بَابٌ فِي إِيقَافِ أَرْضِ السَّوَادِ وَأَرْضِ الْعَنْوَةِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي إِيقَافِ أَرْضِ السَّوَادِ وَأَرْضِ الْعَنْوَةِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2687 حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ يُونُسَ ، حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ ، حَدَّثَنَا سُهَيْلُ بْنُ أَبِي صَالِحٍ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مَنَعَتِ الْعِرَاقُ قَفِيزَهَا وَدِرْهَمَهَا ، وَمَنَعَتِ الشَّامُ مُدْيَهَا وَدِينَارَهَا ، وَمَنَعَتْ مِصْرُ إِرْدَبَّهَا وَدِينَارَهَا ، ثُمَّ عُدْتُمْ مِنْ حَيْثُ بَدَأْتُمْ ، قَالَهَا زُهَيْرٌ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ ، شَهِدَ عَلَى ذَلِكَ لَحْمُ أَبِي هُرَيْرَةَ وَدَمُهُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

We fought along with AbdurRahman ibn Khalid ibn al-Walid. Four infidels from the enemy were brought to him. He commanded about them and they were killed in confinement.

Abu Dawud said: The narrators other than Sa'id reported from Ibn Wahb in this tradition: (killed him) with arrows in confinement. When Abu Ayyub al-Ansari was informed about it, he said: I heard the Messenger of Allah (ﷺ) prohibiting to kill in confinement. By Him in Whose hands my soul is, if there were a hen, I would not kill it in confinement. 'Abd al-Rahman b. Khalid b. al-Walid was informed about it (the Prophet's prohibition). He set four slaves free.

(3035) Ebû Hûreyre'den demiştir ki: Rasûlüllah (s.a):

"Irak; kafîzini ve dirhemini, Şam; Müddünü ve dinarını, Mısır'da; irdebbini ve dinarını
vermeyecektir. Sonra başladığınız yere döneceksiniz"

buyurdu.

(Şeyhim Ahmed b. Abdullah b. Yunus dedi ki: Bu hadisi bana nakleden) Züheyr son
cümleyi üç defa tekrarladı- (Ebû Hûreyre sözlerini şöyle bitirdi) "BunaEbû

I34Ü

Hûreyre'nin eti ve kanı da şahiddir."
Açıklama

Kafız, Iraklılar'm, mûd'de Şamlıların ağırlık ölçüleridir. İr-debb ise, Mısırlıların bir
hacim ölçüsüdür. Iraklıların ve değerlerinin kendilerinden istenileni vermelerinden
maksadın ne olduğu hususunda iki meşhur görüş vardır.

1. Iraklılar müslüman olacak ve kendilerinden cizye ödeme mükellefiyeti kalkacak bu
sebeple de kendilerinden istenmekte olan cizyeyi vermeyeceklerdir. Nitekim bu
olmuştur.

2. Ahir zamanda acemlerle Romalıların bu memleketleri istila etmeleri ve



müslümanlarm bu işine mani olmalarıdır. Bu ikinci görüş daha meşhurdur...
İmam-ı Nevevî, "Bu bizim zamanımızda Irak'ta olmuştur. Şimdi mevcuttur." diyor.
Bazı âlimlere göre, hadisten murad ahir zamanda Iraklılarla diğerlerinin dinden
dönerek zekatlarının vermemeleridir. Bazıları da "Ahir zamanda küffar kuvvet
bulacak ve ödemekte oldukları cizye, haraç gibi vergileri vermekten imtina

£3421

edileceklerdir." demişlerdir.

Metinde geçen "sonra başladığınız yere döneceksiniz" cümlesiyle kıyamete yakın
müslümanlığm zayıflayacağı, müslümanlarmsa azalacağı ve çeşitli meşakkatlara
maruz kalacağı anlaşılmaktadır.

Nitekim yeryüzünde "Allah Allah diyen kalmadıkça kıyamet kopmaz."
1343]

buyurulmuştur.

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifte, Irak'ın, Şam'ın ve Mısır'ın ileride
müslümanlar tarafından fethedilip cizyeye bağlanacağım, fakat zamanla oralardan
cizyenin tekrar kalkacağının haber verilmesi ve bu haberlerin bir bir ortaya çıkması
cihetiyle bu hadis Hz. Peygamberin mucizelerinden birini teşkil etmektedir..
Bezlii'l-Mechûd yazarının açıklamasına göre, mevzumuzu teşkil eden bab başlığında
geçen Sevad kelimesiyle müslümanlarm Hz. Ömer zamanında fethettikleri Irak
kasdedilmektedir. Sevad kelimesi burada "yeşil" anlamında kullanıldığından bu
kelimeyle burada kasdedilen Irak'ın yeşil ve verimli olan kasabaları kasdedilmektedir.
İbn Abidin'de şöyle diyor: "Burada kasdedilen arap Irak'dır. Acem Irak'ı
13441

değildir."

İbn-el Munzîr: Hz. Ömer'in: fethedilen Irak'ın bu verimli topraklarını gazilere
dağıtmayıp hazineye bırakması konusunda şöyle diyor: "Aslında fethedilen bir arazi
onu fetheden gazilerin hakkıdır. Bu böyle olduğu için Hz. Ömer onu gazilere rağmen
hazineye vermiş değildi. Ancak gazilerin gönlünü yaparak, onu hazineye vermiştir.
İmam Malik'e göre fethedilen bir arazi vakıf arazidir." İbn Kayyım el-Cevziyye de
şöyle diyor. "Sahabe ile tabi'-in'in ve mezheb imamlarının çoğunluğuna göre,
fethedilen bir arazi ganimet değildir. Bu arazi devlet başkanının tasarrufuna tabidir.
İsterse onu gazilere bölüştürür. İsterse hazineye bırakır." Hanefi âlimlerinin görüşü de
budur.

Bütün bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, Arap Irak'ı toprakları haraç topraklarıdır.
Nitekim Bedayıus-sanayi'de de böyle denilmektedir.

Bu hadis-i şerif, "Bir topraktan haraç alınması, o topraktan öşür alınmasına engel
değildir. Çünkü öşür kafiz olarak, haraç ise para olarak alınır." diyenlerin delilidir.
[345]

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2688 حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ ، حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ ، عَنْ هَمَّامِ بْنِ مُنَبِّهٍ ، قَالَ : هَذَا مَا حَدَّثَنَا بِهِ أَبُو هُرَيْرَةَ ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، وَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَيُّمَا قَرْيَةٍ أَتَيْتُمُوهَا ، وَأَقَمْتُمْ فِيهَا ، فَسَهْمُكُمْ فِيهَا ، وَأَيُّمَا قَرْيَةٍ عَصَتِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ ، فَإِنَّ خُمُسَهَا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ ، ثُمَّ هِيَ لَكُمْ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Anas said “Eighty Meccans came down from the mountain of Al Tan’im against the Prophet(ﷺ) and his Companions at the (time of the) dawn prayer to kill them. The Apostle of Allaah(ﷺ) took them captive without fighting and the Apostle of Allaah(ﷺ) set them free. Thereupon Allaah Most High sent down “He it is Who averted their hands from you and your hands from them in the valley of Makkah,” till the end of the verse.

(3036) Ebü Hüreyre RasûlüUah (s.a)m (şöyle) buyurduğunu haber vermiştir:
"Herhangi bir memlekete varır da orada ikamet ederseniz, hisseniz oradadır. Hangi
belde de Allah'a ve Rasûlüne isyan ederse o beldenin beştebiri Allah'a ve Peygambere

[3461

aittir. Sonra o (geri kalanı da) sizindir."



Açıklama



Kadi Iyâz'm beyanına göre, Rasulullah'm buradaki ilk cümlesinden murad ihtimal ki
fey dır. ikinci cümle ile de ganimeti kasdetmiş olacaktır. Alimler fey ile ganimet
arasında fark görmüşlerdir.

Fey: Küffarm çekilip gitmesi veya m üsl um anlarla sulh yapmaları neticesinde
onlardan harpsiz darbsiz alman mallardır. Bu mallar beştebir ayrılmaksızın
müslümanlarm yararına sarfolunur.

Ganimet: Küffarla harb ederek alman mallardır. Bunların hükmü beşe taksim edilerek,
biri Allah ve Resulünün hakkı olmak üzere ayrıldıktan sonra geri kalanı gaziler
arasında taksim olunmaktır. Bazan fey' ve ganimet kelimeleri müteradif olarak aynı
manada kullanıldıkları gibi fey'; dönüş ve gölge manalarmada gelir.
Fey'in beşe taksim edilmeyeceğine kail olanların delili, bu hadistir. İmam Şafiîyegöre,
fey' de beşe taksim edilir. İbni'l-Münzir: "Şafiîden önce fey'in beşe taksim edileceğini

£3471

söyleyen hiç bir âlim bilmiyoruz!" demiştir.
29-30. Cizye Almanın Hükmü