هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
4064 حَدَّثَنَا هِلَالُ بْنُ بِشْرٍ ، قَالَ : حَدَّثَنَا حَمَّادٌ ، قَالَ : أَخْبَرَنِي حُمَيْدٌ ، كَانَ الْحَسَنُ يَقُولُ : لَأَنْ يُسْقَطَ مِنَ السَّمَاءِ إِلَى الْأَرْضِ أَحَبُّ إِلَيْهِ مِنْ أَنْ يَقُولَ : الْأَمْرُ بِيَدِي ( أخبرني حميد ) : هو ابن أبي حميد الطويل. اهـ>
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
4064 حدثنا هلال بن بشر ، قال : حدثنا حماد ، قال : أخبرني حميد ، كان الحسن يقول : لأن يسقط من السماء إلى الأرض أحب إليه من أن يقول : الأمر بيدي ( أخبرني حميد ) : هو ابن أبي حميد الطويل. اهـ>
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

Humaid said: Al-Hasan used to say that his fall from the heaven on the earth is dearer to him than uttering: The matter is in my hand.

(4617) Hammâd (İbn Zeyd), Humeyd (İbn Ebi Humeyd) in (şöyle) dedi (ğini) söyledi:
Hasan-ı Basrî (r.a.): "Gökten yere düşmek bana -iş, kendi elimdedir- demekten daha
£1531

iyidir" derdi.
Açıklama

Metinde geçen "el-emru biyedî= iş(im) kendi elimdedir" sözü "ben kendi işimi kendim
yaratırım. Çünkü insanlar, kendi işlerini kendileri yaratırlar, İnsanların işlerinde,
Allah'ın hiçbir müdâhalesi yoktur. Dolayısıyla ben kader diye birşey tanımıyorum"
anlamına gelir.

Bu ise İslâm inancının bir rüknü olan kaderi inkâr demek olduğundan tâbiûnun
büyüklerinden olan Hasan-ı Basrî gökten yere düşüp hayatını kaybetmeyi bu sözü
söylemeye tercih etmiştir.

(4613) numaralı hadis-i şerifin şerhinde de açıkladığımız gibi kaderi inkâr etmek,



büyük bir sapıklıktır. Bu sapık görüşün temsilcisi mutezile
mezhebi mensuplarıdır.

Bu mezhebe göre kul fiilinin halikıdır. Kulun fiillerinde Allah'ın hiç bir müdahalesi
yoktur. Nakli delilleri ise şu âyet-i kerimelerdir:

Lİ541

1. "Kim kötülük yaparsa onunla cezalanır"

£1551

2. "Her şahıs kazandığına (mukabil) bir nevi rehinedir."

£1561

3. "Ey Rabbimiz! Biz nefislerimize zulm ettik."

£157]

4- "Dileyen imân etsin. Dileyen inkâr etsin,"

Mutezileye göre, bu âyet-i kelimelerdeki fiiller kullara isnâd edilmektedirler. Bu
durum fiillerin tamamen insan tarafından yaratıldığına delâlet eder.
Hakkın Ve hakikatin temsilcisi olan ehl-i sünnete göre ise bu âyet-i kerimelerde geçen
fiillerin kula isnâd edilmesi bu fiillerin yaratıcısının kullar olduğuna delâlet etmez.
Çünkü herhangi bir fiil sâdır olduğu mahalle isnad edilir. O fiili yaratana değil, mesela
beyazlık herhangi bir cisme is-nad edilir. Fakat beyazlığı yaratan o cisim değil Hak
Teâlâdır. İnsanlara isnâd olunan her fiil de böyledir.

Mutezile'nin nakli delillerinden biri de "... yaratanların (suret yapanların) en güzeli

£1581

olan Allah'ın sânı ne yücedir." ayet-i kerimesidiı. Mutezileye göre; bu âyet-i
kerimede: Hak Teâlâ'nm en güzel halik olduğu beyan olunduğuna göre; Allah'dan
başka halik bulunduğu, fakat onların mahlûkâtmm noksan ve kusurlu olduğu mânası
anlaşılmaktadır.

Ehl-i sünnet uleması, bu âyet-i kerimede zikredilen "halk" kelimesinin, yaratmak
mânasında olmayıp, "takdir", yani mümkini tahdid ve tasvir mânasına olduğunu

£1591

söylemişlerdir. Zira: "Allah herşeyin yaratıcısıdır." "Allah'dan başka yaratıcı var
£1601

mıdır?" gibi âyet-i kerimeler, Hak Teâla'mn her şeyin yaratıcısı olduğunu ve
O'ndan başka yaratıcı bulunmadığını çok açık olarak ifade etmektedir.
Kulun, mükellef ve yaptığı işten sorumlu olması için; mutlaka onu yaratması
gerekmez. Kulun sorumlu olabilmesi için, o işi yapmayı irade etmesi, ona yönelmesi
ve onu kesbetmesi kâfidir. Kul kâsib değil, hâlikdir demekle, kulu hâlikıyyet
mertebesine ulaştırmış, bazı mümkinâtm Allah'dan başka hâliki olduğunu iddia etmiş

ÜMİ

ve Allah'a hâlikıyyet sıfatında şerik koşmuş oluruz. Bu ise asla caiz değildir.

شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [4617]