بَابُ مَا جَاءَ فِي يَمِينِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَا

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ مَا جَاءَ فِي يَمِينِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَا كَانَتْ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2891 حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ النُّفَيْلِيُّ ، حَدَّثَنَا ابْنُ الْمُبَارَكِ ، عَنْ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ ، عَنْ سَالِمٍ ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ ، قَالَ : أَكْثَرُ مَا كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَحْلِفُ بِهَذِهِ الْيَمِينِ : لَا وَمُقَلِّبِ الْقُلُوبِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

We went out with the Messenger of Allah (ﷺ) and came to a woman of the Ansar in al-Aswaf. The woman brought her two daughters, and said: Messenger of Allah, these are the daughters of Thabit ibn Qays who was killed as a martyr when he was with you at the battle of Uhud, their paternal uncle has taken all their property and inheritance, and he has not left anything for them. What do you think, Messenger of Allah? They cannot be married unless they have some property. The Messenger of Allah (ﷺ) said: Allah will decide regarding the matter. Then the verse of Surat an-Nisa was revealed: Allah (thus) directs you as regards your children's (inheritance). Messenger of Allah (ﷺ) said: Call to me the woman and her husband's brother. He then said to their paternal uncle: Give them two-thirds and their mother an eighth, and what remains is yours.

Abu Dawud said: The narrator Bishr made a mistake. They were the daughters of Sa'd b. al-Rabi' for Thabit b. Qais was killed in the battle of Yamamah.

(3263) İbn Ömer (r.anhüma)'nm şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah (s. a), en

£821

çok; "Kalbleri değiştirene yemin ederim ki, fıayır..." şeklinde yemin ederdi.
Açıklama

Haberde Hz.Peygamber (ş.a)'in Allah'ın sıfatlarından birisi ile yemin ettiği
anlaşılmaktadır. Bu sıfat; "Mukallibu'I-<ulûb: Kalbleri değiştiren" dir.
Aynî; kalbleri değiştirmekten maksadın; Allah'ın, kullarının kalbini, ima-ıı terkedip
küfrü seçmeye veya küfrü terkedip imanı tercih eder hale getirmesi olduğunu söyler.
Ibn Hacer de; "Mukallibu'l-kulûb, üzerine yemin edilendir. Kalpleri değiştirmekten
maksad, kalbin kendisini değil, araz ve ahvalini değiştirmekir." der.
Şevkânî'nin bu konu ile ilgili sözleri de şu şekildedir: "Mukallibu'l-kulûb, kendisi ile
yemin edilen şeydir. Kalbleri değiştir-nek sözü ile kastedilen kalblerin hallerini
değiştirmektir; zâtını değil. Bu ifalede; kendisine lâyık bir şekilde sabit olan sıfatı ile
Allah'ı isimlendirmenin caiz olduğuna delâlet vardır. Kadı Ebu Bekir b. el-Arabî:
Hadis, kendileri ile vasfedildiği ve ismi anılmadığı zaman Allah'ın fiilleri ile yemin
etmenin caiz olduğunu gösterir, der. Hanefîler; kudretle ilmin arasını ayırmışlar ve
Allah'ın kudreti ile yemin ederse yemin gerçekleşir, ilmi île yemin ederse ger-
çekleşmez, demişlerdir. Delilleri şudur: İlimle, malum da kastedilir. Nitekim Allah

[881

(c.c): "Bize karşı çıkabileceğiniz bilginiz var mı?..." buyurmuştur.

Şevkânî'nin bildirdiğine göre Râğıb; Allah'ın kalbleri ve gözleri değiştirmesini,

"Allah'ın onları bir görüşten diğer görüşe çevirmesidir" şeklinde izah eder.

Hadis; irade gibi kalbî amellerin, Allah'ın yaratması ile olduğuna delâlet eder.

Yine hadis; Allah'ın kendisine lâyık bir şekilde, onun sabit olan sıfatları ile

isimlendirilmesinin caiz olduğunu gösterir.

Hadis-i şerif; Allah'ın sıfatlarından biri ile yemin edip de yeminini bozana keffareti
gerekli görenler için delildir. Bu konunun esasında ihtilâf yoktur. İhtilâf, Allah'ın
hangi sıfatları ile yemin edilip, hangileri ile edilemeyeceği konusundadır. Gerçek şu
ki, sadece Allah'a ait olan, başkalarında bulunmayan sıfatlar ile yemin etmek caizdir.
"Mukallibu'l-Kulûb" bu çeşit sıfatlardandır.

Yukarıya naklettiğimiz bu mütalaa, Hafız İbn Hacer'e aittir. Hanefîle-rin Hidâye
adındaki fıkıh kitabında: "Yemin, Allah adıyla veya Rahman, Rahîm gibi diğer
isimlerinden biri ile, ya da; Allah'ın izzeti, celâli, kibriyâsi gibi, örfen yemin edilen



sıfatlarından biri ile edilir" denilmektedir.

[891

Hidâye'de anılan bu sıfatlar, Allah'ın zâti sıfatlarıdır.



Bazı Hükümler

1. İnsanların kalbi amellerinin yaratıcs, Allah'tır

İM

2. Allah'ın zatı sıfatlarından bin ile yemin etmek caizdir.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2892 حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ ، حَدَّثَنَا عِكْرِمَةُ بْنُ عَمَّارٍ ، عَنْ عَاصِمِ بْنِ شُمَيْخٍ ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ ، قَالَ : كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا اجْتَهَدَ فِي الْيَمِينِ ، قَالَ : وَالَّذِي نَفْسُ أَبِي الْقَاسِمِ بِيَدِهِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The wife of Sa'd b. al-Rabi said: Messenger of Allah, Sa'd died and left two daughters. He then narrated the rest of the tradition in a similar way.

Abu Dawud said: This is the most correct tradition.

(3264) Ebû Saîd el-Hudrî'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah (s. a); yeminde
mübalağa ettiği zaman; "Ebu'l-Kasım'm canına sahib olan (Allah)'a yemin ederim ki..."
[9ü

derdi.
Açıklama

Bu hadis, Lü'Iüî'nin rivayetinde mevcut değildir. Onun için Münziri kitabında
zikretmemiştir. Mizzî, el- iraf mda, îbn Mâce'ye de nisbet eder. Ancak İbn Mâce'de
aynı isnad ve aynı metinle bu hadis yoktur. Fakat, Rufâ'a el-Cühenî'den, "Rasûlullah
(s. a) yemin ettiğinde; Muhammed'in canına sahib olan, derdi," şeklinde bir rivayet
[921

vardır.

Bu hadisi Ebu Saîd el-Hudrî'den nakleden Asim b. Şümeyh için; Ebû Hatim,
"Meçhul"; Ebû Bekir el-Bezzâr: "Bilinen biri değil" derler. İbn Hibbân ise bu zâtı, sika
raviler arasında saymaktadır.

Bilindiği gibi; Ebu'l-Kasım, Hz. Peygamber'in künyesidir. Rasûlullah (s.a)'m ilk oğlu
Kasım olduğu için Efendimiz "Kasım'm babası" manasına "Ebu'l-Kasım" diye
künyelenmiştir.

Hadis-i şerif; "hayatıma sahip olan", "nefsim elinde olan" gibi sözlerle yemin etmenin
meşru olduğuna delildir. "Ebu'l-Kasım'm canına sahip olan" diye terceme ettiğimiz
cümlenin tam karşılığı; "Ebu'l-Kasım'm nefsi elinde olan" demektir. Aliyyü'l-Kârî;
"Elinde" kelimesinden maksadın, Allah'ın tasarrufu, kudreti, iradesi olduğunu söyler.
Hz.Peygamber (s.a)'in buna benzer sözlerle yemin ettiğine işaret eden daha başka
haberler de vardır. Yukarıda İbn Mâce'den naklettiğimiz rivayet bunlardan biridir.
Zaten, "Nefsim elimde olan", "Hayatıma sahip olan" gibi sözlerin ifade ettiği mana
Allah'tır. Çünkü bunlara sahip olan Allah'tır. Dolayısıyla bu şekilde edilen yeminler
Allah'a edilen yeminlerdir.

Hadiste, Hz.Peygamber (s.a)'in yeminde mübalağa ettiği zaman bu şekilde yemin
ettiği ifade ediliyor. Fakat böyle bir kayit olmadan Hz.Peygamber (s.a)'in normal
hallerde de adı geçen sözlerle yemin ettiği çok olmuştur. Aliyyü'l-Kârî'nin bildirdiğine
göre Tıybî; bu gibi sözlerde Allah'ın kudretini izhar olduğu için, bu şekildeki

[93]

yeminlerin daha üstün olduğunu söylemiştir.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2893 حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ بْنِ أَبِي رِزْمَةَ ، أَخْبَرَنِي زَيْدُ بْنُ حُبَابٍ ، أَخْبَرَنِي مُحَمَّدُ بْنُ هِلَالٍ ، حَدَّثَنِي أَبِي ، أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا هُرَيْرَةَ ، يَقُولُ : كَانَتْ يَمِينُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، إِذَا حَلَفَ يَقُولُ : لَا ، وَأَسْتَغْفِرُ اللَّهَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Mu'adh b. Jabal gave shares of inheritance to a sister and a daughter. He gave each of them half. He was at Yemen while the Prophet (ﷺ) was alive.

(3265) Ebû Hureyre (r.a)'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah (s. a) yemin



1941

ettiği zaman; "Hayır, estağfırullah" derdi.
Açıklama

Hadisin zahiri; Hz. Peygamber (s.a)'in yemin ettiği zaman "Estağfırullah" dediğine,
yani bu şekilde yemin ettiğine de lâlet etmektedir. "Estağfırullah"; "Allah'tan bağış
dilerim" manasınadır.

Bu kalıp ise, bilinen yemin kalıplarına benzememektedir. Şüphesiz Hz. Peygamber'in

bu şekilde yemin etmesi devamlı değildir. Bazan böyle yemin ederdi.

Alimler, bu haberde ifade edilen manayı izahda farklı şeyler söylemişlerdir. Aliyyü'l-

Kârî'nin el-Mirkât adındaki eserinde verdiği şu bilgi bu konuya oldukça açıklık

getirmektedir:

Kâdî, bu sözün manasının; eğer mesele bunun aksine ise, Allah'tan bağış dilerim,
demek olduğunu söyler. Kadı'nm beyanına göre; gerçi bu söz (ve'stağfırullah) yemin
değildir, ancak sözü tekid edip kuvvetlendirmesi bakımından yemine benzer. Onun
için ravi buna yemin demiştir.
Tıybî ise şöyle der:

"sözündeki "vav" harfi, atıf içindir. Bu da kendisine atıf yapılan mahzuf bir cümlenin
olmasını gerektirir. Buna karine de; sözüdür. Çünkü bu ya; Cenab-ı Allah'ın sözünde
olduğu gibi, geçen sözü reddetmek maksadıyla yemine h azırlık içindir, ya da başlı
başına yemindir. Her iki takdire göre de mana; "Allah'a yemin etmem ve Allah'tan af
dilerim" demektir. el-Muzhir sahibinin şu görüşü bu anlayışımızı teyid eder:
Rasûlullah (s. a); bilmeden (lağv) yemin ettiği zaman hemen peşinden, dilinden kayan
bu sözü telafi için, estağfırullah derdi. Gerçi, Kur'ân'da da belirtildiği üzere,
Hz.Peygamber'in bu davranışı affe-dilmişti ama o bunu ümmetinin böyle şeyden
kaçınması için delil olarak söylerdi."

İbn Melek de Muzhir'a uyarak, Hz.Peygamber'in bu şekildeki sözleri; konuşma
esnasında ağzından çıkan "evet vallahi, hayır vallahi" gibi sözlerinin yemin
olmadığına işaret etmek ve o sözleri telâfi için söylediğini kaydeder.
Aliyyü'l-Kâri, bu nakilleri yaptıktan sonra kendi görüşünü şöyle ortaya koyar:
"Hz.Peygamber(s.a)'in yanlışlıkla (lağv) yemin etmesi mümkün değildir. Çünkü bu,
peygamberlik makamına aykırıdır. Hadiste geçen sözün takdirinin şu şekilde olması
mümkündür: Hz.Peygamber (s. a) yemin ettiği zaman onun yemini "Hayır ve Allah'tan
bağış dilerim" sözüne bitişikti. Yani yemin ettiği ve bunda "lâ" sözü ile mübalağa
ettiği zaman, derdi. Bundan maksadı; benden sadır olanın hilâfına, Allah'ın bildiği
şeyden dolayı Allah'tan af dilerim, demekti. Çünkü her ne kadar bunda bir sorumluluk
olmasa da, iyilerin hasenatı mukarrebûnun seyyiâtıdır. Yahut da takdir; yemin
etmekten dolayı Allah'tan af dilerim, şeklindedir. Çünkü zaruret olmadıkça yemin
etmemek efdaldir. Zira yemin aslında bir hiledir ve insan bundan nehyedilmiştir. Onun
için bazıları; gerçek de olsa yemin etmekten kaçınmışlardır. Hz.Peygamber (s.a)'in
ettiği yeminler hep ihtiyaca binaendir. O, ya bir hükmü te'kid ya da yemin etmenin
caiz olduğunu beyan için yemin etmiştir. Bu yüzden, yemin etmek istediği zaman,
yemin etmez, onun yerine bu sözü söylerdi."

Aliyyü'l-Kârî'nin üzerinde durduğumuz hadisi şerhederken söyledikleri bundan ibaret.
Zaten ihtiyaca da k afi gelmektedir.

Aliyyü'l-Kârî, şerhinde; yeminin haddizatında mekruh olduğunu ancak ihtiyaç halinde



başvurulabileceğini söylüyordu. Acaba bu hüküm genel midir, yoksa duruma göre
yeminin hükmünde değişiklikler olur mu? Bu konuda, Hanbelî âlimlerinden meşhur
İbn Kudâme, el-Muğnî adındaki eserinde (özet olarak) şöyle der:
Yeminler beş çeşittir:

1- Vacib yeminler: Masum birini helakten kurtarmak için edilen yeminler.

2- Mendub yeminler: İki hasmın arasını bulmak, bir müslümanm gönlündeki kini
gidermek gibi bir maslahata dayanan yeminler. Bir tâatı işlemek veya bir günahtan
kaçınmak için edilen yeminler de bazı Hanbelî ve Şâ-fıîlere göre bu cümledendir.

3- Mubah olan yeminler: Mubah bir işi yapmak ya da yapmamak için edilen
yeminlerdir. Gerçeğe uygun olan veya öyle zannedilen yeminler bu türdendir.

4- Mekruh yeminler; Mekruh bir işi yapmak veya mendub bir işi yapmamak için
edilen yeminler.

[95]

5- Yalan yere edilen yeminler. Bu da haramdır.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2894 حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ ، حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ حَمْزَةَ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ عَيَّاشٍ السَّمَعِيُّ الْأَنْصَارِيُّ ، عَنْ دَلْهَمِ بْنِ الْأَسْوَدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ حَاجِبِ بْنِ عَامِرِ بْنِ الْمُنْتَفِقِ الْعُقَيْلِيِّ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ عَمِّهِ لَقِيطِ بْنِ عَامِرٍ قَالَ دَلْهَمٌ : وَحَدَّثَنِيهِ أَيْضًا الْأَسْوَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ ، عَنْ عَاصِمِ بْنِ لَقِيطٍ ، أَنَّ لَقِيطَ بْنَ عَامِرٍ ، خَرَجَ وَافِدًا إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، قَالَ لَقِيطٌ : فَقَدِمْنَا عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَذَكَرَ حَدِيثًا فِيهِ ، فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَعَمْرُ إِلَهِكَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

A grandmother came to AbuBakr asking him for her share of inheritance. He said: There is nothing prescribed for you in Allah's Book, nor do I know anything for you in the Sunnah of the Prophet of Allah (ﷺ) Go home till I question the people. He then questioned the people, and al-Mughirah ibn Shu'bah said: I had been present with the Messenger of Allah (ﷺ) when he gave grandmother a sixth. AbuBakr said: Is there anyone with you? Muhammad ibn Maslamah stood and said the same as al-Mughirah ibn Shu'bah had said. So AbuBakr made it apply to her. Another grandmother came to Umar ibn al-Khattab asking him for her share of inheritance. He said: Nothing has been prescribed for you in Allah's Book. The decision made before you was made for a grandmother other than you. I am not going to add in the shares of inheritance; but it is that sixth. If there are two of you, it is shared between you, but whichever of you is the only one left gets it all.

(3266) Asim b. Lakît'den rivayet edildiğine göre, Lakît b. Amir bir hey'etle Rasûlullah
(s.a)'a gelmişti.Lakît şöyle dedi:

Rasûlullah (s.a)'m yanma vardık... Lakît; içerisinde Rasûlullah (s. a); "İlâhının Ömrüne

196]

(bekasına) yemin ederim ki..." buyurdu (sözleri de bulunan) bir hadis söyledi.
Açıklama

Hadiste geçen ve "...ömrü" diye terceme ettiğmiz "amr" kelimesi "ömür, hayat"
manalarmadır. Allah (c.c)'a izafeten söylendiğinde, "Allah'ın bekası, devamı" manaları
anlaşılır.

Gerçi haberin ifadesine göre Hz.Peygamber (s. a); "Allah'ın bekası" değil de "İlâhının
bekası" demiştir. Fakat bu da "Allah'ın bekası" anlammadır. Çünkü muhatabı
müslümandı ve müslümanm ilâhı Allah'tır.

Ebu'l-Kasım ez-Zeccâc, bu terkibi açıklarken; "Amr, hayat demektir. Le amrillahi
diyen kişi; sanki, Allah'ın bekasına yemin ederim... demiştir" demektedir.
Bu tür sözlerin yemin sayılıp sayılmayacağı konusunda İslâm âlimlerinden iki önemli
görüş nakledilir:

1- Mâlikîve Hanefîlere göre; bu sözlerle yemin tahakkuk eder. Çünkü Allah'ın bekası
onun zatî sıfatlarmdandır. İmam Mâlik: "Bu şekilde yemin eden beni şaşırtmaz. İshak
b. Râhûyeh'in Musannefinde Abdurrahman b.Ebî Bekre'den rivayet ettiğine göre,
Osman b. EbiTAs'm yemini; ömrüme yemin olsun ki şeklinde idi." demiştir.

Hanefi fıkıh kitaplarından Bedâî'de de şöyle denilir: "Allah'ın bekasına (ömrüne)
yemin ederim ki şöyle yapmayacağım, diyen kişinin sözü yemindir. Çünkü bu,
Allah'ın bekasına yemin etmektir. Bu da ancak onun sıfatında kullanılır. Ayrıca bu
sözle yemin etmek yaygındır. Allah (c.c): "Senin ömrüne yemin ederim ki onlar

1971

sarhoşluklarında bocalıyorlar." buyurur. Tarafe de, bir şiirinde: "ömrüne yemin
ederim ki, ölüm kimsede hata etmedi..." demektedir."

2- Şafiî ve îshak b. Râhûyeh'e göre; bu sözle ancak niyet edilirse yemin sayılır.
Ahmed b. Hanbei'den her iki görüş de nakledilmiştir. Ancak Şâfiîlerin görüşüne
benzeyeni daha tercih edilenidir.



Bu görüşün sahipleri; yukarıda zikredilen âyetin mevzubahis sözlerle yeminin
tahakkukuna delil olamayacağını, çünkü Allah (c.c)'m her sözle yemin edebileceğini
söylerler. Yaratıklar ise öyle değildir. Çünkü Allah'tan başkasına yemin edilmeyeceği
sabittir, derler.

Bilindiği gibi, yemin için kullanılan harfler üçtür. Bunlar; "Bâ, tâ, vav" harfleridir.
Üzerinde durduğumuz sözde, bu harflerden birinin değil de "lâm" harfinin oluşu da

198]

Şâfıîlerin görüşünün delillerindendir.
10. Kasem Yemin Olur Mu?