هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
2702 حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ دَاوُدَ الْمَهْرِيُّ ، أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ ، حَدَّثَنِي أَبُو صَخْرٍ الْمَدِينِيُّ ، أَنَّ صَفْوَانَ بْنَ سُلَيْمٍ ، أَخْبَرَهُ عَنْ عِدَّةٍ ، مِنْ أَبْنَاءِ أَصْحَابِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، عَنْ آبَائِهِمْ دِنْيَةً عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : أَلَا مَنْ ظَلَمَ مُعَاهِدًا ، أَوِ انْتَقَصَهُ ، أَوْ كَلَّفَهُ فَوْقَ طَاقَتِهِ ، أَوْ أَخَذَ مِنْهُ شَيْئًا بِغَيْرِ طِيبِ نَفْسٍ ، فَأَنَا حَجِيجُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
2702 حدثنا سليمان بن داود المهري ، أخبرنا ابن وهب ، حدثني أبو صخر المديني ، أن صفوان بن سليم ، أخبره عن عدة ، من أبناء أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم ، عن آبائهم دنية عن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : ألا من ظلم معاهدا ، أو انتقصه ، أو كلفه فوق طاقته ، أو أخذ منه شيئا بغير طيب نفس ، فأنا حجيجه يوم القيامة
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

Narrated A number of Companions of the Prophet:

Safwan reported from a number of Companions of the Messenger of Allah (ﷺ) on the authority of their fathers who were relatives of each other. The Messenger of Allah (ﷺ) said: Beware, if anyone wrongs a contracting man, or diminishes his right, or forces him to work beyond his capacity, or takes from him anything without his consent, I shall plead for him on the Day of Judgment.

(3052) Rasûlüllah (s.a)m sahabilerinden bir cemaat akraba olan babalarından
Rasûlüllah (s.a)in (şöyle) buyurduğunu (rivayet ettiler)

"Dikkatli olun. Kim bir zımmîye zulm ederse yahut onu(n hakkını) kısarsa, veya ona
gücünün yetmiyeceği bir vergi yüklerse, yada gönülsüz olarak ondan birşey alırsa,
kıyamet gününde onun hasmı be-
f3931

nim."
Açıklama

Bilindiği gibi muslumanlıkta ahde vefa etmek, yanı verilen bir söze sadık kalmak, son
derece önemli bir husustur. Hatta verilen bu söz kâfire bile olsa, yine o söze bağlı
kalınıp icabını yerine getirmek İslamm emridir.

Rasûlü Zişan Efendimiz bu babda yer alan hadis-i şeriflerde, karşılıklı anlaşma ile
islam ülkesinde vatandaş olarak yaşama hakkını elde etmiş olan gayri müslim
tebaanın, anlaşma şartlarına uygun kaldıkları sürece, zımmîlik haklarına riayet
edilmesi, mal, can ve namuslarına dokunulmaması, emredilmekte fakat, bu
anlaşmanın kendilerine yüklediği cizye vergisini vermedikleri takdirde bu haklan
kaybedecekleri, ifade edilmekte, vatandaşlık görevini yerine getiren bir zımmîye
zulmeden kimselerin kıyamet gününde hasımlarının bizzat Hz. Peygamber olacağı
vurgulanmaktadır.

Bu babda yer alan 3051 numaralı hadis-i şerifte ise bu" hususun yanında bir de
sünnetin önemine ve kapsamının genişliğine dikkat çekilmektedir.
Bu bakımdan biz burada İslam ülkesinde yaşayan bu gayri müslim vatandaşlarla,
sünnetin önemi ve kapsamı üzerinde kısaca duracağız.

Bilindiği gibi, kendilerine sağlanan bir zımmîlik antlaşması gereğince İslam devleti

13941

içinde daimi olarak oturan ehl-i kitap ve hiristiyanJara zımmî, denir.

İslam devleti, ödedikleri cizye ismi verilen bir vergi karşılığında onları himaye eder ve

korur.

Yüce Allah Kuran-ı Keriminde şöyle buyuruyor. "Kendilerine kitap verilenlerden ne
Allah'a, ne ah i re t gününe inanmayan Allah'ın Peygamberinin haram ettiği şeyleri
haram tanımayan, hak dinini din olarak tanımayan kimselerle, zelil ve hakir olarak

[395]

kendi el(ler)iyle cizye verecekleri zamana kadar, muharebe edin..."
Zımmîlere ait İslâm hukuku kaidelerini incelememiz, bize, islamiyetin çok ülkelerde
müslümanlar ile zımmiler arasında eşitliği tesis ettiğini, onlara birçok haklar verdiğini,
hayatlarını, mallarım ırz ve namuslarını teminat altına aldığını, onlara müslümanlar in
katıldığı mesuliyet ve vazifelerin birçoğunda haklar verdiğini, söz, inanç ve dini
ibadetlerini ifa hürriyetleri sağladığını ve onlara işkence ve kötülük yapılmasını



yasakladığını ve iyi muamele yapılmasını tavsiye ettiğini gösteriyor.
İslamiyetin müslümanlar ile onlar arasında bazı haklarda ayırım yapması, onların
şahsiyeti ile ilgili olmayan bir konu olup, İslamiyetin gözet mekle vazifeli olduğu
genel menfaatleri sağlama konusuyla ilgilidir. Bilindiği gibi, İslâmda idare dini bir
idaredir, herhangi bir kamu hizmetine giren bir kims«: in İslam hukukunu tatbik
etmesi şarttır. Zımmîler müslüman olmadıklarına göre, onlara büyük kamu hizmetleri
görevleri verilemez. Ayrıca gayr-ı müslimin müslümanlar üzerinde kamu yetkisine
haiz olması kabul edilemez bir iştir. Çünkü, bu gibi bir tasarruf müslümanlarm

13961

şuurunu yaralama neticesi verir...

Bu zimmîleştirme mukavelesi, aşağıdaki hallerde nihayete erer:

1- İsyan

2- Cizye vergisini ödeme mecburiyetini red

3- Hükümete itaati red,

4- Hür bir müslüman kadınla zina,

5- Bir düşman devlet ferdine sığınma hakkı vermek ve bu devlet lehinde casusluk
yapmak.

6- Allah'ın, Resulünün ve kitabının kudsiyetine tecavüz etmek,

7- Bir müslümanm dinden dönmesine sebeb olmak,

8- Haydutluğa kalkışmak,

9- Islâmm aziz tuttuğu prensiplere açıktan açığa muhalif hareketlerde bulunmak.

D971

10- Faizli muamelelere düşkün olmak ve buna benzer şeyler Sünnetin Önemi:
Rasûlü Ekrem Efendimizin Sünneti birçok yönlerden büyük bir Önem taşımaktadır.
Dindeki yer ve önemine şu âyet ve hadisler ışık tutmaktadır.

1. "Rasûl size ne verirse onu alınız size ne nehyederse o şeylerden de

r3981

vazgeçiniz."

f3991

2. "Kim Rasûle itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur."

3. Deki Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah'da sizi sevsin ve sizin için

[400]

günahlarınızı bağışlasın.

Mikdam b. Madikerb derki, Rasülüllah (s. a) şöyle buyurdu: "Bana Kur'an ve onunla
beraber onun gibisi (sünnet) verildi. Yakında, karnı tok, koltuğuna yaslanmış birisi:
Size bu Kur'an yeter; onda neyi helal bulursanız helâl kabul ediniz, onda neyi haram
bulursanız haram biliniz, diyecek. Şunu iyi biliniz ki, Allah Rasûlünün haram kıldığı
da Allah'ın haram kıldığı gibidir! Dikkat ediniz: Size ehlî eşek eti, köpek dişli yırtıcı
hayvanlar, aranızda anlaşma bulunan millet ferdinin kayıp eşyası,., helâl değildir.

mı '

Ancak bu sonuncudan sahibinin vazgeçmesi müstesna..."
Sünnetin Kur'an'ın yanındaki durumu üç şekilde bulunur:

a- Her bakımdan ona uyar ve onun aynı olur; bu takdirde bu konuda iki delilin,

takviye için birleşmesi söz konusudur,

b- Kur'ân'da kastedilen şeyi açıklamak için gelmiş bulunur.

c- Kur'ân-ı Kerim'in temas etmediği bir bilgi ve hükmü getirir. Bu üçüncüsü doğrudan
doğruya Rasül-i Ekrem'den (s. a) gelme bir hükümdür. Bunda da ona itaat gereklidir.



Eğer Rasûlüllah'm (s. a) yalnız Kur'ân'a uyan (ve onda bulunan) sözleri dinlense, başka
sözlerine (sünnetlerine) itât edilmeseydi, O'îıa has bir itaat bulunmamış olurdu.
Halbuki Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Kim Rasûle itaat ederse Allah'a itaat etmiş
r4021

olur..." Kim mütevatir veya meşhur olmakça -Kur'an'da bulunmayan bir hükmü
getiren- sünnet dinlenmez" dese çelişkiye düşmüş olur. Çünkü cumhur şu konularda
tek başına âhid haberi kullanmış ve onunla hükmetmişlerdir:

1. Kadını halası veya teyzesi üstünde nikahlamanın haram olması,

2. Soy akrabalığından haram olanlar derecesinde süt akrabalığından da nikahın haram
olması,

3. Alış verişte şart koşma muhayyerliği,

4. Şüf a kaideleri ve müessesesi,

5. Seferde olmadan rehin,

6. Büyük annenin mirası (varis olması)

7. Hayız görenin oruç tutmaması ve namaz kılmaması,

8. Ramazanda oruçlu iken münasebette bulunana keffâret gerekmesi,

9. Vitr namazının vâcib olması,

10. En aşağı mehrin on dirhem olması,

11. Oğuldan olan kız torunun- ölenin kızıyla- altıdabir hisse olması,

12. Oğul katili babanın kısas edilememesi,

13. Mecûsîlerden de cizye vergisinin alınması... Bu örnekleri daha da çoğaltmak
mümkündür.

Sünnet ehlinin bu konuda daha bir çok delilleri vardır. Hatta sünettin hüccet olduğunu

14031

isbat için başlı başına tezler yapılmış ve eserler yazılmıştır.

32-34. Müslüman Olduğu Sene İçinde Zımmîden Cizye Alınır Mı?

شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [3052] ( عَنْ عِدَّةٍ) أَيْ جَمَاعَةٍ ( مِنْ أَبْنَاءِ أَصْحَابِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ) يُحْتَمَلُ كَوْنُهُمْ مِنَ الصَّحَابَةِ أَوِ التَّابِعِينَ ( عَنْ آبَائِهِمْ) أَيِ الصَّحَابَةِ ( دِنْيَةً) قَالَ السُّيُوطِيُّ بِكَسْرِ الدَّالِ الْمُهْمَلَةِ وَسُكُونِ النُّونِ وَفَتْحِ الْيَاءِ الْمُثَنَّاةِ التَّحْتِيَّةِ وَأَعْرَبَهُ النُّحَاةُ مَصْدَرًا فِي مَوْضِعِ الْحَالِ انْتَهَى
وَالْمَعْنَى لَاصِقِي النَّسَبِ ( أَلَا) لِلتَّنْبِيهِ ( مُعَاهِدًا) بِكَسْرِ الْهَاءِ أَيْ ذِمِّيًّا أَوْ مُسْتَأْمَنًا ( أَوِ انْتَقَصَهُ) أَيْ نَقَصَ حَقَّهُ وَقَالَ الطِّيبِيُّ أَيْ عَابَهُ لِمَا فِي الْأَسَاسِ اسْتَنْقَصَهُ وَانْتَقَصَهُ عَابَهُ انْتَهَى ( أَوْ كَلَّفَهُ فَوْقَ طَاقَتِهِ) أَيْ فِي أَدَاءِ الْجِزْيَةِ أَوِ الْخَرَاجِ بِأَنْ أَخَذَ مِمَّنْ لَا يَجِبُ عَلَيْهِ الْجِزْيَةُ أَوْ أَخَذَ مِمَّنْ يَجِبُ عَلَيْهِ أَكْثَرَ مِمَّا يُطِيقُ ( فَأَنَا حَجِيجُهُ) أَيْ خَصْمُهُ وَمُحَاجُّهُ وَمُغَالِبُهُ بِإِظْهَارِ الْحِجَجِ عَلَيْهِ
وَالْحُجَّةُ الدَّلِيلُ وَالْبُرْهَانُ يُقَالُ حَاجَجَهُ حِجَاجًا وَمُحَاجَّةً فَأَنَا مُحَاجٍ وَحَجِيجٌ فَعِيلٌ بِمَعْنَى فَاعِلٍ
كَذَا فِي النِّهَايَةِ
قَالَ الْمُنْذِرِيُّ فِيهِ أَيْضًا مَجْهُولُونَ