan dediğimiz her
varlık bu ehliyete sahiptir. Şu kadar var ki bu ehliyet herkeste aynı değildir. Mesela
ana karnındaki ceninin zimmeti zayıftır. Aleyhine olan şeylerin vücubuna uygun



değildir. Ama varis olmak, vasiyet, hibe gibi lehine olan hakların sübutıma ehildir.
Eda ehliyeti: İnsanın, kendisinden şer' an muteber olacak şekilde fiil meydana

£1351 '

gelmesine salahiyetli olmasıdır. Yani kişinin söylediği bir sözün veya yaptığı bir
işin hakiki bir sonuç doğurmasıdır.

Eda ehliyetinin esası akıldır. Yani insanın sahip olduğu - başka bir ifade ile bir fiili
işlerken sahip olduğu- akla göre; kamil ve nakıs kısımlarına ayrılır. Yani aklı
olmayanın eda ehliyeti yok, aklı eksik olanın eda ehliyeti noksan (nâkısu'l-ehliye), aklı
tam alanın da eda ehliyeti tam (kâmilü'l,ehliye) dir.

I- Temyiz çağma gelmemiş olan çocuk ve deli adîmu'l-ehliye (eda ehliyetine sahip
omayan) dirler. Dolayısıyla bunların sözlerine itibar edilmez. Ancak mala yönelik bir
cinayetleri olursa tazmin ederler. Vergi ve nafakalar konusunda mükelleftirler.

II- Temyiz çağma gelen çocuklar (mümeyyiz çocuklar) ve bunak (matuhlar noksan
ehliyetli (nakısu'l-ehliye)dirler. Mümeyyiz olmayan çocuk ve delinin yükümlü olduğu
her şeyle bunlar da yükümlüdürler. Ayrıca hibe kabulü, sadaka kabulü gibi sırf
menfaat olan şeyleri velilerinin izni olmadan, aliş-veriş gibi menfaatta da zarara da
ihtimali olan tasarrufları velilerinin izni ile yapabilirler. Hibe etmek, tasaddukta
bulunmak gibi mali açıdan sırf zarar olan tasarrufları ise velilerinin izni bile olsa
yapamazlar.

III- Akıl ve baliğ olan insanın ehliyeti kâmildir. Yani leh ve aleyhine olan tüm
tasarrufları geçerlidir. Ancak insanın elinde olan ve olmayan bazı arızalar bu ehliyeti
ortadan- kaldırır ya da noksanîaştmr. Mesela delirme, bayılma, uyuma, sefahat,

[136]

cehalet bunlardandır.

Ehliyet hakkındaki bu kısa bilgiden sonra şimdi üzerinde durduğumuz babın konusu
olan ehliyetin arızalarından akıl hastalığı, çocukluk ve uyku hallerine geçebiliriz,
a) Delilik: (Akıl Hastalığı, Cunun)

İyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayıramamak, bunların sonucunu idrâk edememek
halidir.

Delinin iman ve irtidadi anababasma tebaen muteberdir.
Delilik (cünun) iki çeşittir:

1- Cünun-i mutbık: Devamlı olan cünun (delilik): Bir akıl hastalığının mutbık
sayılması için hastalığın ömür boyu olması şart değildir.

Asgari müddeti konusunda ulemadan farklı görüşler rivayet edilmiştir. Mecelle sarihi
Ali Haydar efendi yaptığı araştırma sonunda bu meselede Hanefi ulemasından dört
görüş tesbit ettiğini söyler. Bunlar:

a) Tam bir sene

b) Tam bir ay

c) Yarım seneden fazla

d) Bir gün ve gecenin yarıdan fazlası

Ali Haydar efendi; Fetavay-ı Suğra'da bunlardan birincisine, Kadıhan da ise ikincisine
müftebih denildiğini kaydeder.

Sürekli olan cünun (delilik) yukarıda belirttiğimiz gibi mallarla ilgili fiillerde müessir
değildirler. Yani sürekli olarak akıl hastalığına tutulmuş olan birisi (mecnun-u
mutbık), bir adamın malını telef ederse kendisine tazmin ettirilir, Kısası gerektiren bir
suç işlerse kısas uygulanmaz, ama mali tazminatla sorumlu tutulur. Alım satım, icare,
hibe etmek, hibe kabul etmek (vs) gibi sözlü tasarrufları geçersizdir. Bu tasarruf ister



sırf menfaat, ister sırf zarar, ister ikisine de ihtimali olan cinsten olsun farket-mez.
Çünkü deli ehliyetsizdir.

İbadetler konusunda da cununu mutbik müessirdir. Yani ibadeti düşürür. Ancak
ibadeti düşürmesi için gerekli müddet ibadete göre farklıdır. Bu müddet namazlarda;
İmam Azam ile İmam Ebu Yusuf a göre bir gece ve bir gündüzden birazcık fazladır.
İmam Muhammed'e göre ise altıncı namazın vaktinin girmesidir. Yani delilik hali bu
kadar devam ederse o müddet içerisindeki namazlar düşer. Bu müddet oruç hakkında
bir ay, zekat hakkında da bir yıldır.

2- Cünûn-i gayr-i mutbik: Sürekli olmayan akıl hastalığıdır. Bu şekildeki bir hasta
bazan akıllı bazan delidir. Bazı alimler mecnunu gayrı mutbikı: Ayda en azından bir
defa rahatsizlaşan geri kalan kısımda normal olan akıl hastası, diye tarif ederler.
Bu gruptaki bir mecnunun delilik halindeki sözlü tasarrufları geçersiz, normal
zamandaki tasarrufları geçerlidir. Ancak vekâlette mecnunu mutbik ile gayri mutbik

£1371

arasında fark vardır.

b) Çocukluk: Baliğ olmayan çocuk iki devrede incelenir:

1- Sabıyy-i gayr-i mümeyyiz: Mecelle'de şöyle tarif edilmektedir: "Bey' ve şırayı
fehmetmeyen yani milkiyeti, bey'm salib ve şifanın calib olduğunu bilmeyen ve onda
beş aldanma gibi gabn-i fahiş olduğu zahir olan bir gabn-i, gabn-i yesirden temyiz ve
tefrik eylemeyen çocuk olup, bunları temyiz iden çocuğa, sağıra mümeyyiz

£1381

denilir." Bu tarifi şu şekilde sadeleştirebiliriz: "Sabıyyi gayri mümeyyiz: Alış-
verişi anlamayan, bir şeyi satmanın milkiyeti elden çıkarmak, satın almanın da milk
edinmek demek olduğunu bilmeyen ve yarı yarıya aldanmak gibi aşırı aldanmayı daha
az aldanmadan ayıramayan çocuktur. Bunları ayırabilen de sabıyy-i mümeyyizdir."
Bazı alimler, yedi yaşından küçük çocuklara sabıyy-ı gayri mümeyyiz yedi yaşından

büyük olup da buluğa ermemiş olanlara da sabıyy-i mümeyyiz demektedirler.
Sabıyy-i gayr-i mümeyyize ait hükümler, aynen akıl hastasına ait hükümlerdir. Hiçbir
sözlü tasarrufuna itibar edilmez. Yani mecmunun sorumlu tutulmadığı şeylerden
sabıyy-i gayri mümeyyiz de sorumlu tutulmaz. Sorumlu tutulduklarından o da sorumlu
olur.

2- Sabıyy-i mümeyyiz: Sabıyy-ı gayri mümeyyizin özelliklerinin zıttı-na sahip olan
(baliğ olmamış) çocuktur. Bu durumdaki bir çocuk ehliyetten tamamen yoksun
değildir. Noksan ehliyetlidir. Tamamen menfaatma olan tasarrufları kayıtsız şartsız
geçerli, zararına olan tasarrufları mutlak geçersiz; iki yöne ihtimali olanları da
velilerinin olur vermesi halinde geçerlidir. İbadetlerle mükellef değillerdir, kendilerine
had ve kısas uygulanmaz. Verdikleri zararı tazmin ve zekât gibi mali konularla
mükelleftirler.

c) Uyku hali: Uyku hali muamelâta ait tasarruflara manidir. İbadetleri düşürmez ancak
eda vaktini geciktirir. Yani uykudan dolayı namazını kılmayan kişi namaz
kılmamaktan dolayı sorumlu tutulmaz, ama uyanınca namazını kılar.

Uyurken verilen fîlî zararlardan dolayı da bedeni ceza verilmez. Mali ceza verilir.
Mesela birisi uyurken yuvarlansa ve bir başkasının ölümüne sebep olsa kısas

£1401

uygulanmaz ama diyet verir. Haddi gerektiren bir suç işlerse had uygulanmaz.



18. Çocuğun Haddi Gerektiren Bir Suç İşlemesi