بَابٌ فِي قَضَاءِ الْقَاضِي إِذَا أَخْطَأَ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي قَضَاءِ الْقَاضِي إِذَا أَخْطَأَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3165 حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ ، أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ ، عَنْ عُرْوَةَ ، عَنْ زَيْنَبَ بِنْتِ أُمِّ سَلَمَةَ ، عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ ، قَالَتْ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ ، وَإِنَّكُمْ تَخْتَصِمُونَ إِلَيَّ وَلَعَلَّ بَعْضَكُمْ أَنْ يَكُونَ أَلْحَنَ بِحُجَّتِهِ مِنْ بَعْضٍ ، فَأَقْضِيَ لَهُ عَلَى نَحْوِ مَا أَسْمَعُ مِنْهُ ، فَمَنْ قَضَيْتُ لَهُ مِنْ حَقِّ أَخِيهِ بِشَيْءٍ ، فَلَا يَأْخُذْ مِنْهُ شَيْئًا ، فَإِنَّمَا أَقْطَعُ لَهُ قِطْعَةً مِنَ النَّارِ ، حَدَّثَنَا الرَّبِيعُ بْنُ نَافِعٍ أَبُو تَوْبَةَ ، حَدَّثَنَا ابْنُ الْمُبَارَكِ ، عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ رَافِعٍ ، مَوْلَى أُمِّ سَلَمَةَ ، عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ قَالَتْ : أَتَى رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رَجُلَانِ يَخْتَصِمَانِ فِي مَوَارِيثَ لَهُمَا ، لَمْ تَكُنْ لَهُمَا بَيِّنَةٌ إِلَّا دَعْوَاهُمَا ، فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَذَكَرَ مِثْلَهُ ، فَبَكَى الرَّجُلَانِ ، وَقَالَ : كُلُّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا حَقِّي لَكَ ، فَقَالَ لَهُمَا النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَمَّا إِذْ فَعَلْتُمَا مَا فَعَلْتُمَا فَاقْتَسِمَا ، وَتَوَخَّيَا الْحَقَّ ، ثُمَّ اسْتَهَمَا ، ثُمَّ تَحَالَّا ، حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُوسَى الرَّازِيُّ ، أَخْبَرَنَا عِيسَى ، حَدَّثَنَا أُسَامَةُ ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ رَافِعٍ ، قَالَ : سَمِعْتُ أُمَّ سَلَمَةَ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِهَذَا الْحَدِيثِ ، قَالَ : يَخْتَصِمَانِ فِي مَوَارِيثَ وَأَشْيَاءَ قَدْ دَرَسَتْ ، فَقَالَ : إِنِّي إِنَّمَا أَقْضِي بَيْنَكُمْ بِرَأْيِي فِيمَا لَمْ يُنْزَلْ عَلَيَّ فِيهِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

On the day of Uhud we brought the martyrs to bury them (at another place), but the crier of the Prophet (ﷺ) came and said: The Messenger of Allah (ﷺ) has commanded you to bury the martyrs at the place where they fell. So we took them back.

(3583) Ummü Seleme'den, demiştir ki: Rasûlullah (s. a.) şöyle buyurdu:
"Ben ancak bir insanım. Siz davalarınıza bakmam için bana müracaat ediyorsunuz. Bir
kısmınız (hakkı savunurken) delilini ifade etme hususunda bir kısmınızdan daha güç'"
olabilir, ben de ondan dinlediklerime göre hüküm veririm. Binaenaleyh ben (bu şartlar
içerisinde) herhangi bir kimse için kardeşinin hakkı olan bir şeyin verilmesine



hükmedersem o kimse bu şeyi almasın. Çünkü ben (bu şekilde verdiğim hükümle)

ona ateşten bir parça kes(ip ver)mişim (demek)tir."

Açıklama

Metinde geçen "Çünkü ben (bu şekilde verdiğim hükümle) ona ateşten bir parça kes
(ip ver)mişim (demek)tir" cümlesinden murad; eğer zahire göre verdiğim hüküm
bâtına ve gerçeğe uymazsa böldüğüm şey ona haramdır, kendisini cehenneme götürür
demektir. Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir: Bu hadisin zahirinden anlaşıldığına
göre, Peygamber (s. a) bazen zahiri bâtına muhalif hüküm verebilir; halbuki usûl-i fı-
kıh âlimleri ittifakla, onun ahkâm babında hata üzerine hüküm ikrar etmeyeceğini ve
hükümlerinin terk edilemeyeceğini söylemişlerdir.

Buna şöyle cevap verilir: Bu hadisle usûl-i fıkıh kaidesi arasında çelişki yoktur. Çünkü
usûl-i fıkıh âlimlerinin muradları; Rasûlullah (s.a)'m kendi içtihadı ile verdiği
hükümlerdir. Hadis-i şerifte bahsedilen hüküm ise icti-hadla değil, yemin ve şahid gibi
bir beyyineye istinadan verilen hükümdür. Böyle bir hüküme hata denilmez. Hüküm
teklif-i ilâhîye göre verilmiştir; ve sahihtir. (Bu husustaki teklîf-i ilâhî, iki şahidin
dinlenmesi gibi şeylerdir. Şahidler yalancı iseler vebal de onlara ait olur. Hükümde bir
kusur yoktur.)

Rasûlullah (s. a): "Ben ancak birinsanım"-buyurmakla, insanlık haline tenbihte
bulunmuştır. İnsan gaybı ve hâdiselerinin sırlarını Allah Teâlâ bildirmedikçe bilemez.
Peygamber (s.a)'e de, sair insanlar gibi zahire göre hüküm vermek caizdir.
Hükümlerin sırlarını ancak Allah bilir. O halde zahire göre şahit ve yemin gibi
beyyinelerle hüküm verir. Bu hüküm sirr-ı ilâhiye muhalif olabilir; fakat o ancak
zahire (yani eldeki delile) göre hüküm vermekle mükelleftir; ta ki bu hususta ümmeti
de ona tâbi olsun.

"Herhangi bir kimse için kardeşinin hakkı olan bir şeyin verilmesine hükmedersem..."
ifadesindeki (müslüman) kardeşinin tabiri, ihtirazi bir kayd değil, ekseri hallere
bakılarak söylenmiştir. Yoksa bu hususta zımmi, muâhid ve mürted gibi kâfirlerin
malları da müslümanm malı gibidir.

"Onu (İsterse) üzerine alsın; yahut (dilerse) terketsin" cümlesinden maksad,
muhayyerlik değil, tehdittir. Bu cümle, "İsteyen iman etsin, isteyen de küfür" âyet-i

1541

kerimesine benzer. Mezkûr âyetten murad tehdittir.
Bazı Hükümler

1. Hüküm zahire göre verilir. Mamafih bu mesele ihtilaflıdır, imam Malık in meşur
kavline göre, hakim kendi bilgisine dayanarak hiçbir hüküm veremez. İmam Ahmed
ile, İshak'm, Ebû Ubeyd ve Şa'bî'nin görüşleri de budur.

Ulemadan bir kısmına göre, hâkim mal ve şer'î cezalara (hududa) ait bir davada da
kendi bildiği ile amel edebilir. Ebû Sevr ile, bir kavline göre İmam Şafiî'nin
mezhepleri de budur.

Bazıları, "Hâkim yalnız hüküm meclisinde işiterek öğrendikleri ile amel eder" demiş,
bazıları da hâkimin hüküm meclisinde ve başka yerde işittikleri ile hüküm
verebileceğini, yalnız mal davasında bunun caiz olmadığını soy-



lemislerdir. Hanelilerden Ebû Yusuf ile İmam Muhammed'in ve bir kavle göre İmam
Şafiî'nin mezhebi budur. Bu hususta daha başka kaviller de vardır.
2. Zanla amel caizdir. Bu husus, hâkim hakkında ittifak edilen bir konudur. Tahavî
diyor ki: "Bir kısım âlimler; hâkimin mal temliki, mülk izâlesi, nikâh, talâk ve benzeri
şeylerde verdiği hüküm nafizdir. Ama bâtında o hüküm şahidlerin şahadetine ve o
şahadetle zahire göre verilen hükme muhalifse, hâkimin hükmü temlik, tahrim ve
tahlili icab etmez; demişlerdir. İmam Ebû Yusuf da buna kail olanlardandır.
Başkaları bunlara muhalefet etmiş ve; mal temliki hususunda hüküm bâtına göredir;
fakat nikâh, talâk gibi hükümler zahiren adil, bâtmen mecruh olan şahitlerin
şahadetleri ile verilmişse hem zahiren ve hem de bâtmen nafizdir, demişlerdir. Ebû

£551

Hanîfe ile Muhammed'in kavilleri de budur."

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3166 حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ دَاوُدَ الْمَهْرِيُّ ، أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ ، عَنْ يُونُسَ بْنِ يَزِيدَ ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ ، أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، قَالَ وَهُوَ عَلَى الْمِنْبَرِ : يَا أَيُّهَا النَّاسُ ، إِنَّ الرَّأْيَ إِنَّمَا كَانَ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مُصِيبًا لِأَنَّ اللَّهَ كَانَ يُرِيهِ ، وَإِنَّمَا هُوَ مِنَّا الظَّنُّ وَالتَّكَلُّفُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Prophet (ﷺ) said: If any Muslim dies and three rows of Muslims pray over him, it will assure him (of Paradise). When Malik considered those who accompanied a bier to be a few, he divided them into three rows in accordance with this tradition.

(3586) Ömer b. el-Hattâb (r.a) minber üzerinde iken şöyle demiştir:
Ey insanlar, ancak Rasûlullah (s.a)'nı içtihadında kesin isabet yardır. Çünkü Allah ona
(doğruyu bizzat kendisi) göstermiştir. Bizden (çıkan) içtihad (1ar ise, doğruyu
çıkarmak için gücümüz nisbetinde ortaya konmuş fikrî) bir gayret (in semeresinden

İMİ

ibaret)tir.
Açıklama

Metinde geçen, "Çünkü Allah ona (doğruyu bizzat kendisi) göstermiştir" cümlesiyle
kastedilen, "Biz sana kitabı gerçek ile indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın sana

[621

gösterdiği şekilde hüküm veresin" âyet-i kerimesidir.

Görüldüğü gibi bu âyet-i kerimede Yüce Allah'ın hakikatleri Rasûlüne açık bir şekilde
gösterdiği ifade edilmektedir. Binaenaleyh Hz. Peygamber, Kur'an-ı Kerim ve
kendisine gelen diğer ilhamlar sayesinde hak ve hakikati eksiksiz olarak öğrendiği için
onun görüşleri hatadan uzaktır. Allah'ın hıfz-ü himâyesi altındadır. Onun dışındaki
insanların ictihadlarmm isabet derecesi ise kendi güçlen nisbetindedir. Hakkı ortaya
çıkarabilmek için olanca güçlerini sarfederler; fakat neticenin isabetli mi yoksa hatalı
mı olduğu bilinmez.



Bu hadis mımkatı'dir. Çünkü senedinde bulunan tbn Şihâb ez-Zührî'nin Hz. Ömer'le
görüşüp konuşmadığı bilinmektedir.

Hadisin bab başlığı ile ilgisi ise, Hz. Peygamber'in dışındaki hâkimlerin verdikleri

[63]

hükümlerde yanılabilecekleri noktasındadır.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3167 حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدَةَ الضَّبِّيُّ ، أَخْبَرَنَا مُعَاذُ بْنُ مُعَاذٍ ، قَالَ : أَخْبَرَنِي أَبُو عُثْمَانَ الشَّامِيُّ : وَلَا إِخَالُنِي رَأَيْتُ شَأْمِيًّا أَفْضَلَ مِنْهُ يَعْنِي حُرَيْزَ بْنَ عُثْمَانَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

We were forbidden accompany the biers, but it was not stressed upon us.

(3587) Muaz b. Muaz dedi ki:

(Şu bir önceki hadisi) bana Ebû Osman eş-Şâmî de haber verdi. Ben ondan yani (Ebû
Osman eş-Şâmî künyesiyle tanınan) Harîz b. Osman'dan daha faziletli birini

1641

gördüğümü sanmıyorum.
Açıklama

Bu sened, Sünen-i Ebû Dâvûd nüshalarının bir kısmında bulunmamaktadır. Hadis
sarihleri bu hadisin burada ne maksatla zikredilmiş olduğunu tesbit edemedikleri için
hadisin bu babda zikrediliş sebebini anlayamadıklarını söylemekle yetinmişler ve

[65]

hadis üzerinde daha fazla açıklamaya girmemişlerdir.
8.Davacı İle Davalı Mahkemede Hakimin Önünde Otururlar