بَابٌ فِي سَتْرِ الْمَيِّتِ عِنْدَ غُسْلِهِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي سَتْرِ الْمَيِّتِ عِنْدَ غُسْلِهِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2781 حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ سَهْلٍ الرَّمْلِيُّ ، حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ ، قَالَ : أُخْبِرْتُ عَنْ حَبِيبِ بْنِ أَبِي ثَابِتٍ ، عَنْ عَاصِمِ بْنِ ضَمْرَةَ ، عَنْ عَلِيٍّ ، أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : لَا تُبْرِزْ فَخِذَكَ وَلَا تَنْظُرَنَّ إِلَى فَخِذِ حَيٍّ وَلَا مَيِّتٍ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Ka’ab bin Malik said “The Prophet (ﷺ) used to arrive from a journey in the daytime. Al Hasan said “During the forenoon.” When he arrived from a journey he went first to the mosque where he prayed two rak’ahs after which he sat in it and gave audience to the people.

(3140) Ali (k.v)'den (rivayet olunduğuna göre), Peygamber (s. a) "uyluğunu açma,

f2821

dirinin de ölünün de uyluğuna bakma" buyurmuştur.
Açıklama

Bilindiği gibi, insan vücudunda başkası (namahrem) tarafm-dan görülmemesi için

gizlenmesi gereken yerlere avret veya avret mahalli (yeri) denir.

Rasûl-ü Zişan Efendimiz, bu hadis-i şerifte Hz. Ali'ye uyluğun da avretten sayıldığını,

binaenaleyh, uyluklarını kendi mahremi dışında birisine göstermesinin haram

olduğunu ve dirinin avret mahalline bakmakla, ölünün avret mahalline bakmanın

haramhk cihetinden hiçbir farkı bulunmadığını, ifade buyurmuştur.

Bu hadis-i şerife bakarak, İmam Malik ile İmam Şafiî İmam Ebû Hanîfe ve İmam

Ahmed, uyluğun avret mahallinden olduğuna hükmetmişlerdir.

Hanefi ulemasından Bedrü'ddin Aynî'nin açıklamasına göre, Musannif Ebû Dâvûd

f2831

mevzumuzu teşkil eden bu hadisin münker olduğunu söylemiştir.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2782 حَدَّثَنَا النُّفَيْلِيُّ ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ ، حَدَّثَنِي يَحْيَى بْنُ عَبَّادٍ ، عَنْ أَبِيهِ عَبَّادِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ قَالَ : سَمِعْتُ عَائِشَةَ ، تَقُولُ : لَمَّا أَرَادُوا غَسْلَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالُوا : وَاللَّهِ مَا نَدْرِي أَنُجَرِّدُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ ثِيَابِهِ كَمَا نُجَرِّدُ مَوْتَانَا ، أَمْ نَغْسِلُهُ وَعَلَيْهِ ثِيَابُهُ ؟ فَلَمَّا اخْتَلَفُوا أَلْقَى اللَّهُ عَلَيْهِمُ النَّوْمَ حَتَّى مَا مِنْهُمْ رَجُلٌ إِلَّا وَذَقْنُهُ فِي صَدْرِهِ ، ثُمَّ كَلَّمَهُمْ مُكَلِّمٌ مِنْ نَاحِيَةِ الْبَيْتِ لَا يَدْرُونَ مَنْ هُوَ : أَنْ اغْسِلُوا النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَعَلَيْهِ ثِيَابُهُ ، فَقَامُوا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَغَسَلُوهُ وَعَلَيْهِ قَمِيصُهُ ، يَصُبُّونَ الْمَاءَ فَوْقَ الْقَمِيصِ وَيُدَلِّكُونَهُ بِالْقَمِيصِ دُونَ أَيْدِيهِمْ ، وَكَانَتْ عَائِشَةُ تَقُولُ : لَوْ اسْتَقْبَلْتُ مِنْ أَمْرِي مَا اسْتَدْبَرْتُ ، مَا غَسَلَهُ إِلَّا نِسَاؤُهُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

When the Messenger of Allah (ﷺ) arrived from his hajj, he entered Medina, and made (his camel) kneel down at the gate of his mosque; and he entered it and offered two rak'ahs of prayer; he then returned to his home. Nafi' said: Ibn Umar also used to do so.

(3141) Abbad b. Abdullah b. ez-Zübeyr'den demiştir ki:

Aişe'yi (şöyle) derken işittim: (ashab-ı kiram) Peygamber (s.a)'i (n cenazesini)
yıkamak istedikleri zaman "vallahi (diğer) ölülerimizi soyduğumuz gibi Rasûlullah
(s.a)'in de elbiselerini soysak mı, yoksa onu elbiseleri üzerinde iken mi yıkasak?" diye
konuşmaya başladılar. (Bu mevzuda) ihtilafa düştükleri sırada, Allah onlara bir uyku
verdi. (Bu uyku) netice(sin)de içlerinden çenesi göğsünde olmayan (uyumayan) bir
kimse kalmadı. Sonra kim olduğunu bilmedikleri bir kimse (içinde) bulundukları ev(in
bir köşesin)den onlara (hitaben) "Peygamber (s.a)'i elbiseleri üzerinde iken, yıkayınız"



diye seslendi. Bunun üzerine kalkıp Rasûlullah (s.a)'i elbisesi üzerinde olduğu halde
gömleğin(in) üzerinden su dökmek suretiyle ve vücudunu (Hz. Peygamberin üze-
rindeki ve) ellerinin altındaki gömlekle ovarak yıkadılar, (sonraları Hz. Aişe "Şimdiki
bildiğimi daha önce bilgeydim (emir verirdim de) onu hanımlarından başkası
f2841

yıkamazdı" derdi.
Açıklama

İbn Mace, bu hadis-i şerifi şu manaya gelen lafızlarla rivayet etmiştir: "Ashab-ı Kiram
vefat eden peygamber (s.a)'i yıkamaya başlayacakları sırada (evin) dahil(in)den birisi
onlara (hitaben) Rasûlullah (s.a)'in gömleğini soymayınız diye seslendi.
Aslında hadis-i şerifte anlatıldığı şekilde gaibden gelen bir sesle amel etmek caiz
değildir. Rasûl-ü Ek rem in cenazesini yıkamak üzere gelen ashabın kendilerine arız
olan uyku esnasında duydukları bu ses, onlara sadece Rasûl-ü Ekremin elbiseleri
çıkarılmadan yıkanacağına dair bilgilerini hatırlatma görevi yapmıştır. Bu sesi duyan
ashab-ı kiram derhal eski bilgilerini hatırlamışlar ve Hz. Peygamberi elbiselerini
soymadan yıkamışlardır. Binaenaleyh, ashab bu meselede gaibden duydukları bir sesle
değil, Rasûl-ü Ekremden öğrendikleri eski bilgileriyle amel etmişlerdir. Bu bilgilerine
dayanarak elbisesini üzerinden çıkarmadan gömleğinin üzerine su döküp altına
geçirerek ve vücudunu, üzerindeki gömlekle ovarak yıkamışlardır. Çünkü cenazenin
avret mahalline çıplak elle dokunmak haramdır.

Her ne kadar Beyhâkî'nin rivayetinde Hz. Peygamberin cesedini Hz. Ali'nin eline
aldığı bir paçavra ile gömleğin altını ovarak yıkadığı ifade ediliyorsa da, bu iki rivayet
arasında bir çelişki yoktu. Çünkü Hz. Ali eline aldığı bezle sadece Rasûl-ü Ekremin
avret mahallini yıkamıştır. Vücudu şerifinin kalan kısmını ise, gömleğinin üzerinden
yıkamıştır. Nitekim şu hadis-i şerif bu gerçeği açık bir şekilde ifade etmektedir: "Ali
(r.a) Peygamber (s.a)'i yıkadığı zaman (diğer) ölü(ler) de aradığı (idrar ve gaitayı)
onda aradı da bulamadı ve -babam sana feda olsun sen çok temizsin, diri iken temizdin

[2851

ölü iken de temizsin- dedi." Beyhâkî'nin rivayetinden anlaşıldığına göre, Hz. Ali
Peygamber Efendimizi, "sidr" denilen Trabzon hurmasına benzer bir ağacın
yapraklanyla karıştırılmış ve "ğurs" denilen kuyudan getirilmiş bir suyla üç defa
yıkamıştır. Bu kuyu Sa'd b. Hayseme'ye aitti ve Hz. Peygamber sağlığında bu
kuyunun suyundan içerdi. Cenazenin alt kısmını Hz. Ali üst tarafını Fazl b. Abbas
yıkadı. Suyu da Hz. Abbas döktü. Ahmed b. Han-bel'in rivayetinden anlaşıldığına
göre, Hz. Peygamberi yıkayanlar arasında yukarıda ismi geçenlerden başka, Üsame b.
Zeyd, Kasım ve Efendimizin azatlı kölesi Salih de vardı. Hz. Abbas, Fazl ve Kasım,
cenazeyi sağa sola çevirerek Hz. Ali'ye yardım ediyorlardı. Üsame b. Zeyd ile Salih de
su döküyorlardı. Hz. Ali de Rasûl-ü Ekremin cesedinde diğer ölülerde rastlanan nahoş
durumlardan hiçbirini görmediği için "Annem babam sana feda olsun sen ölüyken de
diriyken de ne kadar temizsin.** diyordu. Bezzar ile Beyhâkî'nin rivayetlerine göre,
Rasûl-ü Zişan Efendimiz Hz. Ali'ye "Beni senden başkası yıkamasın. Çünkü benim
avretimi gören kimsenin gözleri kör olur" buyurmuştur. Menhel yazarının
açıklamasına göre, Hz. Peygamber Hz. Ali'nin avret mahalline bakmamak
hususundaki titizliğini bildiği için, Hz. Ali'ye tahsis ettiği düşünülebilir.
Metinde geçen "Şimdiki bildiğimi daha önce bilmiş olsaydım (emir verirdim de Hz.



Peygamber'in) cenazesini hanımlarından başkası yıkamazdı." cümlesi Hz. Peygamber
vefat ettiği sırada Hz. Aişe'nin, ölen bir kimsenin, karısının iddet süresi içerisinde
nikâh bağlarının devam ettiğini bilmediğini, fakat bunun sonradan bir başkasından
veyahut da şu hadis üzerindeki yaptığı kıyastan öğrendiğini anlıyoruz. "Rasûlullah
(s. a) Baki'den döndü, beni basımdaki ağrıdan hasta olarak buldu. Ben o esnada: Vay
başım! diyordum. O, Ey Aişe! Bilakis ben vay başım demeliyim, buyurdu. Sonra:
Ya Aişe, eğer sen benden önce ölmüş olsan da başında durup seni yıkasam, seni
kefenlesem ve senin cenaze namazını kıldırıp seni defnetsem, sana hiçbir şey zarar
f2861

vermez, buyurdu."

Ancak Ulema bu konuda ihtilaf etmişlerdir. Şöyle ki:

1. imam Malik ile Şafiî ve arkadaşları eşlerin birbirinin cenazesini yıkamalarını caiz
görmüşlerdir. Ahmed'in meşhur kavli de budur. Erkeğin hanımının cenazesini
yıkamasının delili, bundan sonra gelen hadistir. Kadmin eşinin cenazesini yıkamasının
delili de mevzumuzu teşkil eden bu hadistir.

Beyhâkî ve Darekutnî'nin Esma bnt Umeys (r.anh)'den rivayet ettiklerine göre,
Peygamber (s.a)*in kızı Fatıma (r. anh) vasiyet ederek kocası Ali (r.a)
tarafmdanyıkanılmasmıistemiş ve Ali (r.a) ile Esma (r.anh) onu yıkamışlardır.
Keza Aişe (r.anh)'dan rivayet edildiğine göre, Ebû Bekir (r.a) vefat edeceği zaman,
hanımı Esma bint Umeys (r.anh) tarafından yıkatılmasmı vasiyet etmiş, Esma (r.anh)
zayıf olduğu için Abdurrahman (r.a) ona yardım etmiştir.

2. Ahmed'den bir rivayete göre eşlerin, birbirlerinin cenazelerini yıkamaları yasaktır.
Kendisinden yapılan diğer bir rivayete göre, kadının eşinin cenazesini yıkaması
caizdir. Fakat erkeğin hanımının cenazesini yıkaması caiz değildir. Ebû Hanife ve
Sevrî'nin kavli de budur. Onların gösterdikleri gerekçe şudur. Kadının ölümü,
kızkardeşi ile evlenmeyi mubah kılan bir ayrılıktır. Keza, ölümü ile kocası ondan
başka dört kadınla evlenebilir. Baldız ile veya dört kadınla evlenmesi için erkeğin,
eşinin ölümünden sonra, bir süre beklemesi mecburiyeti yoktur. Bütün bu durumlar,

r2871

erkeğin ölen hanımıy-la irtibatının kesildiğini gösterir. Artık erkeğin ölen eşine
bakması ve elini dokundurması haramdır. Fakat kocası ölen kadının iddeti bitmedikçe

T2881

kocası ile olan evlilik bağı tamamen kopmuş sayılmaz. Bunun için yıkayabilir.
Bu âlimler, bundan sonra gelen "Eğer sen benden önce ölmüş olsan da senin başında
durup seni yıkasam, seni kefenlesem ve senin cenaze namazını kıldırıp seni defnet
sem, sana hiç bir şey zarar vermez." buyurdu, mealindeki hadisi, Peygamber (s.a)'e
mahsus olarak yorumlamışlar, yine bu alimlere göre, Peygamber bu sözüyle Aişe
(r.anh)'yı bizzat yıkamayı değil de yıkama tedbirini yüklenmeyi kastetmiş de olabilir.
Ali (r.a)'in Fatıma (r.anh)'yı yıkamasına gelince, Ibn Mesud (r.a) buna karşı çıkmıştır.
f2891

28-29. Ölü Nasıl Yıkanır