بَابٌ فِي التَّلْقِينِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي التَّلْقِينِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2758 حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ عَبْدِ الْوَاحِدِ الْمِسْمَعِيُّ ، حَدَّثَنَا الضَّحَّاكُ بْنُ مَخْلَدٍ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ جَعْفَرٍ ، حَدَّثَنِي صَالِحُ بْنُ أَبِي عَرِيبٍ ، عَنْ كَثِيرِ بْنِ مُرَّةَ ، عَنْ مُعَاذِ بْنِ جَبَلٍ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مَنْ كَانَ آخِرُ كَلَامِهِ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ دَخَلَ الْجَنَّةَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Quraysh sent me to the Messenger of Allah (ﷺ), and when I saw the Messenger of Allah (ﷺ), Islam was cast into my heart, so I said: Messenger of Allah, I swear by Allah, I shall never return to them. The Messenger of Allah (ﷺ) replied: I do not break a covenant or imprison messengers, but return, and if you feel the same as you do just now, come back. So I went away, and then came to the Prophet (ﷺ) and accepted Islam.

The narrator Bukair said: He informed me that Abu Rafi' was a Copt.

Abu Dawud said: This was valid in those days, but today it is not valid.

(3116) Muaz b. CebePden (rivayet olunduğuna göre), Rasûlullah (s. a) (şöyle)
buyurmuştur:

EMİ]

"Son sözü la ilahe illallah- olan kimse cennete gir(meyi hak et)miştir."
Açıklama

Hadis-i şerifte, "Dünyada son sözü la ilahe illallah olan bir kimsenin cennete girmiş
olduğu" bildirilmektedir.

Araplar, ileride olacağı kesinlikle bilinen hadiseler hakkında "ileride kesinlikle böyle
olacaktır" diyecekleri yerde oldu derler. Bir başka ifadeyle bir hadisenin kesinlikle
meydana geleceğim ifade edebilmek için, istikbal siğası (gelecek zaman kipi) yerine
mazi (geçmiş zaman) sığası kullanırlar. Binaenaleyh, metinde geçen cennete girdi"
cümlesi "kesinlikle cennete girecektir. Çünkü cennete girmeyi hak etmiştir."
anlamında kullanılmıştır. Biz tercümede parantez içerisine ilave ettiğimiz kelimelerle
bu manâya işaret ettik.

Bilindiği gibi, bazen söz arasında herkesçe bijinen bir sözü ifade etmek istediğimiz
zaman, bu sözün sadece baş tarafını söylemekle yetiniriz. Çünkü baş tarafını
hatırlatmakla sözün tümünün hatırlanacağını biliriz. Mesela İh-las sûresinin tümünü
ifade etmek istediğimiz zaman deriz. Ayetü'l-kürsiyi ifade etmek için de "Allahü la
ilahe illa hu..." deriz.

İşte burada da La ilahe illallah sözüyle bu cümlenin tamamı olan "La ilahe illallah
Muhammedün Rasûlullah" sözü kasdedilmiş olması ihtimali vardır. Nitekim Hafız tbn
Hacer "La ilahe illallahü" cümlesiyle "Eşbedii en la ilahe illallah ve eşhedü enne



Muhammeden abdiihü ve Rasûlüh" cümlesinin kasdedildiğini, binaenaleyh ölürken
sadece La ilahe illallah demenin cennete girmek için yeterli olamayacağını, hadis-i
şerifteki müjdeye erişebilmek için, son sözün bu cümlenin tamamı olması gerektiğini
söylemiştir. Eğer sadece la İlahe illallah demekle cennete girilseydi ehli kitabın
tümünün cennetlik olması gerekirdi. Çünkü onlar bu kelimeyi söylerler,
"Muhammeden Rasûlullah" cümlesini söylemezler. Fakat İbn Abidin mü'minlere
sadece "la ilahe illallah sözünü telkin etmenin yeterli olduğunu kâfirlere ise bu cümle-
nin tümünü telkin etmek gerektiğini, çünkü kâfirlerin sadece la ilahe illallah demekle

[1421

müslüman olamayacaklarını söylemiştir. Münavi'ye göre, Ölürken bu kelimeyi
söylemenin önemi, bu kimsenin dünyanın bütün lezzetlerinden kesilmiş, bütün
şehvani arzularından uzaklaşmış olmasından ve dilinden dökülen sözlerinin tam bir
sıdk ve ihlas ifadesi olmasından ileri gelir. Sıhhatli kişilerin hepsinde bu durum
yoktur. Fakat sıhhatli iken nefsini riyazete tabi tutan kulların sözleri de ölmek üzere

[143]

bulunan kimselerin sözleri gibidir."

Her ne kadar bu hadisin senedinde çeşitli tenkitlere uğramış olan Salih b. Ebî Arib
varsa da, bu hadis Müslim'in rivayet ettiği "Her kim Allah' dan başka ilah olmadığını

£1441

bilerek ölürse cennete girer." hadisiyle takviye edilmiştir.

Ancak şurasını ifade etmek isteriz ki, metinde geçen "Cennete gir(meyi hak et)miştir"
sözünden maksat "Her muvahhid müslüman ya affa uğrayarak derhal, ya da cezasını

[145]

çektikten sonra cennete girecek" demektir.
Bazı Hükümler

1. La ilane illallah sözünü fazlaca söylemek gerekir.

2. Bu kelimeyi, özellikle Ölmek üzere bulunan, hastaların yanında söyleyerek, ona

[146]

telkinde bulunmak müstehabdır.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2759 حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ ، حَدَّثَنَا بِشْرٌ ، حَدَّثَنَا عُمَارَةُ بْنُ غَزِيَّةَ ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ عُمَارَةَ ، قَالَ : سَمِعْتُ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِيَّ ، يَقُولُ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَقِّنُوا مَوْتَاكُمْ قَوْلَ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Sulaym ibn Amir, a man of Himyar, said: There was a covenant between Mu'awiyah and the Byzantines, and he was going towards their country, and when the covenant came to an end, he attacked them. A man came on a horse, or a packhorse saying, Allah is Most Great, Allah is Most Great; let there be faithfulness and not treachery. And when they looked they found that he was Amr ibn Abasah. Mu'awiyah sent for him and questioned him (about that). He said: I heard the Messenger of Allah (ﷺ) say: When one has covenant with people he must not strengthen or loosen it till its term comes to an end or he brings it to an end in agreement with them (to make both the parties equal). So Mu'awiyah returned.

(3117) Yahya b. Umare dedi ki: Ben Ebû Said el-Hudri'yi Rasûlullah (s. a)

[147]

"Ölülerinize La ilahe illallah (sözünü) telkin ediniz." buyurdu, derken işittim.
Açıklama

Telkin: Tekrarlanması için, söz söylemek demektir. Bu hadis-i şerifte ölmek üzere
olan bir kimsenin, yanında onun da söylemesi için, "La ilahe illallah" kelimesini
söylemek tasvip edilmektedir. Bir önceki hadis-i şerifin şerhinde de açıkladığımız
gibi, hadis-i şerifte telkini istenen "la ilahe illallah" sözüyle bu cümlenin tümü olan "la
ilahe illallah Mu-hammedün RasûluUah" cümlesi veya "eşhedü en la ilahe illallah ve
eşhedü enne Muhammedeh abdühü ve rasûlüh" cümlesi kasdedilmiş ve sözü kısaltmak
için sadece "la ilahe illallah" cümlesiyle yetinilmiş olması ihtimali varsa da, tbn
Abidin'e göre mü'minlere sadece la ilahe illallah cümlesini telkin etmek yeterlidir.
Kâfirlere ise bu cümlenin tamamını telkin etmek gerekir. Çünkü kafir, bu cümlenin



[1481

tümünü-söylemedikçe müslüman olamaz.

Metinde geçen "mevta = ölüler" sözüyle ölmek üzere olan hastalar kas-dedilmiştir.
Nitekim bu babda rivayet edilmiş olan çeşitli hadis-i şeriflerle İbn Hibban'm şu
rivayeti de bu gerçeği isbatlamaktadır: "Ölülerinize kelime-i tevhidi telkin ediniz.
Çünkü öleceği zaman bu sözü söyleyen her müslümanı Allah cehennem ateşinden
kurtarır."

Buna göre, "ölmek üzere bulunan bir hastanın yanında sadece kelime-i şehadet
okunmak suretiyle ona bu kelimeleri tekrarlaması hatırlatılmalı "fakat sen de söyle"
gibi bu sözler sarfedilerek ısrar etmekten kaçınılmalıdır. Çünkü, hasta son nefesinde
en sıkıntılı anlarını yaşar. Binaenaleyh o anda, ona kelime-i tevhid okuması için
ısrarda bulunmak, onun sıkıntısını iyice artırabileceği gibi, Allah korusun bir anda
iman halinin tamamen olumsuz yönde değişmesine bile sebep olabilir. Bu bakımdan
onun yanında kelime-i tevhidi veya şehadeteyni sadece okumakla yetinmek ve
ısrardan kaçınmak gerekir. Bütün mezhep imamları, Ölüm döşeğinde bulunan
hastalara, bu telkinin yapılabileceğini hükmetmişlerdir. Maliki âlimlerinin meşhur
olan görüşleri de böyledir.

Şafiî âlimlerinden İmam Nevevî, Müslim Şerhinde, bu mevzuda şunları kaydetmiştir.
"Alimler, metinde geçen telkin ediniz emrinin "Farziyyet değil nedb ifade ettiğinde
ittifak etmişlerdir. Yalnız hastanın yanında sık sık şehadet getirmeyi ve bunu hastaya
söyletmeye çalışmayı mekruh görmüşlerdir. Çünkü, hastanın çektiği sıkıntının
şiddetinden bu ısrarlar karşısında canı sıkılıp uygun olmayan bir cevap vermesi
mümkündür. Bu bakımdan hasta bir defa şehadet getirdi mi. Bir daha tekrarlatmaya
çalışılmamalıdır. Fakat hasta şehadet getirdikten sonra konuşacak olursa son sözünün
kelime-i tevhid olmasını sağlamak için yanında tekrar şehadet getirilir."
Cumhura göre, ölmek üzere olan hastalara bu telkini yapmak mendup-tur. Hadisin
zahiri, bu telkinin farz olmasını gerektirdiğinden âlimlerden bazıları, onun farz
olduğuna hükmetmişlerdir.

Aliyyü'l-Kari'nin ifadesine göre, Malikilerden bazıları bu telkinin farz olduğunu
söylemişlerdir.

Definden sonraki telkine gelince, Şâfiîler metinde geçen "mevtakum = ölüleriniz"
kelimesinin zahirine ve bazı sahabe ve Tabiu'nun telkin yaptığını ifade eden zayıf
£1491

hadislere bakarak telkinin müstehab olduğunu söylemişlerdir. Şâfıîlere göre,
ölünün başucuna oturularak yapılan bu telkin, şu lafızlardan ibarettir.
Hanefılere göre, metinde geçen telkini ölmek üzere olan hastalara değil, kabre konulan
ölülere yapılır. Çünkü metinde telkinin ölmek üzere olan hastalara değil, ölülere
yapılması emredilmektedir. Metinde geçen "mevtaküm = ölüleriniz" kelimesini
"ölmek üzere olan hastalarınız" diye te'vil etmek için bir sebep veya karine mevcut
değildir. Bu bakımdan sözkonusu kelimeye ehl-i sünnet velcemaat, hiç te'vil etmeden
"ölüleriniz" manâsı verirler. Onu tevil edenlerse Mutezilelerdir.

Bu mevzuda İbn Abidin şunları söylüyor: "Ehl-i Sünnete göre, "ölülerinize la ilahe
illallahı telkin edin" sözü hakikatine hamledilmiştir... Bazıları telkin yapılır
demişlerdir. Delilleri rivayet ettiğimiz hadistir. Bir takımları telkin yapılmayacağını,
bazıları da emir edilmediği gibi, yasak da edilemeyeceğini söylemişlerdir. Birinci

11501

kavlin delilini gösterdiğine bakılırsa onu tercih ettiği anlaşılıyor.



Maliki âlimlerinden İbnü'l-Hacc, el-Kurtubi gibi bazı ilim adamları, Ölüyü kabre
koyduktan sonra, telkin yapmanın müstehab olmadığını söylemişlerdir. Zerruk ise er-
Risale üzerine yazmış olduğu, şerhte İbn Urfe'nin, ölüye telkin yapmayı caiz
görmediğini İzzüddin'in de bu görüşte, olduğunu ve ölüye telkinde bulunmayı bid'at
saydığını, ancak ölmek üzere olan kimseler için telkini caiz gördüğünü ifade etmiştir.
Menhel yazarının açıklamasına göre, bu görüş son derece güzel ve isabetlidir. Çünkü
seleften ölüye telkinde bulunan tek bir kişiyi dahi göstermek mümkün değildir.
Metinde geçen telkin kelimesi, ölmek üzere bulunan kimse hakkında hakikat, ölü
hakkında ise mecaz olarak kullanılır. îbn Hibban da bu görüştedir. Nitekim
Beyhâkî'nin Şuabü'l-İman isimli eserinde rivayet ettiği şu hadis-i şerifte bu görüşü
te'yid etmektedir: "Çocuklarınıza ilk sözünüz la ilahe illallah olsun, ölürken de onlara
la ilahe illallah sözünü telkin ediniz."
Hanbeli âlimlerinin pek çoğu da bu görüştedir.

Büyük müctehid ve hadis bilgini Ahmed b. Hanbel'e telkini sorduklarında şu cevabı
vermiştir: "Ebu'l-Muğire vefat edince, Şamlılar bunu yaptılar, bunlardan başka telkin
yapan birisini görmedim."

[151]

Bu mesele 3221 nolu hadisi şerifte tekrar ele alınacaktır, inşaallah.
16-17. Ölünün Gözlerini Yumdurmak