بَابٌ فِي الْمُضْطَرِّ إِلَى الْمَيْتَةِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي الْمُضْطَرِّ إِلَى الْمَيْتَةِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3375 حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ ، حَدَّثَنَا حَمَّادٌ ، عَنْ سِمَاكِ بْنِ حَرْبٍ ، عَنْ جَابِرِ بْنِ سَمُرَةَ ، أَنَّ رَجُلًا ، نَزَلَ الْحَرَّةَ وَمَعَهُ أَهْلُهُ وَوَلَدُهُ فَقَالَ رَجُلٌ إِنَّ نَاقَةً لِي ضَلَّتْ فَإِنْ وَجَدْتَهَا فَأَمْسِكْهَا فَوَجَدَهَا ، فَلَمْ يَجِدْ صَاحِبَهَا فَمَرِضَتْ فَقَالَتِ امْرَأَتُهُ : انْحَرْهَا فَأَبَى فَنَفَقَتْ فَقَالَتْ : اسْلُخْهَا حَتَّى نُقَدِّدَ شَحْمَهَا ، وَلَحْمَهَا ، وَنَأْكُلَهُ ، فَقَالَ : حَتَّى أَسْأَلَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : فَأَتَاهُ فَسَأَلَهُ فَقَالَ هَلْ عِنْدَكَ غِنًى يُغْنِيكَ ؟ ، قَالَ : لَا قَالَ : فَكُلُوهَا قَالَ : فَجَاءَ صَاحِبُهَا فَأَخْبَرَهُ الْخَبَرَ فَقَالَ : هَلَّا كُنْتَ نَحَرْتَهَا قَالَ : اسْتَحْيَيْتُ مِنْكَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Prophet (ﷺ) forbade sale of fruits for a number of years. One of the two narrators (Abu al-Zubair and Sa'id b. Mina') mentioned the words sale for years (bai' al-sinin instead of al-mu'awamah).

(3816) Câbir b. Semüre'den rivayet olunmuştur; dedi ki:

Bir adara (Medine'de, siyah taşlarıyla meşhur olan) Hârre isimli yere ailesi ve çocuğu
ile birlikte konakladı. (Orada bulanan) başka bir adam (ona), "Benim (burada) devem
kayboldu, eğer bulursan onu yakala" dedi. Kısa bir süre sonra (o kimse bu) deveyi
buldu. (Fakat devenin) sahibi bulunamadı. Derken (elinde kalan) deve
hastalandı.. Karısı ona "Bunu kes" dediyse de adam kabul etmedi. Deve öldü. (Bu sefer
kadın kocasına), "Bunu kes, yağını ve etini pastırma yapar yeriz. (Çünkü biz çok açız,
zaruret halindeyiz)"- dedi. (Adam): "(Hayır), Rasûlullah (s.a)'a danışmcaya kadar
(bunu kabul edemem)" dedi. Sonra Rasûlullah (s.a)'a gelip bunu sordu. (Hz.
Peygamber de):

"Senin yanında seni buna muhtaç olmaktan kurtaracak (bir şey) var mı?" diye sordu.
(Adam) "Hayır" cevabını verdi, (Bunun üzerine);
"(Öyleyse) onu yeyiniz" buyurdu.

(Tam o sırada devenin) sahibi çıkageldi. (Adam da başından geçen) olayı anlattı.
(Devenin sahibi olayı öğrenince adama), "Onu kes-şeydin ya!" dedi. (Adam

[1941

da),' "Senden utandım (da kesemedim)" karşılığını verdi.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3376 حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ ، حَدَّثَنَا الْفَضْلُ بْنُ دُكَيْنٍ ، حَدَّثَنَا عُقْبَةُ بْنُ وَهْبِ بْنِ عُقْبَةَ الْعَامِرِيُّ ، قَالَ : سَمِعْتُ أَبِي يُحَدِّثُ ، عَنِ الْفُجَيْعِ الْعَامِرِيِّ ، أَنَّهُ أَتَى رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ : مَا يَحِلُّ لَنَا مِنَ الْمَيْتَةِ ؟ قَالَ مَا طَعَامُكُمْ قُلْنَا : نَغْتَبِقُ وَنَصْطَبِحُ ، - قَالَ أَبُو نُعَيْمٍ : فَسَّرَهُ لِي عُقْبَةُ ، قَدَحٌ غُدْوَةً ، وَقَدَحٌ عَشِيَّةً - قَالَ : ذَاكَ وَأَبِي الْجُوعُ فَأَحَلَّ لَهُمُ الْمَيْتَةَ عَلَى هَذِهِ الْحَالِ ، قَالَ أَبُو دَاوُدَ : الْغَبُوقُ : مِنْ آخِرِ النَّهَارِ ، وَالصَّبُوحُ : مِنْ أَوَّلِ النَّهَارِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Prophet (ﷺ) forbade the type of sale which involves risk (or uncertainty) and a transaction determined by throwing stones.

(3817) el-Fücey' el-Amirî'den rivayet olunduğuna göre;
Kendisi Rasûlullah (s.a)'a gelip;

(Ey Allah'ın Rasûlu), bize ölü (hayvan eti) helâl kılınmadı mı? demiş. (Hz. Peygamber
de ona):

"t Sizin yemeğiniz nedir." diye sormuş, (el-Fücey 'de): "Akşamleyin bir bardak,
sabahleyin de bir bardak süt içeriz" cevabını vermiş.

(Musannifin hadis rivayet ettiği kimselerden olan) Ebû Nuaym (künyesiyle tanınan el-
Fazl b. Dükeyn) dedi ki: Ukbe (b. Vehb) bana (metinde geçen) "İğtibâk" kelimesini,
sabahleyin bir bardak (süt içmek); "el-ıstıbah" kelimesini de akşamleyin bir bardak
(süt içmek) diye açıkladı. -
(Hz. Peygamber de):

"Yemin olsun ki (bu hal) açlıktır. (İçilen bu kadarcık süt açlığı gidermeye yetmez)"
buyurmuş ve (bu halleri devam ettiği sürece, ölmeyecek kadar) o leşi (yemelerini)
onlara helâl kılmış.

Ebû Dâvûd dedi ki: (Metinde geçen kelimesinin kökü olan) "el-ğabûk", gündüzün son

£1951

vakit(ler)idir. kelimesinin kökü olan) "sabûh" ise, gündüzün ilk anlarıdır.
Açıklama

Bu babda bulunan hadis-i şerifler de insanların, açlık gibi bir zaruret halinde
başkalarına ait haram ligayrihi bir yiyeceği ve leş gibi haram liaynihi olan bir yiyeceği



yemelerinin caiz olduğunu ifade etmektedir.

Fıkıh âlimleri, zaruret halinin çeşitli tariflerini yapmışlarsa da bu tarifler içersinde en
özlü olanı Mecelle şârihi Ali Haydar Efendi'nin yapmış olduğu şu tariftir: "Bir kimse
memnu'u tenâvül etmediği (almadığı) takdirde helaki müstelzim olan (gerektiren)
haldir."

Hattâbî bu hadisle ilgili açıklamasında şöyle diyor:

"Sabahleyin ve akşamleyin içilen bir bardak süt aslında insanın yaşamasını sağlamaya
yettiğinden burada zaruret hali söz konusu değildir. Ve dolayısıyla bu hadis-i şerif
insanın açlığını giderinceye kadar leş yemesinin helâl olduğuna delâlet eder. Nitekim
Mâlik b. Eıies bu görüştedir. İmam Şafiî'den gelen iki rivayetten birine göre İmam
Şafiî de bu görüştedir.

Gerçekten böyle yemeye İhtiyacı olan bir kişiyi bundan menetmek, onu mubah olan
bir fiilden menetmek olacağı için asla caiz değildir. Bu görüştekilere göre; böyle bir
kimsenin durumu, nikahlamak için hür bir kadın bulamadığından zina etme
tehlikesiyle karşı karşıya kalan ve bu durumdan kurtulmak için bir cariye ile evlenmek
isteyen hür bir adamın haline benzer. Bu adamın, iffetini en aşağı seviyede bile olsa
korumuş olmak için cariyeyi nikahlaması nasıl menedilemezse, bütün gıdası sabah ve
akşam içtiği bir bardak sütten ibaret olan bir kimse de leş yemekten menedilemez.
İmam Ebû Hanîfe'ye göre ise, bir kişinin leşten yemesi ancak zaruret halinde caiz olur.
Yani leşten yemediği takdirde hayatını devam ettiremeyecek duruma düştüğü zaman
bu leşten yiyebilir ve sadece ölmeyecek kadar viyebilir. Zaruret haline düşmeyen bir
kimsenin leş yemesi caiz olmadığı gikendisini ölümden kurtaracak miktardan fazla
yemesi de caiz değildir. Şafiî imamlarından el-Müzenî de bu görüştedir. Aynı görüş
Hasan-i Ba-sî'den de rivayet edilmiştir."

Bezlü'l-Mechûd yazarının, hocası Muhammed Yahya'dan naklettiği gibi, Musannif
Ebû Dâvûd herhalde bu hadis-i şerifleri burada mensub olduğu Şafiî mezhebinin bu
mevzudaki görüşünü te'kid etmek için zikretmiştir.

Bu hadislerde başkasına ait bir hayvanı kesip yemenin helâl olabilmesi ve bir leşin
yenebilmesi için zaruret halinin bulunmasından bahsedilmemiş olmasını bu
mevzudaki görüşlerine bir delil saymak istemiştir. Bu hadis-i şeriflerden böyle bir
hüküm çıkarmak isteyenlere verilecek cevap şudur:

1- Her ne kadar birinci hadiste, kişinin başkasına ait bir hayvanı kesip yemesi için
yemediği takdirde ölecek duruma düşmüş olması kaydı yoksa da bu hadisin umumi
ifadesi âyet ile kayıtlanmış ve ölümden kurtulacak kadar leş yiyen bir kimsenin leşten

£196]

daha fazla yemesinin haram olduğu âyet-i kerimede hükme bağlanmıştır.
Binaenaleyh usûlde mukarrer olduğu veçhile sözü geçen âyet-i kerimedeki kayıt
mutlak olan bu hadisin hükmünü de kayıtlar.

2- Sabah akşam birer bardak süt içen bir aileye leş yemeleri için ruhsat verildiğini
ifade eden ikinci hadisle ilgili cevap şudur:

Şurasını iyi kavramak gerekir ki, hadis-i şerifte anlatılmak istenen sabah akşam içilen
birer bardak süt ailenin tümünün içtiği süttür. Yani ailenin tüm fertlerinin sabah akşam
aldıkları gıdanın tümü iki bardak sütten ibarettir, her birisi sabah akşam birer bardak
süt içiyor değildir. Bu durumda olan bir ailenin açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya
bulunduğunda ise şüphe yoktur.

Hadis sarihleri, insana haram yemeyi mubah kılan açlık meselesiyle ilgili olarak şu
yedi mesele üzerinde durmuşlardır:



1) Haramı muvakkaten helâl kılan açlığın ölçüsü nedir?

Cumhur ulemaya göre, açlıktan dolayı haram yemenin muvakkaten de olsa caiz
olabilmesi için, bu açlığın devam etmesi halinde sahibini ölüme götürecek dereceye
ulaşması lâzımdır.

2) Bu duruma düşen bir kimsenin haramdan yiyebileceği miktar nedir?

Hanefîlere göre bu miktar zaruret haline düşen kimseyi ölümden kurtaracak kadar olan
miktardır. Bu mevzuda imam Ahmed ve Şafiî'den gelen rivayetlerden meşhuru budur.
İmam Mâlik'ten gelen güvenilir rivayete ve İmam Şafiî ile îmam Ahmed'ten gelen
meşhur olmayan rivayete göre, bu-duruma düşen bir kimsenin haramdan karnını
doyuruncaya kadar yemesi caizdir.

3) Bu duruma düşen kimsenin eline geçen bir haramdan yemesinin hükmü nedir? Farz
mıdır, mubah mıdır?

İmam Şafiî ve İmam Ahmed'den gelen iki rivayetten daha sağlam görülenine göre
farzdır. İmam Ebû Hanîfe ve İmam Mâlik de bu görüştedirler. Ancak Ebû Yusuf a
göre mubahtır. Bu görüş Şâfü ile İmam Ahmed'den de rivayet olunmuştur.

4) Bu hüküm hem sefer hem de hazarda geçerli midir? Yoksa sefer haline mi
münhasırdır?

Cumhuru ulemaya göre bu hüküm hem sefer, hem de hazar hali için geçerlidir. İmam
Ahmed'den bir rivayete göre ise bu hüküm sadece sefer halinde geçerlidir.

5) İslâm devletine isyan ederek sefere çıkıp da bu yolculuklarında zaruret derecesine
ulaşan bir açlığa düşen kimseler için de bu ruhsattan yararlanma hakkı var mıdır, yok
mudur?

Hanefî ulemasına göre bu durumda olan kimselerin bu ruhsattan yararlanma hakları
yoktur. Ancak İmam Şafiî ile İmam Ahmed ve İmam Mâlik'e göre bu kimseler için de
bu ruhsat geçerlidir.

6) Bu duruma düşen kimselerin leş yemeleri ile şarap içmeleri arasında bir fark var
mıdır?

Hanefîlere göre bir fark yoktur. Usûlüne göre her ikisinden de faydalanılabilir. İmam
Mâlik ve İmam Şafiî'ye göre ise şaraptan faydalanılamaz.

7) Bir kimse, ileride düşeceği şiddeti açlık halini düşünerek eline geçen bir leşi yanma
azık olarak alabilir mi?

İmam Ahmed'den gelen iki rivayetten en sahih olanına göre, bu durumda olan
kimsenin eline geçirdiği bu leşi yanma azık olarak alması caizdir. İmam Şafiî ile îmam
Mâlik de bu görüştedirler. İmam Ahmed'den gelen diğer bir görüşe göre ise caiz

değildir.

37. Bir Sofraya İki Çeşit Yemeği Birden Koymanın Hükmü)