بَابُ الصَّلَاةِ عَلَى الْقَبْرِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ الصَّلَاةِ عَلَى الْقَبْرِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2838 حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ ، وَمُسَدَّدٌ ، قَالَا : حَدَّثَنَا حَمَّادٌ ، عَنْ ثَابِتٍ ، عَنْ أَبِي رَافِعٍ ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ، أَنَّ امْرَأَةً سَوْدَاءَ - أَوْ رَجُلًا - كَانَ يَقُمُّ الْمَسْجِدَ ، فَفَقَدَهُ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَسَأَلَ عَنْهُ ، فَقِيلَ : مَاتَ ، فَقَالَ : أَلَا آذَنْتُمُونِي بِهِ ؟ قَالَ : دُلُّونِي عَلَى قَبْرِهِ ؟ فَدَلُّوهُ فَصَلَّى عَلَيْهِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Prophet (ﷺ) said: A boy is in pledge for his Aqiqah, Sacrifice is made for him on the seventh day, his head is shaved and he is given name.

Abu Dawud said: The word wa yusamma is sounder as narrated by Salam b. Abi Muti' from Qatadah, and narrated by Iyas b. Daghfal and Ash'ath from al-Hassan who narrated wa yusamma (and he is given a name).

(3203) Ebû Hureyre'den; (rivayet olunmuştur) demiştir ki: Siyah bir kadın -yahutta bir
erkek- mescidi süpürürdü. Peygamber (s. a) (bir gün) onu göremeyince (halka) sordu;
"öldü" denildi. Bunun üzerine (Peygamber (s.a):

" Bana haber verseydiniz ya!" dedi, (sonra): "Beni onun kabrine görürünüz" buyurdu.
(Oradakiler) kendisini (o zâtın) kabrine götürdüler, kabir üzerine cenaze namazı kıldı.
[507]

Açıklama

Mescidin kayyımlığını yaparken vefat eden zâtın siyah bir kadın mı, yoksa bir erkek
mi olduğu kesin değildir.

Bu meseledeki şüphe hadisin râvisi Sâbit'e yahut ta Ebû Râfı'e ait rivayetteki
tereddütten kaynaklanmaktadır. Buhârî'nin bir rivayetinde ölen zatın siyahi bir erkek

f5Q81

olması ihtimalinden bahsedilirken diğer bir rivayetinde erkeğin siyâhiliğinden
£5091

bahsedilmiyor. Buhârî'nin diğer bir rivayetinde, ravi Hammâd, bu zat'm

kesinlikle kadın olduğunu söylüyor, Beyha kî'nin rivayetinde bu kadının Ümmü
Mihcen olduğu, İbn Mendeh'in rivayetinde Harkaa olduğu söyleniyor. Bu
rivayetlerden vefat eden kişinin Har-kaa ismiyle anılan Ummü Mihcen ismiyle tanınan
bir kadın olduğu anlaşılmaktadır. Müslim'in rivayetinde şu ilâveler de vardır: "Galiba
sahâbiler bu kadını önemsememişler (de onun için öldüğünü Hz. Peygambere haber
vermemişlerdi). Ashab, (zatın) kabrini gösterdiler. O da kabrin üzerine cenaze
namazını kıldı. Sonra "Şüphesiz ki bu kabirler, sahipleri için karanlıklarla doludur.
Allah (azze ve celle) benim namazım sebebiyle kabirleri onlara aydınlatır" buyurdu."



Beyhaki'nin diğer bir rivayetinde de Rasûlü Ekreme cevap veren kimsenin Ebû Bekir
Sıddîk (r.a) olduğu ifade ediliyor.

Bu mevzuda rivayet edilen hadis-i şerifler cenaze namazında bulunmayan bir
kimsenin cenazenin kabrine giderek kabrin üzerine namaz kılmasının caiz olduğunu
ifâde etmektedir. İbn Sirin'le, Şâfıilerin görüşü de budur. Ancak bu müddetin ne kadar
devam ettiği mevzuunda ulema ihtilâfa düşmüştür. Bazıları "Rasûlullah (s. a)
(Medine'de) yok iken Sa'd'in annesi öldü ve gelince ona cenaze namazı kıldırdı.

[5101

Aradan bir ay geçmişti" mealindeki hadis-i şerifi delil getirerek bu sürenin bir ay
devam ettiğini söylemişlerdir. Hanbeliler de bu görüştedirler.

Bazılarına göre cenaze tamamen çürümedikçe kabri üzerine cenaze namazı kılmabilir.
Bazılarına göre ise, bu süre için bir sınır yoktur, her zaman kılmabilir. Çünkü cenaze
namazından maksat ölüye duadır. Dua için sınırlı bir süre düşünülemez.
İshâk'a göre bu süre, cenaze vukubulduğu zaman orada bulunamayıp ta başka bir
memlekette bulunan kimseler için bir ay, orada bulunduğu halde cenazeye
katılamayan kimseler için de üçgün devam eder.

Hanefilere göre ise, namazı kılınmadan defnedilen bir kimsenin, henüz cesedinin
çürüyüp dağılmadığma zann-ı galib hasıl olursa, onun kabri üzerine namaz kılınır.
Fakat cesedin çürüdüğüne kanaat getirilirse kabri üzerine asla namaz kılınamaz.
İmâm Ebû Yûsuf a göre definden sonra üç gün kabir üzerine namaz kılmabilir. Ancak
daha önce cenaze namazına katılan bir kimse o cenazenin kabri üzerine namaz
kılamaz. Fakat o cenazenin namazını kıldırma hakkı olan veli bundan müstesnadır. Bu
veli imamın arkasında cenaze namazını kıldıktan sonra gidip ayrıca o cenazenin kabri
üzerine namaz kılmabilir. Fakat bu namazı kılarken kendisine uyulup arkasında
cemaat olunamaz.

Malikiler'e göre ise: Namazı kılınmadan defnedilmiş olan bir cenazenin
dağılacağından korkulmazsa kabrinden çıkarılıp namazının kılınması farzdır. Eğer
kabirden çıkarırken vücudunun dağılacağından korkulmakla birlikte cesedin henüz
çürüyüp dağılmadığma hükmedilmişse kabri üzerine namaz kılınması yine farzdır.
Namazı kılanarak defnedilmiş olan bir cenazenin kabri üzerine namaz kılmaksa
mekruhtur.

Nehâi'ye göre kabir üzerine asla namaz kılınamaz. Bu görüş İmâm Mâ-lik'den de
rivayet olunmuştur. Bu görüşte olan ulemaya göre; Hz. Fahr-i Kâinat Efendimizin bazı
kimselerin kabri üzerine namaz kılması O'na mahsus özel bir durumdur. Ve "şüphesiz
ki bu kabirler, sahipleri için karanlıklarla doludur. Allah (azze ve celle) benim

mu

namazım sebebiyle kabirleri onlara aydınlatır. mealindeki hadiste geçen "Benim

namazım sebebiyle" anlamındaki lafızlar bu özelliğe delâlet etmektedirler.

Ancak kabir üzerine namaz kılmanın Hz. Peygamber'e ait özel bir durum olduğu

görüşü, "Bu durumun Hz. Peygamber'e ait özel bir durum olmadığı, Hz. Peygamberin

kabir üzerine cenaze namazı kılan ashabını bundan men etmemesinden

anlaşılmaktadır. Çünkü eğer bu, Hz. Peygamberdin sadece kendisine ait özel bir

durum olsaydı ashabını kabir üzerine namaz kılmaktan nehyederdi." denilerek

reddedilmiştir. Nitekim 3196 numaralı hadis-i şerif Hz. Peygamber'in ashabını kabir

üzerine namaz kılmaktan menetmediğini açıkça ifade etmektedir.

Ayrıca Şevkani'nin Neylü'l-Evtâr'da, Hafız İbn Hacer'den naklettiğine göre Müslim'in

Sahih'inde geçen ve kabir üzerine namaz kılmanın Hz. Peygamber'e ait özel bir durum



olduğunu söyleyenlerin delilini teşkil eden cümle Hz. Peygamber'in sözü değil râvi

£5121

Sabit tarafından bu hadise sokuşturulmuş (müdrec) bir cümledir.
Bazı Hükümler

1. Rasûlü Zişan Efendimiz son derece mütevazı idi.

2. Ümmetine son derece şefkatli idi. Onların dünyası ve ahireti ile ilgili işlerini ve
menfaatlerini devamlı gözetir, bu hususta elinden gelen maddi ve manevi yardımları
asla esirgemezdi.

3. Mescidlerin temizliğine son derece itina gösterirdi.

4. Definden önce cenaze namazına yetişen kimselerin o cenazenin kabri üzerine
namaz kılmaları caizdir.

[513]

5. Bir kimsenin ölümünü ilân etmek caizdir.

56-58. Küfür Diyarında Ölen Bir Müslümanın Cenaze Namazi