بَابٌ فِي النَّوْحِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي النَّوْحِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2769 حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ ، عَنْ أَيُّوبَ ، عَنْ حَفْصَةَ ، عَنْ أُمِّ عَطِيَّةَ ، قَالَتْ : إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَهَانَا عَنِ النِّيَاحَةِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Prophet (ﷺ) said: Faith prevented assassination. A believer should not assassinate.

(3127) Ümmü Atiyye'den demiştir ki:

f2301

Rasûlullah (s. a) bizi (ölüm karşısında) yüksek sesle ağlamaktan nehyetmiştir."
Açıklama

Niyaha: Türkcede ağıt demektir. Bu hadis-i şerif ölü için onun iyiliklerini saya saya
yüksek sesle ağlamanın haram olduğunu ifade etmektedir. Günahlardan dolayı
ağlamaksa ibadettir. Ölüm karşısında feryadü figan ederek ağlamanın yasak olduğuna
dair pek çok hadis-i şerif vardır. Peygamber (s. a) kadınlardan bey'at aldığı zaman
(ölüm karşısında), feryad-ü figan etmemeleri için de bey'at almıştı. Kadınlar Ey
Allah'ın Rasûlü biz cahiliyyet devrinde ağıtlara iştirak ederdik, şimdi de iştirak ede-
bilir miyiz?" diye sordular da (Hz. Fahr-i Kâinat) islâm'da ağıtlara katılmak yoktur,

[23U ..

buyurdu. "Ümmetimde cahiliyyet adetlerinden kalma dört şey vardır ki onları
terk edemezler. (Bunlar) Asaleti ile öğünme, neseblere ta'n, yıldızlara yağmur isteme
ve ağıttır.

Yasçılık eden kadın, ölmeden önce tevbe etmezse kıyamet gününde üzerinde

f2321

katrandan bir elbise ve uyuzlu bir gömlek olduğu halde (kabrinden) kaldırılır."

"Ölü üzerine feyradû figan etmek, cahiliyyet devrinin adetidir. Gerçekten ölü üzerine



feryada figan eden bir kadın, tevbe etmeden ölürse,, üzerinde katrandan bir gömlek ve

f2331

onun üstünde de ateşten bir gömlek bulunduğu halde kıyamet günü diriltilir."
Bu mevzuda Müslim'in rivayet ettiği şu hadis-i şerif, ölü üzerine feryadü figanın
yasaklanmasının geçirdiği safhaları açıklama yönünde, ayrı bir önem taşır: "Ey
peygamber! Sana mü'min kadınlar gelerek Allah'a şirk koşmayacaklarına... ve sana asi

[2341 '

olmayacaklarına söz verirlerse, onlarla bey'atlas." âyeti nazil olunca Rasûlullah
(s.a)'m kadınlardan aldığı bey'atta fer-yadü figanla ağlamamak da vardı. Ben:
"Ya Rasûlullah, yalnız fülan oğulları ailesine yapılacak ağıt müstesna, çünkü onlar
cahiliyye döneminde benim ağıtıma katılmışlardı. Binaenaleyh benim de onların
ağıtına katılmam gerekir. Öyle değil mi?" dedim. Bunun üzerine Rasûlulah (s. a)

[235]

"Peki filan oğullarına yapılacak ağıt müstesna olsun." buyurdu.

Müslim'in bu hadisi hakkında İmam Nevevî, "Bu hadis, ölüm karşısında sesli bir
şekilde ağlama konusunda sadece Hz. Ümmü Atıyye'ye ruhsat verildiğine
hamledilmiştir. Sari hazretleri hadisin umum manasından dilediğini tahsis edebilir."
[2361

diyor. İmam Nevevî'nin bu sözüne itiraz edenler olmuştur.
Ölüm karşısında yüksek sesle ağlamaya izin veren bu gibi hadis-i şeriflere bakarak,
Malikilerden bazıları ölüm karşısında feryadü figanla ağlamanın caiz olduğuna kail
olmuş: "Haram olan niyfiha, cahili yet devrindeki gibi başını saçını yolarak
yapılandır." demişlerse de, doğrusu niyâha, yani ölünün arkasından bağıra çağıra, yas
tutup ağlamak, mutlak surette haramdır. Alimlerin yolu budur.

Aynî diyor ki: "Bu hususta en güzel ve en doğru cevap şudur: Niyâha hususundaki
nehiy, evvela tenzih için varid olmuştur. Bilahare kadınların Peygamber (s.a)'e
beyatları tamam olunca niyâha haram kılınmıştır. Şu halde hadislerde zikri geçen
kadınlara verilen izin, birinci hale tesadüf etmiş, demektir. Sonra niyâha haram

f2371

kılınmış ve bu hususta bir çok hadislerde şiddetli tehditler varid olmuştur."

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2770 حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُوسَى ، أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رَبِيعَةَ ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ الْحَسَنِ بْنِ عَطِيَّةَ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ جَدِّهِ ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ ، قَالَ : لَعَنَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ النَّائِحَةَ وَالْمُسْتَمِعَةَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

‘Abd Allah bin ‘Umar said “When the Apostle of Allaah(ﷺ) returned from an expedition, Hajj or ‘Umrah on every rising piece of ground he would say three times “Allaah is Most Great” and he would say “There is no god bt Allaah alone who has no partner, to Whom the dominion belongs, to Whom praise is due, and Who is Omnipotent, serving, prostrating ourselves before our Lord and expressing praise. Allaah alone has kept his word, helped His servant and routed the confederate.

(3128) Ebu Said Hudri'den demiştir ki:

Rasûlullah (s. a) ölünün iyiliklerini saya saya yüksek sesle ağlayan kadm(lar)a ve (onu)

f2381

dinleyen kadm(lar)a lanet etmiştir.
Açıklama

Niyâha ölünün iyiliklerini saya saya yüksek sesle ağlayan kadın demektir. Herhangi
bir dünya malının elden kaçırılması üzerine yüksek sesle ağlamaya da nevh veya
niyahat denilir. Müstemia ise bu ağıdı dinleyen kadın demektir.
Bu hadis-i şerifte, sadece ölüler üzerine ağlayan kadınlardan bahsedilerek, erkeklerden
hiç söz edilmemesi, erkeklerin ölü üzerine ağlamasının caiz olduğu anlamına gelmez.
Bu ağıdm erkeklerden daha ziyade kadınlarda görülmesinden dolayı sadece ölü
üzerine ağlayan kadınlardan bahsedilmekle yetinilmiş, ayrıca erkeklerden bahsetmeye
lüzum görülmemiştir.

Ayrıca Nâiha kelimesinin sonundaki yuvarlak ta'nm müenneslik ta'sı olmayıp



mübalağa ta'sı olması, binaenaleyh bu kelimenin "ağlayan kadın" anlamına gelmeyip,
hem kadına hem de erkeğe şamil olmak üzere "çok ağlayan kimse" anlamına gelmiş
olması ihtimali de vardır. Bu ihtimale göre, ölüm karşısında kendini tutamayarak
birazcık ağlayanlar, bu hadisin şümulü içerisine girmezler.

Lanet: Kelimesi ise Allah'ın rahmetinden kovulmak ve uzak olmak anlamına gelir.
Binaenaleyh ölü üzerine ağlamak büyük günahlardandır. Bu fiili işleyen kimseler,
büyük günah işlemiş olurlar ve Allah'ın rahmetinden mahrum kalırlar. Bu ağıda
isteyerek kulak veren kadınlar da bu günaha ve mahrumiyete iştirak etmiş olurlar.
Ancak senedinde Muhammed b. el-Hasen b. Atıy-ye el-Avfı' ile babası ve dedesi

r2391

olduğundan bu hadis zayıftır. Çünkü bu ravilerin üçü de zayıftır.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2771 حَدَّثَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ ، عَنْ عَبْدَةَ ، وَأَبِي مُعَاوِيَةَ الْمَعْنَى ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِنَّ الْمَيِّتَ لَيُعَذَّبُ بِبُكَاءِ أَهْلِهِ عَلَيْهِ فَذُكِرَ ذَلِكَ لِعَائِشَةَ فَقَالَتْ : وَهِلَ تَعْنِي ابْنَ عُمَرَ إِنَّمَا مَرَّ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى قَبْرٍ ، فَقَالَ : إِنَّ صَاحِبَ هَذَا لَيُعَذَّبُ وَأَهْلُهُ يَبْكُونَ عَلَيْهِ ثُمَّ قَرَأَتْ : { وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى } قَالَ : عَنْ أَبِي مُعَاوِيَةَ عَلَى قَبْرِ يَهُودِيٍّ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Ibn ‘Abbas said “The verse “Those who believe in Allaah and the Last Day ask thee for no exemption from fighting with their goods and persons” was abrogated by the verse “Only those are believers who believe in Allaah and His Apostle....For Allaah is Oft-Forgiving, Most Merciful.”

(3129) îbn Ömer'den demiştir ki: Rasûlullah (s. a):

"Şüphesiz ki ölü, aile halkının kendisine ağlamasından dolayı azab görür." buyurdu.
Bu (hadis Hz.) Aişe'ye anlatılınca Ibn Ömer'i kasdederek (Bu sözü nakleden kişi)
"Yanılmıştır, çünkü Peygamber (s. a) bir kabre uğradı da gerçekten şunun sahibi (küfrü
sebebiyle) azab görmekte aile halkı da kendisine ağlamaktadır, buyurdu." dedi. Sonra

[240]

"Hiçbir günahkâr başkasının günahını çekmez." (mealindeki âyet-i kerimeyi)
okudu (Ravi Hennad Hz.Aişe'nin bu sözünü) Ebu Muaviye'den (Hz. Peygamber) "Bir

12411

yahudinin kabrine uğradı" (şeklinde) rivayet etti.
Açıklama

Bu hadis-i şerifin zahirine göre, ölü aile halkının ağlamasm-dan dolayı azab görür.
Ashab-ı kiramdan tabiinden ve tebe-i tabiinden bir cemaat böyle demişlerdir. Hz.
Ömer b. Hattab ile oğlu Abdullah (r.a) bu görüştedirler. Daha sonraki âlimlerin büyük
çoğunluğu ise, bu hadisin manasını te'vil yoluna gitmişler ve te'vilinde de ihtilafa
düşmüşlerdir. Şafiî âlimlerinden İbrahim el-Harbî ile el-Müzenî ve yine Şafiî âlimle-
rinden diğer bir kısım ilim adamları, bu hadisi "sağlığında, ölünce kendisi için
ağlamasını vasiyet eden bir kimse, aile halkının ağlamasından dolayı azab görür"
şeklinde te'vil etmişlerdir.

Hanefî âlimlerinden Ebû Leys es-Semerkandî de "Genellikle âlimlerin bu hadisi bu
şekilde tevil ettiklerini" söylemişti:

İmam Nevevî de Müslim Şerhinde Cumhur ulemasının bu görüşte olduğunu ve sahih
olan görüşün de bu olduğunu söylemiştir.

Bu görüşte olan ulemaya göre, ölü sağlığında bu vasiyyeti yapmakla bu azabı hak
etmiştir. Sağlıklarında böyle bir vasiyette bulunmayan kimseler ise, yakınlarının
ağlamasından dolayı muazzeb olmayacaklardır. Nitekim "Hiçbir günahkar başkasının

f2421

günah yükünü taşımaz." mealindeki âyet-i kerimede buna delalet etmektedir.
Dâvûd Zahiri ile ulemadan bir cemaat de, "ölü sağlığında aile halkını ölüye yüksek
sesle ağlamaktan nehyetmeyi ihmal ettiği için, kendisi Ölünce onların ağlamasından
dolayı azab görür" demişlerdir.

Şevkânî'nin Neylü'l-Evtar'da açıklandığına göre, Ibnü'l-Mürabıt; "Eğer bir kimse ölü
üzerine yüksek sesle ağlamanın yasakhğmı bildiği ve aile halkının da kendi ölümü için



bu fiili işleyeceklerini tahmin ettiği halde, onları bu hususta ikaz edip bu işin haram
olduğunu onlara anlatmazsa, öldüğünde onların ağlamasından dolayı azab görür.**
İbn Hazm'e ve diğer bir cemaate göre ise, ölünün azab görmesine sebep olan ağıttan
maksat aile halkının o kimsenin sağlığında yapmış olduğu bazı zulümleri, işlediği
günahları ve ölçüsüz tasarrufları yüzünden ağlamalarıdır. Bu görüşte olan ilim
adamlarına göre şu "Rasülullah (s. a) gerçekten Allah gözyaşı dökme sebebiyle veya
kalbin hüzün duyması sebebiyle herhangi bir kimseye azab etmez dedi. Sonra diline
işaret ederek -fakat işte şunun yüzünden azab eder veya merhamet eder-
[243]

buyurdu." mealindeki hadis-i şerifte bu gerçeğe delalet etmektedir.
ismaüTye göre "Araplar cahiliyye döneminde ani baskınlarla halkı öldürür veya esir
ederler, ellerindeki malları da gasbederlerdi. İçlerinden birisi ölünce de onun
sağlığında yapmış olduğu bu kötülükleri meziyetmiş gibi, bir bir sayarak ağlarlardı,
işte onların iyilik diye saydığı bu fiiller, din nazarında çirkin şeyler olduğundan bunlar
sayıldıkça bunları işiten ölü azab duyar."

Bazılarına göre de, bu ağıtlarla ölünün azab görmesinden maksat, me-laikelerin ölüyü
yakınlarının ağlamasından dolayı azarlamasıdır. Çünkü bu kimse sağlığında onlara bu
işin yasakhğmı öğretmemiştir. Nitekim Ahmed b. Hanbel'in Ebû Musa'dan rivayet
ettiği şu hadisi şerif te buna delalet etmektedir: "Ölü yakınlarının ağlamasıyla azab
görür. Ağıtçı kadın:

Vay benim koruyucum, vay benim yardımcım, vay benim giydiricim, diye feryada
başlayınca ölü:

Sen bu kimsenin koruyucu, yardımcısı ve giydiricisi misin? diye sorguya çekilir." Şu
hadisi şerifte bu gerçeği ifade etmektedir: "Herhangi bir kişi ölür de ağlayıcıları
kalkıp, vah desteğimiz, vah efendimiz veya buna benzer bir şeyder (de ağlar) ise,
kesinlikle o ölünün başına iki melek dikilir ve onu yumruklayarak, sen böyle mi idin?
f2441

derler"

Bu mevzuda Buhârî'nin rivayet ettiği bir hadisi şerifte şu mealdedir: "Abdullah b.
Revaha (Ölüm yatağında iken) bayılmıştı. Kızkardeşi Amr'e -vay sığmağım?- diye
feryada başladı. Hz. Abdullah kendine gelince, (kızkarde-şine hitaben)- sen ne

[2451

söylemişsen hepsi için bana- demek sen böylemiydin diye bir soru yöneltildi."
Mütekadimin âlimlerinden Ebû Cafer et-Taberî ve Kadı Iyaz ile müteahhirin
âlimlerden bir cemaat da "Ölünün yakınlarının ağlaması yüzünden azab göreceğini"
söylemişlerdir.

Delilleri ise îbn Ebî Şeybe ile Taberanî'nin Kayle binti Mahreme'den rivayet ettikleri
şu hadis-i şeriftir:

"Ey Allah'ın Rasûlü, ben bir çocuk dünyaya getirdim, seninle birlikte Rebze'de
(düşmana karşı) savaştı. Sonra kendisine hastalık isabet etti de öldü. Bunun üzerine
bana bir ağlamak geldi, dedim. Rasülullah (s. a) de: "Sizden birine dünyada sevdiği
kişiyle güzelce arkadaşlık edip, ölünce de inna lillahi ve inna ileyhi raciun demesi zor
mu geliyor. Allah'a yemin ederim ki sizden biriniz, ağlayınca bu ağıttan ölen dostu da
rahatsız olur. Ey Allah'ın kullan ölülerinize azab etmeyiniz."

Taberanî'nin Sahih bir senetle Ebû Hureyre'den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte şu
mealdedir: "Gerçekten kulların amelleri ahirete intikal eden akrabalarına arz edilir."
Hafız îbn Hacer bu görüşlerin arasım şöyle telif etmiştir: Bu mesele şahısların



durumuna göre değişir. Adeti ölüm karşısında feryadü figan etmek olan bir kimse
ölünce, yakınlarının ağlamaları için vasiyyet etmişse, o kimse yakınlarının bu
ağıdmdan dolayı azab gördüğü gibi zalim olan bir kimse de yakınlarının dünyadaki bu
çirkin amellerini saya saya ağlamalarından dolayı azab görür. Keza kendi ölümüne
yakınlarının feryadü figan ederek ağlayacaklarını bilen bir kimse, eğer sağlığında
onları bu konuda ikaz etmeyi ihmal ederek ve onların bu hareketinden hoşlanarak
Ölürse, onların ağıtlarından dolayı azab görür. Fakat onları ikaz etmeyi ihmal etmiş
olmakla beraber sağlığında onların bu hareketinden hoşlanmamışsa azab görmez.
Fakat ihmalinden dolayı azarlanır. Onların bu hallerinden hoşlanmayan bir kişi sağ-
lığında onları gerektiği şekilde ikaz ettiği halde onlar, bunu yine de yüksek sesle
ağlayacak olurlarsa, ölü bunların Allah'ın razı olmadığı bir işi yapmalarını görmekten
dolayı yine rahatsız olur.

[246]

Hz. Aişe "Hiçbir günahkâr başkasının günahını çekmez." mealindeki âyeti delil
getirerek mevzumuzu teşkil eden İbn Ömer hadisini reddetmiş ve Hz. İbn Ömer'in
yanıldığını söylemiştir. Nitekim Hz-. Ebü Hüreyre Ebû Hamid ile Şafiî âlimlerinden
bir cemaat bu görüşü benimsemiştir. Fakat Hz. İbn Ömer'den pek çok sahabî de bu
hadisi rivayet ederek ölünün yakınlarının ağlamasıyla azab göreceğine kesinlikle
hükmetmişlerdir. Ömer b. Hattab ile Ebû Musa el-Eş'ari ve el-Muğire b. Şu'be (r.a)
bunlardandır.

Hadisin bazı rivayetlerinde "ailesinin ağlaması sebebiyle" buyurulması: "Başkalarının
ağlaması azaba sebeb olmaz" manasına alınmamalıdır. Zira bu söz kayd-ı ihtirazı
değil, kayd-ı ekseri'dir. Yani ekseriyyetle ölenin arkasından aile efradı ağladığı için
f2471

zikredilmiştir.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2772 حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ ، حَدَّثَنَا جَرِيرٌ ، عَنْ مَنْصُورٍ ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَوْسٍ ، قَالَ : دَخَلْتُ عَلَى أَبِي مُوسَى وَهُوَ ثَقِيلٌ ، فَذَهَبَتِ امْرَأَتُهُ لِتَبْكِيَ ، أَوْ تَهُمَّ بِهِ ، فَقَالَ لَهَا أَبُو مُوسَى : أَمَا سَمِعْتِ مَا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ؟ قَالَتْ : بَلَى ، قَالَ : فَسَكَتَتْ فَلَمَّا مَاتَ أَبُو مُوسَى ، قَالَ يَزِيدُ : لَقِيتُ الْمَرْأَةَ ، فَقُلْتُ لَهَا : مَا قَوْلُ أَبِي مُوسَى لَكِ أَمَا سَمِعْتِ قَوْلَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، ثُمَّ سَكَتِّ ؟ قَالَتْ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَيْسَ مِنَّا مَنْ حَلَقَ وَمَنْ سَلَقَ وَمَنْ خَرَقَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Jarir (bin ‘Abd Allaah) said “The Apostle of Allaah(ﷺ) said to me “Why do you not give me rest from Dhu Al Khulasah? He went there and burned it. He then sent a man from Ahmas to the Prophet (ﷺ) to give him good tidings. His surname was Artah.

(3130) Yezid b. Evs'den demiştir ki:

Ebû Musa, ağır (hasta) iken yanma girmiştim. Karısı ağlamaya başladı. Yahut ta
ağlamaya yeltendi. Bunun üzerine (Ebû Musa) ona "Sen Rasûlullah (s.a)'i ve (bu
mevzuda) söylediklerini duymadın mı? dedi. (Karısı) evet (duydum) dedi (ve) ağıdı
kesti. (Bu hadisi Yezid ve Evs'den rivayet eden İbrahim dedi ki:) Ebû Musa ölünce,
Yezid (bana) dedi ki: (Ebû Musa öldükten sonra ben o) kadınla karşılaştım ve
kendisine "Ebû Musa'nın Rasûlullah'in sözünü işitmedin mi- diye sana (söylediği) ve
(işitince) sustuğun sözü neydi?" dedim.

Rasûlullah: "saç yolan (musibet karşısında) feryad eden ve yaka yırtan bizden

f2481

değildir." buyurdu diye cevap verdi.
Açıklama

Metinde geçen "Bizden değildir" sözünün zahiri manası, "Bizim dinimizden değildir."
demekse de buradaki manası "Bizim mükemmel yolumuzdan ve sünnetimize
uyanlardan değildir." demektir. Bir başka ifadeyle bu sözle, "Musibet karşısında saçını
başını yolup, fer-yadü figan edip yakasını paçasını yırtan kimseler, bizim mükemmel
sünnetimize, kâmil yolumuza uyan kimseler değildir." denmek istenmiştir. Bu gibi
davranışlarda bulunanları, ağır bir dille tenkid etmek ve şiddetli bir şekilde azarlamak
için "Bizden değildir." cümlesi kullanılmıştır. Nitekim çocuğunu azarlamak isteyen bir



baba da ben senden değilim sen de benden değilsin" der. Bu sözüyle çocuğunun kendi
yolunda olmadığını ifade etmek ister.

Binaenaleyh bu gibi hareketler de bulunan bir kimse, İslamiyete uymayan bir
davranışta bulunmuş olursa da dinden çıkmış olmaz. Fakat haram olduğunu öğrendiği
halde helal olduğuna inanarak, ya da Allah'ın kaza ve kaderine isyan gayesiyle bu gibi
davranışlarda bulunan bir kimse İslâm dininden çıkmış olur.

İbn Münir'e göre, bu gibi davranışlarda bulunanları te'dip için onlardan yüz çevirip bu
hallerinden vazgeçinceye kadar kendileriyle konuşmamak icab eder. Ebû Süfyan (r.a)
de bu hadisin gönüllerdeki etkisinin daha şiddetli olması için "Bizden değildir"
cümlesini zahiri manası üzerinde bırakıp tevili yoluna gidilmemesini tavsiye ederdi.

\249]

Hafız İbn Hacer "Bizden değildir" cümlesini "Ben (ondan) beriyim" cümlesiyle
tefsir etmiş ve "Beri kelimesi; birşeyden ayrılmak, anlamına geldiğine göre, bu
cümlede sözü geçen davranışları yapan bir kimsenin Hz. Peygamberin şefaatmdan
mahrum kalacağı tehdidi vardır" demiştir.

Buhârî ile Müslim'in bu mevzuda rivayet ettikleri hadisin tamamı şu mealdedir: "Ebû
Musa ağır bir şekilde hastalandı ve bayıldı. Başı kadınlardan birinin kucağında idi.
Kadınlardan biri bir çığlık attı. Fakat Ebû Musa ona bir şey söyleyemedi. Ayıldığı
vakit "Rasûlullah (s.a)'in beri olduğu bir şeyden ben de beriyim. Rasûlullah (s. a)

[2501

vaveylacı, saçını yolan ve elbisesini yırtan kadınlardan beri idi" dedi.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2773 حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ ، حَدَّثَنَا حُمَيْدُ بْنُ الْأَسْوَدِ ، حَدَّثَنَا الْحَجَّاجُ ، عَامِلٌ لِعُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ عَلَى الرَّبَذَةِ ، حَدَّثَنِي أَسِيدُ بْنُ أَبِي أَسِيدٍ ، عَنِ امْرَأَةٍ ، مِنَ الْمُبَايِعَاتِ ، قَالَتْ : كَانَ فِيمَا أَخَذَ عَلَيْنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي الْمَعْرُوفِ الَّذِي أَخَذَ عَلَيْنَا أَنْ لَا نَعْصِيَهُ فِيهِ : أَنْ لَا نَخْمُشَ وَجْهًا ، وَلَا نَدْعُوَ وَيْلًا ، وَلَا نَشُقَّ جَيْبًا ، وَأَنْ لَا نَنْشُرَ شَعَرًا

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Ka’ab bin Malik said “When the Prophet(ﷺ) arrived from a journey, he first went to a mosque where he prayed two rak’ahs after which he sat in it and gave audience to the people. The narrator Ibn Al Sarh then narrated the rest of the tradition. He said “The Apostle of Allaah(ﷺ) forbade the Muslims to speak to any three of us. When considerable time had passed on me, I ascended the wall of Abu Qatadah who was my cousin. I saluted him, but, I swear by Allaah he did not return my salutation. I then offered the dawn prayer on the fiftieth day on the roof of one of our houses. I then hear d a crier say “Ka’ab bin Mailk, have good news”. When the man whose voice I heard came to me giving me good news, I took off my garments and clothed him. I went on till I entered the mosque. The Apostle of Allaah(ﷺ) was sitting there. Talhah bin ‘Ubaid Allaah stood up and hastened to me till he shook hands with me and greeted me.

(3131) (Hz. Peygamberle) biatlaşan kadınlardan olan bir kadından (rivayet
olunmuştur) ki: Rasûlullah (s.a)'in iyilikte (kendisine itaat edeceğimize dair) bizden
aldığı söz içerisinde, iyilikte kendisine isyan etmeyeceğimize (özellikle musibet
karşısında) ytizü(müzü) tırmalamayacağımıza, vah vah diye feryad etmeyeceğimize,
yaka(mızı) yırtmayacağımıza, saç(larımızı) dağıtmayacağımıza dair aldığı (söz) de
[251] ^ '

vardı.
Açıklama

Bir önceki hadisin şerhinde de açıkladığımız gibi, metinde zikredilen fiiller, İslâm'ın
çirkin gördüğü ve yasakladığı işlerdir. Bu hadisi rivayet eden kadının kimliği
hakkında, hadis âlimleri bir açıklama yapmamışlar, sadece sahabiye olduğunu
söylemekle yetinmişlerdir. Bilindiği gibi sahabi olan bir ravinin kimliğinin
bilinmemesi, bu hadisin sıhhatine bir zarar vermez. Bu söz alma hadisesine Kur'ân-ı
Kerim' de şöyle işaret ediliyor: "Ey Peygamber, inanmış kadınlar sana gelip Allah'a hiç
bir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zina etmemeleri, çocuklarını öldür-
memeleri, elleriyle ayaklan arasında bir iftira uydurup getirmemeleri, iyi bir işte sana

[252]

karşı gelmsfneleri hususunda sana biat ederlerse onların biatlarmı al..."
Bu hadisi şerif, sözü geçen fiillerin haram olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca bu
fiillerin haram olduğunu ifade eden daha pek çok hadis-i şerif vardır. Bunlardan
bazıları şu mealdedir: "Yanaklarına vuran veya yakalarını yırtan yahut da cahiliyyet

[253]

davetiyle çağıran bizden değildir."



Rasûlullah (s. a) yüzünü tırmalayıp derisini yırtan kadına, yakasını yırtan kadına,

[2541

mahvoldum, helak oldum diye bağırıp çağıran kadına lanet etmiştir."
25-26. Ölünün Aile Halkı İçin Yemek Hazırlamak