بَابُ مَا جَاءَ فِي خَبَرِ الطَّائِفِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ مَا جَاءَ فِي خَبَرِ الطَّائِفِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2678 حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ الصَّبَّاحِ ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ يَعْنِي ابْنَ عَبْدِ الْكَرِيمِ ، حَدَّثَنِي إِبْرَاهِيمُ يَعْنِي ابْنَ عَقِيلِ بْنِ مُنَبِّهٍ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ وَهْبٍ ، قَالَ : سَأَلْتُ جَابِرًا عَنْ شَأْنِ ثَقِيفٍ إِذْ بَايَعَتْ ؟ قَالَ : اشْتَرَطَتْ عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، أَنْ لَا صَدَقَةَ عَلَيْهَا ، وَلَا جِهَادَ ، وَأَنَّهُ سَمِعَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَعْدَ ذَلِكَ يَقُولُ : سَيَتَصَدَّقُونَ ، وَيُجَاهِدُونَ إِذَا أَسْلَمُوا

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Messenger of Allah (ﷺ) sent Abdullah ibn Ghalib al-Laythi along with a detachment and I was also with them. He ordered them to attach Banu al-Mulawwih from all sides at al-Kadid. So we went out and when we reached al-Kadid we met al-Harith ibn al-Barsa al-Laythi, and seized him. He said: I came with the intention of embracing Islam, and I came out to go to the Messenger of Allah (ﷺ). We said: If you are a Muslim, there is no harm if we keep you in chains for a day and night; and if you are not, we shall tie you with chains. So we tied him with chains.

(3025) Vehb (ibn Münebbih)'den demiştir ki: Câbir'e Sakif (kabilesin)in durumunu
sordum. Çünkü (onlar müslüman olduklarına dair Hz. Peygambere) biat etmişlerdi.
Câbir de- (Onlar) Peygamber (s.a)'e kendilerine zekat ve cihâd (mükellefiyetlerinin)
olmamasını şart koştular- cevabını verdi. (Câbir) daha sonra -Peygamber (s.a)i (onlar
ileride tam manâsıyla) "müslüman oldukları vakit (kendiliklerinden) zekat da

[3181

verecekler cihâd da edecekler." derken işitmiş.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2679 حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَلِيِّ بْنِ سُوَيْدٍ يَعْنِي ابْنَ مَنْجُوفٍ ، حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ ، عَنْ حَمَّادِ بْنِ سَلَمَةَ ، عَنْ حُمَيْدٍ ، عَنِ الْحَسَنِ ، عَنْ عُثْمَانَ بْنِ أَبِي الْعَاصِ ، أَنَّ وَفْدَ ثَقِيفٍ لَمَّا قَدِمُوا عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، أَنْزَلَهُمُ الْمَسْجِدَ لِيَكُونَ أَرَقَّ لِقُلُوبِهِمْ ، فَاشْتَرَطُوا عَلَيْهِ أَنْ لَا يُحْشَرُوا ، وَلَا يُعْشَرُوا ، وَلَا يُجَبَّوْا ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَكُمْ أَنْ لَا تُحْشَرُوا ، وَلَا تُعْشَرُوا ، وَلَا خَيْرَ فِي دِينٍ لَيْسَ فِيهِ رُكُوعٌ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Abu Hurairah said “ The Apostle of Allaah(ﷺ) sent some horsemen to Najd and they brought a man of the Banu Hanifah called Thumamah bint Uthal who was the chief of the people of Al Yamamah and bound him to one of the pillars of the mosque. The Apostle of Allaah(ﷺ) came out to him and said “What are you expecting, Thumamah?”. He replied “I expect good, Muhammad. If you kill (me), you will kill one whose blood will be avenged, if you show favor, you will show it to one who is grateful and if you want property and ask you will be given as much of it as you wish. The Apostle of Allaah(ﷺ) left him till the following day and asked him ”What are you expecting, Thumamah?” He repeated the same words (in reply). The Apostle of Allaah(ﷺ)left him till the day after the following one and he mentioned the same words. The Apostle of Allaah(ﷺ) then said “Set Thumamah free.” He went off to some palm trees near the mosque. He took a bath there and entered the mosque and said “I testify that there is no god but Allaah and I testify that Muhammd is His servant and His apostle. He then narrated the rest of the tradition. The narrator ‘Isa said “Al Laith narrated to us”. He said “a man of respect and reverence.”

(3026) Osman b. Ebi'l-As'dan demiştir ki:

Sakif (kabilesin)in heyeti (müslümanlığı kabul etmek gayesiyle) Rasûlullah (s.a)'e
geldikleri vakit, (Peygamber Efendimiz) onları kalplerinin daha da incelmesi (ve
hassaslaşması) için mescide indirmiş. (Onlar müslümanlığı kabul edebilmeleri için)
cihâdla öşürle ve namazla mükellef tutulmamalarını hz. Peygambere şart koşmuşlar.
Rasûlullah (s. a) de:

"Size (muvakkaten) cihâda çağrılmama ve öşürden muaf tutulma (hakkı tanıyorum.
Fakat) namaz bulunmayan dinde hayır yoktur."

11191

Bu bakımdan geçici olarak dahi olsa sizi namazdan muaf tutamam buyurmuştur.
Açıklama

Taif :İkinci iklimde yirmibir derece arz (enlem) dairesinde, rakımı yüksek, akar suları

ekinlikleri, hurma bahçeleri üzüm bağları bulunan, muz ve benzeri meyveler yetişen,

Mekke'nin doğusunda Mekke'ye iki, üç merhalelik büyük bir şehirdir.

Mekke'den Taife yaya yürüyüşüyle bir günde çıkılır, Oradan Mekke'ye yarım günde

inilir.

Hicretin onuncu yılında Huneyn gazvesinden sonra Benû Hevazin kabilesi, müslüman
oldukları için azad edilmişti. Kaçaklardan bazıları ise Ev-tas vadisinde toplanmışlar ve
bunlarda bir İslâm müfrezesi tarafından esir edilmişlerdi. Savaştan kaçan Benû Sakîf

[320]

kabilesi de gidip Taife kapanmışlardı.

Bunun üzerine, Peygamberimiz Taif i kuşattı. Taifliler en şiddetli bir şekilde günlerce
ok savaşı yaptılar.

[3211

Sakîfliler 10-19 gece Taif ten müslümanlara ok ve taş atarak savaştılar.
Bu kuşatmadan bir sonuç alınamadığından kuşatma kaldırıldı. Bir sene sonra Taif

P221

halkı, kendiliklerinden gelip müslüman oldular.

Müslüman olmak üzere Medine'ye gelen Sakîf heyetini Peygamber Efendimiz
mescidde kabul etti. Onları mescidde kabul etmekle, mescidde cemaat halinde namaz
kılan müslümanları görerek kalplerinin incelmesini ve dolayısıyla İslâm'a karşı olan
ilgilerinin daha artmasını umuyordu.

Sakîfliler kendilerinin cihâd, zekat ve namazdan muaf tutulmaları şartıyla İslâm'a
girebileceklerini bildirdiler.

Hz. Peygamberse onlara kendilerinin cihâdla zekattan muaf tutulabileceğini, fakat



namazsız bir dinde hayır olmadığında namazdan muaf tutamayacağını bildirdi. Onlar
da bu şartla İslâm'a girmeyi kabul ettiler.

Peygamber Efendimizin, onları zekât ve cihâddan muaf tutmasının sebebi, aslında
henüz onların zekat vermek ve cihâd etmekle mükellef olmamalarıydı. Çünkü yeni
müslüman oluyorlardı.

Zekatla mükellef olmaları için mallarının üzerinden bir sene geçmesi gerekirdi. O
anda Umûmi seferberlik ilân edilmiş olmadığı için cihâdla da mükellef değillerdi. Bu
sebeple onları geçici olarak zekat ve cihâddan muaf tuttu.

Onlar İslâm'a girdikten sonra, yapacakları güzel amellerle kalplerinin genişleyip
İslâm'a ısınacağını ve zamanla kendiliklerinden zekatlarını verip ve cihâda koşacakları
kendisine bildirildiği için onları zekatla cihâddan muvakkaten muaf tutmuş olması da
mümkündür.

Fakat günde beş vakit namaz kılmak, her müslümana farz olduğundan onların
namazdan muaf tutulma tekliflerini reddetti.

Sakîf kabilesi, kendi azalarıyla müslüman olduklarından Tâif arazisi haraç arazisi

r3231

değil mülk arazisidir.

26-27. Yemen Topraklarının Durumu