هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
3280 حَدَّثَنَا مَخْلَدُ بْنُ خَالِدٍ ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ ، عَنِ الْأَعْمَشِ ، عَنْ أَبِي عُمَرَ يَحْيَى الْبَهْرَانِيِّ ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ ، قَالَ : كَانَ يُنْبَذُ لِلنَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الزَّبِيبُ فَيَشْرَبُهُ الْيَوْمَ وَالْغَدَ وَبَعْدَ الْغَدِ إِلَى مَسَاءِ الثَّالِثَةِ ، ثُمَّ يَأْمُرُ بِهِ فَيُسْقَى الْخَدَمُ ، أَوْ يُهَرَاقُ قَالَ أَبُو دَاوُدَ : مَعْنَى يُسْقَى الْخَدَمُ يُبَادَرُ بِه الْفَسَادَ قَالَ أَبُو دَاوُدَ : أَبُو عُمَرَ : يَحْيَى بْنُ عُبَيْدٍ الْبَهْرَانِيُّ
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
3280 حدثنا مخلد بن خالد ، حدثنا أبو معاوية ، عن الأعمش ، عن أبي عمر يحيى البهراني ، عن ابن عباس ، قال : كان ينبذ للنبي صلى الله عليه وسلم الزبيب فيشربه اليوم والغد وبعد الغد إلى مساء الثالثة ، ثم يأمر به فيسقى الخدم ، أو يهراق قال أبو داود : معنى يسقى الخدم يبادر به الفساد قال أبو داود : أبو عمر : يحيى بن عبيد البهراني
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

Ibn abbas said :

Raisins were steeped for the Prophet (ﷺ) and he would drink it in the morning and the night after, the following day and the night after. He then gave orders and it was given to servants to drinks or poured away.

Abu Dawud said: That it was given to servants to drink means before it spoiled.

Abu Dawud said: Abu 'Umar Yahya al-Bahrani.

(3713) İbn Abbas (r.a)'dan rivayet olunmuştur; dedi ki:

Peygamber (s. a) için kuru üzüm (ıslatılarak) şıra yapılırdı. (Peygamber Efendimiz) bu
şırayı o gün, ertesi gün ve daha ertesi gün üçüncü (gün)ün akşamına kadar içerdi. (Üç
gün geçtikten) sonra onu(n getirilmesini) emrederdi. (Getirilince bakardı, eğer
bozulmamışsa) hizmetçilere içirirdi. Yahutta (bozulmuş olduğu için yere) dökerdi.
Ebû Dâvûd dedi ki: "Hizmetçilere içirirdi" sözünün manasıfna gelince), bu hususta ilk
akla gelen şey (şırada meydana gelen) bozulmadır. (Yani bozulmamışsa onlara içirirdi,
bozulmuşsa içirmezdi dökerdi.)

Yine Ebû Dâvûd dedi ki: (Hadisin senedinde bulunan) Ebû Ömer, Yahya b. Ubeyd el-

um

Behrânî'dir.
Açıklama

Azlâ: Tulumun alt tarafında bulunan ve tulumun içindekini içmeye yarayan deliktir.

Bir başka ifadeyle tulumun alt tarafında bulunan ağzıdır.

Gudve: Sabah namazından sona güneş doğuncaya kadar olan vakittir.

Aşiyye: Zevalden sonra güneş batmcaya kadar devam eden süredir.

Gadâ: Sabah kahvaltısı, aşâ ise akşam yemeği demektir.

3710 numaralı hadis-i şerifte Hz. Peygamber'e, "Ey Allah'ın Rasûlü, sen bizim kim
olduğumuzu... bilmektesin" diye söze başlayıp da Hz. Peygamber'e ellerinde bulunan
üzümleri ne yapmalarını tavsiye etmesini soran kimse Yemenli olan ve sonradan
Hımyer'e yerleştiği için Hımyerî (Hım-yerli) diye anılan Fîruz ed-Deylemî'dir. Fîruz,



kendi kabilesiyle birlikte müs-lüman olunca kabilesi bazı dinî müşkillerini Hz.
Peygamber'e sormak için bir heyet göndermişti. Bu heyetin içinde Fîruz da

H221

bulunmuştur. Hz. Peygamber onlara ellerinde bulunan üzümleri kuruttuktan
sonra onları sabahları ince deriden yapılmış tulumlarda ıslatarak şıra yapıp akşamlan
içmelerini, ya da akşamları ıslatarak şıra yapıp sabahları içmelerini fakat bu şıraları
asla büyük küplere koymamalarını tavsiye etmiştir. Çünkü deriden yapılmış
tulumlarda bulunan şıralar zamanla bozuldukları takdirde sirkeye dönüştüğü halde
büyük küplerde bulunan şıralar bozulunca doğrudan doğruya şarap olurlar. Şarap ise
müslümanlarm hiçbir işine yaramaz.

3711 ve 3712 numaralı hadis-i şeriflerde ise Hz. Peygamber'in sabahleyin kurulmuş
olan bir şırayı akşamleyin, akşam yemeğinde içtiğini, akşamleyin kurulmuş olan bir
şırayı da sabahleyin içtiğini, artanı ya başka birisinin içmesi için başka bir kaba
boşalttığım, ya da yere döktüğünü ifade\et-mektedirler.

Sabah kurulan bir şıranın akşama kadar, akşam kurulan bir şıranın da sabaha kadar
bekletilmesinin sebebi, tabiidir ki ıslatılmış olan kuru hurmanın veya kuru üzümün
şırasının iyice çıkması içindir.

Fahr-i Kâinat Efendimiz'in sabah kurulan bir şırayı akşam içtikten sonra veya
akşamleyin kurulan bir şırayı sabah içtikten sonra kalanını içecek birisini bulamayınca
onu yere dökmesi, daha fazla kalması halinde bozulacağını bildiğindedir. Çünkü sıcak
yaz günlerinde bir günden fazla kalan bir şıra bozulup şarap haline gelebilir.
Fakat serin kış günlerinde şıra daha fazla kalabileceğinden Hz. Peygamber onu kış
günlerinde üç gün içmiştir.

3713 numaralı hadis-i şerifte anlatılan da budur. Böyle serin gecelerde Hz. Peygamber
bir şırayı üç gün içmeye devam ederdi. Üç gün sonra bakardı, eğer bozulmuşsa
kimseye içirmez, dökerdi; bozulmamışsa hizmetçilerine içirirdi. Üç gün geçtiği halde
bozulmamış bir şıranın içilmesini caiz görmekle beraber kendi tabiatı bundan
hoşlanmadığı için kendisi içemezdi. Fakat içebilen kimselerin içmelerinde bir sakınca
£123]

görmezdi.

11. Bal Şerbeti(Ni İçmenin Hükmü)

شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [3713] ( فَيَشْرَبُهُ الْيَوْمَ وَالْغَدَ وَبَعْدَ الْغَدِ إِلَى مَسَاءِ الثَّالِثَةِ) وَفِي رِوَايَةٍ لِمُسْلِمٍ فَيَشْرَبُهُ الْيَوْمَ وَالْغَدَ وَبَعْدَ الْغَدِ إِلَى مَسَاءِ الثَّالِثَةِ بِذِكْرِ وَاوِ الْعَطْفِ أَيْضًا ( ثُمَّ يَأْمُرُ بِهِ) أَيْ بِالنَّبِيذِ ( فَيُسْقَى) بِصِيغَةِ الْمَجْهُولِ ( أَوْ) لِلتَّنْوِيعِ لَا لِلشَّكِّ ( يُهْرَاقُ) بِضَمِّ أَوَّلِهِ أَيْ يُصَبُّ أَيْ تَارَةً يُسْقَى الْخَادِمُ وَتَارَةً يُصَبُّ وَذَلِكَ الِاخْتِلَافُ لِاخْتِلَافِ حَالِ النَّبِيذِ فَإِنْ كَانَ لَمْ يَظْهَرْ فِيهِ تَغَيُّرٌ وَنَحْوُهُ مِنْ مَبَادِئِ الْإِسْكَارِ يُسْقَى الْخَادِمُ وَلَا يُرَاقُ لِأَنَّهُ مَالٌ يَحْرُمُ إِضَاعَتُهُ وَيُتْرَكُ شُرْبُهُ تَنَزُّهًا وَإِنْ كَانَ قَدْ ظَهَرَ فِيهِ شَيْءٌ مِنْ مَبَادِئِ الْإِسْكَارِ وَالتَّغَيُّرِ يُرَاقُ لِأَنَّهُ إِذَا أَسْكَرَ صَارَ حَرَامًا وَنَجِسًا ( مَعْنَى يُسْقَى الْخَدَمُ يُبَادِرُ بِهِ الْفَسَادُ) لِأَنَّهُ لَا يَجُوزُ سَقْيُهُ بَعْدَ فَسَادِهِ وَكَوْنِهِ مُسْكِرًا كَمَا لَا يجوز شربه وَأَمَّا قَوْلُهُ فِي حَدِيثِ عَائِشَةَ الْمُتَقَدِّمِ يُنْبَذُ غُدْوَةً فَيَشْرَبُهُ عِشَاءً وَيُنْبَذُ عِشَاءً فَيَشْرَبُهُ غُدْوَةً فليس مخالفا لحديث بن عَبَّاسٍ هَذَا فِي الشُّرْبِ إِلَى ثَلَاثٍ لِأَنَّ الشُّرْبَ فِي يَوْمٍ لَا يَمْنَعُ الزِّيَادَةَ
وَقَالَ بَعْضُهُمْ لَعَلَّ حَدِيثَ عَائِشَةَ كَانَ زَمَنَ الْحَرِّ وَحَيْثُ يُخْشَى فَسَادُهُ فِي الزِّيَادَةِ عَلَى يَوْمٍ وحديث بن عَبَّاسٍ فِي زَمَنٍ يُؤْمَنُ فِيهِ التَّغَيُّرُ قَبْلَ الثَّلَاثِ وَاللَّهُ تَعَالَى أَعْلَمُ
وَفِي هَذِهِ الْأَحَادِيثِ دَلَالَةٌ عَلَى جَوَازِ الِانْتِبَاذِ وَجَوَازِ شُرْبِ النَّبِيذِ مَا دَامَ حُلْوًا لَمْ يَتَغَيَّرْ وَلَمْ يَغْلِ وَهَذَا جَائِزٌ بِإِجْمَاعِ الْأُمَّةِ
كَذَا قَالَ النَّوَوِيُّ
قَالَ الْمُنْذِرِيُّ وَأَخْرَجَهُ مُسْلِمٌ والنسائي وبن مَاجَهْ