بَابُ مَا يَقُولُ الرَّجُلُ إِذَا تَوَضَّأَ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ مَا يَقُولُ الرَّجُلُ إِذَا تَوَضَّأَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

155 حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ سَعِيدٍ الْهَمْدَانِيُّ ، حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ ، سَمِعْتُ مُعَاوِيَةَ يَعْنِي ابْنَ صَالِحٍ ، يُحَدِّثُ عَنْ أَبِي عُثْمَانَ ، عَنْ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ ، عَنْ عُقْبَةَ بْنِ عَامِرٍ ، قَالَ : كُنَّا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خُدَّامَ أَنْفُسِنَا ، نَتَنَاوَبُ الرِّعَايَةَ - رِعَايَةَ إِبِلِنَا - فَكَانَتْ عَلَيَّ رِعَايَةُ الْإِبِلِ ، فَرَوَّحْتُهَا بِالْعَشِيِّ ، فَأَدْرَكْتُ رَسُولَ اللَّهِ يَخْطُبُ النَّاسَ ، فَسَمِعْتُهُ يَقُولُ : مَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ يَتَوَضَّأُ فَيُحْسِنُ الْوُضُوءَ ، ثُمَّ يَقُومُ فَيَرْكَعُ رَكْعَتَيْنِ ، يُقْبِلُ عَلَيْهِمَا بِقَلْبِهِ وَوَجْهِهِ ، إِلَّا قَدْ أَوْجَبَ ، فَقُلْتُ : بَخٍ بَخٍ ، مَا أَجْوَدَ هَذِهِ ، فَقَالَ رَجُلٌ مِنْ بَيْنِ يَدَيَّ الَّتِي قَبْلَهَا : يَا عُقْبَةُ ، أَجْوَدُ مِنْهَا ، فَنَظَرْتُ فَإِذَا هُوَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ ، فَقُلْتُ : مَا هِيَ يَا أَبَا حَفْصٍ ؟ قَالَ : إِنَّهُ قَالَ آنِفًا قَبْلَ أَنْ تَجِيءَ : مَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ يَتَوَضَّأُ فَيُحْسِنُ الْوُضُوءَ ، ثُمَّ يَقُولُ حِينَ يَفْرُغُ مِنْ وُضُوئِهِ : أَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ ، وَأَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ ، إِلَّا فُتِحَتْ لَهُ أَبْوَابُ الْجَنَّةِ الثَّمَانِيَةُ ، يَدْخُلُ مِنْ أَيِّهَا شَاءَ ، قَالَ مُعَاوِيَةُ : وَحَدَّثَنِي رَبِيعَةُ بْنُ يَزِيدَ ، عَنْ أَبِي إِدْرِيسَ ، عَنْ عُقْبَةَ بْنِ عَامِرٍ ، حَدَّثَنَا الْحُسَيْنُ بْنُ عِيسَى ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ الْمُقْرِئُ ، عَنْ حَيْوَةَ وَهُوَ ابْنُ شُرَيْحٍ ، عَنْ أَبِي عَقِيلٍ ، عَنِ ابْنِ عَمِّهِ ، عَنْ عُقْبَةَ بْنِ عَامِرٍ الْجُهَنِيِّ ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَحْوَهُ ، وَلَمْ يَذْكُرْ أَمْرَ الرِّعَايَةِ ، قَالَ : عِنْدَ قَوْلِهِ : فَأَحْسَنَ الْوُضُوءَ ، ثُمَّ رَفَعَ بَصَرَهُ إِلَى السَّمَاءِ ، فَقَالَ : وَسَاقَ الْحَدِيثَ ، بِمَعْنَى حَدِيثِ مُعَاوِيَةَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Negus presented to the Messenger of Allah (ﷺ) two black and simple socks. He put them on; then he performed ablution and wiped over them.

Musaddad reported this tradition from Dulham b. Salih.

Abu Dawud said: This tradition has been narrated by the people of Basrah alone.

(169).Ukbe b. Amir demiştir ki: "Biz Rasûluflah (s.a.)'m yanında iken kendi
işimizi kendimiz görürdük, kendi develerimizi de sırayla güderdik. (Bir gün) deve
gütme sırası bende idi. Develeri akşamleyin ağıllarına götürdüm. Rasûlü Ekrem' (s.a.)
e halka hitap ederken yetiştim. (Şunları) söylediğini işittim: "Sizden biriniz abdesti
güzelce alır, sonra kalbi ve yüzüyle (namaza) yönelerek iki rekat namaz kılarsa (Allah
celle celâluh o kimsenin cennete girmesine) kesinlikle hükmeder." Ben, "Oh oh ne
güzel şey" dedim, önümde bulunan bir kimse de, "Ey Ukbe bundan önceki bundan
daha da güzeldi." dedi. Bir de baktım ki bu (Hz.) Ömer (r.a.) dır. "Ey Ebû Hafs
bundan öncekiler neydi?" dedim. O da -Sen gelmeden biraz önce (Rasûlullah s.a.):
Sizden biriniz güzelce abdest alır, abdestini aldıktan sonra da:

"Ben Allah' dan başka ilâh olmadığına, ortağı olmayıp tek olduğuna ve Muhammed'in
Allah'ın kulu ve Rasûlü olduğuna şahitlik ederim" derse, o kimseye cennetin sekiz

£120]

kapısı (birden) açılır, istediğinden girer" buyurdu, diye cevap verdi.
Muâviye dedi ki; bu hadîsi bana (bir de) Rabîa b. Yezid, Ebü İdrîs vasıtasıyla Ukbe b,

£1211

Amir' den rivayet etmiştir.
Açıklama

Bu hadîs-i şerifte geçen Ebû Osman'ın kim olduğu hususundâ ihtilâf etmişlerdir.
Bazıları bu kimsenin Muâviye b. Salih olduğunu bazıları da Rabîa b. Yezîd olduğunu
söylemişlerdir. Ebû AH el-Gassânî TakySdü'l-Muhmel adlı eserinde, "doğrusu bu zat,
Muâviye b. Salih'tir" demiş uzun uzadıya deliller getirerek onun Muâviye b. Salih
olduğunu isbât etmiştir.

Metinde geçen "Bir gün deve gütme sırası bende idi" ta'birinden Hz. Ukbe ile birlikte
birkaç deve sahibi birleşerek develerini bir yerde topladıkları ve nöbetle her gün
içlerinden birinin develeri otlattığı anlaşılmaktadır. Hz. Ukbe o gün develeri gütmekle
meşgul olduğundan, Rasûlü Ekrem'in abdest dualarıyla ilgili müjdelerinin ancak bir
kısmına yetişebilmiş, yetişemediği kısımları ise Hz. Ömer'den öğrenmiştir.
Yine hadîs-i şerifte geçen "kalple namaza yönelmek" ten maksat, akılla ve şuurla
namaza yönelmektir. Bu kelimelerle insanın bütün varlığıyla namaza yönelerek tam
bir şuur içinde kılması ifade ediliyor ki, huşu ile namaz kılmanın veciz bir ifadesidir.
Keza insanın yüzünü namaza çevirmesinden maksat da bütün varlığını namaza



yöneltmesidir. Bu bakımdan Ukbe (r.a.) hazretlerinin "Oh oh ne güzel şey" sözünden,
"bu ne kadar belîg ve veciz bir söz" manası da anlaşılabilir. Tabiî ki, Ukbe (r.a.)
Rasûlullahm sözlerindeki betîğ ve veciz ifade ile beraber abdest dualarmdaki ecir ve
sevap karşısında da duygulanmış ve bütün bu duygularını "bu ne güzel şey" sözleriyle
ifâde etmiştir.

Hadîs-i şerifte öğretilen abdest duâlan Allah-u teâlânm varlığını, zâtında, sıfatında ve
işlerinde tek olduğunu ifâde eden kelimeler olduğu için bu duayı okuyan kimse
Kelime-i tevhidi okumuş gibi olur ki bu kelimeyi söyleyen4 kimsenin cennete

11221

gireceğini müjdeleyen hadis gereğince bu kimse günahlarının cezasını çekince
mutlaka cennete girecektir. Ancak cennetin kapılan sekiz tanedir. Abdest alıp iki rekat
namaz kıldıktan sonra bu duâlan okuyan kimse istediği kapıdan girer. Bu kapıların
açılmasından maksat, ya o anda o kişiye cennet kapılarının gerçek manâda açılarak o
kimseyi beklemesidir. Yahut kapının açılmasından maksat, o kimsenin cennetin
kapılarının açılmasını te'min edecek isi işlemiş olmasıdır. Bu kapıların isimleri
şöyledir: l.İman kapısı, 2. Salat (namaz) kapısı, 3. Oruç kapısı, 4. Sadaka kapısı, 5.
Öfkesini yenenler kapısı, 6. Allah'dan razı olanlar kapısı,

7. Cihad (Allah yolunda savaş) kapısı, 8. Tevbe kapısı. Ancak Oruç kapısından sadece
oruç tutanlar girecektir. Şayet bu duaları okuyan kimse oruç tutanlardan ise oruçluların
girdiği (Reyyân) kapısından da girmek hakkına sahiptir. İsterse buradan girer, dilerse
diğer kapıların, birinden girer.

Tirmizî bu duanın sonuna şunları da ilâve etmektedir.

"Ey Allah'ım beni tevbe edenlerden ve temizlenenlerden kıl."

Şevkânî bu hadîsin izahını yaparken Neyhfl-Evtlr isimli eserinde şunları
söylemektedir: "Bu hadîs abdesten sonra, şu Üzerinde durduğumuz duayı okumanın
müstehap olduğuna delâlet eder."

Abdestle ilgili diğer dualar ise, sahih rivayetlerle sabit değildir. Fakat Şafiî

£123]

imamlarının zikrettikleri "Ey Allahım yüzümü ak çıkar. gibi dualara gelince
Râfıî ve başkaları bu duaların Rasû-lullah'dan işitilmediğini ancak Salih kişilerin
okuya geldikleri dualar olduklarını söylüyorlar. Hafız îbn Hacer, Telhis isimli eserinde
Nevevî'den naklen bunların Rasülullah'a dayanan bir senetle rivayet edilmediği, Şafiî
(r.a.) hazretlerinin ve ekseri ulemânın bu duadan bahsetmediklerini söylüyor.
Keza îbn Kayyım el-Cevzî de; Rasûlü Ekrem (s. a.) bu duadan, (Yani bu hadîs-i şerifte
öğretilen duadan) ve besmeleden başka abdest duası olarak bir duâ öğretmemiştir,
demektedir. Ancak abdestle ilgili duaların zayıf senetlerle Hz. Ali'den rivayet edildiği
[İ24J

söylenmektedir.
Bazı Hükümler

1. İnsanın alçak gönüllü olması ve hizmetçi kullanmayarak kendi işini kendisinin
yapması, gerçekten hizmete lâyık' bir insan bile olsa bunu kabul etmemesi meşru bir
davranıştır. Müslümanların bir iş yapmada müşterek hareket etmeleri ve yardımlaşma-
ları caizdir.

2. Güzelce abdest alıp iki rekat namaz kıldıktan sonra şu anlatılan ma'lum duayı
okumak sünnettir.



3. Abdestten sonra iki rekât namaz kılmak sünnettir.

4. Bu sevaba nail olmak için hem istekli olarak gereğini yerine getirmeli, hem de
başkalarını teşvik etmelidir.

5. İbâdetin ruhu, kalbin dünya ile ilgisini kesmek ve ihlâsla Allah'a yönelmektir.

6. Allah teâla, az da olsa samimi amele her zaman çok sevap verir.

7. İnsanları iyi künye ve lakaplarla çağırmak caizdir.

8. Cennetin 8 kapısı vardır. Kelime-i şehâdet ve kelîme-i tevhidin ecir ve sevabı çok
ve büyüktür. Bu kelimeleri îman şuuruyla söyleyen kimse cennetliktir.