بَابٌ فِي قَوْلِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْمِكْيَالُ مِكْيَالُ الْمَدِينَةِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي قَوْلِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْمِكْيَالُ مِكْيَالُ الْمَدِينَةِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2951 حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ ، حَدَّثَنَا ابْنُ دُكَيْنٍ ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ ، عَنْ حَنْظَلَةَ ، عَنْ طَاوُسٍ ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : الْوَزْنُ وَزْنُ أَهْلِ مَكَّةَ ، وَالْمِكْيَالُ مِكْيَالُ أَهْلِ الْمَدِينَةِ ، قَالَ أَبُو دَاوُدَ : وَكَذَا رَوَاهُ الْفِرْيَابِيُّ ، وَأَبُو أَحْمَدَ ، عَنْ سُفْيَانَ ، وَافَقَهُمَا فِي الْمَتْنِ ، وَقَالَ أَبُو أَحْمَدَ : عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ ، مَكَانَ ابْنِ عُمَرَ ، وَرَوَاهُ الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ ، عَنْ حَنْظَلَةَ ، قَالَ : وَزْنُ الْمَدِينَةِ وَمِكْيَالُ مَكَّةَ قَالَ أَبُو دَاوُدَ : وَاخْتُلِفَ فِي الْمَتْنِ فِي حَدِيثِ مَالِكِ بْنِ دِينَارٍ ، عَنْ عَطَاءٍ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي هَذَا

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Zayd ibn Aslam said: Abdullah ibn Umar entered upon Mu'awiyah. He asked: (Tell me) your need, AbuAbdurRahman. He replied: Give (the spoils) to those who were set free, for I saw the first thing the Messenger of Allah (ﷺ) did when anything came to him was to give something to those who had been set free.

(3340) İbn Ömer (r.anhuma)'dan, Rasûlullah (s.a)'m;

"Vezin (ağırlık ölçüsü) Mekkelilerin vezni, ölçekse Medinelile-rin ölçeğidir" dediğini

rivayet etmiştir.

Ebû Dâvûd şöyle dedi:

Bu hadisi, Feryabî ve Ebû Ahmed; Süf yân 'dan aynı şekilde rivayet etmişlerdir. (İbn
Dükeyn), onlara (Feryâbî ve Ebû Ahmed'e isnadda değil) metinde muvafakat etmiştir.
Ebû Ahmed, ibn Ömer'in yerine, 'İbn Abbas'dan" demiştir.

Yine bu hadisi, Velidb. Müslim, Hanzala'dan; "Medine'nin vezni, Mekke'nin ölçeği"
demiştir, şeklinde rivayet etmiştir.
Yine Ebû Dâvûd şöyle der:

Mâlik b. Dinar'ın, bu konuda A tâ vasıtasıyla Rasûluüah 'tan rivayet ettiği hadisin

[66J

metninde ihtilâf edilmiştir.
Açıklama

Vezn: Tartmak ve tartacak şey, yani tartıda kullanılan (gram, kilo, dirhem vs.) birim

demektir. Hadiste bu ikinci mana kastedilmiştir.

Yağ, bal, şeker gibi tartı ile alınıp satılan maddelere, vcznî denilir.

Mikyâl: Ölçek demektir. Buğday, arpa gibi ölçü ile alınıp satılan maddelerin

ölçülmesinde kullanılan âlettir. Zaman ve yere göre hacmi ve adı değişen çeşitleri

vardır. Hadisde kastedilen, o zamanki kullanılan sa' adındaki ölçektir.

Ölçü ile alınıp satılan maddelere keylî denir.

Hz. Peygamber (s. a) bu hadiste; tartıda esas alınacak birimlerin, Mekkelilerin
kullandıkları ağırlık ölçüleri; ölçeklerde muteber olanın da Medi-nelilerin ölçekleri
olduğunu bildirmektedir.Azîmabâdî'nin Kâdî'den nakline göre, Hz. Peygamber'in bu
tercihine sebep; Mekkelilerin ticaret, Medi-nelilerin de tarımla uğraşmalarıdır. Çünkü
ticaretle uğraşanlar ağırlık ölçülerini, tarımla uğraşanlar ise ölçekleri daha iyi bilirler.
Her bölgenin kendine mahsus ağırlık ve ölçü âlet ve birimleri olduğu ve kullanıldığı



gerçektir. Hz. Peygamber'in tercih ettiği bu birim ve ölçülerin herkes tarafından
kullanılmasının mutlaka şart olduğunu kimse söylememektedir. Yani, insanlar
aralarındaki akitlerde istedikleri ölçek ve tartı birimlerini kullanabilirler. Ancak,
âlimler Hz. Peygamber'in bildirdiği bu ölçülerin kullanım sahasının tesbitinde farklı
görüştedirler.

Şevkânî; taraflar arasında anlaşmazlık çıktığı takdirde bu ölçülere dönülmenin gerekli
olduğunu söyler. Buna göre, alıcı ve satıcı, alım satıma konu olan malın mikdarmı
belirleyecek ölçek "veya ağırlık birimini tayinde anlaşmazlığa düşerlerse; ölçekte
Medinelilerin ölçeğinin, tartı biriminde de Mekkelilerin kullandığı ağırlık ölçülerinin
tercih edilmesi gerekir.

Hattâbî; sahiplerini belirtmeden, Şevkânî ve aynı görüşü paylaşanların yukarıda geçen
görüşlerine işaret ettikten sonra bunu reddeder. Taraflar arasında, ölçek ve ağırlık
ölçülerinin tayininde anlaşmazlığın çıkması halinde o memlekette kullanılan
birimlerin esas alınacağını söyler ve iddiasını şu sözleriyle destekler: "Bir kimse, on
ölçek buğday veya arpaya selem akdi yapsa ve orada bir tek ölçek olsa o ölçek esas
[67]

alınır. Ama birden çok ölçek bulunur da bu ölçeklerden birisi belirtilmezse, selem
akdi fasîd olur ve parayı alan geri verir."

Hattâbî bu sözleriyle, "Eğer mesele Şevkânî ve onun gibi düşünenlerin dediği gibi
olsaydı, bu şekilde akdedilen selem fasid olamayıp, Medinelilerin kullandıkları ölçek
esas alınarak malın teslimi gerekirdi." demek istemektedir.

Hattâbî'ye göre, bu hadis-i şerif; zekât, fitre ve keffaretler gibi, Allah'ın hakları ile
ilgili olarak varid olmuştur. Hadisteki "vezin" den maksad da, başkaları değil sadece
altın ve gümüştür. Yani Hz. Peygamber (s. a), zekâtın farz olması için gerekli olan altın
ve gümüş nisabında Mekkelilerin vezninin esas alınmasını istemiştir. Bu dirhem;
islâmî (şer'î) dirhemdir.

Medinelilerin ölçeğinden maksad da sa'dır. Keffaretlerin ödenmesinde ve fıtır
sadakasının verilmesinde bu ölçek esas alınmalıdır.

AvıuTl-Ma'bûd sahibi, Şerhu's-Sünne, Mirkât ve Nesâî'nin Sindî haşiyesinden
Hattâbî'nin görüşü istikametinde nakiller yapmıştır.

O halde diyebiliriz ki; Hz. Peygamebr (s. a); zekât, fitre, keffaret gibi dinî konuların
ölçü ve tartı ile ilgili yönlerinde, Mekkelilerin veznini, Medinelilerin ölçeğini
kullanmayı emretmiş ve bunlar birer şer'î ölçü olmuştur. Mekke vezni ile 200
dirhemden az gümüş veya 20 miskâldan az altına zekât düşmez. Fitre veya keffaret
verecek kişi, her gün için, Medine sa'ı ile bir sa' arpa, yarım sa' buğday vs. veya
bunların kıymetini verecektir.

Vezin ve ölçekler arasındaki bu ayırıma sebep, o zaman kullanılan ölçü ve tartıların
birbirlerinden farklı olmaları, bazı dirhemlerin diğerlerinden daha ağır veya daha hafif
olmalarıdır.

Meselâ o zaman kullanılan dirhemlerden:
Bağlı; 8 dânik,
Taberî; 4 dânikti.

İslâmî dirhemlerden sayılan bir başka dirhem ise 6 dânikti.

Bu dirhemlerin, cahiliye devrinden beri böyle mi kaldığı, yoksa değiştirilip yeni bir
ağırlık mı verildiği konusunda ihtilâf vardır. Ancak, ağırlıklarının aynı kaldığı fakat
baskılarının değiştirilerek üzerlerine "Allah" ismi celâlinin işlendiği görüşü galiptir.
Ağırlık ve ölçü birimleri ile ilgili bilgi, çeşitli münasebetlerle daha önce geçti. Onun



için burada tekrar o konuya dönmeyeceğiz. Ancak hadisin metni ile doğrudan ilgili
olduğu için, Mekke vezni ve Medine ölçeğinin miktarlarını kısaca hatırlatmak
istiyoruz.

Şevkânî'nin İbn Hazm'dan naklettiğine göre;

Bir Mekke altın dinarı, 82,3 arpa tanesinin ağırlığı kadardı. Bir dirhem 0,7 miskâldir.
Bir dirhemin ağırlığı da 57,61 arpa tanesinin ağırlığı kadardır.

Hidâye'de, muteber olan dirhemin; on tanesi yedi miskâle denk olan dirhem olduğu
kaydedilir.

Ölçeğin tayininde farklı iki görüş vardır. Bunlardan birine göre, 1 sa' 5 1/3 Irak rıtlıdır.
İçlerinde Ebû Hanîfe'nin de bulunduğu diğer görüşe göre ise; 1 sa' 8 rıtıldır. İmam Ebû
Yusufun önce İmam A'zam'la aynı fikirde iken, daha sonra karşı görüşe döndüğü
rivayet edilir.

Hattâbî bunlara bir de, Şiilerin iddia ettikleri 9 1/3 ntıl olan ehl-i beyt sa'mı ekler ve;
muamelâtta herkesin kendi sa'mı kullanabileceğini ama, iş dinî konulara geldiğinde
Medine sa'mm esas alınması gerektiğini söyler.

Ebû Dâvûd, hadisin sonunda bazı farklı rivayetlere temas etmiştir. Bunlar içerisinde

[681

en sağlamı; metne esas alman rivayettir.
Bazı Hükümler

Mâli ibadetlerde mikdarlann tayininde her beldenin kendi ölçülen değil, Hz.
Peygamber in bildirdiği şer ı ölçüler esas alınmalıdır. Bu ölçülerde; ağırlık ölçüsünde

[69J

Mekkelilerin, hacim ölçülerinde de Medinelilerin kullandıkları ölçeklerdir.
9. Borç Konusunda Şiddet Göstermek