بَابُ الْحَلْفِ بِالْأَنْدَادِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ الْحَلْفِ بِالْأَنْدَادِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2877 حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ ، أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ ، عَنِ الزُّهْرِيِّ ، عَنْ حُمَيْدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مَنْ حَلَفَ ، فَقَالَ فِي حَلْفِهِ وَاللَّاتِ ، فَلْيَقُلْ : لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ ، وَمَنْ قَالَ لِصَاحِبِهِ : تَعَالَ أُقَامِرْكَ ، فَلْيَتَصَدَّقْ بِشَيْءٍ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

A woman came to the Messenger of Allah (ﷺ) and said: I donated my slave-girl to my mother, but she died and left the slave-girl. He said: Your reward became due, and she came back to you in inheritance. She said: She died while a month's fasting was due from her. Would it be sufficient or be taken as completed if I fast on her behalf ? He said: Yes. She said: She also did not perform Hajj. Would it be sufficient or be taken completed if I perform (Hajj) on her behalf ? He said: Yes.

(3247) Ebû Hureyre(r.a)'den, Hz. Peygamber (s.a)'in şöyle buyurduğu rivayet
edilmiştir:

"Yemin edip, yemininde "Lâfa yemin ederim ki" diyen kimse, hemen "Lâ ilahe
illallah" desin. Arkadaşına; "Gel seninle kumar oynayalım" diyen kişi, sadaka olarak
£251

bir şey versin"
Açıklama

Hadisin Buharî'deki rivayetinde, Lâfın yanı sıra Uzza da anılmaktadır. Yanı, "Lat ve
Uzza'ya yemin ederim ki derse..." denilmektedir. Müslim'deki rivayet ise aynen Ebû
Dâvûd'taki gibidir.

Lât: Cahiliye devrinde Arapların taptıkları üç büyük puttan birisinin adıdır.
Sa'Iebî; Lât isminin Allah isminden alındığını, lafzatullah'm sonuna bir tâ ilâve
edilerek bu hale getirildiğini söyler. Putperestler, bu hareketleriyle, kendi ilahlarının
adını Allah'ın adına benzetmek istemişlerdir. Sonra Allah (c.c) ismi celalini korumak
için anılan putun adını "Lât" şekline çevirmiştir. Mücâhid; Lât'm, Tâif te bir taş; Ebû



Zeyd, Nahle'de Kureyşlilerin ibadet ettikleri bir ev olduğunu söyler. Bu kelimenin,
hacılar için, unu yağ ile karıştırarak yemek yapan bir adamın hatırasından alındığı da
söylenir. Çünkü, unu yağ ile karıştırma işine "lett" denilir. Bu görüşe göre hacılar için
yukarıdaki şekilde yemek yapan bir adam vardı. O adam ölünce, kabri üzerine durup,

[261

ona ibadet etmeye başladılar.

Bu puta "Lât" adının verilişine sebep olarak başka hâdiselerden de bahsedilir. Ancak
bunlar o kadar önemli değildir. Önemli olan "Lâfın; Arapların tapındıkları bir put
olduğunu bilmektir.

Bu hadiste; Lâfın adını anarak yemin eden kişinin yemininin sonunda "Lâ ilahe
illallah" demesi emredilmek t edir. AIiyyül'l-Kârî bu meseleye iki açıdan
bakılabilecğini söyler:

1- Kişinin sehven cahiliyye devrinden kalma bir âdet olarak "Lât" üzerine yemin
etmesi. Bu durumda "Lâ ilahe illallah" demesinden maksat; tevbe etmesi, tevhid
kelimesini, günahına keffaret kılmasıdır. Çünkü iyilikler, kötülükleri siler. Bu,
gafletten dolayı tevbedir.

2- Bu yemini ile "Lâfı ta'zim etmesi. Böyle olursa; anılan.veminden sonra tevhid
kelimesi söylenmesinden maksat, iman tazelemektir. Çünkü bu yemin kişiyi dinden
çıkarır. Bu durumda tevbe, ma'siyetten tevbedir.

Aliyyün-Kârî devamla, Şerhu's-Sünne'den şu sözleri nakleder:

"Bu hadiste; İslâm'dan "başka bir şeyle yemin edene keffaret gerekme-yip, günahkâr
olduğuna ve tevbe etmesi gerektiğine delil vardır. Çünkü Hz.Peygamber (s. a) bu
yeminin cezasını kişinin dininde kılmıştır, malında değil, sadece kelime-i tevhid'i
emretmiştir. Çünkü yemin ma'kud ile olur. Lât ve Uzza'ya yemin edince bu konuda
kâfirlere benzemiş olur. Onun için Rasûllah kelime-i tevhidle bunu telâfiyi

[221 '

emretmiştir."

Aliyyül'l-Kârî'nin anlayışına göre; bu hadiste putlar adına yemin etmenin caiz
olmayışından başka bir hükme işaret yoktur.

Nevevî ise, "Şöyle yaparsam ben yahudi veya hristiyan olayım, İslâm'dan veya
Peygamber'den beri olayım" ve benzeri sözlerle yemin eden kişiyi de putlar adına
yemin etmeye benzetmiş ve bunlarla yemin olmayacağını, dolayısıyla bu sözlerin
keffareti gerektirmeyeceğini söylemiştir.İmam Şafiî, İmam Mâlik ve alimlerin
cumhurunun görüşü Nevevî'nin dediği gibidir. Bu sözleri söyieyen kişiye keffaret
değil tevbe istiğfar gerekir.

Hanefîlere göre; bir şeyi yapıp veya yapmamak için, "yahudi olacağına veya hristiyan
oîacağna" dair yemin eden kişiye sözünü yerine getirmediği takdirde keffaret gerekir.
Çünkü kişi bu sözünde; şartı küfre alâmet kılınca, o şarttan kaçınmanın gerekli
olduğuna inanmıştır. O halde bunu yemin olarak söylemiştir. Ama kişi şart koştuğu
şeyi yapmadığı takdirde gerçekten yahudi veya hristiyan olacağına inanır ve sözünü
tutmazsa dinden çıkmış olur. İman ve nikâh tazelemesi gerekir.
Nevevî, Hanefîlerin şu mantıkî delille görüşlerini desteklediklerini söyler:
Aüah (c.c), zıhar yapana keffareti emretmiştir. Çünkü bu günah bir söz ve yalandır.
Anılan sözlerle yemin etmek de aynı şekilde günahtır. Öyleyse bunlardan dolayı da
[28]

keffaret gerekir.

Hattâbî; Nehaî, Evzaî, Süfyân-ı Sevrî, Ahmed b. Hanbel ve İshak b. Râhûyeh'in de



Hanefîlerin görüşünde olduklarını söyler.

Hadis-i şerifte sözkonusu edilen diğer bir mesele de; arkadaşını kumar oynamaya
davet eden kişinin durumudur. Hz. Peygamber (s. a), arkadaşını kumar oynamaya
davet eden kişiye hemen sadaka vermesini emretmiştir. Bu„ günaha keffaret olarak
peşinden sadaka verme esasını gerektirir.

Bu durumda olan kişinin vereceği sadakanın mikdarı konusunda farklı görüşler vardır.
Hattâbî, arkadaşına kumar oynamayı teklif ettiğinde düşündüğü mikdarı sadaka olarak
vereceğini söyler. Nevevî ise; muhakkik âlimlerin anlayışına göre, hadiste böyle bir
kaydın olmadığını, sadaka denilebilecek miktarda olmak kaydıyla imkânına göre
sadaka verebileceğini söyler. Nevevî, Sahih-i Müslim'deki, "Bir şey tasadduk etsin"
şeklindeki ifadenin bu görüşü dekteklediğini kaydeder.

Kadı Iyaz da; bu hadisin; kalpte yerleştiği zaman, masiyete azmetmenin günah olduğu
tarzındaki cumhurun görüşüne delil olduğunu söyler. Kalbe yerleşmeden akla gelip
geçen masiyet ise günahı gerektirmez.

Aynî; kumara davetten sonra verilecek olan sadakanın vacip değil mendup olduğunu,

[291

fakihlerin hadisteki emri.nedbe hamlettiklerini bildirmektedir.
Bazı Hükümler

1. Ta'zim kasdı ile putlar adına yemin etmek, kişiyi dinden cıkanr.Böyle bir yemini
eden kişinin hemen peşinden iman tazelemesi gerekir.

2. Putlar adına edilen yeminlerin bozulması halinde keffaret gerekmez.

3. Bir günaha azmedip karar vermek de günahtır.

İM

4. İşlenilen bir günaha keffaret olarak hemen peşinde sadaka vermek menduptur.



4. Babaların Adı İle Yemin Etmek Mekruhtur