بَابٌ فِي آكِلِ الرِّبَا وَمُوكِلِهِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي آكِلِ الرِّبَا وَمُوكِلِهِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2947 حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ ، حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ ، حَدَّثَنَا سِمَاكٌ ، حَدَّثَنِي عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ ، عَنْ أَبِيهِ ، قَالَ : لَعَنَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ آكِلَ الرِّبَا ، وَمُؤْكِلَهُ وَشَاهِدَهُ وَكَاتِبَهُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Prophet (ﷺ) appointed me to collect sadaqah and then said: Go, AbuMas'ud, I should not find you on the Day of Judgment carrying a camel of sadaqah on your back, which rumbles, the one you have taken by unfaithful dealing in sadaqah. He said: If it is so, I will not go. He said: Then I do not force you.

(3333) Abdullah b. Mes'ud (r.a)'un şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Rasûlullah (s. a),



[341

faiz yiyene, yedirene, (muamelesine) şahitlik edene ve yazana lanet etti."



Açıklama

Bu hadis, Buharî'nin dışındaki meşhur hadis kitaplarının tümünde yer almıştır.
Buhârî'de, Ebû Cuheyfe'den rivayet edilen ve manası bu hadisin manasına yakın bir
135]

hadis vardır.

Sahih-i Müslim'de ise, hadisin iki rivayeti yer almıştır. Bunlardan birinde Abdullah b.
Mes'ud, "Rasûlullah, faiz yiyene ve yedirene lanet etti." demiş, şahidi ve kâtibini
anmamıştır. Hatta kendisini dinleyen ravinin, "Şahitleri ve kâtibi" ile ilgili sorusuna;
"Biz sadece duyduğumuzu söyleriz" karşılığını vermiştir.

Müslim'deki ikinci rivayette ise, yiyen ve yedirenlerin yanı sıra şahitlerine ve kâtibine
de Hz. Peygamber'in lanet ettiği belirtilmiş ve fazla olarak bunların hepsinin eşit
olduğu ifade edilmiştir.

Faizin Arapçası "Ribâ"dır, Onun için bazı Türkçe kitaplarda faiz konusu "ribâ" adı
altında işlenir. Meşhur manasıyla faiz; "İki mal birbiri ile değiştirilirken; bir taraftan
bedele mukabil olmaksızın verilen fazlalıktır." Faiz ister fertle fert, ister fertle kurum
isterse kurumla kurum arasında olsun değişmez, haramdır. Yani bazılarının zannettiği
gibi sadece tefecilik değildir. Sadece Hanefilerden İmam Ebû Hanîfe ve İmam
Muhammed'e göre dar-ı harbde, oranın tebaasından bir gayri müslim ile müslüman
arasında faiz muamelesi cari olmaz. Ebû Yusuf a göre ve diğer mezhep imamlarına
göre, faiz nerede ve kiminle olursa olsun haramdır. İmam A'zam ve İmam
Muhammed'in görüşlerine esas aldıkları hadis, diğer âlimlerce tenkide tabi.
tutulmuştur. Hanefî âlimlerinin ileri gelenlerinden İbnü'l-Hümâm, Hidâye'ye şerh
olarak yazdığı Fethu'l-Kadîr adındaki eserinde bu hadisin "garib" olduğunu söyler.
Yine orada dar-ı harpteki faizin haram olmadığı kabul edilirse, bunun müslümanm faiz

[361

vermesi değil, alması ile kayıtlı olduğu belirtilir.

Faizin hangi mallarda cereyan ettiği, hangi muamelelerin faize girdiği, faizin çeşitleri
gibi konular oldukça tafsilatlıdır. Bunlar fıkıh kitaplarında uzun uzadıya işlenmiştir.
Biz de yeri geldikçe, imkân nisbetinde bu ayrıntılara gireceğiz.

Faiz yiyenden maksat, faiz alan; yedirenden maksat da faiz verendir. Kişi faiz aldıktan
sonra onu yemeyip de başka ihtiyaçlarına sarfetse aynı şekilde günahkâr olur. İnsanlar
ellerine geçen maldan en çok yemek suretiyle faydalandıkları için bu ifade
kullanılmıştır.

Hadisten anlaşıldığı üzere, faiz alıp verenlerin yanı sıra muamelesine şahitlik eden ve
yazanlar da Hz. Peygamber'in lanetine maruz kalmışlardır. Hatta yukarıda işaret
edildiği gibi, Sahih-i Müslim'deki bir ilâveden, bunların hepsinin eşit oldukları
anlaşılmaktadır. Ancak, Nesâî'nin rivayeti; şahitlerin ve kâtibin yaptıklarının
günahlığmı, bu muamelenin faiz olduğunu bilmeleri şartına bağlamaktadır. Yani iki
kişi bir faiz akdine şahitlik etseler fakat bu akdin faiz akdi olduğunu bilmeseler günah
işlemiş olmazlar.

Hz. Peygamber'in faizcileri lanetlemesi, ya haber ya da duadır. Yani, ya onların
Allah'ın rahmetinden uzak olduklarını bildirmek, ya da Allah'ın rahmetinden uzak
kalmaları için bedduadır. Hangisi olursa olsun bu, faizcilerin uğrayacağı felâketin



büyüklüğünü gösterir.

İmam Nevevî; bu hadisin, faiz alma verme muamelesine şahit olma ve yazmanın
haram olduğuna delil olduğunu söyler. Faiz almanın ne derece büyük bir günah
olduğunu belirten birçok âyet ve hadis vardır. Şimdi bunlardan önce âyetleri, sonra da
hadislerin bir kısmını görelim:

"Faiz yiyenler, mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu,
onların, 'zaten alışveriş de faiz gibidir' demelerindendir. Oysa Allah alışverişi helâl,
faizi haram kıldı. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizcilikten geri durursa, geçmişi
kendisinedir, onun işi Allah'a aittir. Kim faizciliğe dönerse, işte-onlar cehennemliktir,

[37]

onlar orada temelli kalacaklardır.

"Allah faizi eksiltir, sadakaları bereketlendirir. Allah pek nankör olan hiçbir günahkârı
[38]

sevmez."

"Ey inananlar! Allah'tan sakının, inanmışsanız faizden arta kalmış hesaptan vazgeçin.
Böyle yapmazsanız, bunun Allah'a ve Peygamberine karşı açılmış bir savaş olduğunu
bilin. Eğer tevbe ederseniz, sermayeniz sizindir. Böylece haksızlık etmemiş ve

£391

haksızlığa uğramamış olursunuz."

Hz. Peygamber (s. a) şöyle buyurmuştur:

"Miraca çıkartıldığım gece, karınları evler gibi (şişmiş) bir grubun yanma vardım.
Onların karınlarında, ta dışardan görülen yılanlar vardı.

[401

Bunlar kimlerdir ey Cebrail? dedim. Bunlar, faiz yiyenlerdir, dedi." Bz,
Peygamber (s. a) ashabına:

"Helak edici yedi şeyden kaçınınız" buyurdu. Sai ıbeler:
O 'ar nelerdir ya Rasûlallah? diye sordular. Rasullah (s. a):

"Allah'a ortak koşmak, sihir yapmak, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıj fiak,
faiz yemek, yetim malı yemek, savaş günü kaçmak, hiçbir şeyden haberdar olmayan

HU

mü'min hanımlara iftira etmektir. "buyurdu. Hz. Peygamber (s.a), bir başka
hadisinde de şöyle buyurmuştur: "Faiz yetmiş çeşittir. Bunların en aşağısı kişinin

[42]

annesine temas etmesi gibidir, (günahları eşittir)."

İbn Mâce, Beyhakî ve Hâkim de, biraz değişik lafızlarla yukarıdaki hadisin manasına
gelen hadisler rivayet etmişlerdir.

Yukarıya aktardığımız âyet ve hadisler, faizin ne beter bir illet, ne çirkin bir muamele
olduğunu en güzel şekilde ortaya koymaktadır. Bunlardan sonra, artık faiz şöyle

[43]

kötüdür, böyle kötüdür diye lafı uzatmaya gerek yoktur.
5. Faizin Kaldırılışı