بَابُ الْعَامِلِ يُصَابُ عَلَى يَدَيْهِ خَطَأً

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ الْعَامِلِ يُصَابُ عَلَى يَدَيْهِ خَطَأً

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3993 حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ دَاوُدَ بْنِ سُفْيَانَ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ ، أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ ، عَنِ الزُّهْرِيِّ ، عَنْ عُرْوَةَ ، عَنْ عَائِشَةَ ، أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَعَثَ أَبَا جَهْمِ بْنَ حُذَيْفَةَ مُصَدِّقًا فَلَاجَّهُ رَجُلٌ فِي صَدَقَتِهِ ، فَضَرَبَهُ أَبُو جَهْمٍ ، فَشَجَّهُ ، فَأَتَوُا النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فَقَالُوا : الْقَوَدَ يَا رَسُولَ اللَّهِ ، فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَكُمْ كَذَا وَكَذَا فَلَمْ يَرْضَوْا ، فَقَالَ : لَكُمْ كَذَا وَكَذَا فَلَمْ يَرْضَوْا ، فَقَالَ : لَكُمْ كَذَا وَكَذَا فَرَضُوا ، فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِنِّي خَاطِبٌ الْعَشِيَّةَ عَلَى النَّاسِ وَمُخْبِرُهُمْ بِرِضَاكُمْ فَقَالُوا : نَعَمْ ، فَخَطَبَ رَسُولُ اللَّهِ فَقَالَ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ هَؤُلَاءِ اللَّيْثِيِّينَ أَتَوْنِي يُرِيدُونَ الْقَوَدَ ، فَعَرَضْتُ عَلَيْهِمْ كَذَا وَكَذَا فَرَضُوا ، أَرَضِيتُمْ ؟ قَالُوا : لَا ، فَهَمَّ الْمُهَاجِرُونَ بِهِمْ ، فَأَمَرَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ يَكُفُّوا عَنْهُمْ ، فَكَفُّوا ، ثُمَّ دَعَاهُمْ فَزَادَهُمْ ، فَقَالَ : أَرَضِيتُمْ ؟ فَقَالُوا : نَعَمْ ، قَالَ : إِنِّي خَاطِبٌ عَلَى النَّاسِ وَمُخْبِرُهُمْ بِرِضَاكُمْ قَالُوا : نَعَمْ ، فَخَطَبَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فَقَالَ : أَرَضِيتُمْ ؟ قَالُوا : نَعَمْ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Messenger of Allah (ﷺ) made me read the verse It is I who give (all) sustenance, Lord of power, steadfast (for ever).

(4534) Âişe radıyallâhu anhâdan; şöyle demiştir:

Rasûlullah (s.a.v) Ebû Celim b. Huzeyfe'yi zekât toplayıcı olarak gönderdi. (Gittiği
yerde) bir adam, malının zekâtı konusunda onunla tartıştı. Ebû Cehm, adama vurup
başını yardı. (Yaralının velîleri) Rasûlullah'a gelip:
"Kısas isteriz yâ Rasûlallah!" dediler.
Rasûlullah (s.a.v):

"Size şu kadar mal var (kısastan vazgeçin)" dedi. Razı olmadılar. Rasûlullah tekrar;
(artırarak); "Size şu kadar mal" buyurdu, yine razı olmadılar. Hz. Peygamber (s.a.v)
(üçüncü defa ve artırarak): "Size şu kadar mal var, (kısastan vazgeçin)" buyurdu. Bu
sefer razı oldular.
Hz. Peygamber (s.a.v):

"Öğleden sonra halka hitâbed A p, razı olduğunuzu haber vereceğim" buyurdu.
Onlar da:
"Evet" dediler.

Rasûlullah (s.a.v) halka hitabederek şöyle dedi:

"Leysliler (Leys kabilesinden olan davacılar) bana, kısas istemeye geldiler. Ben de
onlara şu kadar mal (en son teklif edip de onların razı oldukları malı söyledi) teklif
ettim, razı oldular, (halka duyurmak için) razı oldunuz mu?" buyurdu.
"Hayır" dediler.

Muhacirler, üzerlerine atılmak istediler, Rasûlullah vazgeçmelerini emretti. Onlar da
bıraktılar. Rasûlullah sonra davacıları çağırıp, malı artırdı ve: "Razı oldunuz mu?"
dedi. "Evet" dediler.
Rasûlullah (s.a.v):

"Ben halka hitâbedip sizin razı olduğunuzu haber vereceğim" buyurdu.
£1031

"Evet" dediler.
Açıklama

İbn Mâce: "Muhammed b. Yahya'dan, bu hadisi sadece Ma'mer rivayet etti. Ondan
başka birinin rivayet ettiğini bilmiyorum" der.

Hadis-i Şerif, İslâmm adalet anlayışına, insanların haklarını aramakta ne kadar itinalı
olduğunu görmeye en güzel delildir. Aradan on beş asır geçmesine rağmen hâlâ o
seviyeye eremediği halde İslâmı ve müslüman-ları tezyif ve tahkire yeltenen
despotların kulakları çınlasın.

Hadis-i Şerifin mânâsı izaha ihtiyaç duyurmayacak kadar açık. Ancak ihtiva ettiği

£1041

hükümlere işaret edilmesi gerekir. Şimdi kısaca bu hükümleri görelim.
Bazı Hükümler

1- İdareci veya devlet memuru, vazifesi esnasında bile olsa birisine karşı cinayet işler-
se kısas gerekir. Onların mevki kendileri için bir ayrıcalık sağlamaz.

2- Yaralanan birisini kısastan vazgeçirmek için diyetten daha fazla mal vermek
caizdir.



3- Zekât verilecek miktar konusunda, mal sahibinin beyânı esastır. Zekât memurunun
mal sahibini dövmesi, zorlaması caiz değildir.

4- Hâkimin, beyyine olmadan kendi bilgisine dayanarak hüküm vermesi caiz değildir.
Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v) daha önce davacıları belirli bir mala razı ettiği halde,
bilâhere onların dönmeleri üzerine eski bilgisi üzerine onları ilzam etmemiş, halkın
huzurunda, malı artırarak tekrar rızalarını ikrar ettirmiştir.

Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer dönemlerinde işledikleri suçlardan dolayı zekât
memurlarına kısas uygulamışlardır. İmâm Şafiî, Ahmed b. Hanbel ve İshâk b.
Râheveyh de aynı görüştedirler.

5- Bir memurun vazifesi esnasındaki bir suçundan dolayı sabit olan mâli ceza, devlet

£1051

tarafından ödenir.

11061

Demirden Başka Bir Şeyle Kısas