هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
84 حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ ، حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ ، حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْأَرْقَمِ ، أَنَّهُ خَرَجَ حَاجًّا ، أَوْ مُعْتَمِرًا وَمَعَهُ النَّاسُ ، وَهُوَ يَؤُمُّهُمْ ، فَلَمَّا كَانَ ذَاتَ يَوْمٍ أَقَامَ الصَّلَاةَ ، صَلَاةَ الصُّبْحِ ، ثُمَّ قَالَ : لِيَتَقَدَّمْ أَحَدُكُمْ وَذَهَبَ إِلَى الْخَلَاءِ ، فَإِنِّي سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، يَقُولُ : إِذَا أَرَادَ أَحَدُكُمْ أَنْ يَذْهَبَ الْخَلَاءَ وَقَامَتِ الصَّلَاةُ ، فَلْيَبْدَأْ بِالْخَلَاءِ ، قَالَ أَبُو دَاوُدَ : رَوَى وُهَيْبُ بْنُ خَالِدٍ ، وَشُعَيْبُ بْنُ إِسْحَاقَ ، وَأَبُو ضَمْرَةَ ، هَذَا الْحَدِيثَ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ رَجُلٍ حَدَّثَهُ ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَرْقَمَ وَالْأَكْثَرُ الَّذِينَ رَوَوْهُ ، عَنْ هِشَامٍ ، قَالُوا : كَمَا قَالَ زُهَيْرٌ
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
84 حدثنا أحمد بن يونس ، حدثنا زهير ، حدثنا هشام بن عروة ، عن أبيه ، عن عبد الله بن الأرقم ، أنه خرج حاجا ، أو معتمرا ومعه الناس ، وهو يؤمهم ، فلما كان ذات يوم أقام الصلاة ، صلاة الصبح ، ثم قال : ليتقدم أحدكم وذهب إلى الخلاء ، فإني سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم ، يقول : إذا أراد أحدكم أن يذهب الخلاء وقامت الصلاة ، فليبدأ بالخلاء ، قال أبو داود : روى وهيب بن خالد ، وشعيب بن إسحاق ، وأبو ضمرة ، هذا الحديث عن هشام بن عروة ، عن أبيه ، عن رجل حدثه ، عن عبد الله بن أرقم والأكثر الذين رووه ، عن هشام ، قالوا : كما قال زهير
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

Narrated Abdullah ibn al-Arqam:

Urwah reported on the authority of his father that Abdullah ibn al-Arqam travelled for performing hajj (pilgrimage) or umrah. He was accompanied by the people whom he led in prayer. One day when he was leading them in the dawn (fajr) prayer, he said to them: One of you should come forward. He then went away to relieve himself. He said: I heard the Messenger of Allah (ﷺ) say: When any of you feels the need of relieving himself while the congregational prayer is ready, he should go to relieve himself.

(88). Abdullah b. Erkam'dan rivayete göre, Abdullah (r.a.) imamlığını yaptığı bir
cemaatla hacca veya umreye gitmek üzere yola çıktı. Bir gün sabah namazı için
kaamet getirdi. Sonra "biriniz öne geçsin" diyerek helaya yöneldi ve şunları söyledi:
"Ben Resûlullah (s.a.)'i şöyle buyururken işittim: "Sizden biriniz namaza dururken he-

[4JL81

laya gitmek ihtiyacı duyarsa önce helaya gitsin."

Ebû Dâvûddediki; (tBu hadisi Vüheyb b. Hâlid, Şuayb b. I s hak ve Ebû Damre,
Hişam b. Urve'den o babasından babası da bir kişinin kendisine Abdullah b.
Erkam'dan naklettiğini bildirmiştir. Hadisi Hi-şâm'dan rivayet eden ekseriyet birinci
senetteki Züheyr'in rivayet ettiği gibi (an racülin kaydı olmaksızın) rivayet ettiler.
[4191

Açıklama

Bu hadis-i şerif abdesti sıkışmış olarak namaz kılan bir kimsenin bu namazı iade
etmesi gerektiğini söyleyen Malikîlerin delilidir. Maliki âlimlerinden "el-Bâci Muvatta
Şerhi'nde şunları naklediyor:

"Eğer kişi sıkışmış vaziyette namaza devam ederse, kalbi meşgul olup namazı bir an
evvel bitirmek için acele edeceği ve namazın ruhu olan huşûu kaybedeceği için



namazını iade etmesi gerekir. Çünkü huşu gittikten sonra geriye kalan iskelettir.

r4201 "

Nitekim: "Ümmetimden ilk kayb olacak haslet huşu' dur. buyurulmuştur."
İmam-Mâlik bu namazın o anda veya sonra iade edilmesini daha isabetli bulmaktadır.
Nitekim mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerif de bu görüşü te'yid etmektedir.
Çünkü, bu hadis-i şerifte namazı tehir edip öncelikle helaya gitmek emredilmektedir.
Bu, namazı öncelikle kılmanın nehyedilmesi demektir. Binaenaleyh namaz önce
kılmırsa, fasit olur. Çünkü sıkışık bir.vaziyette namaz kılmaya çalışmakbir bakıma
amel-i kesir demektir. Diğer amel-i kesitler gibi bu, da namazı bozar. İnsanın sıkışık
bir vaziyette namazı devam ettirebilmesi kabalarını sıkması ve birleştirmesiyle
mümkündür ki, bu ağır bir yük taşımak kadar zor ve kalbi meşgul eden bir iştir.
İbn Nâfı'in Mâlikten rivayet ettiği bir hadis-i şerifte "Kim nama/da sıkışırsa elini
burnunun üzerine koysun sanki burnu kanamış gibi dışarı çıksın" buyruluyor.
Namazı sıkışık vaziyette kılmanın namazı bozmayacağı görüşünde olanlar ise "Hadis-i
şerifteki nehy, namazın dışındaki kişilerle ilgilidir. Bizzat namazla ilgili değildir.
Binaenaleyh namazın hiç bir farzını terk etmeden edâ eden kimse için iade gerekmez"
derler. Şâfıîler ve Hanbeliler bu görüştedirler.
Önce ihtiyacın giderilmesi sonra namaza durulması mendubtur.
Hanefilere göre, farzlara ve vâciblere riâyet edilmesi şartıyla bu halde kılman namaz
sahihdir. Ancak namazda gerekli huzurun sağlanmaması sebebile mekruhtur. Zira
namazda aranan husus huzur-ı kalb ile namazın edâ edilmesidir. Bu bakımdan
cemaatle namaz kılarken abdestine sıkışan kimse, ikinci bir cemaat bulamama ihtimali
bile olsa namazı bozup tuvalet ihtiyacmı giderdikten sonra abdest alıp namazını
[4211

yeniden kılar. Şafıîlerle Hanbeliler bu görüştedirler. İnsan gönlünün arzu ettiği bir
yemek hazırken de yme namaza durmamalıdır, Nitekim Müslim'in bu mevzuda rivayet
ettiği bir hadiste şöyle buyuruluyor: "Yemek hazır olduğu zaman bir de büyük ve

f4221

küçük abdest sıkıştığında namaz kılınmaz."

[423]

Bu konu için 89 numaralı hadisin şerhine de bakılabilir.
Bazı Hükümler

1. Yolculukta Cemaat câizdİr"

2. Açık ifade yerine kapalı ifade kullanmak yani kinâyeli lâfızlarla maksadı beyân
etmek caizdir.

3. Namazda huşu içinde bulunulmalı ve namazın ruhuna zıt davranışlardan
sakmılmalıdır.

4. Kişi yaptığı bir işin garip karşılanması halinde o fiilin meşru olduğunu dinî bir
delille açıklamalıdır.

5. Namazda iken abdestine sıkışan kişi namazım bozup yeniden kılmalı ve sıkışmış
halde namaza durulmamahdır.

6. İmamın kaamet etmesi caizdir. Ancak imamdan başka birinin kamet etmesi daha
faziletlidir.

شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [88] هُوَ مَنْ يَحْبِسُ بَوْلَهُ حَقَنَ الرَّجُلُ بَوْلَهُ حَبَسَهُ وَجَمَعَهُ فهو حاقن
وقال بن فَارِسٍ وَيُقَالُ لِمَا جُمِعَ مِنْ لَبَنٍ وَشُدَّ حَقِينٌ وَلِذَلِكَ سُمِّيَ حَابِسُ الْبَوْلِ حَاقِنًا
وَأَرَادَ الْمُؤَلِّفُ بِلَفْظِ الْحَقْنِ الْمَعْنَى الْأَعَمَّ يَعْنِي حَبْسَ الْغَائِطَ وَالْبَوْلَ وَلِذَا أَوْرَدَ فِي الْبَابِ أَحَادِيثَ مِنَ الْقِسْمَيْنِ أَوْ أَرَادَ بِهِ الْمَعْنَى الْخَاصَّ وَهُوَ حَبْسُ الْبَوْلِ وَأَرَادَ بِلَفْظِ الْخَلَاءِ وَبِلَفْظِ الْأَخْبَثَانِ الْوَاقِعَيْنِ فِي الْحَدِيثِ أَحَدَ فَرْدَيْهِمَا وَهُوَ حَبْسُ الْبَوْلِ
( وَهُوَ يَؤُمُّهُمْ) فِي الصَّلَاةِ
وَلَفْظُ الْبَيْهَقِيِّ فِي الْمَعْرِفَةِ أَنَّهُ خَرَجَ إِلَى مَكَّةَ صَحِبَهُ قَوْمٌ فَكَانَ يَؤُمُّهُمْ ( صَلَاةَ الصُّبْحِ) بَدَلَ مِنَ الصَّلَاةِ ( ثُمَّ قَالَ) عَبْدُ اللَّهِ ( لِيَتَقَدَّمْ أحدكم) للإمامة ( وَذَهَبَ) عَبْدُ اللَّهِ ( الْخَلَاءِ) وَهَذِهِ الْجُمْلَةُ مِنْ مَقُولَةِ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ ( فَلْيَبْدَأْ بِالْخَلَاءِ) فَيُفْرِغُ نَفْسَهُ ثُمَّ يَرْجِعُ فَيُصَلِّي لِأَنَّهُ إِذَا صَلَّى قَبْلَ ذَلِكَ تَشَوَّشَ خُشُوعُهُ وَاخْتَلَّ حُضُورُ قَلْبِهِ
وَالْحَدِيثُ فِيهِ دَلِيلٌ عَلَى أَنَّهُ لَا يَقُومُ إِلَى الصَّلَاةِ وَهُوَ يَجِدُ شَيْئًا مِنَ الْغَائِطِ وَالْبَوْلِ ( عَنْ رَجُلٍ حَدَّثَهُ) فَأَدْخَلُوا هَؤُلَاءِ بَيْنَ عُرْوَةَ وَبَيْنَ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْأَرْقَمِ رَجُلًا روى عن بن جُرَيْجٍ أَيْضًا فِي بَعْضِ الرِّوَايَاتِ عَنْهُ مِثْلَ ما روى وهيب
قاله بن الْأَثِيرِ فِي أُسْدِ الْغَابَةِ وَرَجَّحَ الْبُخَارِيُّ فِيمَا حَكَاهُ التِّرْمِذِيُّ فِي الْعِلَلِ الْمُفْرَدِ رِوَايَةَ مَنْ زَادَ فِيهِ عَنْ رَجُلٍ
كَذَا فِي التَّلْخِيصِ ( وَالْأَكْثَرُ) أَيْ أَكْثَرُ الْحُفَّاظِ مِثْلُ مَالِكِ بْنِ أَنَسٍ وَسُفْيَانَ بْنِ عُيَيْنَةَ وَحَفْصِ بْنِ غِيَاثٍ وَمُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ وَشُجَاعِ بْنِ الْوَلِيدِ وَحَمَّادِ بْنِ زَيْدٍ وَوَكِيعٍ وَأَبِي مُعَاوِيَةَ وَالْمُفَضَّلِ بْنِ فَضَالَةَ وَمُحَمَّدِ بْنِ كِنَانَةَ كَمَا صَرَّحَ بِهِ بن عَبْدِ الْبَرِّ وَزَادَ التِّرْمِذِيُّ يَحْيَى بْنَ سَعِيدٍ القطان وزاد بن الْأَثِيرِ شُعْبَةَ وَالثَّوْرِيَّ وَحَمَّادَ بْنَ سَلَمَةَ وَمَعْمَرًا ( كَمَا قَالَ زُهَيْرُ) بْنُ مُعَاوِيَةَ بِحَذْفِ وَاسِطَةٍ بَيْنَ عُرْوَةَ وَعَبْدِ اللَّهِ
قَالَ الْمُنْذِرِيُّ وَأَخْرَجَهُ الترمذي والنسائي وبن مَاجَهْ وَقِيلَ إِنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ أَرْقَمٍ روى عن النبي صلى الله عليه وسلم حَدِيثًا وَاحِدًا وَلَيْسَ لَهُ فِي هَذِهِ الْكُتُبِ سِوَى هَذَا الْحَدِيثِ
وَقَالَ التِّرْمِذِيُّ حَدِيثُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْأَرْقَمِ حَدِيثٌ حَسَنٌ