بَابٌ فِي التَّشْدِيدِ فِي الدَّيْنِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي التَّشْدِيدِ فِي الدَّيْنِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2952 حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ مَنْصُورٍ ، حَدَّثَنَا أَبُو الْأَحْوَصِ ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ مَسْرُوقٍ ، عَنِ الشَّعْبِيِّ ، عَنْ سَمْعَانَ ، عَنْ سَمُرَةَ ، قَالَ : خَطَبَنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فَقَالَ : هَاهُنَا أَحَدٌ ، مِنْ بَنِي فُلَانٍ ؟ فَلَمْ يُجِبْهُ أَحَدٌ ، ثُمَّ قَالَ : هَاهُنَا أَحَدٌ مِنْ بَنِي فُلَانٍ ؟ فَلَمْ يُجِبْهُ أَحَدٌ ، ثُمَّ قَالَ : هَاهُنَا أَحَدٌ مِنْ بَنِي فُلَانٍ ؟ فَقَامَ رَجُلٌ ، فَقَالَ : أَنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ ، فَقَالَ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مَا مَنَعَكَ أَنْ تُجِيبَنِي فِي الْمَرَّتَيْنِ الْأُولَيَيْنِ ؟ أَمَا إِنِّي لَمْ أُنَوِّهْ بِكُمْ إِلَّا خَيْرًا ، إِنَّ صَاحِبَكُمْ مَأْسُورٌ بِدَيْنِهِ ، فَلَقَدْ رَأَيْتُهُ أَدَّى عَنْهُ حَتَّى مَا بَقِيَ أَحَدٌ يَطْلُبُهُ بِشَيْءٍ ، قَالَ أَبُو دَاوُدَ : سَمْعَانُ بْنُ مُشَنِّجٍ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Prophet (ﷺ) was brought a pouch containing bead and divided it among free women and slave women. Aisha said: My father used to divide things between free men and slave.

(3341) Semüre (b.Cündüb)r.a'den şöyle rivayet edilmiştir. Derki:
Rasûlullah (s. a) bize hitab edip:

"Filan oğullarından burada kimse var mı?" diye sordu.Kimse cevap vermedi. Sonra
tekrar;

"Filan oğulllarmdan burada kimse var mı?" dedi. Yine kimse cevap vermedi.
Rasûlullah (s. a) üçüncü defa tekrar;

"Filan oğullarından burada kimse var mı?" buyurdu. Bu sefer bir adam kalkıp:
Ben varım ya Rasûlallah! dedi. Hz. Peygamber:

"Önceki iki seferde niçin cevap vermedin? Şüphesiz ben sizin için sadece hayır
anarım. Arkadaşınız, borcuna mukabil hapsedildi (cennete sokulmadı)" buyurdu.
(Semüre der ki:)

O adamı, arkadaşının bütün borçlarını öderken gördüm. Öyle ki, artık ondan bir şey
isteyen hiç kimse kalmadı.

Ebû Dâvûd şöyle dedi: (Hadisi Semüre'den nakleden Sem'ân), "Müşennec'in oğlu
[701

Sem'an'dır.



Açıklama



Nesâî'nin rivayetinden anlaşıldığına göre, metinde konu edilen konuşma bir cenazede
geçmiştir. Hz. Peygamber (s. a) ve sa-hâbîler, bir cenazeyi defnetmek için gitmişlerdi.
Rasûlullah (s. a) cemaate bir konuşma yapıp, falan sülâleden kimsenin olup olmadığını
sordu. Kimsenin cevap vermemesi üzerine sorusunu üç defa tekrarladı. Nihayet bir
adam kalkıp kendisinin o sülâleden olduğunu söyledi. RasûlullahJia, ölen zâtın
borçlan yüzünden hapsedildiğini, cennete bırakılmadığını söyleyip onun borçlarının
ödenmesini istedi. Adam da, cemaata sorarak, ölünün kime borcu varsa hiç
bırakmadan hepsini ödedi.

Hadis-i şerif; insanlara olan borcun ne derece önemli olduğunu, ödenmeyen kul

haklarının kişinin cennete girmesine mani olacağını göstermektedir. Bu babda gelecek

olan hadisler, konunun önemine daha çok açıklık getireceklerdir.

Allah (c.c), şirkten başka bütün günahları tevbe ile affettiği halde; kul borcunun affını,

alacaklının affetmesine bağlamıştır. İleride gelecek olan 3345 numaralı hadiste

belirtildiği üzere, zenginin borcunu vermeyip savsaklaması zulümdür.

Borcunu ödemeyi istediği halde, imkânsızlığından dolayı ödeyemeyene,

mühlet'vermek alacaklılar için farzdır. Bakara sûresinin 280. âyetinde şöyle

Duyurulmaktadır: "Borçlu darda ise eli genişleyinceye kadar, ona mühlet verin. Bilmiş

olasınız ki, borcu bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır."

Alimler bu âyetle istidlal ederek, darda olan borçlu için mühlet vermenin farz, borcu
tamamen bağışlamasının da müstehap olduğuna hükmetmişlerdir.
Dürrü'l-Muhtâr'da; haddizatında farzın nafileden daha üstün olduğu, ancak üç şeyin
bundan müstesna tutulduğu kaydedilir ve; darda kalanın bor-eunu bağışlamak mendûb
olduğu halde, bunun da vacib olan mühlet vermekten daha üstün olduğu ifade edilir.
Ebû Ca'fer et-Tahavî'nin rivayet ettiği bir hadiste de Hz. Peygamber (s.a); "Darda
kalan borçluya mühlet verene, her gün için sadaka sevabı vardır." buyurmaktadır.
Hadis-i şerif, borçlu olan müslümanlarm borcunu ödeyivermenin önemine de işaret
etmektedir. Müslim'in, Ebû Mes'ud'dan rivayet ettiği şu hadis, bu durumda olanların
nail olacağı ecre en güzel bir şekilde delâlet etmektedir:
Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

"Sizden önceki milletlerden bir adamın hesabı görüldü. Onun hiçbir hayrı yoktu.
Ancak o zengindi, insanların arasına karışır, kölelerine; darda kalanlara göz
yummalarını emrederdi. Allah (c.c): Ondan vazgeçin, biz buna ondan daha lâyığız,



buyurdu."

Yine Müslim'in Ebû Katâde'den rivayet ettiği bir hadiste Hz. Peygamber (s.a) şöyle
buyurmuştur:

"Her kimi, Allah'ın kendisini kıyamet gününün kederlerinden kurtarması sevindirirse,

122]

darda olana mühlet versin ya da tamamen terketsin."

Yukarıda işaret edildiği gibi bu hadisi Nesâî rivayet etmiştir. Ayrıca Buharî'nin Tarilı-i
Kebîr'inde de vardır.

Buharı; "Sem'an'ırt Semüre'den, Şa'bî'nin de Sem'an'dan hadis duyduğu
bilinmemektedir." der. Tehzîbu't-Tehzîb'de ise, "Sem'an'dan Amir b. eş-Şa'bî rivayette
bulunmuştur, başkası değil." denilir. İbn Hibbân ve Ebû Nasr da Sem'an'm güvenilir

EL

bir ravi oluduğvnu söylerler.



Bazı Hükümler



1. İnsanlar, başkalarına olan borçlarını ödemede titizlik göstermelidirler.

2. Başkasına borçlu olarak ölen kişinin borcu onun cennete girmesine engel olur.

£241

3. Ölen birisinin borcunun bir başkası tarafından ödenmesi caizdir.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2953 حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ دَاوُدَ الْمَهْرِيُّ ، أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ ، حَدَّثَنِي سَعِيدُ بْنُ أَبِي أَيُّوبَ ، أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا عَبْدِ اللَّهِ الْقُرَشِيَّ ، يَقُولُ : سَمِعْتُ أَبَا بُرْدَةَ بْنَ أَبِي مُوسَى الْأَشْعَرِيَّ ، يَقُولُ : عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، أَنَّهُ قَالَ : إِنَّ أَعْظَمَ الذُّنُوبِ عِنْدَ اللَّهِ أَنْ يَلْقَاهُ بِهَا عَبْدٌ بَعْدَ الْكَبَائِرِ الَّتِي نَهَى اللَّهُ عَنْهَا ، أَنْ يَمُوتَ رَجُلٌ وَعَلَيْهِ دَيْنٌ ، لَا يَدَعُ لَهُ قَضَاءً

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

When the spoils (fai') came to the Messenger of Allah (ﷺ), he divided it that day ; he gave two portions to a married man and one to a bachelor. The narrator Ibn al-Musaffa added: We were summoned, and I would be summoned before 'Ammar. So I was summoned and he gave me two portions, for I had a family ; then 'Ammar b. Yasir was summoned after me and given one.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2954 حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُتَوَكِّلِ الْعَسْقَلَانِيُّ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ ، أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ ، عَنِ الزُّهْرِيِّ ، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ ، عَنْ جَابِرٍ ، قَالَ : كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا يُصَلِّي عَلَى رَجُلٍ مَاتَ وَعَلَيْهِ دَيْنٌ ، فَأُتِيَ بِمَيِّتٍ ، فَقَالَ : أَعَلَيْهِ دَيْنٌ ؟ قَالُوا : نَعَمْ ، دِينَارَانِ ، قَالَ : صَلُّوا عَلَى صَاحِبِكُمْ فَقَالَ أَبُو قَتَادَةَ الْأَنْصَارِيُّ : هُمَا عَلَيَّ يَا رَسُولَ اللَّهِ ، قَالَ : فَصَلَّى عَلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فَلَمَّا فَتَحَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، قَالَ : أَنَا أَوْلَى بِكُلِّ مُؤْمِنٍ مِنْ نَفْسِهِ ، فَمَنْ تَرَكَ دَيْنًا فَعَلَيَّ قَضَاؤُهُ وَمَنْ تَرَكَ مَالًا فَلِوَرَثَتِهِ ، حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ ، وَقُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ ، عَنْ شَرِيكٍ ، عَنْ سِمَاكٍ ، عَنْ عِكْرِمَةَ ، رَفَعَهُ ، قَالَ عُثْمَانُ : وحَدَّثَنَا وَكِيعٌ ، عَنْ شَرِيكٍ ، عَنْ سِمَاكٍ ، عَنْ عِكْرِمَةَ ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِثْلَهُ ، قَالَ : اشْتَرَى مِنْ عِيرٍ تَبِيعًا وَلَيْسَ عِنْدَهُ ثَمَنُهُ فَأُرْبِحَ فِيهِ فَبَاعَهُ فَتَصَدَّقَ بِالرِّبْحِ عَلَى أَرَامِلِ بَنِي عَبْدِ الْمُطَّلِبِ ، وَقَالَ : لَا أَشْتَرِي بَعْدَهَا شَيْئًا إِلَّا وَعِنْدِي ثَمَنُهُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Prophet (ﷺ) said: I am nearer to the believers than themselves, so if anyone leaves property, it goes to his heirs, and if anyone leaves debt and dependants, let the matter come to me and I shall be responsible.

(3343) Câbir (r.a)'den rivayet edilmiştir; der ki: Rasûlullah (s. a), borçlu olarak ölenin
cenazesini kılmazdı. (Bir gün) bir cenaze getirildi. Rasûlullah (s.a): "Onun borcu var
mı?" diye sordu.



Evet, iki dinar borcu var, dediler.

"Arkadaşınızın namazını kılınız" buyurdu. Bunun üzerine, Ensar'dan olan Ebû Katâde;
O iki dinarı ben yükleniyorum, Ya Rasûlallah, dedi. Hz.Peygamber de adamın
namazını kıldı.

Allah (c.c), Rasûlü'ne fetihler müyesser buyurunca Efendimiz: "Ben her mü'mine
kendi nefsinden daha evlâyım. Her kim borç bırakırsa (borçlu ölürse) onu ödemek

[721

bana aittir. Kim de mal bırakırsa vârislerine aittir" buyurdu.
Açıklama

Buharî'nin Seleme b. el-Ekva'dan rivayet ettiği hadise göre, Hz. Peygamber'e üç
cenaze getirilmiş, Efendimiz her birisi için borcunun olup olmadığını sormuş,
birincisinde "hayır" cevabını alıp cenazesini kılmış, ikincisinin borcu olduğunu fakat
üç dinar da para bıraktığını öğrenmiş ve onun da cenaze namazını kılmış, üçüncünün
ise borcu olduğunu fakat geride bir şey bırakmadığını söylemişler, o da cemaate; "Siz
namazını küm" diye emretmiş, Ebû Katâde'nin o zâtın borcunu yüklenmesi üzerine
Efendimiz de namazım kılmıştır.

Ehû Davud'un rivayetine benzer bir-Jıadis, Müslim'de, beş ayrı rivayet halinde Ebû
Hureyre'den nakledilmiştir.

Gösterilen rivayetlerin tümünde; Hz. Peygamber'in, getirilen bir cenazenin namazına
durmadan önce onun borcunun olup olmadığını sorduğu, yoksa veya borcu olduğu
halde geriye mal birakmışsa cenazesini kıldığı, borcu olup malı bulunmazsa
kendisinin kılmayıp sahâbîlerine kılmalarım emrettiği anlaşılmaktadır.
Bazı âlimler, Hz. Peygamber'in bu davranışını iki türlü yorumlamışlardır:

a) İnsanları borçtan sakındırmak, ödemedeki kusur ve savsaklamaya ceza olarak
borçluların namazını kılmazdı.

b) Borçlunun üzerindeki kul hakkından dolayı duasının makbul olmaması endişesiyle
kılmazdı.

Bazı âlimler ise, Hz. Peygamber'in borçluların namazını kılmamasmm; "Kim borçlu
olarak ölürse, o borç bana aittir." sözü ile neshedildiğini söylerler. Nitekim Sahih-i
Müslim Şerhi'nde,.İbn Abbas'dan rivayet edildiği söylenen bir hadiste şöyle
denilmektedir:

"Hz. Peygamber (s. a), borçlu olarak ölen kimsenin namazını kılmıyordu. Derken bir

zat vefat etti. Rasûlullah (s. a):

"Bunun borcu var mı?" diye sordu. Evet, dediler.

"Öyleyse cenazenizin namazını küm" buyurdu.

Bunun üzerine Cebrail (a. s) inerek şunları söyledi:

Allah (Azze ve Celle) buyuruyor ki: "Benim indimde zalim ancak zulüm, israf ve
isyan hususunda borçlanandır; çoluk çocuk sahibi namuslu kimseye gelince onun
namına ben ödeyeceğine kefilim."

Bunu işitince Peygamber (s. a) hemen o zâtın cenaze namazını kıldı ve bundan sonra:
"Her kim yoksulluk veya borç bırakırsa bana yahut benim üzerime kalır; kim miras

İM

bırakırsa ailesi efradına kalır." buyurdu. Bir daha böylesinin namazlarını kıldı."
Üzerinde durduğumuz hadiste; Ebû Katâde'nin, ölenin borçlarına kefil olması üzerine
Rasûlullah'm cenaze namazını kıldığı görülmektedir. Bu durum, ölünün borcuna kefil



olmanın caiz olduğunu gösterir.

Aliyyü'l-Kârî, Mirkât'da, Şerhu's-Sünne'den şunları nakleder:

"Hadis; ister geride mal bıraksın, ister bırakmasın, ölünün borcuna kefil olmanın caiz
olduğuna delildir. Bu, ulemanın çoğunluğunun görüşüdür. İmam Şafiî de aynı
görüştedir. Ebû Hanîfe ise, geriye mal bırakmadığında kefaletin caiz olmadığını
söyler. Bir kimse hür bir müslümanm borcuna kefil olsa ve borçlu ölse, ittifakla
kefalet devam eder. Borçlu fakirin ölümü, kefaletin devamına mani olmadığına göre
ölüye kefil olmak da caizdir."

Tıybî ise; "Hadise sarılmak, bu kıyastan daha evlâdır." der.

Kâri devamla şöyle demektedir: Bazı âlimlerimiz; Ebû Yusuf, Muhammed, Mâlik,
Şafiî ve Ahmed, hadise sarılmışlar ve ölen borçluya -mal bırak-masa bile- kefil
olmanın caiz olduğuna hükmetmişlerdir. "Çünkü eğer sahih olmasaydı, Hz.
Peygamber o zâtın cenaze namazını kılmazdı." derler.

İmam Ebû Hanîfe rahimehullah; "Müflis olarak ölene kefalet sahih değildir. Çünkü
müflis olarak ölen birinin borcuna kefil olmak, düşmüş bir borca kefil olmak demektir.
Düşmüş bir borca kefil olmak da bâtıldır. Hadisteki hâdisenin önceden olan bir
kefaleti ikrar olması muhtemeldir. Çünkü kefalette ikrar ve inşa lafzı aynıdır. Ayrıca
bir fiilin hikâyesi umum ifade etmez. Sonra, Ebû Katâde'nin sözünün kefalet değil bir
va'd olması da mümkündür. Hz. Peygamber'in namaz kılmak istememesi, ona borcunu
ödeme yolunu göstermek içindir. Bu zahir olunca da namazını kılmıştır." der.
Mirkât'tan yaptığımız bu nakiller, ölüye kefalet konusunu yeteri kadar açıklığa
kavuşturdu sanıyoruz.

Hadisin devamında; Cenab-ı Allah Hz. Peygamber (s.a)'e fetihler müyesser kılıp,
hazineye ganimetler dolunca Efendimiz'in borçlu olarak ölenlerin borcuna kefil
olduğu ve, "Ben bütün mü'minlere kendi nefislerinden daha evlâyım" buyurduğu
görülmektedir.

[79]

Busöz: "O peygamber mü'minlere öz nefislerinden evlâdır..." âyet-i kerimesinden
iktibastır.

Hz. Peygamber'in, mü'minlere kendi nefislerinden evlâ oluş yönünü» merhum H. B.
Çantay değişik tefsirlerden nakille şöyle izah eder:

"Din ve dünya işlerinin hepsinde evlâdır. Zira Peygamber, mü'minlere salah ve
selâmetlerini mucib şeylerden başkasını emretmez ve razı olmaz. Fakat nefs böyle
değildir. Binaenaleyh mü'minler, peygamberini nefislerinden daha çok sevmeli, onun
emrini herşeyden üstün ve nafiz tanımalıdır (Beyzavî). İbn Mes'ud radıyallahü anh'm
kıraetinde, "Ve o (Peygamber) onların (mü'minlerin) babasıdır." ziyadesi vardır, (bu
şazdır). İmam (Mü-câhid) der ki: Her Peygamber ümmetinin manevî babasıdır.
Bundan dolayıdır ki, mü'minler de birbirleriyle din kardeşi olmuşlardır (Medârik).
İmam Ahmed'le Buharı, Müslim, Nesâî, İbn Mâce'nin Enes radıyallahü anh'den tahric
ettikleri bir hadis-i şerif meali: "Sizden herhangi biriniz beni evladından, babasından

[M

ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe hakiki mirinin olamaz."
Bazı Hükümler

1. Borçlu, borcunu sağlığında ödemeye gayret etmelidir.

2. Hz. Peygamber'in, borçluların borcuna kefil olması, bazı âlimlerce, borçlu olarak



ölenlerin mallarının hazinece ödenmesinin gerekli olduğuna delil sayılmıştır.

3. Ölen kimsenin borcuna kefil olmak caizdir.



4. Kişi, günahkâr olduğunu bildiği kimsenin cenaze namazına iştirak etmeyebilir.