فِي بَابِ كَرَاهِيَةِ الْحَلْفِ بِالْأَمَانَةِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

فِي بَابِ كَرَاهِيَةِ الْحَلْفِ بِالْأَمَانَةِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2882 حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ ، حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ ، حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ ثَعْلَبَةَ الطَّائِيُّ ، عَنِ ابْنِ بُرَيْدَةَ ، عَنْ أَبِيهِ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مَنْ حَلَفَ بِالْأَمَانَةِ فَلَيْسَ مِنَّا

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

A man said: Messenger of Allah, my mother has died ; will it benefit her if I give sadaqah on her behalf ? He said: Yes. He said: I have a garden, and I call you to witness that I have given it as sadaqah on her behalf.

(3253) İbn Büreyde; babasından, Rasûlullah (s.a)'m şöyle buyurduğunu rivayet
etmiştir:

[52]

"Emanete yemin eden, bizden değildir."
Açıklama

Hadis-i şerif, emanete yemin etmenin caiz olmadığını göstermektedir.
Hattâbî, bu hadisle ilgili olarak şöyle der: "Emanete yeminin mekruh 3İuşu; Allah'ın,
sadece Allah ve sıfatları ile yemin etmeyi emretmiş olmasından dolayı olsa gerektir.
Emanet Allah'ın sıfatlarından değil, sadece emirlerinden bir emir ve farzlarından
biridir. Müslümanlar, emanete yeminden; bunun Allah'ın ismi ve sıfatları ile bir
tutulması olacağından dolayı nehye-dilmişlerdir. Ebû Hanîfe ve arkadaşları; bir kimse



Allah'ın emanetine yemin ederim ki derse bu yemindir ve keffaret gerekir derler. Şafiî

ise, bunun yemin olmadığını dolayısıyla keffaretin gerekmediğini söyler."

Bu ifadelerden; emanete yemin etmenin haram değil mekruh olduğu ve bu kerahate

sebebin, emanetin Allah'ın isim ve sıfatlarından biri olmayışı anlaşılmaktadır.

Hattâbî, Hanefîlerin emanete yemini, yemin saydıklarını söyler. Fakat bu Hanefîler

arasında ittifak edilen bir mesele değildir. Hanefî âlimlerinin bu konudaki ifadelen

farklıdır.

Bedâi'de şöyle denilir: "Eğer, "ve emanetillâhi = Allah'ın emanetine yemin ederim ki"
derse; Asıl'da bunun yemin olduğu söylenir. İbn Semâa ise, Ebû Yusuftan bunun
yemin olmadığının nakledildiğini bildirir. Tahâ-vî, arkadaşlarımızdan rivayetle bunun
yemin olmadığını söyler. Tahâvî'nin sözünün delili şudur: Allah'ın emaneti, namaz,
oruç ve başkaları gibi kulların ibadet ettikleri Allah'ın farzlarından bir farzdır. Allah
(c.c); "Biz emaneti göklere, yere ve dağlara arzettik. Onu yüklenmekten kaçındılar..."

£531

buyurmuştur. Emanete yemin, Allah'ın isminden başka bir şeyle yemin olduğu
için yemin sayılmaz. Asıl'da zikredilenin izahı da şudur: Yemin esnasında Allah'a
izafe edilen emanetle, Allah'ın sıfatı kasdedilir. Nitekim "emîn", Allah'ın
sıfatlarmdandır, o da "emanet" kökünden türemiştir. Mutlak olarak zikredildiğinde,
özellikle kasem konusunda, onunla Allah'ın sıfatı murad edilir."

Görüldüğü gibi AUahm emanetine edilen yeminin yemin sayılıp sayılmayacağı
konusunda Hanelilerden iki görüş vardır. Kâsânî, Bedâi' adındaki eserinde bu
görüşleri ve her birinin aklî izahını yapmıştır. Asi, İmam Mu-hammed'in Mebsût
adındaki kitabıdır. Zâhiru'r-rivâye eserlerinden birisi olduğu için Hanefî mezhebinde
ondaki görüşler daha esah kabul edilir.

Hz. Peygamber (s.a)'in, "emanete yemin eden bizden değildir" sözündeki, "bizden
değildir" ifadesi; "bizim yolumuza uyanlardan değildir" manasınadır. Yoksa, "bizim
mensub olduğumuz dinden değildir" demek manasına gelmez. Kâdî şöyle der: "Bizim
huyumuzda olanlardan değil, başkalarına benzeyenlerdendir. Çünkü o, ehl-i kitabın

[541

âdetindendir. Herhalde bununla tehdidi kasdetmiştir."
Bazı Hükümler

Iİ51

Emanete yemin etmek caiz değildir. Konu yukarıda izah edilmiştir.
6. Yemin-i Lağv