بَابُ مَا جَاءَ فِي مَا يُؤْمَرُ بِهِ مِنَ الْوَصِيَّةِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ مَا جَاءَ فِي مَا يُؤْمَرُ بِهِ مِنَ الْوَصِيَّةِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2524 حَدَّثَنَا مُسَدَّدُ بْنُ مُسَرْهَدٍ ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ ، حَدَّثَنِي نَافِعٌ ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ يَعْنِي ابْنَ عُمَرَ ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : مَا حَقُّ امْرِئٍ مُسْلِمٍ لَهُ شَيْءٌ يُوصِي فِيهِ يَبِيتُ لَيْلَتَيْنِ إِلَّا وَوَصِيَّتُهُ مَكْتُوبَةٌ عِنْدَهُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Messenger of Allah (ﷺ) made a brotherhood between two men, one of whom was killed (in Allah's path), and a week or thereabouts later the other died, and we prayed at his funeral). The Messenger of Allah (ﷺ) asked: What did you say? We replied: We prayed for him and said: O Allah, forgive him, and join him to his companion. The Messenger of Allah (ﷺ) said: What about his prayers since the time the other died, and his fasting since the time the other died--the narrator Shu'bah doubted the words, his fasting--and his deeds since the time the other died. The distance between them is just like the distance between heaven and earth.

(2862) Abdullah b. Ömer'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a):

" Vasiyyet edecek -birşeyi olupta üzerinden iki gece geçen- bir müslümanm hakkı

[3]

ancak vasiyyetinin, yazılı olarak yanında bulunmasıdır" buyurmuştur.
Açıklama

141

Metinde geçen iki gece kelimesi, Müslim'in bir rivayeti ile, Nesâî'nin Sünen'inde
"üç gece" şeklinde geçmektedir. Bu bakımdan metinde geçen "iki gece" kelimesi kesin
bir sınırlamadan ziyade yanında vasiyyet edilecek bir malı olan kimsenin en kısa
zamanda vasiyyetîni yazıp yanında bulundurmasının lüzum ve ehemmiyetini ve bu
meselenin gecikmeye tahammülü olmadığını, nihayet bunun elde olmayan sebeplerle
en geç üç gün gecikebileceğim ifade etmektedir.

Mevzu m uzu teşkil eden bu hadis ile "Anaya, babaya ve yakın akrabaya vasiyyet

15]

etmek Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur." mealindeki âyetin zahirine sarılarak
ez-Zuhrî ile Ebû Miclez, Atâ ve Talha b. Musarrıf (r.a.) vasiyyet etmenin farz
olduğunu söylemişlerdir.

el-Beyhaki'nin açıklamasına göre, îmam Şafiî'nin eski görüşü ile İshak ve Dâvûd-u

Zahiri'nin görüşü de böyledir. Ebû Avane el-tfereyani ile tbn Cerîr de bu görüştedirler.

Cumhur ulemaya göre; vasiyette bulunmak vacib değil menduptur.

Bu mevzuda tbn Abd-il-Berrin "Bazı şaz, görüşler hesaba katılmazsa, vasiyyetin farz

olmadığında âlimlerin icmaı olduğu söylenebilir." dediği rivayet olunmuştur.

Yine İbn Abd-il Berr'e göre; "mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerif, va-siyyette

bulunmanın farziyyetini değil, ani bir ölüm neticesinde, vasiyyetsiz olarak gitme

tehlikesine karşı ihtiyatlı olmayı teşvik mahiyyetinde bir ikazdır. Metinde geçen hak

şer'an sabit olmuş bir hükümdür. Bu hüküm farz olabildiği gibi mendup ta olabilir. Bu

hakkın mutlaka farz olduğunu iddia etmek doğru olamayacağından metinde geçen bu



"hak" kelimesine bakarak vasiyyetin farz olduğu iddia edilemez.

Bilakis, metinde geçen Vasiyyet edeceği bir malı olan anlamındaki cümle, Müslim'in

^ ' [61
sahihinde "Vasiyyet etmek istediği bir şeyi olan" şeklinde vasiyyeti sahibinin
isteğine bırakır.Bu tarzda rivayet edilmiş olması, vasiyyetin farz olmadığına bir
delildir. Çünkü farz olsaydı bu vazife kişinin isteğine bırakılmaz, yerine getirilmesi
kesin bir dille emr edilirdi. Nitekim Hanefi âlimlerinden İbn Melek, metinde geçen
cümlesinde müslüman hakkında 4 tabiri kullanılıp ta "aleyhi" tabirinin kullanılma-
masına bakarak bu hadisin vasiyyetin farz ya da vacib olmadığına delalet ettiğini,
hadisin farziyyet ifade edebilmesi için "lehü" yerine "aleyhi" kelimesi kullanılmış
olması gerektiği ifade etmiştir. el-Mişkat üzerine yazılmış olan el-Mezâhir şerhinde
ise vasiyet etmenin vücubunun miras âyetiyle nes-hedildiği açıklanmaktadır. Meseleye
bu açıdan bakan Hanefilere göre, vasiyyet müstehabdır. Çünkü vasiyyet, bir kimsenin
kendi malı üzerinde kendi arzusuyla bir başkasının mülkiyet hakkını kabul ve isbat
etmesidir.

Bezlü'l-Mechud yazan bu mevzudaki görüşünü açıklarken şöyle diyor: "Her ne kadar
vasiyyet farz değilse de üzerinde para borcu, hac veya zekat borcu ya da emanet
bulunan kimselerin bu borçlarının mirasından ödenmesi için yazılı bir vasiyyet

m

hazırlaması üzerine farzdır.



Bazı Hükümler



1. Vasiyyette bulunmak dinen teşvik edilmiştir.

2. Şahıd huzurunda yazılmasa bile yazıya ıstınad edilir. İmam Ahmed'le Şafıîlerden
Muhammed b. Nasr bu görüştedir. Cumhur ulemaya göre; yazılı vasiyyetin muteber
olabilmesi için onun muhtevasına vakıf iki şahidin huzurunda yazılması gerekir.
Nitekim bu husus Maide sûresinin 109-111. numaralı âyetlerinde açıkça ifade
edilmektedir.

3. Ölüm için her an hazırlıklı bulunmak gerekir.

4. Bir malın kendisini vasiyyet etmek caiz olduğu gibi, sadece menfaatini vasiyyet
etmek te caizdir. Metinde geçen "Vasiyyet edecek bir şeyi bulunan" sözü buna delalet
eder. Cumhur ulemanın görüşü budur.

Fakat îbn Ebî Leyla ile İbn Şübrime ve Zahirilere göre; menfaatin vasiyyeti caiz

£81

değildir. İbn Abdi'l-Berr de bu görüşü tercih etmiştir.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2525 حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ ، وَمُحَمَّدُ بْنُ الْعَلَاءِ ، قَالَا : حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ ، عَنِ الْأَعْمَشِ ، عَنْ أَبِي وَائِلٍ ، عَنْ مَسْرُوقٍ ، عَنْ عَائِشَةَ ، قَالَتْ : مَا تَرَكَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دِينَارًا وَلَا دِرْهَمًا وَلَا بَعِيرًا وَلَا شَاةً وَلَا أَوْصَى بِشَيْءٍ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

AbuAyyub heard the Messenger of Allah (ﷺ) say: Capitals will be conquered at your hands, and you will have to raise companies in large armies. A man will be unwilling to join a company, so he will escape from his people and go round the tribes offering himself to them, saying: Whose place may I take in such and such expedition? Whose place may I take in such and such expedition? Beware: That man is a hireling to the last drop of his blood.

(2863) Hz. Aişe'den demitir ki:

"Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem (miras olarak geride) ne dinar, ne dirhem, ne

m

deve, ne koyun bıraktı. Ne de bir şey vasiyyet etti."



Açıklama



es-Siret-ül-Halebiyye'de, Rasûlu Zişan Efendimizin vefatlan esnasında yanında altı ya
da yedi dinar bulunduğu ve onları Hz. Aişe'ye vererek, fakir-fukaraya dağıtmasını
emrettiği kaydedilmektedir.



Bu bakımdan Hz. Peygamberin geride dirhem ve dinar olarak hiçbir mal bırakmadığı
hususunda rivayetler birleşmektedir.

Ancak mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifte, Hz. Peygamberin vefat ederken
geride hiç bir deve ve koyun bırakmadığı ifade edilirken, bazı muteber kaynaklarda
geride yirmi sağmal deve, yedi sağmal koyun, dokuz da sağmal keçi bıraktığı
açıklanmakta ise de, bu rivayetlerle mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerif arasında bir
çelişki bulunduğu iddia edilmez. Çünkü bu hayvanlar Rasûl-ü Ekremin özel malı
olmayıp zekat malı idiler. Bu sebeple bunlar, Soffa ehli gibi fakir sahabilere aitti ve

£101

onları bu sahabiler otlatıp sütünü içerlerdi. Rasûlu Ekrem'in, Hayber ve Fedek'teki
arazilerine gelince, onları daha hayatta iken müslümanlar için sadaka olarak
bağışlamıştı. Nitekim şu hadis-i şerifler de bu gerçeaği ifade etmektedirler:

1. "Rasûlullah (s.a) vefat zamanında ne bir dirhem, ne bir dinar, ne bir (azadlanmamış)
köle, ne de birşey bıraktı. Yalnız beyaz, dişi bir katırla (harp) silahını, bir de (fakir



yolculara) vakfettiği (Fedek ve Hayberdeki) araziyi bıraktı."

2. "Vefatımda varislerim ne bir dinar, ne bir dirhem paylaşmayacaklardır. Bıraktığım
şey (ki hurmalıktır. Bunun) kadınlarımın nafakasından, işçimin ücretinden geri kalanı

£121

vakıftır."

3. "Biz (peygamberler) miras bırakmayız. Bizim geride bıraktığımız dünyalıklar
sadakadırlar."

Bütün bu rivayetler Hz. Peygamberin geride miras olarak bir dünyalık bırakmadığına
delalet etmektedirler.

Rasûl-ü Ekremin vefat ederken hiçbir vasiyette bulunmadığını ifade eden metindeki ne
de birşey vasiyyet etti cümlesine gelince, bu cümlede Rasûl-ü Ekremin herhangi bir
mal vasiyyet etmediği ifade edilmek istenmektedir. Allah'ın kitabına sarılıp, ehl-i
beytine tabi olmayı, Yahudilerin Arap Yarımadasından çıkartılmasını ve elçilere

£14] ' £151

ikram edilmesini emreden vasiyyeti ise bu cümlenin kapsamına dahil değildir.

2. Vasiyyette Bulunmak İsteyen Kimsenin Malından Vasiyyet Etmesi Caiz Olan
Miktar