بَابُ مَا جَاءَ فِي نَسْخِ الْوَصِيَّةِ لِلْوَالِدَيْنِ وَالْأَقْرَبِينَ
2531 حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدٍ الْمَرْوَزِيُّ ، حَدَّثَنِي عَلِيُّ بْنُ حُسَيْنِ بْنِ وَاقِدٍ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ يَزِيدَ النَّحْوِيِّ ، عَنْ عِكْرِمَةَ ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ ، { إِنْ تَرَكَ خَيْرًا الْوَصِيَّةُ لِلْوَالِدَيْنِ وَالْأَقْرَبِينَ } ، فَكَانَتِ الْوَصِيَّةُ كَذَلِكَ حَتَّى نَسَخَتْهَا آيَةُ الْمِيرَاثِ |
When the Messenger of Allah (ﷺ) went on an expedition, he took Umm Sulaym, and he had some women of the Ansar who supplied water and tended the wounded.
(2869) İbn Abbas'dan (rivayet olunduğuna göre İslâmiyetin ilk yıllarında) vasiyyet
"Eğer bir hayır (mal) bırakacaksa anaya, babaya, yakınlara ve uygun biçimde vasiyyet
[351
etmek..." (âyetinin emrine uygun bir) şekilde yapılır idi. Nihayet miras âyetiyle
[361
neshedildi.
Açıklama
Nisa sûresinin mirasla ilgili 11-13 numaralı âyetleri gelmezden önce, kişinin bıraktığı
maldan anne, baba ve akrabasına bir pay verilmesini vasiyvet etmesi bu âyetle farz
kılınmış idi. Fakat Nisa süresindeki miras âyetiyle anne babanın ve akrabanın mirastan
alacakları hisseler belirtildiğinden, Hz. Peygamber "Allah her hak sahibine hakkını
[371
vermiştir. Artık vârise vasiyyet olmaz." buyurarak bu âyetin akrabaya vasiyyet
hükmünü neshetmiş, yani yürürlükten kaldırmıştır. Bazı bilginlere göre; aslında miras
âyetinin inmesiyle yakın akrabaya vasiyyet hükmü neshedilmiş ise de mirastan payı
olmayan uzak akrabaya vasiyyet hükmü farz olarak baki kalmıştır.
Mesela erkek evladı, ana ve babası bulunduğu zaman, ölünün kız kardeşine miras
düşmez. "Amcaları bulunan çocuğa, dedesinden miras kalmaz. Babası yahut erkek
evladı bulunan kimsenin, amcasına, halasına, dayısına, teyzesine miras düşmez, işte
bu gibi kimseleri zaruretten kurtarmak için bunlara bir miktar malı vasiyyet etmek bu
âyetle emredilmektedir. hadislerle vasiyyet mecburiyeti kaldırılmıştır. Ancak vasiyyet
caizdir. Kişi miras düşmeyen akrabasına vasiyyet edebileceği gibi başkalarına da
[381
vasiyyet edebilir.
6. Varise Vasiyyet Etmenin Hükmü