بَابٌ فِي الْمُخَابَرَةِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي الْمُخَابَرَةِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3007 حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ ، ح وحَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ ، أَنَّ حَمَّادًا ، وَعَبْدَ الْوَارِثِ ، حَدَّثَاهُمْ كُلُّهُمْ ، عَنْ أَيُّوبَ ، عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ ، قَالَ : عَنْ حَمَّادٍ ، وَسَعِيدِ بْنِ مِينَاءَ ، ثُمَّ اتَّفَقُوا ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ ، قَالَ : نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنِ المُحَاقَلَةِ ، وَالْمُزَابَنَةِ ، وَالْمُخَابَرَةِ ، وَالْمُعَاوَمَةِ ، قَالَ : عَنْ حَمَّادٍ ، وَقَالَ : أَحَدُهُمَا وَالْمُعَاوَمَةِ وَقَالَ : الْآخَرُ بَيْعُ السِّنِينَ ، ثُمَّ اتَّفَقُوا ، وَعَنِ الثُّنْيَا وَرَخَّصَ فِي الْعَرَايَا

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Umar said: The Messenger of Allah (ﷺ) had transaction with the Jews of Khaybar on condition that we should expel them when we wish. If anyone has property (with them), he should take it back, for I am going to expel the Jews. So he expelled them.

(3404) Câbir b. Abdullah'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Rasûlullah (s. a); muhâkale, müzâbene, muhabere, muâveme -Müsedded;
Hammâd'dan, ikisinden (Ebu Zübeyr ve Saîd b. Mîna) birisinin; el-mu'âveme,
diğerinin beyu's-sinîn (seneliğine satış) dediğini nakleder- ve simyadan menetmiş,

[255]

arâyâya ruhsat vermiştir.
Açıklama

Hadiste terceme edilmeden, aynen aktarılan tabirlerin bir kısmı daha önce geçmişti.
Burada bu tabirlerin kısaca manala rmı verip, önceki geçtiği yerlere işaretle
yetineceğiz.

Muhâkale: Tarladaki ekini, buğday veya arpa gibi hububat karşılığında satmaktır. Bu
kelime; "Tarlayı buğday karşılığında kiralamak, üçte bir dörtte bir gibi muayyen bir
hisse karşılığında ortaklık" diye de tarif edilir.

Müzâbene: Ağaçtaki taze hurmayı kuru hurma karşılığında satmaktır.
Bu konu 3361 nolu hadiste geçmiştir.

Mu'âveme: Belirli ağaçların bir veya birkaç sene içerisinde vereceği meyveyi önceden
satmaktır. Buna "beyu's-sinîn" de denilir. Hadis ravilerinden Ebû Zübeyr ve Saîd b.
Mîna'dan birisi bu tabiri "mu'âveme" diğeri de aynı manaya gelen "beyu's-sinîn" diye
rivayet etmişlerdir.

Sünyâ: Bir kimsenin, bahçesinin meyvesini muayyen olmayan bir kısmını istisna
ederek satmasıdır. "Bu ağaçlan bir kısmı hariç sana sattım" demek gibi.
Bu satış bâtıldır. Çünkü satılan şey belli değildir. Ama belli bazı ağaçları istisna
ederek geri kalanım satarsa o zaman caiz olur.



Arâyâ: Bu tabirin anlayış ve izahı âlimler tarafından farklı yapılmıştır. Bu tarifler 3362
numaralı hadisin şerhinde geçmiştir.

Bu hadisin buraya alınması, içerisindeki muhabere sözcüğünden dolayıdır. Bu kelime,
yukarıda da işaret edildiği gibi müzâraa ile aynı veya pek yakın manada
kullanılmaktadır. Hadis-i şerif sayılan diğer satış şekillen ile birlikte muhaberenin de
caiz olmadığına delildir.

Müzâraanm hükmü konusundaki münakaşa daha önce geçmişti. Onun için müzâraa

um

konusuna tekrar girmeyeceğiz.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3008 حَدَّثَنَا أَبُو حَفْصٍ عُمَرُ بْنُ يَزِيدَ السَّيَّارِيُّ ، حَدَّثَنَا عَبَّادُ بْنُ الْعَوَّامِ ، عَنْ سُفْيَانَ بْنِ حُسَيْنٍ ، عَنْ يُونُسَ بْنِ عُبَيدٍ ، عَنْ عَطَاءٍ ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ ، قَالَ : نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنِ المُزَابَنَةِ وَالْمُحَاقَلَةِ ، وَعَنِ الثُّنْيَا إِلَّا أَنْ يُعْلَمَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

‘Abd Allah bin ‘Umar reported that ‘Umar said “When Khaibar was conquered, the Jews asked the Apostle of Allaah(ﷺ) to confirm that they would do all the cultivation and have half the produce. The Apostle of Allaah(ﷺ) said “I shall confirm you on that condition as long as we wish. So they were confirmed on that (condition). The dates from half the produce of Khaibar were divided into a number of portions. The Apostle of Allaah(ﷺ) would take the fifth. The Apostle of Allaah(ﷺ) used to contribute from the fifth one hundred wasqs of dates and twenty wasqs of wheat to each of his wives. When ‘Umar intended to expel the Jews from Khaibar he sent a message to the wives of the Prophet (ﷺ) and said to them “If any of you wishes that I divide the palm trees for her by their assessment that amounts one hundred wasqs (of dates) and to her belongs their root, their land and their water and (likewise) twenty wasqs from the produce of the cultivated land by assessment, I shall (do that). And if any of you wishes that we take out her portion from the fifth, we shall do (that).

(3405) Câbir b. Abdullah (r.a)'dan; şöyle dediği rivayet edildi: Rasûlullah (s.a);

12571

müzâbene, muhâkale ve bilinir olması hariç sünyâdan nehyetti.
Açıklama

Bu hadis, önceki rivayetten isnad olarak farklı fakat metin olarak hemen hemen
aynıdır. Bu rivayette; istisna edilen kıs mm belli olması halinde "sünyâ" denilen
satışın caiz olduğu ifade edilmektedir. Sünyânm manası önceki hadiste geçmiştir.
Alimler, bu satışı sadece 1 bahçedeki bazı ağaçları istisna edip kalanını satmaya tahsis
etmezler. Birkaçım istisna ederek geri kalan sürüyü veya birkaç ölçeğini istisna ederek

[258]

geri kalan buğday yığınını satmak da aynı hükümdedir. Caiz değildir.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3009 حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ مَعِينٍ ، حَدَّثَنَا ابْنُ رَجَاءٍ يَعْنِي الْمَكِّيَّ ، قَالَ ابْنُ خُثَيْمٍ : حَدَّثَنِي عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ ، قَالَ : سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ : مَنْ لَمْ يَذَرْ الْمُخَابَرَةَ فَلْيَأْذَنْ بِحَرْبٍ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Anas bin Malik said “The Apostle of Allaah(ﷺ) attacked Khaibar and we captured it by conquest. He then gathered the captives of war.”

(3406) Câbir b. Abdullah'ın şöyle dediği haber verilmiştir: Resûlullah (s.a)'in şöyle
buyurduğunu işittim:

"Her kim Muhaberayı bırakmazsa Allah ve Rasûlü ile savaş halinde olduğunu
[259]

bilsin."
Açıklama

Muhâberanm müzâraa manasına geldiği babın başında belirtilmişti.

Hadiste, muhâbera yapanlar jçin çok büyük bir tehdid vardır. Bu tehdide sebep

Avnü'l-Ma'bûd'daki ifadeye göre; tarlayı para karşılığında icara vermek mümkünken

içerisinden kalkacak mahsulün bir kısmı karşılığında kiraya vermektir. Çünkü önceden

de geçtiği gibi; tarlayı oradan çıkacak mahsulün bir kısmı karşılığında kiralamak caiz

değildir.

Bezlü'l-Mechûd'da; muhâberanm fâsid bir muamele olduğu için faize benzetilmiş
olduğu söylenir. Çünkü Kru'an-ı Kerim' de faiz muamelesi yapanlar, Allah ve Rasûlü
ile savaşır bir halde nitelenmiştir. Bakara sûresinin 278 ve 279. ayetlerinde şöyle
buyurulmaktadır:

"Ey inananlar! Allah'tan sakının, inanmışsanız faizden arta kalmış hesaptan vazgeçin.
Böyle yapmazsanız, bunun Allah'a ve Peygamberine karşı açılmış bir savaş olduğunu
bilin. Eğer tevbe ederseniz sermayeniz sizindir. Böylece haksızlık etmemiş ve
haksızlığa uğramamış olursunuz."

Bir kısım âlimler bu âyetteki ifadelerle, muhaberayı nehyeden hadisteki ifadelerin



benzerliğine bakarak, muhâberanm faiz muamelesi sayıldığı sonucuna varmışlardır.
f2601



: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3010 حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ ، حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ أَيُّوبَ ، عَنْ جَعْفَرِ بْنِ بُرْقَانَ ، عَنْ ثَابِتِ بْنِ الْحَجَّاجِ ، عَنْ زَيْدِ بْنِ ثَابِتٍ ، قَالَ : نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنِ المُخَابَرَةِ ، قُلْتُ : وَمَا الْمُخَابَرَةُ ، قَالَ : أَنْ تَأْخُذَ الْأَرْضَ بِنِصْفٍ أَوْ ثُلُثٍ أَوْ رُبْعٍ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Sahl bin Abi Hathmah said “The Apostle of Allaah(ﷺ) divide Khaibar into two halves. One half was reserved for his emergency and needs, the other half was meant for the Muslims. He divided among them into eighteen portions.”

(3407) Sabit b. el-Haccâc, Zeyd b. Sâbit'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Rasûlullah (s. a) muhâberadan nehyetti. (Sabit b. el-Haccâc dedi ki:)
(Zeyd'e), muhâbera nedir? dedim.

Tarlayı, çıkan mahsulün yarısı, üçte biri veya dörtte biri karşılığında alman

[2611

(kiralaman) dır, dedi.
Açıklama

Bu hadiste, muhâberanm yasak olduğu bildirilmekte, ayrıca da Zeyd b. Sabit
tarafından muhâbera izah edilmektedir. Müzâraa ve muhâbera adı verilen bablarda
geçen hadislerden edindiğimiz bilgiye göre arazinin sahibinden başka birisi tarafından
ekilmesi şu yollarla olur:

1- Sahibi hiçbir karşılık beklemeden toprağını bir müslüman kardeşine geçici olarak
verir ve o da ekip mahsulünün tümünü alır. Bu ne bir ortaklık ne de arazi kiralamaktır.
Hz. Peygamber bunu teşvik etmiş, hatta bu usûlün yaygınlaşması için araziyi kiraya
vermeyi menetmiştir.

2- Toprağı, para cinsinden bir şey (altın, gümüş, banknot vs.) karşılığında kiraya
vermek. Bu yol ortaklık değil, kiralamaktır. Geçen hadislerin bir kısmında mutlak
olarak araziyi kiraya vermek menedildiği halde, bir kıs-mmdf Dara k .rşılığmda
kiralamaya izin verilmiştir. Bu uygulamanın cevazına izin veren hadislerin, mutlak
olan diğer hadisleri takyid ve tefsir ettiği gözönüne alınarak bunun caiz olduğu hükmü
çıkartılmıştır. Tarlayı, içinden çıkacak mahsulün bir kısmı karşılığında ekmeyi caiz
görmeyen Ebû Ha-nîfe ve Şafiî gibi âlimler de bu tür muameleyi caiz kabul ederler.

3- Tarlayı içinden çıkacak olan mahsulün bir bölümü karşılığında değil de, lalettayin
bir hububat veya başka bir madde karşılığında kiralayıp ekmek. Bu uygulama da
âlimlerin çoğu tarafından caiz görülür.

4- Tarlayı, tarladan çıkacak mahsulün bir kısmı karşılığında kiralamak veya ortak
ekmek. Yani çiftçi çıkacak mahsulün yarısı, üçte biri veya anlaştıkları başka bir oranı
kendisinin; kalanı tarla sahibinin olmak üzere tarlayı eker. Bazı âlimler t
(muhâbera"nin bu olduğunu söylerler.

A

Alimlerin üzerinde ihtilâf ettikleri uygulama budur. Daha önce de belirtildiği gibi, Ebû
Hanîfe ve İmam Şafiî bu tür bir akdi caiz görmemişlerdir. Ebû Yusuf, İmam
Muhammed ve Ahmed b. Hanbel gibi âlimler ise caiz kabul etmişlerdir. Ulema
arasındaki görüş ayrılığına sebep, bu konu ile ilgili olarak nakledilen hadisler
arasındaki çelişkidir. Çünkü bu konudaki hadislerin bir kısmı müzâraanm caiz
olduğuna işaret ederken bazıları yasak olduğunu ifade etmektedir. Önce de belirtildiği
gibi, müzâraanm yasaklığma işaret eden hadislerin hepsi Râfi' b. Hadîc'den
nakledilmiştir. Bu rivayetler arasında farklılıklar ve hatta çelişkiler bulunduğu için
Ahmed b. Hanbel, Hat-tâbî gibi âlimler bu hadisleri pek kuvvetli bulmamışlardır.
Bu hadislerin sıhhati konusunda itirazda bulunmayıp da, müzâraanm caiz olduğunu
söyleyenler ise; hadisleri te'vil etmişlerdir. Bu te'vile biraz sonra temas edeceğiz.
Muhâberaile ilgili olarak gelen hadisler Câbir b. Abdullah ve Zeyd b. Sâbit'ten



nakledilmiştir. Bunların hepsi muhâberamn caiz olmadığına delâlet etmektedir. Ama
âlimlerin büyük çoğunluğunun bu akdin caiz olduğu görüşünde olduklarını ifade
etmiştik.

Bu görüşü benimseyen âlimler, muhâbera ve müzâraayı yasak eden hadisleri; ya
içerisinde ark kenarları gibi belirli kısımlardan kalkacak mahsulü bir taraf için şart
koşmak gibi akdi ifsad eden bir şartın bulunmasına hamletmişler ya da hadislerdeki
yasağı tenzîhen kerahete almışlardır.

Konuyu, Avnü'l-Ma'bûd yazarının el-Müntekâ adındaki kitaptan aktardığı şu sözlerle
noktalıyoruz:

"Muhabere ve müzâraanm mutlak olarak yasaklığmı ifade eden hadisler; içerisinde
fasid şart bulunan akidlere veya bu muameleden kaçınmanın nıüstehap veya mendup
olduğuna hamledilir. Nitekim bu anlayışa delâlet eden haberler gelmiştir. Amr b.
Dinar'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: Tâvûs'a, muhabereyi terketsen ya, çünkü onlar
(bazı âlimler) Rasûlullah'm onu neh-yettiğini zannediyorlar, dedim. Şu karşılığı verdi:
Alimlerin en üstünü yani Ibn Abbas bana Rasûlullah'm muhabereyi menetmediğini
haber verdi ve Ra-sûlullah; Sizden birinizin tarlasını karşılık beklemeden geçici olarak
bir kardeşine vermesi, ondan belli bir ücret almasından daha hayırlıdır, buyurdu dedi.

f2621

Bu haberi Ahmed ve Buharı rivayet etmişlerdir."
34. Müsâkât

Müsâkât: Bağ veya bahçe bir taraftan, bakım ve işçiliği diğer taraftan ve çıkacak
meyve veya üzüm aralarında anlaştıkları orana göre bölüşülmek üzere kurulan bir

1263}

ortaklıktır. Buna, muamele de denilir.