هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
4061 حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْجَرَّاحِ ، قَالَ : حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ ، عَنْ خَالِدٍ الْحَذَّاءِ ، قَالَ : قُلْتُ لِلْحَسَنِ : يَا أَبَا سَعِيدٍ ، أَخْبِرْنِي عَنْ آدَمَ ، أَلِلسَّمَاءِ خُلِقَ أَمْ لِلْأَرْضِ ؟ قَالَ : لَا ، بَلْ لِلْأَرْضِ ، قُلْتُ : أَرَأَيْتَ لَوْ اعْتَصَمَ فَلَمْ يَأْكُلْ مِنَ الشَّجَرَةِ ؟ قَالَ : لَمْ يَكُنْ لَهُ مِنْهُ بُدٌّ ، قُلْتُ : أَخْبِرْنِي عَنْ قَوْلِهِ تَعَالَى { مَا أَنْتُمْ عَلَيْهِ بِفَاتِنِينَ . إِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ الْجَحِيمِ } قَالَ : إِنَّ الشَّيَاطِينَ لَا يَفْتِنُونَ بِضَلَالَتِهِمْ إِلَّا مَنْ أَوْجَبَ اللَّهُ عَلَيْهِ الْجَحِيمَ
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
4061 حدثنا عبد الله بن الجراح ، قال : حدثنا حماد بن زيد ، عن خالد الحذاء ، قال : قلت للحسن : يا أبا سعيد ، أخبرني عن آدم ، أللسماء خلق أم للأرض ؟ قال : لا ، بل للأرض ، قلت : أرأيت لو اعتصم فلم يأكل من الشجرة ؟ قال : لم يكن له منه بد ، قلت : أخبرني عن قوله تعالى { ما أنتم عليه بفاتنين . إلا من هو صال الجحيم } قال : إن الشياطين لا يفتنون بضلالتهم إلا من أوجب الله عليه الجحيم
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

Khalid al-Hadhdha said: I said to al-Hasan: Abu Sa’id, tell me about Adam. Was he created for the heaven or the earth? He said: No, for the earth. I said: It was unavoidable for him. I said: Tell me about the following verse of the Quran: ”can lead (any) into temptation concerning Allah, except such as are (themselves) going to blazing fire.” He said: The devils do not lead anyone astray by their temptation except the one whom Allah destined to go to Hell.

(4614) Hâlid İbn el-Hazzâ'dan demiştir ki: Hasen (-i.Basrî'y)e "Adem (a. s.) gök(te
yaşamak) için mi yoksa (daha sonra gökten yere inip te)yer(de yaşamak) için mi
yaratıldı, bana haber ver" dedim.

"Hayır, o yer(de yaşamak ve üremek) için (yaratılmıştır)" dedi. (Peki): "Eğer (bu
ağaçtan yemekten) kendini korusaydı (yine de onu yemeye mecbur edilir miydi?) Bu
husustaki görüşün nedir?" dedim.



(Tabii) "O ağaçtan yemeye mecbur değildi" karşılığını verdi. Ben de: (Öyleyse) bana
(insanların fıilerinde mecbur olduğu izlenimini uyandıran): "Ona karşı hiç kimseyi
fitneye sürükleyebilecek değilsiniz. Tabii ki cehenneme girecek olan(lar)
£1441

müstesna" âyetlerini açıkla, dedim. O da (bu ayetleri): "Şeytanlar Allah'ın
cehenneme girmesini takdir ettiği kimselerden başkasını saptırarak fitneye

[145] "

düşüremezler" diye tefsir etti.
Açıklama

Hz. Halid İbn el-Hezzâ, kaderle ilgili bazı sözlerin tarafından yarmş anlaşıldığı için
Hasen-ı Basri'den kader hakkında ayrıntılı malumat almak istemiş. Bu maksatla ona:
"Hz. Adem Cennetteki işlediği hatayı işlemeye mecbur mu idi? Yoksa fiillerinde hür
bir irâde sahibi miydi?" diye sormuş. Ve Hasan-ı Basrî hazretlerinden "Hz. Adem, o
suçu işlemeye mecbur değildi. İradesini kullan-saydı o suçu istemeyebilirdi" cevabını
almış. Bunun üzerine Halid, Hz. Hasan-ı Basri'ye "İnsanların fiillerinde hür olmayıp,
mecbur oldukları ve ezelde cehennemlik olmayı gerektiren amelleri işleyerek oraya
geçekleri" intibaını uyandıran Saffat suresinin (62-63) ayetlerini hatırlatmış. Hasan-ı
Basri hazretleri de: "Allah ezelde herkesin hangi ameli işleyeceğini bilip, ona göre
herkesin cennetlik mi yoksa cehennemlik mi olduğunu takdir eder. İşte buna kader
denir. Herkes hür iradesiyle hareket ederek cennetlik ya da cehennemlik olur"
anlamına gelen şu cevabı vermiştir:

"Şeytanlar, Allah'ın cehenneme girmesini takdir ettiği kimselerden başkasını
saptırarak fitneye düşüremez."

Görülüyor ki, Hasan-ı Basri (r.a.) insanların fiillerinde hür olduğu görüşündedir.
Hasan-ı Basri'ye göre Allah insanları irâde ve fiillerinde hür bırakmıştır. Fakat ezeli
ilmiyle daha onlar dünyaya gelmeden Önce onların dünya hayatında yapacakları bütün
işleri en küçük ayrıntılarına kadar bilip ona göre takdir ve tesbit etmiştir. Ancak
insanların hareketleri bu tes-bite bağlı değil, bilâkis bu tesbit insanların hareketlerine
bağlıdır. Ehl-i sünnet'in bu mevzudaki görüşü de aynen Hasan-ı Basrî hazretlerinin gö-
rüşü gibidir.

İnsanın fiillerinde mecbur olduğunu iddia eden bâtıl bir mezheb vardır ki; bu mezhebe
"cebriyye" mezhebi denir. Bu görüşü ilk defa ortaya atan kimsenin genellikle 745
yılında idam edilen Cehm İbn Safvân olduğu kabul edilir.

Bu görüşe göre; insanın hiçbir iş yapma kudreti, irâdesi yoktur. Rüzgâr önünde uçan
tüy gibi her işinde Allah'ın mutlak irâdesine bağlıdır. Aslında yapmış, işlemiş gibi
göründüğü işler gerçekte insana isnat edilemez. Filân insan şunu yaptı dediğimiz
zaman gerçekten değil mecazen, o işi o insana atfetmiş oluruz.

Bu görüşün kısa ifadesi "alın yazisfdır. Allah, daha insanları yaratmadan, hayatı
boyunca o insanın yapacaklarını en küçük teferruatına kadar tespit etmiştir. İnsan

£1461

istesin istemesin bu tespit edilenler teker teker başına gelecektir.

شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [4614]