هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
3150 حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ ، حَدَّثَنَا يَحْيَى ، عَنْ سُفْيَانَ ، حَدَّثَنِي فُلَيْتٌ الْعَامِرِيُّ ، عَنْ جَسْرَةَ بِنْتِ دَجَاجَةَ ، قَالَتْ : قَالَتْ عَائِشَةُ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا : مَا رَأَيْتُ صَانِعًا طَعَامًا مِثْلَ صَفِيَّةَ ، صَنَعَتْ لِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ طَعَامًا فَبَعَثَتْ بِهِ ، فَأَخَذَنِي أَفْكَلٌ ، فَكَسَرْتُ الْإِنَاءَ ، فَقُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، مَا كَفَّارَةُ مَا صَنَعْتُ ؟ قَالَ : إِنَاءٌ مِثْلُ إِنَاءٍ وَطَعَامٌ مِثْلُ طَعَامٍ
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
3150 حدثنا مسدد ، حدثنا يحيى ، عن سفيان ، حدثني فليت العامري ، عن جسرة بنت دجاجة ، قالت : قالت عائشة رضي الله عنها : ما رأيت صانعا طعاما مثل صفية ، صنعت لرسول الله صلى الله عليه وسلم طعاما فبعثت به ، فأخذني أفكل ، فكسرت الإناء ، فقلت : يا رسول الله ، ما كفارة ما صنعت ؟ قال : إناء مثل إناء وطعام مثل طعام
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

Narrated Aisha, Ummul Mu'minin:

I saw no one cooking food like Safiyyah. She cooked food for the Messenger of Allah (ﷺ) and sent it. I became angry and broke the vessel. I then asked: Messenger of Allah, what is the atonement for what I have done? He replied: A vessel like (this) vessel and food like (this) food.

(3568) Aişe (r.anha)'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Safıyye kadar (güzel) yemek yapan birisini görmedim. O, Rasûlullah için bir yemek
yapıp gönderdi. Beni bir titreme aldı ve kabı kırdım, (sonra):
Ya Rasûlallah, yaptığınım keffareti ne? dedim.

[652]

"Kabın misli kap ve yemeğin misli yemek" buyurdu.
Açıklama

Yukarıdaki hadislerde anlatılan hâdise aynı mıdır yoksa farklımıdır? Bu konuda
değişik görüşler var. Hafız İbn Hacer,hâdiselerin ayrı ayrı olduğunu söylemektedir.
Eğer hâdiselerin aynı olduğu kabul edilirse, birinci hadisteki, Hz. Peygamber'e yemek
gönderen hanımın Safıyye olması icabeder. Ama âlimler bu hanımın Zeynep binti
Cahş veya Ümmü Seleme (r.anhüma) olabileceği şeklinde de görüş beyan
etmektedirler.

İlk hadis, Ebû Davud'a iki ayrı hocası tarafından nakledilmiştir. Bunlar: Müsedded ve
Muhammed b. Müsennâ'dır.

Muhammed b. Müsennâ'nm rivayetine göre Rasûlullah (s. a), yere dökülen yemeği bir
araya getirdiği çanak parçalarının içine doldururken bir taraftan da, "Anneniz
kıskandı" diyordu. Kıskançlık kumalar arasında bulunan bir özelliktir. Hz, Aişe
(r.anha) de bir kadındı, onun da kumasını kıskanması kaçınılmazdı. İşte Hz.
Peygamber (s. a) buna işaretle sanki, Hz. Aişe namına özür dilemekte ve yaptığının
mazur görülmesi gerektiğini ihsas ettirmektedir.

Hadislerde anlatılan hâdiselerdi Hz. Aişe (r.anha)'mn kırdığı çanağı ve döktüğü
yemeği misilleri ile ödeıUği anlaşılmaktadır. Çanak ve yemek, kıyemî olan
mallardandır. Onun içi, bu hadislerin te'vili gerekmiştir.

Bilindiği gibi; ölçekle ölçülerek vt a tartılarak alınıp satılan mallar mislî, yumurta ve
karpuz gibi tane ile alınıp satılanlar adedi, bunların dışındakiler de kıyemîdir.
Mislî ve adedi mütekarib olan bir mal telef edildiği zaman, ulemanın ittifakı ile bu mal
misli ile ödenir. Meselâ, bir kimsenin üç ölçek buğdayını telef eden, ona üç ölçek
buğday verir. Kıyemî olan bir malı telef eden kişi de onun değerini ödeyecektir. Bu
meselede de ulema arasında pek ihtilâf yoktur. Avnü'l-Ma'bûd'da, kıyemî malların
tazmininin Şafiî ve Kûfelilere göre, ister hayvan ister başka bir şey olsun misilleri ile



olacağı ifade edilmektedir. Ancak bunda bir kalem hatası olsa gerektir. Çünkü kıyemî
malların tazmini Şâifıîlere göre de kıymetleri iledir. Ancak hayvan, Şâfiîlere göre
mislidir. Onun için hayvanın tazmini Şâfiîlere göre misli ile olur.
Dâvûd ez-Zâhirî de; hayvanın hayvanla, kölenin köle ile serçenin serçe ile tazmin
edileceği görüşündedir.

Görüldüğü gibi; ulemanın ittifakı ile kıyemî malların tazmini kıymetleri ile
olmaktadır. Yukarıdaki hadislerde Hz. Peygamber (s. a) çanağın ve yemeğin misilleri
ile ödeneceğini ifade buyurmuştur. Oysa bunlar kıyemî mallardır. Peki âlimlerin
görüşü -hâşâ- Rasûlullah'm uygulamasına zıt mı düşmektedir? Yoksa hadislerin
izahında göz önüne alınması gereken noktalar mı vardır? Hattâbî, ikinci şıkkı uygun
görmekte ve şöyle demektedir:

"Hz. Peygamber'in Hz. Aişe'ye yemek ve çanağın misli ile tazmin edileceğini
bildirmesi; yardımlaşma ve ıslah babmdandır, bir hüküm değildir. Çünkü çanak ve
yemeğin belli bir misli yoktur. Üstelik Hz. Aişe (r.anha)'nm kırdığı çanak ve döktüğü
yemek, Safıyye (r.anha)'nm evinden getirilmiştir. Rasûlullah'm hanımlarının evinde
bulunan şey de aslında Hz. Peygamber'in mülküdür. Bir kimsenin kendi mülkü olan
bir şeyde de münasip göreceği herhangi bir şekilde hükmetmesi caizdir. Bu, insanlar
arasındaki hukukî konularda esas olacak şeylerden değildir. Ayrıca hadisin isnadında
da tenkid edilen noktalar vardır. Alimlerden; mekîl ve mevzunun dışındakilerde misil-
le tazminin gerekli olduğunu söyleyen hiç birisini bilmiyorum. Sadece Dâ-vûd'un
hayvan, köle ve serçede misil icabettiğini söylediği nakledilmiştir. Dâvûd bunu
ihramlmm avladığı avın cezasına benzetmiştir."

Hadisin ihtiva ettiği diğer hükümleri de şu şekilde maddeleştirmemiz mümkündür:

1- Gâsıp, kıymetini veya mislini ödediği zaman gasbettiği mala mâlik olur. Çünkü Hz.
Peygamber, kırılan çanağın parçalarını iade etmemiştir.

2- Temiz sofra üzerine veya yere dökülen yemeğin toplanıp yenmesi meşrudur.

3- Kadınların, kumalarına karşı tabiatlarında bulunan kıskançlıklarını hoş görüp

r6531

onların yaptılarmı iyilikle telafi etmek uygundur.

90. İnsanların Ekinine Zarar Veren Hayvanların Durumu

شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [3568] ( مِثْلَ صَفِيَّةٍ) أَيْ بِنْتِ حيي زوج النبي صلى الله عليه وسلم ( فَبَعَثَتْ) أَيْ صَفِيَّةُ ( بِهِ) أَيْ بِالطَّعَامِ ( أَفْكَلٌ) بِفَتْحِ الْهَمْزَةِ وَإِسْكَانِ الْفَاءِ وَفَتْحِ الْكَافِ ثُمَّ لَامٌ وَزْنُهُ أَفْعَلُ وَالْمَعْنَى أَخَذَتْنِي رِعْدَةُ الْأَفْكَلِ وَهِيَ الرِّعْدَةُ مِنْ بَرْدٍ أَوْ خَوْفٍ
وَالْمُرَادُ هُنَا أَنَّهَا لَمَّا رَأَتْ حُسْنَ الطَّعَامِ غَارَتْ وَأَخَذَتْهَا مِثْلُ الرِّعْدَةِ
قَالَهُ فِي النَّيْلِ ( فَكَسَرْتُ) بِصِيغَةِ الْمُتَكَلِّمِ ( إِنَاءٌ مِثْلُ إِنَاءٍ إِلَخْ) فِيهِ دَلِيلٌ عَلَى أَنَّ الْقِيمِيَّ يُضْمَنُ بِمِثْلِهِ وَلَا يُضْمَنُ بِالْقِيمَةِ إِلَّا عِنْدَ عَدَمِ الْمِثْلِ وَبِهِ احْتَجَّ الشَّافِعِيُّ وَالْكُوفِيُّونَ
وَقَالَ الْقَسْطَلَّانِيُّ اسْتُشْكِلَ هَذَا بِأَنَّهُ إِنَّمَا يُحْكَمُ فِي الشَّيْءِ بِمِثْلِهِ إِذَا كَانَ مُتَشَابِهَ الْأَجْزَاءِ كَالدَّرَاهِمِ وَسَائِرِ الْمِثْلِيَّاتِ وَالْقَصْعَةُ إِنَّمَا هِيَ مِنَ الْمُتَقَوَّمَاتِ
وَالْجَوَابُ مَا حَكَاهُ الْبَيْهَقِيُّ بِأَنَّ الْقَصْعَتَيْنِ كَانَتَا لِلنَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي بَيْتِ زَوْجَتَيْهِ فَعَاقَبَ الْكَاسِرَةَ بِجَعْلِ الْقَصْعَةِ الْمَكْسُورَةِ فِي بَيْتِهَا وَجَعْلِ الصَّحِيحَةِ فِي بَيْتِ صَاحِبَتِهَا وَلَمْ يَكُنْ ذَلِكَ عَلَى سَبِيلِ الْحُكْمِ عَلَى الْخَصْمِ انْتَهَى
وَتُعُقِّبَ بِمَا وَقَعَ فِي رِوَايَةٍ لِابْنِ أَبِي حَاتِمٍ بِلَفْظِ مَنْ كَسَرَ شَيْئًا فَهُوَ لَهُ وَعَلَيْهِ مِثْلُهُ قَالَ الْمُنْذِرِيُّ وَأَخْرَجَهُ النَّسَائِيُّ وَفِي إِسْنَادِهِ أَفْلَتُ بْنُ خَلِيفَةَ أَبُو حَسَّانَ وَيُقَالُ فُلَيْتُ الْعَامِرِيُّ
قَالَ الْإِمَامُ أَحْمَدُ مَا أَرَى بِهِ بَأْسًا
وَقَالَ أَبُو حَاتِمٍ الرَّازِيُّ شَيْخٌ
وَقَالَ الْخَطَّابِيُّ وفي إسناده الحديث مقال