بَابٌ فِي الشَّرِكَةِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي الشَّرِكَةِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2988 حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سُلَيْمَانَ الْمِصِّيصِيُّ ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الزِّبْرِقَانِ ، عَنْ أَبِي حَيَّانَ التَّيْمِيِّ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ، رَفَعَهُ قَالَ : إِنَّ اللَّهَ يَقُولُ : أَنَا ثَالِثُ الشَّرِيكَيْنِ مَا لَمْ يَخُنْ أَحَدُهُمَا صَاحِبَهُ ، فَإِذَا خَانَهُ خَرَجْتُ مِنْ بَيْنِهِمَا

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Ibn A’bud said, ‘Ali said to me “May I not narrate you about me and Fathimah daughter of the Apostle of Allaah(ﷺ)? She was most favorite to him of his family.” I said “Yes”. He said “She pulled the grinding stone with her hand so much that it affected her hand, she carried water in a water bag so much so that it affected the upper portion of her chest, she swept the house so much so that her clothes became dirty. The Prophet (ﷺ) acquired some slaves”. So I said “Would that you go to your father and ask him for a slave. She then came to him and found some people with him talking to him. She therefore returned. Next day she came again. He asked (her), what was your need? But she kept silence. So I said, I inform you, Apostle of Allaah(ﷺ). She pulled grinding stone so much that it affected her hand, she carried water bag so much so that it affected the upper portion of her chest. When the slaves were brought to you I asked her to come to you and to ask you for a slave to save her from the exertion she is suffering.” He said “Fear Allaah, Fathimah and perform the duty of your Lord and do the work of your family.” When you go to bed say “Glory be to Allaah” thirty three times, “Praise be to Allaah” thirty three times, “Allaah is Most Great” thirty four times. This is hundred times. That will be better for you than a servant. She said “I am pleased with Allaah, Most High and with his Apostle (ﷺ).”

(3383) Ebû Hureyre (r.a)'den, Rasûlullah (s.a)'m şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Allah (c.c) buyurur ki:

Ortaklardan biri, arkadaşına hıyanet etmediği müddetçe ben iki ortağın üçüncüsüyüm.

11941

Ama birisi diğerine hıyanet edince aralarından çekilirim."
Açıklama

Şirket; sözlükte, "Ortaklık, ortak olmak" manaları nadir.

Istılahta: "Bir şeyin birden fazla kişiye ait olması" demektir. Bu, oldukça genel bir
tariftir. Biraz sonra, şirket çeşitleri ele alındığı zaman mesele daha açık olarak ortaya
çıkacaktır.

Hadis-i şerif, İslâmiyetin ortaklığı caiz gördüğüne delâlet etmektedir. Kur'an-ı
Kerim'de de buna delâlet eden âyetler vardır. Meselâ bir âyette: "Onlar terekenin üçte

[1951

birinde ortaktırlar" buyurulmaktadır. Bir başka âyetin meali de şöyledir:

"Mallarını karıştırmış olan birçok ortaktan bazısı, bazısının hakkına tecavüz eder
durur. İman edip salih amelleri işleyenler müstesna, bunlar ise ne kadar da
[1961

azdır."

Ayrıca Hz.Peygamber (s.a)'in fiilî tatbikatı da şirketin caiz olduğunun delillerindendir.
Sâib isminde bir zat, Mekke-i Mükerreme'nin fethi günü Hz.Peygamber (s.a)'in
huzuruna gelerek; "Ya Rasûlallah, beni tanıdınız mı?" diye sormuş, Efendimiz de:
"Seni nasıl tanımam, sen benim ortağım idin, sen hayırlı bir ortaktın. Ne müdâra eder,
ne de mücadelede bulunurduk." buyurmuştur.

Üzerinde durduğumuz hadis-i şerifte', Allah (e.c)'m; "Birbirine hıyanet etmeyen dürüst



ortakların üçüncüsü olduğu, hıyanet etmeleri halinde de aralarından çekileceği" haber
verilmektedir.

Allah'ın onlara ortalc olmasından maksat; mallarını koruması, bereketlendirmesi,
rızıklarım arttırmasıdır. Aralarından çekilmesinden maksat da bereketin ortadan
kalkmasıdır. Bir rivayette, "aralarına şeytanın gireceğine" dair bir ilâve yer almıştır.
Tıybî bu mesele ile ilgili olarak şöyle der:

"Şirket; bir kısım insanların mallarının birbirleri ile ayrılamayacak şekilde
karışmasından ibarettir. Allah'ın iki ortağa ortak oluşu istiare yoluyladır. Sanki Allah
(c.c) bereketi, fazlı ve kârı, ortaya koymuş, mal kabul etmiş ve kendisini iki ortağın
üçüncüsü olarak isimlendirmiştir. Şeytanın hıyanetini ve bereketi gidermesini de hain
ortakların malına karıştırılmış mal kabul etmiş ve şeytanı da onların üçüncüsü
saymıştır..."

Hadisle ilgili olarak verdiğimiz bu kısa açıklamadan sonra, şirket çeşitleri ve
ahkâmına özet olarak işaret etmek istiyoruz.

Önce şirket çeşitlerini şema halinde gösterip; sonra kısa kısa tariflerini vereceğiz.
Yapacağımız bu taksim, Hanefi fukahasma aittir. Aslında fuka-hanm şirketleri
tasnifleri biçim olarak pek birbirlerini tutmamaktadır. Ama bu fark sonuca tesir edecek
derecede büyük değildir.

Biz Kâsânî'nin tasnifine yakın bir tasnifle konuyu sunmak istiyoruz:
Şirket

Şirket-i Emlâk şirket i ukfld

Vasıflarına Göre Sebeplerine Göre

Aynda Deyndv ihtiyarî Icbârî

Malda Vücûhda Amelde

Inân Mufâvaza Inân Mufâvaza

Inân Mufâvaza

Bu şemadan anlaşıldığı üzere şirket önce; şirket-i emlâk ve şirket-i ukûd olmak üzere
ikiye ayrılıyor.

Şirket-i emlâk; vasıflarına ve sebeplerine göre ayrı ayrı tasnife tabi oluyor. Vasıflarına
göre; a) Ayn'da ortaklık, b) Deyn'de ortaklık. Sebeplerine göre de; a) İhtiyarî olan, b)
İcbârî olan diye kısımlara ayrılıyor.

Şirket-i ukûd da; a) Malda ortaklık (şirketü emval), b) Vücûh (kredi) de ortaklık
(şirket-i vücûh), c) Emekte ortaklık, (şirket-i a'mâl) olmak üzere üçe ayrılıyor.
Bunların her birinin de inan ve mufâvaza kısımları vardır. Bazı kaynaklarda, şirket-i
ukûd; inan ve mufâvaza kısımlarına, bunların her biri de, emval, vücûh ve a'mâl
bölümlerine ayrılmıştır. Sonuç farklı değildir. Şimdi de kısa kısa bu tabirlerin
manalarım verelim:

1- Şirket-i emlâk: Bazı kaynaklarda "emlâk"in müfredi olan "mülk" kelimesi
kullanılarak "şirket-i mülk" şeklinde ifadelendirilmiştir.

Bir malın birden fazla kişi arasında mülk edinme yollarından birisi ile ortak olmasıdır.
Meselâ; iki veya daha çok kişi bir malı beraberce satın alsalar veya varis olsalar, mala
mülk şirketi yoluyla sahip olmuşlardır.

Yukarıda da işaret edildiği gibi bu ortaklık, vasıfları itibariyle ayn'da veya deyn'de
olabilir. Sebepleri itibariyle de ihtiyari veya icbârî olur.

a) Şirket-i ayn (ayn'da ortaklık): Muayyen, mevcud ve kendisinde ortaklık mümkün
olan bir maldaki ortaklıktır. İki kişinin beraberce bir ev satın almaları gibi.

b) Şirket-i deyn (deynde ortaklık): İki veya daha fazla kişinin bir başkasının



zimmetinde olan müşterek alacaklarmdaki ortaklıktır. İki kişinin ortak oldukları bir
malı satıp buna mukabil alacak oldukları paradaki ortaklık buna misaldir.

c) Şirket-i ihtiyariyye (isteğe bağlı ortaklık): Ortakların kendi fiilleri ile meydana
getirdikleri ortaklıktır. İki kişinin beraberce bir malı satın almaları gibi.

d) Şirket-i icbâriyye (zorunlu ortaklık): Ortakların kendi dahli olmadan, başka bir
sebeple hasıl olan ortaklık. İki kişinin bir mala vâris olmaları veya mallarının
birbirinden kolayca ayrılamayacak şekilde karışması ile ortaya çıkan ortaklık bu
kabildendir.

2- Şirket-i ukûd: "Şirket-i akd" olarak da adlandırılır. İki veya daha çok kişinin elde
edilecek kârda ortak olmak üzere aralarında bir şirket kurmalarıdır.
Fıkıh kitapları daha çok bu tür şirketler üzerinde durmuşlardır. Bu şirket, ortaya
konulan sermayenin cinsine göre üçe ayrılır:

a) Şirket-i emval: Ortakların sermaye olarak mal koyup ticaret yaparak kâr elde etmek
üzere ortaklık kurmalarıdır.

b) Şirket-i a'mâl: Ortakların, emeklerini birleştirerek kurmuş oldukları ortaklıktır.
Meselâ; iki terzi aralarında anlaşıp, her biri diktiği elbiseden elde edeceği parada
diğerinin de ortak olmasını kabul eder ve bu yolda bir ortaklık kurarlarsa bu bir şirket-
i a'mâldir. Bu şirkete "şirket-i ebdân", "şirket-i sanayi", "şirket-i tekabbül" de denilir.

c) Şirket-i vücûh: Birden fazla kişinin, sermayeleri olmadığı halde, tüccar arasındaki
kredileri ile veresiye mal alıp satmak ve elde edecekleri kârda ortak olmak üzere
kurdukları şirkettir. Bu ortaklığa, iflâs edenlerin şirketi anlamına, "Şirket-i mefâlis" de
denilir.

Bu şirketlerin her birinin de kendi arasında inan ve mufâvaza kısımlarına ayrıldığını
görmüştük. Şimdi de bunları gözden geçirelim:

Şirket-i inan: Ortaklar arasında, sermaye, kâr ve çalışma gibi konularda eşitlik şartı
aranmayan şirkettir. Şirketi inanda, tarafların tüm varlıklarını sermaye olarak koymak
mecburiyeti yoktur. Meselâ, iki ortaktan birisinin bir milyon lira diğerinin de iki
milyon lira sermayesi olabilir. Ayrıca sonuçta alacakları kârlar paralarına oranla
olabileceği gibi, farklı da olabilir.

Şirket-i a'mâlin, inanında; emek ve kazanç yarı yarıya eşit olabileceği gibi; emek eşit,
kazanç farklı da olabilir. Bu farklılık şirkete zarar vermez.

Şirket-i vücûhun inanında; satın alman mal ve elde edilecek kâr ikili birli şart
koşulabilir. Yani, ortaklardan biri kredi ile alman malın üçte birine, diğerinin de üçte
ikisine sahip olması şart koşulsa, kâr ve zarar da aynı oranda pay edilir.
Şirket-i inanda, ortaklar birbirlerinin otomatikman vekilidirler ama kefili değildirler.
Yani bu ortaklık kurulur kurulmaz, ortaklardan her biri diğerinin vekilidir. Şirket için
satın aldığı mal doğrudan doğruya diğer ortağın veya ortakların da hisselerine girer.
Bir ortak, "hayır ben bunu kabul etmiyorum" diyemez.

Bu ortaklıkta kefalet sözkonusu değildir. Dolayısıyla ortaklardan birisinde alacağı olan
kişi, bu alacağım diğer ortaktan tahsil edemez.

Şirket-i mufâvaza: Ortaklar arasında; sermaye, kâr, tasarruf ve dinde eşitliğin
bulunması şart olan şirkettir. Bu şirkette ortaklar aynı dine mensup olacaklar, iki
ortaktan her biri diğerinin yapabildiği tüm tasarruflarda bulunabilecek, şirkete sermaye
olabilecek malları eşit olacak, malların tümü sermaye olarak ortaya konulacak ve
sonunda ele geçen kâr aralarında eşit olacaktır. Şayet şart olan bu eşitliklerden birisi
bozulursa, şirket mufâvaza olmaktan çıkar; eğer inanın şartları bulunursa şirket inana
dönüşür.



Şirkete konu olacak mal, paradır. Ama taraflar diğer mallarını ortaya koyarak şirket
kurmak isterlerse, her biri kendi malının yansını diğer ortağın malının yarısı
karşılığında satarak ortaklık kurarlar.

Mufâvaza şirketi, hem vekâleti hem de kefaleti içine alır. Yani şirket kurulur kurulmaz
ortaklar otomatikman birbirlerinin hem vekili hem de kefili olurlar. Dolayısıyla
birisinin yiyecek ve giyecek dışında satın aldığı her şeyin yarısı diğer ortağa aittir.
Ortaklardan birisinden alacağı olan kişi alacağını hangi ortaktan isterse tahsil edebilir.
Hatta ortaklardan birisi yabancı birisine kefil olsa, İmam A'zam'a göre; kefil olunan
kişinin alacaklısı kefil olanın diğer ortaklarından birisinden alacağını isteyebilir. Ebû
Yusuf ve Muhammed'e göre isteyemez.

Mufâvazada, ortaklardan birisinin eline hibe, veraset veya başka bir yolla para geçse,
sermayedeki eşitlik bozulacağı, için mufâvaza bozulur, şirket inan olur.
İmam Şafiî, mufâvâza şirketini kabul etmez. Bazı Hanefî fıkıh kitaplarında İmam
Mâlikin de mufavazayı kabul etmediği söylenir. Fakat Bidâyetii'l-Müctehid'de bazı
şartlarında ihtilâf olmakla birlikte İmam Mâlikin de İmam Ebû Hanîfe gibi
mufavazayı kabul ettiği belirtilmektedir.

Yukarıdaki kısa bilgiden de anlaşılacağı gibi mufâvaza, pratiği çok zor
bir şirkettir.

Fıkıh kitaplarımızda "Şirketler" başlığı altında konu edilen ortaklıklar bunlardır.
Ancak haddizatında şirket olan, ama başka başka isimleri olan üç ortaklık şekli daha
vardır. Bunlar; Mudârabe, Müzâraa, Müsâkât'tır. Bunların her biri, önümüzdeki
bablarda gelecek ve oralarda gerekli görülen malumat verilecektir. Burada sadece
kelime karşılıklarına işaret edelim:

Mudârabe: Emek bir taraftan, sermaye diğer taraftan olmak üzere kurulan şirkettir.
Müzâraa: Ziraî ortakçılıktır.

Müsâkât: Ağaç bir taraftan, bakım diğer taraftan, çıkan meyve ortak olmak üzere
kurulan şirkettir.

Mecelle'de, şirket; mudârabe, müzâraa ve müsâkât başlığı altında incelenmiştir.
Şirkete ait hükümlerin tamamını bizim burada vermemiz mümkün değildir. Geniş
bilgi isteyenler, fıkıh kitaplarının "Kitabü'ş-şirke" bölümüne müracaat edebilirler.
Diğer mezheplerin şirketleri tasniflerinde de bazı değişiklikler vardır. Biz o konuya da

£1971

girmek istemiyoruz.

27. Mudarebe (Rabbü'l-Mal'in Emrine) Muhalefet Etmesi

£1981