هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
2719 حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ ، حَدَّثَنَا أَيُّوبُ ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ زَيْدٍ ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، قَالَ : مَنْ أَحْيَا أَرْضًا مَيْتَةً فَهِيَ لَهُ ، وَلَيْسَ لِعِرْقٍ ظَالِمٍ حَقٌّ ، حَدَّثَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ ، حَدَّثَنَا عَبْدَةُ ، عَنْ مُحَمَّدٍ يَعْنِي ابْنَ إِسْحَاقَ ، عَنْ يَحْيَى بْنِ عُرْوَةَ ، عَنْ أَبِيهِ ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، قَالَ : مَنْ أَحْيَا أَرْضًا مَيْتَةً فَهِيَ لَهُ وَذَكَرَ مِثْلَهُ ، قَالَ : فَلَقَدْ خَبَّرَنِي الَّذِي حَدَّثَنِي هَذَا الْحَدِيثَ أَنَّ رَجُلَيْنِ اخْتَصَمَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، غَرَسَ أَحَدُهُمَا نَخْلًا فِي أَرْضِ الْآخَرِ ، فَقَضَى لِصَاحِبِ الْأَرْضِ بِأَرْضِهِ ، وَأَمَرَ صَاحِبَ النَّخْلِ أَنْ يُخْرِجَ نَخْلَهُ مِنْهَا ، قَالَ : فَلَقَدْ رَأَيْتُهَا وَإِنَّهَا لَتُضْرَبُ أُصُولُهَا بِالْفُؤُوسِ ، وَإِنَّهَا لَنَخْلٌ عُمٌّ ، حَتَّى أُخْرِجَتْ مِنْهَا ، حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ سَعِيدٍ الدَّارِمِيُّ ، حَدَّثَنَا وَهْبٌ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنِ ابْنِ إِسْحَاقَ ، بِإِسْنَادِهِ وَمَعْنَاهُ ، إِلَّا أَنَّهُ قَالَ : عِنْدَ قَوْلِهِ مَكَانَ الَّذِي حَدَّثَنِي هَذَا ، فَقَالَ رَجُلٌ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : وَأَكْثَرُ ظَنِّي أَنَّهُ أَبُو سَعِيدٍ الْخُدْرِيُّ فَأَنَا رَأَيْتُ الرَّجُلَ يَضْرِبُ فِي أُصُولِ النَّخْلِ
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
2719 حدثنا محمد بن المثنى ، حدثنا عبد الوهاب ، حدثنا أيوب ، عن هشام بن عروة ، عن أبيه ، عن سعيد بن زيد ، عن النبي صلى الله عليه وسلم ، قال : من أحيا أرضا ميتة فهي له ، وليس لعرق ظالم حق ، حدثنا هناد بن السري ، حدثنا عبدة ، عن محمد يعني ابن إسحاق ، عن يحيى بن عروة ، عن أبيه ، أن رسول الله صلى الله عليه وسلم ، قال : من أحيا أرضا ميتة فهي له وذكر مثله ، قال : فلقد خبرني الذي حدثني هذا الحديث أن رجلين اختصما إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم ، غرس أحدهما نخلا في أرض الآخر ، فقضى لصاحب الأرض بأرضه ، وأمر صاحب النخل أن يخرج نخله منها ، قال : فلقد رأيتها وإنها لتضرب أصولها بالفؤوس ، وإنها لنخل عم ، حتى أخرجت منها ، حدثنا أحمد بن سعيد الدارمي ، حدثنا وهب ، عن أبيه ، عن ابن إسحاق ، بإسناده ومعناه ، إلا أنه قال : عند قوله مكان الذي حدثني هذا ، فقال رجل من أصحاب النبي صلى الله عليه وسلم : وأكثر ظني أنه أبو سعيد الخدري فأنا رأيت الرجل يضرب في أصول النخل
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

The tradition mentioned above has also been transmitted by Ibn Ishaq through a different chain of narrators and to the same effect. Instead of the phrase “one who transmitted this tradition to me” this version has “A man from among the Companions of the Prophet (ﷺ) and probably he was Abu Sa’id Al Khudri. I saw the man striking at the roots of the palm trees.”

(3073) Said b. Zeyd'den (rivayet olunduğuna göre), Peygamber (s. a) (şöyle)
buyurmuştur:

"Kim ölü bir toprağı canlandırırca o toprak onundur. Zalim damar (sahibin)e hakk
[455]

yoktur."
Açıklama

Bir önceki hadisin şerhinde ölü arazinin ne demek olduğunu ve kısımlarım
açıklamıştık. Burada da ölü bir arazi ihya edilmiş sayılabilmesi hususunda âlimlerin



görüşlerini açıklayacağız.

Kendisinden faydalanılamayan araziler, hirbir işe yaramadıkları için ölüye
benzetilerek ölü arazi diye isimlendirildiği gibi, onları faydalı bir hale getirmekte,
onları tekrar hayata kavuşturmaya benzetilerek bu işe ihya (diriltme) ismi verilmiştir.
Ölü bir arazinin ihya edilmiş sayılması için nasıl bir muameleye tabi tutulmuş olması
gerektiği meselesi âlimler arasında ihtilaflıdır.

Mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifte, ölü bir araziyi ihya eden kimsenin o araziye
sahip olacağı ifade edilmektedir.

Hattâbî (r.a) bu, hadis-i şerifi açıklarken şöyle diyor: "Bir araziyi sürmekle veya
etrafını çevirmekle ya da sulamakla orası ihya edilmiş olur. Bu hususta devlet
reisinden izin almaya da ihtiyaç yoktur. Çünkü bu cümle kayıtsız olarak gelmiş bir şart
cümlesidir. Binaenaleyh hangi şekilde, hangi zaman ve mekanda olursa olsun ihya
işini gerçekleştiren bir kimsenin, o araziye sahip olacağını ifade etmektedir. İlim
ehlinin ekserisinin görüşü de budur.

İmam Ebû Hanife'ye gçre, "bir araziyi ihya eden kimsenin oraya sahip olabilmesi için
devlet reisinden izin alması şarttır."

İmam Malik de bir yerin ihya edilmiş olması için imamın iznine ihtiyaç olmadığını
söylüyor. Fakat Maliki âlimleri, bu hususta İmam Ebû Hanife(r.a) gibi düşünmektedir.

[4561

Malikilerce benimsenen görüş te budur.

Ölü bir arazi içerisine, bir bina inşa etmekle veya ağaç dikmek, sulamak, sürmek gibi
onu faydalı bir hale getirmekle ihya edilmiş olur. Fakat etrafına taşlar veya toprak
koymakla ya da etrafım küçük bir duvarla çevirmekle ihya edilmiş olmaz. Çünkü
bunlar araziyi ihya etmek değildir. Arazinin sınırlarını belirlemekten ibarettir. Ancak
bunu yapan kimse bu hareketiyle bu araziye sahip olmaya daha müstehak bir hale
gelmiş olur. Çünkü Rasû-lullah (s. a) kim, bir müslümanm, kendisinden önce
erişemediği şeye herkesten önce erişecek olursa bu kimse o şeye sahip olmaya

£4571

herkesten daha müstehaklır." buyurmuştur.

1458]

Diğer bir hadis-i şerifte de "Mina, önce varan kimsenin konaklama yeridir."
buyurmuştur.

Ancak, Hanbelilere göre, bir arazinin etrafım duvarla çevirmek, onun ihya edilmiş
sayılması için yeterlidir.

Malikilerle Safilere göre, bu hususta önemli olan örftür. Binaenaleyh hangi beldenin
örfünde bir arazinin etrafını duvarla çevirmek, orayı ihya etmek anlamına gelirse,
orada bu arazi ihya edilmiş arazilerden sayılır. Bu örfün geçerli olmadığı yerler de ise

[4591

ihya edilmiş sayılmaz. Fıkıh âlimlerinin çoğunluğu da bu görüştedirler.
Mecellemde hangi muamelelerin ihya için yeterli sayımladığı açıklanırken şöyle
deniyor. ".... Tohum ekmek, fidan dikmek, nadas yapmak, sulamak, sulamak için ark
ve kanallar açmak, suların basmaması için yeterli yükseklikte duvar yapmak ve

r4601

benzeri işler ihyadan sayılır. Ancak Hanbelilere göre, bir arazinin etrafını duvarla
çevirmek onun ihya edilmesi anlamına gelir.

Metinde geçen terkibindeki kelimesi tenvinli ve tenvinsiz olmak üzere iki şekilde
rivayet edilmiştir. Hafız tbn Hacer'in dediği gibi, bu kelime tenvinli okunduğu zaman



kendisinden sonraki zalim kelimesi ya bu ırk kelimesinin sıfatı yahutta ırk kelimesinin
başında bulunduğu kabul edilen Zû (= sahip) kelimesinin sıfatı olur. Birinci ihtimale
göre söz konusu kelimenin bulunduğu cümle "zalim damar için hak yoktur" anlamına
gelir.

Damardan maksat ağaç damarı olduğuna göre, "Bu cümle ile kasdedilen başkasının
toprağına haksızlıkla dikilen bir ağacın bir damarının bile onu diken kimse için helal
olamayacağıdır."

İkinci ihtimale göre ise bu cümle "bir damarın zalim olan sahibi için hakkı yoktur"
anlamına gelir- Netice itibariyle bu takdire göre de cümlenin manası yine birinci
ihtimale göre verdiğimiz mana gibidir. İbn Esir'in en-Nihaye'de açıkladığı üzere,
hadisi şu şekilde açıklayabiliriz. "Bir kimse gelir, kendisinden önce başkası tarafından
ihya edilen bir araziye sahip olabilmek için oraya ağaç dikerse, bu ağaçların bir
damarında bile onu diken bu zalim kimsenin hakkı olmaz".

"Irk" kelimesinin zâlim kelimesine izafe edilerek tenvinsiz olarak okunması halinde de
çıkan mana böyledir.

İmam Tirmizî, bu cümlenin manasını açıklarken şöyle eliyor. "Ebu Musa Muhammed
b. el-Müsenna bize nakletti ve dedi ki:"Ebû'I- Velid el-Tayâlisî'ye, zalim bir damar
için hak yoktur!" sözünün manasını sordum. Bunun üzerine "zalim damar kendisinin
olmayan şeyi alan gasıb (zorba)dır!" dedi. Ben de "başkasının toprağına ağaç diken

L*6U

mi?" "İşte o!" dedi." Nitekim aşağıdaki hadislerde de bu husus açıklanmaktadır.
[462]

شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [3075] ( مَكَانَ الَّذِي حَدَّثَنِي) أَيْ فِي مَوْضِعِ لَفْظِ الَّذِي حَدَّثَنِي الْمَذْكُورُ فِي الرِّوَايَةِ السَّابِقَةِ ( هَذَا) أَيْ هَذَا الْكَلَامُ الْآتِي
وَالْحَاصِلُ أَنَّهُ كَانَ فِي الرِّوَايَةِ السَّابِقَةِ لَفْظُ فَلَقَدْ خَبَّرَنِي الَّذِي حَدَّثَنِي هَذَا الْحَدِيثَ أَنَّ رَجُلَيْنِ إِلَخْ
وَفِي رواية وهب عن أبيه عن بن إِسْحَاقَ هَذِهِ عِوَضُ ذَلِكَ اللَّفْظِ لَفْظُ فَقَالَ رَجُلٍ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ وَسَلَّمَ وَأَكْثَرُ ظَنِّي أَنَّهُ أَبُو سَعِيدٍ الْخُدْرِيُّ أَنَّ رَجُلَيْنِ إِلَخْ
( فَأَنَا رَأَيْتُ الرَّجُلَ) يَعْنِي صَاحِبَ النَّخْلِ