بَابٌ فِي حِلْيَةِ السَّيْفِ تُبَاعُ بِالدَّرَاهِمِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي حِلْيَةِ السَّيْفِ تُبَاعُ بِالدَّرَاهِمِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2960 حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى ، وَأَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ ، وَأَحْمَدُ بْنُ مَنِيعٍ ، قَالُوا : حَدَّثَنَا ابْنُ الْمُبَارَكِ ، ح وحَدَّثَنَا ابْنُ الْعَلَاءِ ، أَخْبَرَنَا ابْنُ الْمُبَارَكِ ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ يَزِيدَ ، قَالَ : حَدَّثَنِي خَالِدُ بْنُ أَبِي عِمْرَانَ ، عَنْ حَنَشٍ ، عَنْ فَضَالَةَ بْنِ عُبَيْدٍ ، قَالَ : أُتِيَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَامَ خَيْبَرَ بِقِلَادَةٍ فِيهَا ذَهَبٌ وَخَرَزٌ ، قَالَ أَبُو بَكْرٍ ، وَابْنُ مَنِيعٍ فِيهَا خَرَزٌ مُعَلَّقَةٌ بِذَهَبٍ ابْتَاعَهَا رَجُلٌ بِتِسْعَةِ دَنَانِيرَ أَوْ بِسَبْعَةِ دَنَانِيرَ ، قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَا حَتَّى تُمَيِّزَ بَيْنَهُ وَبَيْنَهُ ، فَقَالَ : إِنَّمَا أَرَدْتُ الْحِجَارَةَ ، فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَا حَتَّى تُمَيِّزَ بَيْنَهُمَا ، قَالَ : فَرَدَّهُ حَتَّى مُيِّزَ بَيْنَهُمَا و قَالَ ابْنُ عِيسَى : أَرَدْتُ التِّجَارَةَ ، قَالَ أَبُو دَاوُدَ : وَكَانَ فِي كِتَابِهِ الْحِجَارَةُ فَغَيَّرَهُ ، فَقَالَ : التِّجَارَةُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

An expedition of the Ansar was operating in Persia with their leader. 'Umar used to send expeditions by turns every year, but he neglected them. When the expired, the people of expedition appointed on the frontier came back. He ('Umar) took serious action against them and threatened them, though they were the Companions of the Messenger of Allah (ﷺ). They said: 'Umar you neglected us, and abandoned the practice for which the Messenger of Allah (ﷺ) commanded to send the detachments by turns.

(3351) Fedâle b. Ubeyd (r.a)'den rivayet edilmiştir; der ki:

Hayber ('in fethi) yılında, Hz. Peygamber (s.a)'e içinde altın ve kıymetli taşlar bulunan
(altın ve kıymetli taştan yapılmış) bir gerdanlık getirildi. -Ebû Bekir ve İbn Menî'

£103]

"içerisinde, altınla bağlanmış kıymetli taşlar bulunan bir gerdanlık" dediler. -

Gerdanlığı bir adam yedi veya dokuz dinara satın aldı.Rasûlullah (s. a):

"Olmaz, altınla taşların arasını ayırmadıkça (caiz değil)" buyurdu: Satın alan adam:

Ama ben sadece taşı istedim, dedi. Hz. Peygamber (s. a) yine:

"Hayır, onların arasını ayırmadıkça olmaz" buyurdu.

LİM

Bunun üzerine adam, altınla taşın arasım ayırmcaya kadar geri verdi.

İbnü İsâ, (adamın; ben sadece taşı istedim, sözünü) "ben ticareti istedim" şeklinde

söyledi.

Ebû Dâvûd dedi ki:

£1051

İbn İsa'nın kitabında: "taş" şeklindedir. [Başkası "ticareti" demiştir.]
Açıklama

Hadisin bu lafızlarla olan rivayeti Kütüb-I Sitte'nin diğerle-rinde mevcut değildir.
Ancak aynı hâdiseden bahseden ve bundan sonra gelecek olan rivayet, Müslim'in
Sahih'inde ve Nesâî ile Tirmizî'-nin Sünen'lerinde mevcuttur. Ayrıca Taberânî'nin
Mu'cem-i Kebîr'inde de; aralarında bazı farklılıklar bulunan ve çeşitli yollarla gelmiş
birkaç rivayeti vardır. Meselâ, bir rivayette: "İçerisinde taş ve altın bulunan bir
gerdanlık"; bir başka rivayette, "altın ve cevher" bir başkasında "altınla yapıştırılmış
taş" ifadeleri yer almıştır. Ayrıca bu gerdanlığın yedi dinara, dokuz dinara ve oniki
dinara alındığı şeklinde farklı fiatlar da nakledilmiştir.

Şevkânî'nin ifadesine göre, Beyhakî; bu farklı ifadelerin ayrı ayrı alım satımlarla ilgili
olup, Fedâle'nin bunların hepsine şahid olduğunu söyler. Yine Şevkânî'nin nakline
göre; İbn Hacer, sözler arasındaki bu farklılığın hadisin zayıf olmasını
gerektirmediğini, delil alınacak kısımda ihtilâfın bulunmadığını, onun da altınla taşın



arasını ayırmadıkça satılmasının caiz olmayışı olduğunu söyler. Gerdanlığın cinsi ve
fıatmdaki farklı görüşlerin hadise "muzdarib" hükmünü vermeyi gerektirmeyip
tercihin raviler arasında yapılması gerektiğini de ilâve eder.

Tercemeye "kıymetli taş" diye geçtiğimiz kelimesi, kelimesinin cem'idir. de Kamus'ta;
"dizilmiş cevher" şeklinde izah edilmiştir. Bu kelime dilimize "boncuk" diye
geçmiştir. Ancak, boncuk daha çok cam veya naylondan yapılan değersiz şeylere
denilir. Halbuki hadisten gerdanlıktaki taşların değerli olduğu anlaşılmaktadır. Onun
için biz bu kelimeyi "kıymetli taşlar" diye terceme ettik.

Hadisin Müslim'deki rivayetinden, bu gerdanlık alım satımının Hayber'-de olduğu,
bundan sonra gelecek olan rivayetten de, gerdanlığı satın alan. şahsın bizzat ravi
Fedâle olduğu anlaşılmaktadır. Tabii bu, rivayetler arasındaki farkın İbn Hacer'in
anlayışı istikametinde izahına göredir.

Bu hadiste ve peşinden gelecek rivayetlerde üzerinde zinet olan kılman gümüş para
mukabilinde satışına dair doğrudan bir ifade mevcut değildir. Babın isminin hadislerle
münasebeti, gümüş ve başka maddeden yapılan bir malı gümüş para ile veya altın ve
başka maddeden yapılan bir malı da altın para ile satma açısından olsa gerektir. Yani
nasıl ki, altın ve taştan yapılan gerdanlığı altın karşılığında satmak caiz görülmemişse,
üzerinde gümüş işlemeler bulunan kılma da gümüş karşılığında satmak caiz değildir.
Hadis-i şerif, altın ve başka bir maddeden yapılan bir şeyi altınla satmanın caiz
olmadığına işaret etmektedir. Hattâbî, bu konu ile ilgili geniş bilgi vermiş ve ulemanın
görüşünü nakletmiş. Biz Hattâbî'nin verdiği bilgiyi özetleyerek fakat değişik bir sunuş
tarzıyla aktarıyoruz:

Altın ve başka bir maddeden yapılan bir şeyi altın karşılığında satmanın hükmünde
dört görüş vardır:

1- Bu yolla yapılan alım satım, fasiddir. Bu görüş Şüreyh, Muhammed b. Şîrîn, Nehaî,
Şafiî, Ahmed b. Hanbel ve İshak b. Râhûyeh'e aittir. Bu görüş sahiplerine göre; semen
(para) olarak verilen altının, başka madde ile karışık maldaki altından az, çok veya ona
eşit olması arasında fark yoktur. Yani her halükârda içerisinde altın bulunan bir malı,
altınla satmak, fasiddir. Bu gruptaki âlimlerin delilleri üzerinde durduğumuz hadistir.
Çünkü hadis bu rivayetinde, gerdanlıktaki altının, karşılığı olan 7 veya 9 dinar altından
az veya çok olduğu konusunda bir işaret yoktur. Ayrıca, bu akid aynı anda hem sarf
hem de bir alışveriş olup, akid anında gerdanlıktaki altının mikdarmm bilinmemesi de
akdin fesadı için yeterli görülmüştür.

2- Bu mamul maldaki altın, karşılığı olarak verilen altından ister az, ister çok isterse
ona eşit olsun satış caizdir. Bu görüş, Hammâd b. Ebî Süleyman'a aittir.

Hattâbî, Hammâd'm bu görüşünün hadislere ve ulemanın cumhurunun görüşüne aykırı
olduğu için, münker olduğunu söyler.

3- Eğer altın ve başka maddeden yapılan mala karşılık verilen altın, bu maldaki
altından fazla ise satış caizdir. Altınlar eşitse veya para olarak verilen altın maldaki
altından daha az ise caiz değildir. Bu görüş Hanefîlere, Sevrî ve Hasen b. Salih'e aittir.
Hattâbî, Hanefîlerin bu görüşüne işaretle yetinmiş, tefsilata girmemiştir. Halbuki para
olarak verilen altın mamul maldaki altından fazla bile olsa bu akdin cevazı için mamul
mal ile ondaki altının ağırlığı kadar altının akid meclisinde, karşılıklı olarak
kabzedilmeleri gerekir. Çünkü altınların birbirleri ile satımı bir sarf akdidir. Sarf
akdinde de bedellerin peşin olması ve akid meclisinde değişimi şarttır.

Hanefîler ve onlarla aynı görüşte olanlar; para (semen) olarak verilen altının, maldaki
altın mikdarım o altına, fazlasını da diğer maddeye mukabil tutmuşlardır. Böylece



altının altınla satımında bir fazlalık sözkonusu olmamaktadır. Tabii bu durumda,
mamul maldaki altının mikdarmm da bilinmesi gerekir. Eğer bilinmezse bu satış,
Hanefilere göre de caiz olmaz. Bundan sonra gelecek olan rivayet, bu görüş sahipleri
için delildir. Çünkü o rivayette; gerdanlığa karşılık verilen paranın 12 dinar,
gerdanlıktaki altının ise daha fazla olduğunun anlaşıldığı bildirilmektedir. O zaman
Hz. Peygam-ber'in bu akdi men edişine sebep gerdanlıktaki altının, karşılık olarak
verilen altından daha fazla oluşudur. Bazı Hanefiler ise, üzerinde durduğumuz hadisi
muzdarib kabul etmişlerdir.

4- Eğer mamul maldaki altın, diğer maddenin üçte biri kadar veya daha azsa altınla
satışı caizdir. Çünkü bu durumda, haricî madde asıl, altın tâbi olmuş olur. Bu görüş de
İmam Mâlik'e aittir.

Üzerinde durduğumuz hadiste satışa konu edilen maden altındır. Altının dışındaki
(ribevî mal konusunda ulemanın farklı görüşleri gözönünde bulundurularak), ribevî
mallarda da durum aynıdır. Meselâ, üzerinde gümüş işlemeler bulunan çelikten
yapılmış bir kılman, gümüş para karşılığında satışında da aynı ihtilâflar variddir.
Hadisin ravilerinden İbn İsâ, gerdanlığı satın alan zatın; "ben taş: istedim" değil de
"ben ticareti istedim" dediğini söylemiştir. Ebû Dâvûd ist İbn İsa'nın, kitabında,
söylediğinin aksine "taşı istedim" yazdığını; "ticareti istedim" şeklindeki rivayetin

£1061

başkalarına ait olduğunu söyler.
Bazı Hükümler

1. Ganimet mallarının satışı caizdir.

2. Altmla kanşık bir maddeden yapılan bir malı, altu karşılığında satarken, maldaki
maddelerin birbirlerinden ayrılmaları gere kir. Aksi halde yapılan satış caiz olmaz.
Tafsilat yukarıda geçmiştir.

£107]

3. Meşru olmayan bir akdin feshedilmesi gerekir.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2961 حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ ، حَدَّثَنَا اللَّيْثُ ، عَنْ أَبِي شُجَاعٍ سَعِيدِ بْنِ يَزِيدَ ، عَنْ خَالِدِ بْنِ أَبِي عِمْرَانَ ، عَنْ حَنَشٍ الصَّنْعَانِيِّ ، عَنْ فَضَالَةَ بْنِ عُبَيْدٍ ، قَالَ : اشْتَرَيْتُ يَوْمَ خَيْبَرَ قِلَادَةً بِاثْنَيْ عَشَرَ دِينَارًا فِيهَا ذَهَبٌ ، وَخَرَزٌ فَفَصَّلْتُهَا ، فَوَجَدْتُ فِيهَا أَكْثَرَ مِنَ اثْنَيْ عَشَرَ دِينَارًا ، فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لِلنَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ : لَا تُبَاعُ حَتَّى تُفَصَّلَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

A son of Adi ibn Adi al-Kindi said that Umar ibn AbdulAziz wrote (to his governors): If anyone asks about the places where spoils (fay') should be spent, that should be done in accordance with the decision made by Umar ibn al-Khattab (Allah be pleased with him). The believers considered him to be just, according to the saying of the Prophet (ﷺ): Allah has placed truth upon Umar's tongue and heart. He fixed stipends for Muslims, and provided protection for the people of other religions by levying jizyah (poll-tax) on them, deducting no fifth from it, nor taking it as booty.

(3352) Fedâle b. Ubeyd'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Hayber savaşı günü, on iki
dinara içinde altın ve kıymetli taş bulunan bir gerdanlık satın alıp, altınım taşım
ayırdım. Gerdanlıkta on iki dinardan daha fazla altın buldum ve durumu Hz.
Peygamber (s.a)'e söyledim. Rasûlullah (s.a):

[108]

"Gerdanlık, ayrılmadıkça satılmaz" buyurdu.
Açıklama

Bu hadis önceki hadisin değişik bir rivayetidir. Bunda, öncekinden farklı olarak,
gerdanlığın yedi veya dokuz değil de on iki dinara satın alındığı ve satın alanın bizzat
Fedâle olduğu belirtilmektedir. Bu hadislerin arasını telif konusunda Beyhakî ve İbn
Hacer'in söylediklerine önceki hadisi izah ederken işaret etmiştik. Onlardan farklı
olarak Bezlü'l-Mechûd sahibi bu konuda şunları söyler:

"Bu hadis, bundan önce geçen İbnü'l-Mübârek hadisi ile çelişik durumdadır. Çünkü
orada, gerdanlığın 7 veya 9 dinara satın alındığı söylenmişti. Burada ise 12 dinara
alındığı belirtilmektedir. Bunların arasını birleştirmede şöyle denilebilir: Önceki fıatta



şüphe edilmiştir, bu rivayette ise 12 dinar olduğu kesin olarak ifade edilmiştir. Yahut
da 12, taşla altın ayrıldıktan sonra üzerinde akdin vaki olduğu fiattır. Önceki ise,
akidden önceki semendir."

Bezlü'l-Mechûd'daki bu ifadeden, musannifin, her iki rivayetteki hâdisenin aynı ve
kesin fıatm da 12 dinar olduğfı görüşünü benimsediği anlaşılmaktadır.
Hadisin ihtiva ettiği hüküm ve o konudaki farklı görüşler önceki hadis izah edilirken

£1091

verilmiştir. Burada eklenecek bir şey yoktur.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2962 حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ ، حَدَّثَنَا اللَّيْثُ ، عَنِ ابْنِ أَبِي جَعْفَرٍ ، عَنِ الْجُلَاحِ أَبِي كَثِيرٍ ، حَدَّثَنِي حَنَشٌ الصَّنْعَانِيُّ ، عَنْ فَضَالَةَ بْنِ عُبَيْدٍ ، قَالَ : كُنَّا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَوْمَ خَيْبَرَ نُبَايِعُ الْيَهُودَ الْأُوقِيَّةَ مِنَ الذَّهَبِ بِالدِّينَارِ ، قَالَ : غَيْرُ قُتَيْبَةَ بِالدِّينَارَيْنِ وَالثَّلَاثَةِ ، - ثُمَّ اتَّفَقَا - ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَا تَبِيعُوا الذَّهَبَ بِالذَّهَبِ إِلَّا وَزْنًا بِوَزْنٍ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

I heard the Messenger of Allah (ﷺ) say: Allah, the Exalted, has placed truth on Umar's tongue and he speaks it.

(3353) Fedâle b. Ubeyd (r.a)'den rivayet edilmiştir. Der ki: Biz Hayber savaşı günü

mm

Rasûlullah (s. a) ile birlikte idik. Yahudilerden bir ûkiye altım, dinar mukabilinde
-Kuteybe'den başkası; iki ve üç dinar karşılığında dedi, sonra ittifak ettiler- satın
alırdık. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s. a):

um

"Altını, altın karşılığında ancak tartısı tartısına satınız" buyurdu.
Açıklama

Ûkiye; yedi miskâl ya da 40 veya 12 dirheme tekabül eden ağırlıktır.
Bu durumda sahâbîlerin iki üç dinar verip yedi miskâl ağırlığında altın almış olmaları
gerekir. Bu ise pek makul görünmüyor. Çünkü bir kişinin yedi miskâl altın verip iki üç
dinar alması pek mümkün olmaz. Nitekim İmam Nevevî buradaki ûkıye'nin altın, taş
ve diğer kıymetli maddelerden müteşekkil olmasının muhtemel olduğunu söyler.
Sahâbîlerin önce, hadiste konu edilen alışverişi yapmış olmaları bunun caiz olduğunu
zannettiklerinden dolayıdır.

Hz. Peygamber (s.a)'in mezkûr akdi nehyetmesine sebep, Nevevî'nin muhtemel
gördüğü izaha göre; altın, taş ve cevherden müteşekkil bir ûkiye altının mukabilinde
verilen iki üç miskâl altından daha fazla olmasından dolayıdır. Ukıyenin saf altından
olduğunu nazara alırsak; altın, altın karşılığında bir taraf fazla olarak satıldığı için
ribe'l-fadl olur. Onun için Rasûlullah (s. a) menetmiştir.

Hadisin babın ismi ile ilgisi, Nevevî'nin muhtemel gördüğü izaha göre kendisini

gösterir. Aksi halde, içerisinde ribâ bulunan bir sarf muamelesi olur.

Hadisin sonundaki, "Altını ancak tartısı tartısına satın" sözünden maksat, altının altın

um

karşılığında satıldığı zaman, her iki bedelin eşit olmalarıdır.
14. Gümüşün Yerine Altın Almak

mu