بَابُ أَيْنَ يَقُومُ الْإِمَامُ مِنَ الْمَيِّتِ إِذَا صَلَّى عَلَيْهِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ أَيْنَ يَقُومُ الْإِمَامُ مِنَ الْمَيِّتِ إِذَا صَلَّى عَلَيْهِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2828 حَدَّثَنَا دَاوُدُ بْنُ مُعَاذٍ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ ، عَنْ نَافِعٍ أَبِي غَالِبٍ ، قَالَ : كُنْتُ فِي سِكَّةِ الْمِرْبَدِ ، فَمَرَّتْ جَنَازَةٌ مَعَهَا نَاسٌ كَثِيرٌ قَالُوا : جَنَازَةُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَيْرٍ ، فَتَبِعْتُهَا فَإِذَا أَنَا بِرَجُلٍ عَلَيْهِ كِسَاءٌ رَقِيقٌ عَلَى بُرَيْذِينَتِهِ ، وَعَلَى رَأْسِهِ خِرْقَةٌ تَقِيهِ مِنَ الشَّمْسِ ، فَقُلْتُ : مَنْ هَذَا الدِّهْقَانُ ؟ قَالُوا : هَذَا أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ ، فَلَمَّا وُضِعَتِ الْجَنَازَةُ قَامَ أَنَسٌ فَصَلَّى عَلَيْهَا ، وَأَنَا خَلْفَهُ لَا يَحُولُ بَيْنِي وَبَيْنَهُ شَيْءٌ ، فَقَامَ عِنْدَ رَأْسِهِ فَكَبَّرَ أَرْبَعَ تَكْبِيرَاتٍ ، لَمْ يُطِلْ وَلَمْ يُسْرِعْ ، ثُمَّ ذَهَبَ يَقْعُدُ ، فَقَالُوا : يَا أَبَا حَمْزَةَ الْمَرْأَةُ الْأَنْصَارِيَّةُ . فَقَرَّبُوهَا وَعَلَيْهَا نَعْشٌ أَخْضَرُ ، فَقَامَ عِنْدَ عَجِيزَتِهَا فَصَلَّى عَلَيْهَا نَحْوَ صَلَاتِهِ عَلَى الرَّجُلِ ، ثُمَّ جَلَسَ ، فَقَالَ الْعَلَاءُ بْنُ زِيَادٍ ، يَا أَبَا حَمْزَةَ ، هَكَذَا كَانَ يَفْعَلُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُصَلِّي ، عَلَى الْجَنَازَةِ كَصَلَاتِكَ يُكَبِّرُ عَلَيْهَا أَرْبَعًا ، وَيَقُومُ عِنْدَ رَأْسِ الرَّجُلِ وَعَجِيزَةِ الْمَرْأَةِ ، قَالَ : نَعَمْ قَالَ : يَا أَبَا حَمْزَةَ غَزَوْتَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ؟ قَالَ : نَعَمْ ، غَزَوْتُ مَعَهُ حُنَيْنًا ، فَخَرَجَ الْمُشْرِكُونَ فَحَمَلُوا عَلَيْنَا ، حَتَّى رَأَيْنَا خَيْلَنَا وَرَاءَ ظُهُورِنَا ، وَفِي الْقَوْمِ رَجُلٌ يَحْمِلُ عَلَيْنَا فَيَدُقُّنَا ، وَيَحْطِمُنَا ، فَهَزَمَهُمُ اللَّهُ ، وَجَعَلَ يُجَاءُ بِهِمْ فَيُبَايِعُونَهُ عَلَى الْإِسْلَامِ ، فَقَالَ رَجُلٌ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِنَّ عَلَيَّ نَذْرًا : إِنْ جَاءَ اللَّهُ بِالرَّجُلِ الَّذِي كَانَ مُنْذُ الْيَوْمَ يَحْطِمُنَا لَأَضْرِبَنَّ عُنُقَهُ ، فَسَكَتَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، وَجِيءَ بِالرَّجُلِ ، فَلَمَّا رَأَى رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، قَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، تُبْتُ إِلَى اللَّهِ ، فَأَمْسَكَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، لَا يُبَايِعُهُ ، لِيَفِيَ الْآخَرُ بِنَذْرِهِ ، قَالَ : فَجَعَلَ الرَّجُلُ يَتَصَدَّى لِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، لِيَأْمُرَهُ بِقَتْلِهِ ، وَجَعَلَ يَهَابُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، أَنْ يَقْتُلَهُ ، فَلَمَّا رَأَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ لَا يَصْنَعُ شَيْئًا بَايَعَهُ ، فَقَالَ الرَّجُلُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، نَذْرِي ؟ فَقَالَ : إِنِّي لَمْ أُمْسِكْ عَنْهُ مُنْذُ الْيَوْمَ إِلَّا لِتُوفِيَ بِنَذْرِكَ ، فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، أَلَا أَوْمَضْتَ إِلَيَّ ؟ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِنَّهُ لَيْسَ لِنَبِيٍّ أَنْ يُومِضَ قَالَ أَبُو غَالِبٍ : فَسَأَلْتُ عَنْ صَنِيعِ أَنَسٍ فِي قِيَامِهِ عَلَى الْمَرْأَةِ عِنْدَ عَجِيزَتِهَا ، فَحَدَّثُونِي أَنَّهُ إِنَّمَا كَانَ لِأَنَّهُ لَمْ تَكُنِ النُّعُوشُ ، فَكَانَ الْإِمَامُ يَقُومُ حِيَالَ عَجِيزَتِهَا يَسْتُرُهَا مِنَ الْقَوْمِ ، قَالَ أَبُو دَاوُدَ : قَوْلُ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَقُولُوا لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ نُسِخَ مِنْ هَذَا الْحَدِيثِ الْوَفَاءُ بِالنَّذْرِ فِي قَتْلِهِ ، بِقَوْلِهِ إِنِّي قَدْ تُبْتُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Prophet (ﷺ) said: The slaughter of embryo is included when its mother is slaughtered.

(3194) Nafi Ebû Galib'den demiştir ki:

Ben ağıl yolunda idim. Etrafında kalabalık cemaat bulunan bir cenaze geçti. Abdullah
b. Umeyr'in cenazesidir, dediler. Bunun üzerine ben de onun arkasından gitmeye
başladım. Bir de baktım, karşımıza üzerinde ince bir kaftan, başında da kendisini
güneşten koruyan bir bez bulunan at üzerinde bir adam çıkıverdi. "Bu kabile reisi de
kimdir?" diye sordum. "Enes b. Malik'dir" cevabını verdiler. Cenaze indirilince Enes
kalkıp cenaze namazını kıl (dır)dı. Ben de (hemen) arkasmdaydım. Benimle onun
arasında hiçbir şey yoktu. (Enes) cenazenin başı hizasında durup dört tekbir aldı.
(Namazı) ne uzattı ne de süratli kıldırdı. (Namaz bittikten) sonra oturmak istedi. (O
sırada kendisine);

Ey Ebû Hamza (şu cenaze) Kureyş'İi bir kadındır, (onun da namazını kildmver),
dediler. Kadını (Enes'e) yaklaştırdılar. (Cenazenin) üzerinde yeşil bir örtü vardı.
(Enes) kalktı, cenazenin kalçası hizasında durup aynen erkeğin namazını kıldığı
şekilde onun da namazını kıl(dır)dı, sonra oturdu. Derken el-Alâ b. Ziyad:
Ey Ebû Hamza! Rasûlullah (s. a) de cenaze namazını senin kıldırdığın gibi bu şekilde
dört tekbir alarak, erkeğin başı hizasında, kadinin da kalçası hizasında durarak mı
kıldırırdı? diye sordu. O da;

Evet, diye cevap verdi. (Bunun üzerine el-Alâ b. Ziyad):

Ey Ebû Hamza; sen Rasûlullah (s.a)'la birlikte savaşta bulundun mu? diye sordu. (O
da):

Evet, Huneyn'de onunla birlikte savaştım. Müşrikler gelip üzerimize saldırdılar.
Nihayet (biz hezimete uğrayıp) kaçmaya başlamıştık. Atlarımızın da arkamızdan
(hezimete uğrayıp kaçışmakta) olduklarını gördük. (Müşrik) askerleri içerisinde bir
adam vardı ki, üzerimize saldırıyor ve bizi kırıp geçiriyordu. DerkenAllah onları
bozguna uğrattı. (Ele geçirilen) düşman askerleri getiriliyordu. Müslüman kalmak
üzere Hz.. Peygambere söz veriyorlardı. (O sırada) Peygamber (s.a)'in sahabilerinden
bir adam "Üzerime nezr olsun, eğer Allah bugün bizi kırıp geçiren adamı buraya
getirecek olursa, onun boynunu vuracağım" dedi. (Bunu duyan) Rasûlullah (s. a) sükut
etti. (Derken sözü geçen) adam (müslüman askerler tarafından oraya) getirili-verdi.
(Adam) Rasûlullah (s.a)'i görünce:

"Ey Allah'ın Rasûlü, ben (küfürden kurtulup) Allah'a döndüm, dedi. Rasûlullah (s.a);
(o nezreden) adam, nezrim yerine getirsin diye o adamla biatlaşmaktan uzak durdu.
(Nezreden) kişi adamı öldürmek için Rasûlullah (s.a)'m kendisine emir vermesini
beklemeye başladı. O kimseyi (müslüman olduktan sonra öldürmek hususunda)
Rasûlullah (s.a)'den korkuyordu. Rasûlullah (s.a)"onun hiçbir şey yapamayacağını
anlayınca (müslüman olmak isteyen) adamla (müslüman olarak kalması için) biatlaştı.
Bunun üzerine (nezr eden) adam:
Ey Allah'ın Rasûlü, benim nezrim (ne olacak?) dedi.

"Ben denlinden beri sen nezrini yerine getiresin diye (onunla biatleşmekten) geri
durdum." buyurdu. (Adam da):

Ey Allah'ın Rasûlü, bana işaret etseydin ya! dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a):
"Hiç bir peygamber işaretle konuşmaz" buyurdu.

(Bu hadisin ravisi) Ebû Galib dedi ki: "Ben Enes'in (cenaze namazını kıldırırken)
kadının kalçalarının hizasında durmasmı(n sebebini ilim adamlarına sordum da bana -
çünkü (eskiden kadım gözlerinden korumak üzere üzerine örtülen) kubbe şeklindeki
örtüler yoktu. (Bu yüzden) imam onu cemaatten gizlemek üzere kalçalarının hizasında
dururdu. (Bu gün de onlara uymak için Hz. Enes kadının kalçaları hizasında durdu)-



diye cevap verdiler."

Ebû Dâvûd der ki: Peygamber (s.a)'in "Ben insanlar -Lâ ilahe illallah- deyinceye kadar
onlarla savaşmakla emrolımdum" (anlamındaki 2640 numaralı) hadisi, (mevzumuzu
teşkil eden) bu hadisin (bir müslümanm öldürmeyi nezrettiği bir müşriğin) "Ben (artık
küfürden) Allah'a döndüm" sözüyle (müslüman olduğunu ifade ettikten sonra da,
müslümanm) onu öldürerek nezri(ni) yerine getirebileceğini ifade eden) kısmını
r4801

neshetmiştir.
Açıklama

Sikke: İki koldan sıralanmış ağaçların arasında uzayıp giden.yol demektir. Mirbed;
"ağıl" demektir. Dolayısıyla bu iki kelime "ağıl yolu*' manâsına gelen bir tamlama
teşkil etmektedir. Bu isimle anılan biri Basra'da, diğeri de Medine'de iki yol vardır.
Enes b. Malik Basra'da ikâmet ettiğine göre, burada bu kelimeyle kasdedilen
Basra' daki ağıl yolu olması gerekir. Cenazesi söz konusu edilen Abdullah b..Umeyr'in
Ümmü Fazl'm azatlı kölesi Ebû Muhammed olması ihtimali olduğu gibi, Abdullah b.
Abbas (r.a) olması ihtimali de vardır. Sonradan getirilen kadının burada Ensarî olduğu
ifade edilirken, Tirmizî'nin rivayetinde Kureyşli olduğu ifade edildiğine bakılırsa,
onun hem Kureyş'li hem de E-nsari olduğu anlaşılır. Çünkü bu mümkündür.
Na'ş: Aslında boş tabut demekse de burada halkın gözünden gizlemek için kadınların
cenazelerrüzerine kubbe şeklinde örtülen kumaş, manâsına gelmektedir. İbn Abdil-
Berr'in açıklamasına göre, bu Örtü ilk defa Hz. Fa-tima (r.ah)'nm cenazesi üzerine
örtülmüştür.

Beyhakî'nin bir rivayetinde bu hadise şu mânaya gelen lafızlarla anlatılır. "Rasûlullah
(s. a) kızı Fatıma (bir gün Hz. Ebû Bekir'in kızı Esma'ya):

Ey Esma! Ben kadınlar vefat ettiği zaman onlara uygulanan muameleden
hoşlanmıyorum. Çünkü kadının üstüne sadece bir kumaş örtülüyor. O kumaş kadının
vücudunu dışarı aksettiriyor- dedi. Hz. Esma da:

Ey Rasûlullah'm kızı, ben sana bu hususta Habeşistan'daki bir uygulamayı göstereyim
mi?- dedi ve yaş hurma dalları getirterek onları yontup tabuta yerleştirdi. Üzerlerine
de bir kumaş örttü. (Bu kumaş kubbe şeklini almıştı.) Hz. Fatıma:
Bu ne kadar güzel, hem de cenazenin kadın cenazesi olduğunu simgeler (Ey Esma)
ben öldüğüm zaman beni Ali ile birlikte sen yıka. Yanıma başka hiçbir kimseyi
sokma- dedi. Hz. Fatıma vefat edince yânına Hz. Aişe girmek istediyse de Hz. Esma
içeri almadı. Hz. Aişe, Hz. Esma'yı Hz. Ebû Bekir'e şikayet etti. Hz. Ebû Bekir gelip
Hz. Esma'ya cenazenin üzerine niçin gelin hevdeci gibi bir kubbe yaptığını sorunca,
Hz. Esma bunu Hz. Fatıma'-nm vasiyyeti üzerine yaptığını ifade etti. Hz. Ebû Bekir
de:

Vasiyyeti yerine getir buyurdu."

Müslüman olduğunu, küfürden tevbe edip Allah'a döndüğünü ifade eden ve
müslümanlara çok zayiat verdiren kimse, müslüman olduğunu ifade ettiği halde, Hz.
Peygamber'in onun müslümanlığmı derhal kabul etmeyip de, onu öldürmek için
nezreden sahabinin nezrini yerine getirebilmesi için onu öldürmesini beklemesi
şüphesiz ki izahı gereken-bir meseledir. Meııhcl yazarının açıklamasına göre, Hz.
Peygamberin onun müslümanlığmı hemen kabul ve ilan etmeyişinin sebebi ağzından
"eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden rasûlullah" sözünün



işitilmemesidir. Yahutta bu nezir, o kimse müslüman olmadan önce yapıldığı için,
müslüman olduktan sonra da yerine getirilmesi gerekirdi. Çünkü o anda nezir
hakkında yürürlükte olan hüküm buydu. Rasûl-ü Ekrem bunun için beklemişti. Fakat,
Musannif Ebû Davud'un da ifade ettiği gibi, bu hüküm sonradan 2640 numaralı
hadisle neshedilmiştir.

İlim adamları, cenaze namazını kıldıracak olan imamın cenazenin ne tarafında
duracağı konusunda ihtilafa-düşmüşlerdir. Bu mevzudaki görüşleri şu şekilde
özetleyebiliriz:

1. Şafiîler, Dâvud, İbn Hazm ve hadis ehline göre erkeklerin başı hizasına kadmlarmsa
kalçaları hizasına durur.

2. Hanbeliler'e göre erkeğin göğsünün hizasına doğru durulur. Kadının ki birinci
görüşe göredir.

3. Hanefi alimlerine göre imam, erkeğin ve kadının göğüslerinin hizasına doğru durur.
Ebû Hanife ve Ebû Yusuf tan bir rivayete göre, erkeğin başının ve kadının kalçasının
hizasında durur. Tahavî bu kavli seçmiştir. Bu görüş, birinci görüşün aynıdır. Hanefi
mezhebinin bu meseledeki görüşünün izahı için bir numara sonraki hadisin şerhine
müracaat edilebilir.

4. Malikiler'e göre, imam. erkeğin kalçasının hizasına ve kadının omuzları hizasına
doğru durur.

Yukarıdaki ihtilaf efdaliyet ile ilgilidir. Aslında imam erkek veya kadın cenazenin

[4811

herhangi bir uzvunun hizasına doğru namaz kıldinrsa sahihtir.
Bazı Hükümler

1. Cenaze namazı kıldırırken, imamın, cenazenin tam ortası hizasında durması
müstehabdır.

2. Cenaze namazında alman tekbirlerin sayısı dörttür.

3. Esir edilen bir kâfiri müslüman olmadan önce devlet reisi isterse öldürür, isterse sağ
bırakır.

4. Müslüman olan bir esirin kanı dökülemez.

5. Bir kimsenin adakta bulunup adağını yerine getirmesi meşrudur.

6. Bir Peygamberin bildiğinin aksini söylemesi, ya da kaş göz işaretleriyle mecliste
bulunan bazı kimselere bir şeyler anlatıp bunu orada bulunan diğer kimselerden

f4821

gizlemeye çalışması caiz değildir.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2830 حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ ، حَدَّثَنَا حُسَيْنٌ الْمُعَلِّمُ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بُرَيْدَةَ ، عَنْ سَمُرَةَ بْنِ جُنْدُبٍ ، قَالَ : صَلَّيْتُ وَرَاءَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى امْرَأَةٍ مَاتَتْ فِي نِفَاسِهَا ، فَقَامَ عَلَيْهَا لِلصَّلَاةِ وَسَطَهَا

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

A man called the Messenger of Allah (ﷺ): We used to sacrifice Atirah in pre-Islamic days during Rajab; so what do you command us? He said: Sacrifice for the sake of Allah in any month whatever; obey Allah, Most High, and feed(the people). He said: We used to sacrifice a Fara' in pre-Islamic days, so what do you command us? He said: On every pasturing animal there is a Fara' which is fed by your cattle till it becomes strong and capable of carrying load.

The narrator Nasr said (in his version): When it becomes capable of carrying load of the pilgrims, you may slaughter it and give its meat as charity (sadaqah).

The narrator Khalid's version says: You (may give it) to the travellers, for it is better. Khalid said: I asked AbuQilabah: How many pasturing animals? He replied: One hundred.

(3195) Semure b. Cündup'ten demiştir ki:

Peygamber (s.a)'in ardında, nifash iken vefat eden bir kadının (cenaze) namazını kıl
(mış)tım. (Peygamber Efendimiz) o kadının cenaze namazını kılmak için (tam) ortası
1483]

(hizası)na durdu.
Açıklama

Müslim ve Nesaî'nin rivayetlerinde açıklandığına göre hadis-i şerifte nifash ikeri vefat
ettiğinden bahsedilen kadın Ümmü



Ka'b'dır. Metinde geçen kelimesinden maksat ölünün kalçaları hizasıdır. Ancak Hanefî
âlimlerine göre, vücudun ortası göğüs olduğundan kelimesine "göğsü" manâsı
vermişlerdir. Çünkü göğüs vücudun ortasıdır. Esasen, baş ve ayaklar vücuddan
sayılamaz. Esas vücudu teşkil eden kısım, kasıklarla boyun kökü arasında kalan
kısımdır. Bu kısmın ortasının da göğüs olduğunda şüphe yoktur. Bu bakımdan hem
vücudun her tarafının namazdan payını eşit olarak alması için, hem de ilim ve hikmet
madeni olan kalbe yakın olmak için imam, cenaze namazını kılarken ölünün göğsü
hizasında durur.

Her ne kadar bir Önceki hadis-i şerifte, Enes b. Malikin erkeğin namazını kıldırırken
cenazenin baş tarafında, kadının cenazesini kıldırırken de, kalçaları tarafında durduğu
ifade ediliyorsa da, aslında bu farklılık ravinin yanılmasından ibarettir. Şöyle ki,
aslında Hz. Enes her iki cenazede de ölünün göğsü hizasına durmuştur. Fakat erkeğin
cenazesinde biraz baş tarafa doğru kadının cenazesinde de biraz kalça tarafına doğru
meylettiği için, ravi bu iki durumun biribirinden tamamen farklı olduğunu zannetmiş

[484]

ve kendi kanaatini rivayet etmiştir.
Bazı Hükümler

1. Nifastan ölen kadın, her ne kadar şehidse de, cenaze namazı kılınmadan kabre
konamaz. Cenaze namazı kılınmadan kabre konulup konulamayacağı hususunda
ihtilaf mevzuu olan şehid, savaşta ölen şehiddir. Nifasdan ölen kadınsa savaşta
ölmediğinden cenaze namazı kılınmadan kabre konamaz.

[4851

2. İmam, cenaze namazı kıldırırken, kadın cenazenin kalçaları hizasında durur.
52-54. Cenaze Namazı Kılarken Kaç Tekbir Alınır?