بَابٌ فِي الْخَرْصِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي الْخَرْصِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3014 حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ مَعِينٍ ، حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ ، قَالَ : أُخْبِرْتُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ ، عَنْ عُرْوَةَ ، عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا ، قَالَتْ : كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَبْعَثُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ رَوَاحَةَ فَيَخْرُصُ النَّخْلَ ، حِينَ يَطِيبُ قَبْلَ أَنْ يُؤْكَلَ مِنْهُ ، ثُمَّ يُخَيِّرُ يَهُودَ يَأْخُذُونَهُ بِذَلِكَ الْخَرْصِ ، أَوْ يَدْفَعُونَهُ إِلَيْهِمْ بِذَلِكَ الْخَرْصِ لِكَيْ تُحْصَى الزَّكَاةُ قَبْلَ أَنْ تُؤْكَلَ الثِّمَارُ وَتُفَرَّقَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

When Allah bestowed Khaybar on the Messenger of Allah (ﷺ) as fay' (spoils of war without fighting), he divided the whole into thirty six lots. He put aside a half, i.e. eighteen lots, for the Muslims. Each lot comprised one hundred shares, and the Prophet (ﷺ) was with them. He received a share like the share of one of them.

The Messenger of Allah (ﷺ) separated eighteen lots, that is, half, for his future needs and whatever befell the Muslims. These were al-Watih, al-Kutaybah, as-Salalim and their colleagues. When all this property came in the possession of the Prophet (ﷺ) and of the Muslims, they did not have sufficient labourers to work on it. The Messenger of Allah (ﷺ) called Jews and employed them on contract.

(3413) Aişe (r.anha)'dan, şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah (s. a), Abdullah b.
Revâha'yı gönderir, o da olgunlaşmca daha yenilmeden önce hurmaları tahmin ederdi.
Sonra, yahudi-ler bu tahmini almak veya. onu müslümanlara vermek arasında

T2771

muhayyer bırakılırlardı. (Bu), meyveler yenilmeden ve (ihtiyaçlara)

f2781

sarfedilmeden önce zekâtın tayin edilmesi içindi.
Açıklama

Tahmin etmek diye terceme ettiğimiz "el-hars" kelimesi şu manaya gelir: Bahçesini
ortağa veren veya bağdan bahçeden öşür ya da haraç alacak olan görevlinin meyve
veya üzümü dalında iken tahmin edip, karşı tarafı bu mikdarda sorumlu tutmasıdır.
İmam Mâlik' in rivayetinde Abdullah b. Revâha'nm, "(Tahmin edilen)-isterseniz sizin
olsun isterseniz benim" dediği kaydedilmektedir.

Abdullah b. Revâha'nm, dalındaki hurmaları tahmin ettikten sonra, onu almak veya
müslümanlara vermek arasında yahudileri muhayyer bırakmasından maksat şudur:
Ağaçtaki hurmaların mikdarmı tahmin eder, sonra da: "İsterseniz bu mikdarm yansını
bize verin, ağaçlardaki hurmayı siz toplayın; isterseniz meyvelerin tümünü biz alalım,
tahmin ettiğimiz mikdarm yarısını size verelim" dedi.

Hz. Aişe'nin ifadesinden anladığımıza göre, Hz. Peygamber'in Abdullah b. Revâha'yı
meyveleri tahmin için göndermekten maksadı; zekâtını almak için hurmaların
mikdarmı tesbitti. Çünkü yoksulların orada muayyen bir hisseleri yoktu. Meyvelerin
mikdarı tahmin edilmeden kendi haline bırakılması halinde yahudiler yer ve bundan
müslümanlar zarar görürdü.



Zürkanî, Muvatta şerhinde İbn Rezîn'in şöyle dediğini nakleder: "İsa'ya; İbn
Revâha'nm bu yaptığı; bahçe ortakları veya ortaklar için (meyveyi tahmin edip
bölüşmek) caiz olur mu? diye sordum. Hayır, bunun taksimi sadece ölçek ile olur,
ancak ona ihtiyaçları muhtelif ise hars (tahmin) yoluyla paylaşırlar, dedi." İsa,
Abdullah b. Revâha'nm tahmininin, ona mahsus olduğunu söyler.
Bâcî ise, Abdullah'ın tahminini şöyle izah eder: "Onun, zekâtın hakkını ayırmak için
tahminde bulunmuş olması muhtemeldir. Çünkü zekâtın verileceği yerler, savaşla
zaptedilen arazinin gelirinin sarfedileceği yerlerden ayrıdır."

Ağaçlardaki hurmanın, zekât hissesini tayin için değil de, bölüşmek için tahmin
edildiği kabul edilirse bu, meyveyi meyve karşılığında tahminî olarak satmak olur ki,
caiz değildir.

İbn Abdilberr de; Hz. Peygamber'in Abdullah b. Revâha'yı Hayber hurmalarını
tahmine göndermesindeki maksadın, zekât mikdarmı tayin için olduğuna işaretle şöyle
der: "Müsâkâtta meyveyi tahmin etmek ulemanın tümüne göre caiz değildir. Çünkü
müsâkâttaki taraflar (bahçe sahibi ve işçi) birer ortaktırlar. Onun için ancak meyveyi
meyve karşılığında satmanın caiz olduğu bir yolla bölüşebilhier. Aksi halde bu,
müzâbeneye girer."

Müsâkâtta, ortakların meyveyi tahmin ederek bölüşmelerinin caiz olup olmadığı
konusunda farklı şeyler söylenmektedir. Bezlü'l-Mechûd ta'likm-da, Takrîr'den naklen
Hanelilerin görüşüne şöyle temas edilir. "Müzâraa-nm caiz olup olmayışı konusundaki
ihtilâfdan dolayı âlimlerimiz, tahmine dayanarak taksimin caiz olup olmayışında
ihtilâf etmişlerdir. İmam A'zam, Hz. Peygamber'in Hayberlilere karşı yaptığının
müzâraa değil de haraç olduğunu savunduğuna göre, haraç ve cizye alırken tahmini
esas almayı caiz görüyor demektir. Ona göre, müzâraa ve müsâkâtta ise tahminle
bölüşmek caiz değildir. Diğer âlimler müzâraa ve müsâkâtı caiz gördüklerine göre,
mü-zâraada tahminle taksimi de caiz görürler."

Münzirî bu hadisin isnadında, bilinmeyen bir adamın olduğunu söyler. Bu şahıs îbn
Şihâb ile İbn Cüreyc arasındadır. Çünkü İbn Cüreyc, "Bana ibn Şihâb'dan haber
verildi" der, fakat kimin haber verdiğini söylemez. Ab-dürrezzak ve Dârekutnî hadisi
bu anılan vasıta olmadan nakletmişlerdir. Ama îbn Cüreyc müdellistir. Hadisi kuvvetli
göstermek için aradaki bilinmeyen kişiyi gizlemiş olabilir.

Avnü'l-Ma'bûd'da, bu hadiste bilinmeyen bir ravinin bulunduğuna işaret edildikten
sonra, hurma ve üzümlerin tahmininin caiz oluşuna delâlet eden birçok hadis
nakledilmiştir.

Bu hadislerden birkaçı şöyledir:

Attâb b. Üseyd şöyle demiştir: "Rasûlullah (s. a), insanlara, meyve ve üzüm

f2791

çubuklarını tahmin edecek kişi gönderirdi".

Sehl b. Ebî Hasme'den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s. a) şöyle buyurmuştur:
"(Meyve) tahmin ettiğiniz zaman (tahmin ettiğinizi) alınız ve üçte birini bırakınız.

r2801

Eğer üçte birini bırakmazsanız dörtte birini bırakınız..."

Câbir (r.a), Rasûlullah (s.a)'m şöyle buyurduğunu haber vermiştir:

12311

"Tahmini hafif tutunuz, tahminde toleranslı davranınız".

Bu hadisler; hurma, üzüm ve tahmini mümkün olan meyveleri ağacında iken tahmin
edip buna göre bölüşüimesinin caiz olduğuna delâlet etmektedir.



Ancak yukarıda da işaret ettiğimiz gibi bazı âlimler; bu hadislerdeki tahminden
maksad, araziden alınacak haraç, zekât ve cizye gibi vergilerle ilgilidir. Ortak olan

[282]

meyvenin tahminle bölüşülmesi caiz olmaz, demektedirler.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3015 حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي خَلَفٍ ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَابِقٍ ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ طَهْمَانَ ، عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ ، عَنْ جَابِرٍ ، أَنَّهُ قَالَ : أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ خَيْبَرَ فَأَقَرَّهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، كَمَا كَانُوا وَجَعَلَهَا بَيْنَهُ وَبَيْنَهُمْ فَبَعَثَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ رَوَاحَةَ فَخَرَصَهَا عَلَيْهِمْ ، حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ ، وَمُحَمَّدُ بْنُ بَكْرٍ ، قَالَا : حَدَّثَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ ، أَخْبَرَنِي أَبُو الزُّبَيْرِ ، أَنَّهُ سَمِعَ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ ، يَقُولُ : خَرَصَهَا ابْنُ رَوَاحَةَ ، أَرْبَعِينَ أَلْفَ وَسْقٍ وَزَعَمَ أَنَّ الْيَهُودَ لَمَّا خَيَّرَهُمْ ابْنُ رَوَاحَةَ أَخَذُوا الثَّمَرَ وَعَلَيْهِمْ عِشْرُونَ أَلْفَ وَسْقٍ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Khaybar was divided among the people of al-Hudaybiyyah. The Messenger of Allah (ﷺ) divided it into eighteen portions. The army contained one thousand and five hundred people. There were three hundred horsemen among them. He gave double share to the horsemen, and a single to the footmen.

(3414) Câbir (r.a)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Allah (c.c), Rasûlüne Hayber'i
nasibetti. Rasûlullah da onları oldukları gibi bıraktı. Hayber'i kendisi ile.Hayberliler
arasında (ortak) kıldı. Abdullah b. Revâha'yı gönderdi, Abdullah da Hayberlilere (bah-

T2831

çelerin ürününü) tahmin etti.
Açıklama

Câbir (r.a), Cenab-ı Allah'ın Rasûlüne Hayber'in fethini müyesser kılmasını şeklinde
ifade etmiştir. Aslında fey', kâfirlerin mallarından müslümanlann eline harpsiz geçen
hasıladır. Câbir' in ifadesi: "Allah'ın, fethedilen memleketler halkının mallarından

T2841

Peygamberine verdikleri. . . " âyet-i kerimesine işarettir.

Avnü'l-Ma'bûd'da Zürkanî'den naklen şöyle denilmektedir: "Yani zekâtın hakkını
diğerinden ayırmak için tahmine gönderdi. Çünkü zekâtın sarf yeri ayrıdır. Muhtelif
ihtiyaçlar için gönderdi de denilebilir. Hadis-i şerif, bu maksatlarla ürünü önceden
tahmin etmenin caiz olduğuna delildir. Ulemanın çoğunluğunun görüşü de bu
istikamettedir. Süfyân-ı Sevrî ise bunu hiçbir şekilde caiz görmez. Yine hadis
müsâkâtm cevazına da delildir. Ebû Hanîfe, Rasûlullah'm; olup olmayacağı belli
olmayan bir şeyi satmaktan meneden hadisine dayanarak müsâkâtı caiz görmez..."
Zürkanî daha sonra müsâkâtm hükmü ve caiz olduğu sahalarla ilgili münakaşaları
vermektedir. Biz, daha önce o konuyu gözden geçirdiğimiz için Zürkanî'nin sözünün

[285]

tamamını aktarmadık.