هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
2952 حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ مَنْصُورٍ ، حَدَّثَنَا أَبُو الْأَحْوَصِ ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ مَسْرُوقٍ ، عَنِ الشَّعْبِيِّ ، عَنْ سَمْعَانَ ، عَنْ سَمُرَةَ ، قَالَ : خَطَبَنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فَقَالَ : هَاهُنَا أَحَدٌ ، مِنْ بَنِي فُلَانٍ ؟ فَلَمْ يُجِبْهُ أَحَدٌ ، ثُمَّ قَالَ : هَاهُنَا أَحَدٌ مِنْ بَنِي فُلَانٍ ؟ فَلَمْ يُجِبْهُ أَحَدٌ ، ثُمَّ قَالَ : هَاهُنَا أَحَدٌ مِنْ بَنِي فُلَانٍ ؟ فَقَامَ رَجُلٌ ، فَقَالَ : أَنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ ، فَقَالَ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مَا مَنَعَكَ أَنْ تُجِيبَنِي فِي الْمَرَّتَيْنِ الْأُولَيَيْنِ ؟ أَمَا إِنِّي لَمْ أُنَوِّهْ بِكُمْ إِلَّا خَيْرًا ، إِنَّ صَاحِبَكُمْ مَأْسُورٌ بِدَيْنِهِ ، فَلَقَدْ رَأَيْتُهُ أَدَّى عَنْهُ حَتَّى مَا بَقِيَ أَحَدٌ يَطْلُبُهُ بِشَيْءٍ ، قَالَ أَبُو دَاوُدَ : سَمْعَانُ بْنُ مُشَنِّجٍ
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
2952 حدثنا سعيد بن منصور ، حدثنا أبو الأحوص ، عن سعيد بن مسروق ، عن الشعبي ، عن سمعان ، عن سمرة ، قال : خطبنا رسول الله صلى الله عليه وسلم ، فقال : هاهنا أحد ، من بني فلان ؟ فلم يجبه أحد ، ثم قال : هاهنا أحد من بني فلان ؟ فلم يجبه أحد ، ثم قال : هاهنا أحد من بني فلان ؟ فقام رجل ، فقال : أنا يا رسول الله ، فقال صلى الله عليه وسلم : ما منعك أن تجيبني في المرتين الأوليين ؟ أما إني لم أنوه بكم إلا خيرا ، إن صاحبكم مأسور بدينه ، فلقد رأيته أدى عنه حتى ما بقي أحد يطلبه بشيء ، قال أبو داود : سمعان بن مشنج
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

Narrated Samurah:

The Messenger of Allah (ﷺ) addressed us and said: Is here any one of such and such tribe present? But no one replied.

He again asked: Is here any one of such and such tribe present? But no one replied.

He again asked: Is here any one of such and such tribe?

Then a man stood and said: I am (here), Messenger of Allah.

He said: What prevented you from replying the first two times? I wish to tell you something good.

Your companion has been detained (from entering Paradise) on account of his debt. Then I saw him that he paid off all his debt on his behalf and there remained no one to demand from him anything.

Abu Dawud said: The name of the narrator Sam'an is Sam'an b. Mushannaj.

(3341) Semüre (b.Cündüb)r.a'den şöyle rivayet edilmiştir. Derki:
Rasûlullah (s. a) bize hitab edip:

"Filan oğullarından burada kimse var mı?" diye sordu.Kimse cevap vermedi. Sonra
tekrar;

"Filan oğulllarmdan burada kimse var mı?" dedi. Yine kimse cevap vermedi.
Rasûlullah (s. a) üçüncü defa tekrar;

"Filan oğullarından burada kimse var mı?" buyurdu. Bu sefer bir adam kalkıp:
Ben varım ya Rasûlallah! dedi. Hz. Peygamber:

"Önceki iki seferde niçin cevap vermedin? Şüphesiz ben sizin için sadece hayır
anarım. Arkadaşınız, borcuna mukabil hapsedildi (cennete sokulmadı)" buyurdu.
(Semüre der ki:)

O adamı, arkadaşının bütün borçlarını öderken gördüm. Öyle ki, artık ondan bir şey
isteyen hiç kimse kalmadı.

Ebû Dâvûd şöyle dedi: (Hadisi Semüre'den nakleden Sem'ân), "Müşennec'in oğlu
[701

Sem'an'dır.



Açıklama



Nesâî'nin rivayetinden anlaşıldığına göre, metinde konu edilen konuşma bir cenazede
geçmiştir. Hz. Peygamber (s. a) ve sa-hâbîler, bir cenazeyi defnetmek için gitmişlerdi.
Rasûlullah (s. a) cemaate bir konuşma yapıp, falan sülâleden kimsenin olup olmadığını
sordu. Kimsenin cevap vermemesi üzerine sorusunu üç defa tekrarladı. Nihayet bir
adam kalkıp kendisinin o sülâleden olduğunu söyledi. RasûlullahJia, ölen zâtın
borçlan yüzünden hapsedildiğini, cennete bırakılmadığını söyleyip onun borçlarının
ödenmesini istedi. Adam da, cemaata sorarak, ölünün kime borcu varsa hiç
bırakmadan hepsini ödedi.

Hadis-i şerif; insanlara olan borcun ne derece önemli olduğunu, ödenmeyen kul

haklarının kişinin cennete girmesine mani olacağını göstermektedir. Bu babda gelecek

olan hadisler, konunun önemine daha çok açıklık getireceklerdir.

Allah (c.c), şirkten başka bütün günahları tevbe ile affettiği halde; kul borcunun affını,

alacaklının affetmesine bağlamıştır. İleride gelecek olan 3345 numaralı hadiste

belirtildiği üzere, zenginin borcunu vermeyip savsaklaması zulümdür.

Borcunu ödemeyi istediği halde, imkânsızlığından dolayı ödeyemeyene,

mühlet'vermek alacaklılar için farzdır. Bakara sûresinin 280. âyetinde şöyle

Duyurulmaktadır: "Borçlu darda ise eli genişleyinceye kadar, ona mühlet verin. Bilmiş

olasınız ki, borcu bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır."

Alimler bu âyetle istidlal ederek, darda olan borçlu için mühlet vermenin farz, borcu
tamamen bağışlamasının da müstehap olduğuna hükmetmişlerdir.
Dürrü'l-Muhtâr'da; haddizatında farzın nafileden daha üstün olduğu, ancak üç şeyin
bundan müstesna tutulduğu kaydedilir ve; darda kalanın bor-eunu bağışlamak mendûb
olduğu halde, bunun da vacib olan mühlet vermekten daha üstün olduğu ifade edilir.
Ebû Ca'fer et-Tahavî'nin rivayet ettiği bir hadiste de Hz. Peygamber (s.a); "Darda
kalan borçluya mühlet verene, her gün için sadaka sevabı vardır." buyurmaktadır.
Hadis-i şerif, borçlu olan müslümanlarm borcunu ödeyivermenin önemine de işaret
etmektedir. Müslim'in, Ebû Mes'ud'dan rivayet ettiği şu hadis, bu durumda olanların
nail olacağı ecre en güzel bir şekilde delâlet etmektedir:
Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

"Sizden önceki milletlerden bir adamın hesabı görüldü. Onun hiçbir hayrı yoktu.
Ancak o zengindi, insanların arasına karışır, kölelerine; darda kalanlara göz
yummalarını emrederdi. Allah (c.c): Ondan vazgeçin, biz buna ondan daha lâyığız,



buyurdu."

Yine Müslim'in Ebû Katâde'den rivayet ettiği bir hadiste Hz. Peygamber (s.a) şöyle
buyurmuştur:

"Her kimi, Allah'ın kendisini kıyamet gününün kederlerinden kurtarması sevindirirse,

122]

darda olana mühlet versin ya da tamamen terketsin."

Yukarıda işaret edildiği gibi bu hadisi Nesâî rivayet etmiştir. Ayrıca Buharî'nin Tarilı-i
Kebîr'inde de vardır.

Buharı; "Sem'an'ırt Semüre'den, Şa'bî'nin de Sem'an'dan hadis duyduğu
bilinmemektedir." der. Tehzîbu't-Tehzîb'de ise, "Sem'an'dan Amir b. eş-Şa'bî rivayette
bulunmuştur, başkası değil." denilir. İbn Hibbân ve Ebû Nasr da Sem'an'm güvenilir

EL

bir ravi oluduğvnu söylerler.



Bazı Hükümler



1. İnsanlar, başkalarına olan borçlarını ödemede titizlik göstermelidirler.

2. Başkasına borçlu olarak ölen kişinin borcu onun cennete girmesine engel olur.

£241

3. Ölen birisinin borcunun bir başkası tarafından ödenmesi caizdir.

شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [3341] ( ها هنا أَحَدٌ) وَفِي رِوَايَةِ النَّسَائِيِّ قَالَ كُنَّا مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي جِنَازَةٍ فقال أها ها هنا مِنْ بَنِي فُلَانٍ أَحَدٌ ثَلَاثًا ( إِنِّي لَمْ أُنَوِّهْ بِكُمْ) بِصِيغَةِ الْمُضَارِعِ الْمُتَكَلِّمِ مِنْ نَوَّهْتُهُ تَنْوِيهًا إِذَا رَفَعْتُهُ وَالْمَعْنَى لَا أَرْفَعُ لَكُمْ وَلَا أَذْكُرُ لَكُمْ إِلَّا خَيْرًا
كَذَا فِي فَتْحِ الْوَدُودِ
وَقَالَ فِي الْقَامُوسِ نوهه وبه دَعَاهُ وَرَفَعَهُ انْتَهَى
( مَأْسُورٌ) أَيْ مَحْبُوسٌ وَمَمْنُوعٌ عَنْ دُخُولِهِ الْجَنَّةَ
قَالَهُ فِي فَتْحِ الْوَدُودِ ( فَلَقَدْ رَأَيْتُهُ) أَيِ الرَّجُلَ مِنْ بَنِي فُلَانٍ وَهَذِهِ مَقُولَةُ سَمُرَةَ ( أَدَّى) أَيْ ذَلِكَ الرَّجُلُ ( عَنْهُ) أَيْ عَنِ الْمَأْسُورِ بِدَيْنِهِ
قَالَ الْمُنْذِرِيُّ وَأَخْرَجَهُ النَّسَائِيُّ وَذَكَرَ أَنَّهُ رَوَى عَنِ الشَّعْبِيُّ مُرْسَلًا وَذَكَرَ الْبُخَارِيُّ فِي التَّارِيخِ الْكَبِيرِ وَقَالَ لَا يُعْلَمُ لِسَمْعَانَ سَمَاعٌ عَنْ سَمُرَةَ
وَلَا لِلشَّعْبِيِّ مِنْ سَمْعَانَ ( قَالَ أَبُو دَاوُدَ سَمْعَانُ بْنُ مُشَنَّجٍ) بِمُعْجَمَةٍ وَنُونٍ ثَقِيلَةٍ ثُمَّ جِيمٌ عَلَى وَزْنِ مُعَظَّمٍ
قَالَ فِي تَهْذِيبِ التَّهْذِيبِ وَرَوَى عَنْهُ عَامِرُ الشَّعْبِيُّ وَلَمْ يَرْوِ عَنْهُ غَيْرُهُ
قَالَ الْبُخَارِيُّ وَلَا نَعْلَمُ لِسَمْعَانَ سَمَاعًا مِنْ سَمُرَةَ وَلَا لِلشَّعْبِيِّ مِنْ سَمْعَانَ وَثَّقَهُ بن حِبَّانَ وَأَبُو نَصْرِ بْنُ مَاكُولَا وَقَالَ لَيْسَ لَهُ غَيْرُ حَدِيثٍ وَاحِدٍ انْتَهَى