بَابُ مُخَالَطَةِ الْيَتِيمِ فِي الطَّعَامِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ مُخَالَطَةِ الْيَتِيمِ فِي الطَّعَامِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2533 حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ ، حَدَّثَنَا جَرِيرٌ ، عَنْ عَطَاءٍ ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ ، قَالَ : لَمَّا أَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ : { وَلَا تَقْرَبُوا مَالَ الْيَتِيمِ إِلَّا بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ } وَ { إِنَّ الَّذِينَ يَأْكُلُونَ أَمْوَالَ الْيَتَامَى ظُلْمًا } ، الْآيَةَ انْطَلَقَ مَنْ كَانَ عِنْدَهُ يَتِيمٌ فَعَزَلَ طَعَامَهُ مِنْ طَعَامِهِ وَشَرَابَهُ مِنْ شَرَابِهِ ، فَجَعَلَ يَفْضُلُ مِنْ طَعَامِهِ فَيُحْبَسُ لَهُ حَتَّى يَأْكُلَهُ أَوْ يَفْسُدَ ، فَاشْتَدَّ ذَلِكَ عَلَيْهِمْ ، فَذَكَرُوا ذَلِكَ لِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَأَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ : { وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْيَتَامَى قُلْ إِصْلَاحٌ لَهُمْ خَيْرٌ وَإِنْ تُخَالِطُوهُمْ فَإِخْوَانُكُمْ } ، فَخَلَطُوا طَعَامَهُمْ بِطَعَامِهِ وَشَرَابَهُمْ بِشَرَابِهِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Prophet (ﷺ) said: Striving in the path of Allah (jihad) is incumbent on you along with every ruler, whether he is pious or impious; the prayer is obligatory on you behind every believer, pious or impious, even if he commits grave sins; the (funeral) prayer is incumbent upon every Muslim, pious and impious, even if he commits major sins.

(2871) İbn Abbas'tan demiştir ki:

"Yetimin malına yaklaşmayınız; yalnız ergenlik çağma erişin-ceye kadar (onun

£421

malına) en güzel biçimde yaklaşabilirsiniz." (âyet-i kerimesi) ile "zulüm ile

[43]

öksüzlerin mallarını yiyenler, karınlarına sadece ateş doldurmaktadırlar..." âyeti
inince yanında yetim bulunanlar hemen Hz. Peygamber'in meclisinden) ayrılıp o
yetimin yemeğini kendi yemeklerinden, içeceğini de kendi içeceklerinden ayırdılar.
(Bu sefer de yetimin sofrasmdaki) yemeğinden (biraz yemek) artmaya başladı. (Bu
artıkları da) biriktiriyorlardı. Sonra yetim o yemeği yiyor ya da (bu yemek)
bozuluyordu. Bu ise onlara ağır gelmeye başladı. Bu durumu Rasûlullah (s.a.)'e arz
ettiler. Bunun üzerine Aziz ve Celil olan Allah "... ve sana öksüzlerden soruyorlar. De
ki: Onları(n durumlarını) düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışır (onlarla bir arada

[441

yaşardanız, sizin kardeşlerinizdir..." âyet-i kerimesini indirdi. Bunun üzerine
yetimlerin yiyeceklerini kendi yiyecekleriyle, içeceklerini de kendi içecekleriyle

1451

karıştırdılar.
Açıklama

"(Velîlerden) kim zengin ise (yetimin malını yemeye tenez-v zül etmesin) kaçınsın.
Kim de fakir ise o halde (malın muhafazası için gösterdiği çabaya ve ihtiyacına)

1461

uygun şekilde yesin." âyet-i kerimesinin zahiri; fakir olan vasinin israf etmeksizin,
bakım karşılığı olarak yetimin malından bir miktarım yiyebileceğine delalet eder.
Şayet vasî zengin ise, Allah'ın kendisine verdiğine kanâat ederek yetimin malından
sakınması farzdır. Alimler, ihtiyacı olduğu takdirde vasinin, yetimin malından ihtiyacı



kadar almasının caiz olduğuna hükmetmişlerdir. Yalnız, yetimin malından yiyen fakir
vasi, sonradan zengin olursa, daha önce aldığı malı geri verip vermeyeceği hususunda
ihtilaf edilmiştir. Bazı âlimlere göre, sonradan zengin olan vasi, fakir iken aldığ malı
ödemez. Zira Allah ona maruf bir şekilde yemeyi mubah kılmıştır. Onun aldığı, yediği
mal, bir bakıma çocuğun bakım ücreti sayılır. Bu görüş, İmam Hanbel (r.a.)'den
rivayet edilmiştir.

Diğer bazı âlimlere göre; sonradan zengin olan vasinin, yetimin malından fakir iken
aldığını aynıyla iade etmesi farzdır. Zira Hz. Ömer, halifeliği sırasında, "Ben şu anda,
mal hususunda yetimlerin vasileri gibiyim. Zengin olursam hazineden yemekten
kaçınırım. Fakir olursam ihtiyacım kadar hazineden alırım. Sonradan zengin olduğum
takdirde de daha önce aldıklarımın tamamını aynen öderim" buyurmuştur. İşte Hz.
Ömer'in bu veciz ifadesinden açık biçimde anlaşılıyor ki, yetim çocukların vasisi
zengin ise, yetimin malından kaçınmalıdır. Fakir ise, ihtiyacı kadar yemeli, sonradan
zengin olduğu takdirde de yediği kadarını aynen ödemelidir.

Cessâs'm rivayetine göre Hanefi âlimleri, vasinin, ister zengin ister fakir olsun,
yetimin malından yiyemiyeceği, hatta borç bile alamıyacağı görüşündedirler. Çünkü

1421

Allahü Teâlâ, "Yetimlerin mallarını verin..." "Yetimlerin mallarını haksız olarak
yiyenler, karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar. Onlar çılgın bir ateşe
[481

gireceklerdir." "... yetimlere karşı adaleti ayakta tutmanız (onlara iyi bakmanız)
hususunda (işte) kitapta okunup duran (ayet)le-ri... Hayırdan daha ne yaparsanız

[491

şüphesiz Allah onu da hakkıyla bilicidir." ve "Aranızda (birbirinizin) mallarınızı

mm

haksız sebeplerle yemeyin..." buyurmaktadır. Bu âyetler, muhkem âyetlerdendir.
Vasinin elinde bulunan yetim malından ihtiyacı olsa bile hiçbir surette
kullanamıyacağma delalet etmektedir.

Yine Hanefî âlimlerine göre: "Kim zengin ise kaçınsın; kim de fakir ise o halde örfe

[511

göre yesin." âyeti müteşâbih âyetlerdendir. İhtimâli manalar taşıdığından
hükmünün muhkem âyetlere hamledilmesi icabeder.

İbn Abbas (r.a.)'dan da şöyle bir rivayet yapılmıştır: "Kim de fakir ise o halde örfe
göre yesin." âyeti, "Gerçek, yetimlerin mallarını haksız (ve haram) olarak yiyenler
karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar. Onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir." âyetiyle
neshedilmiştir." Ibn Abbas (r.a.)'m bu görüşü de Hanefi âlimlerinin görüşünü teyid
etmektedir.

Taberî, fakir vasinin, yetimin malından borç olarak alabileceği yolundaki görüşü tercih
etmiştir. Şöyle demektedir: "Bu husustaki görüşlerin doğrusu, "Kim de fakir ise o
halde örfe göre yesin." âyetinde de beyan olunduğu gibi, vasinin, zaruret halinde veya
ihtiyacı olduğunda sonradan ödemek üzere yetimin malından alabileceği yolundaki

£521

görüşüdür. Ödemek kaydıyla yemesi caiz değildir." Gerçekten Taberî*nin görüşü
£531

tercihe şayandır.



8- Yetimin Velisinin Yetim Maundan Alması Caiz Olan Miktar