بَابٌ فِي أَكْلِ الضَّبِّ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي أَكْلِ الضَّبِّ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3354 حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ ، عَنْ أَبِي بِشْرٍ ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ ، أَنَّ خَالَتَهُ ، أَهْدَتْ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : سَمْنًا ، وَأَضُبًّا ، وَأَقِطًا ، فَأَكَلَ مِنَ السَّمْنِ ، وَمِنَ الأَقِطِ ، وَتَرَكَ الْأَضُبَّ ، تَقَذُّرًا وَأُكِلَ عَلَى مَائِدَتِهِ وَلَوْ كَانَ حَرَامًا مَا أُكِلَ عَلَى مَائِدَةِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

I used to sell camels at al-Baqi for dinars and take dirhams for them, and sell for dirhams and take dinars for them. I would take these for these and give these for these. I went to the Messenger of Allah (ﷺ) who was in the house of Hafsah. I said: Messenger of Allah , take it easy, I shall ask you (a question): I sell camels at al-Baqi'. I sell (them) for dinars and take dirhams and I sell for dirhams and take dinars. I take these for these, and give these for these. The Messenger of Allah (ﷺ) then said: There is no harm in taking them at the current rate so long as you do not separate leaving something to be settled.

(3793) İbn Abbas'dan rivayet olunduğuna göre; dedi ki: (İbn Abbas'm) teyzesi,
Rasûlullah (s.a)'a yağ, birkaç keler ve kurumuş peynir hediye etmiş. (Hz. Peygamber
de) yağ ile peyniri yemiş, (fakat) tiksindiğinden dolayı kelerleri bırakmış. (İbn Abbas'a
göre), eğer (keler eti yemek) haram olsaydı Rasûlullah (s.a)'ın sofrasında (keler)
£1381

yenmezdi.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3355 حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِيُّ ، عَنْ مَالِكٍ ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ ، عَنْ أَبِي أُمَامَةَ بْنِ سَهْلِ بْنِ حُنَيْفٍ ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ ، عَنْ خَالِدِ بْنِ الْوَلِيدِ ، أَنَّهُ دَخَلَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَيْتَ مَيْمُونَةَ فَأُتِيَ بِضَبٍّ مَحْنُوذٍ فَأَهْوَى إِلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِيَدِهِ ، فَقَالَ : بَعْضُ النِّسْوَةِ اللَّاتِي فِي بَيْتِ مَيْمُونَةَ : أَخْبِرُوا النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِمَا يُرِيدُ أَنْ يَأْكُلَ مِنْهُ ، فَقَالُوا : هُوَ ضَبٌّ ، فَرَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَدَهُ ، قَالَ : فَقُلْتُ : أَحَرَامٌ هُوَ يَا رَسُولَ اللَّهِ ؟ قَالَ : لَا ، وَلَكِنَّهُ لَمْ يَكُنْ بِأَرْضِ قَوْمِي فَأَجِدُنِي أَعَافُهُ قَالَ خَالِدٌ : فَاجْتَرَرْتُهُ ، فَأَكَلْتُهُ وَرَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَنْظُرُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The tradition mentioned above has also been transmitted by Simak (b. Harb) with a different chain of narrators and to the same effect. The first version is more perfect. It does not mention the words at the current rate.

(3794) Hâlid b. Velid'den rivayet olunduğuna göre: Kendisi (bir gün) Rasûlullah (s. a)
ile birlikte Meymûne'nin evine girmiş. (O sırada Rasûlullah (s.a)'a kızartılmış bir keler
getirilmiş. Rasûlullah (s. a) da (alıp yemek üzere) ona elini uzatmış. Bunun üzerine (o
sırada) Meymûne'nin evinde bulunan bazı kadınlar; "Peygamber (s.a)'e yemek istediği
şeyin ne olduğunu haber yerin" demişler. Orada bulunanlar da: "Bu kelerdir" demişler.
Rasûlullah (s. a) da hemen elini çekmiş.

(Halid b. Velid sözlerine devamla şöyle) dedi: Ben (kendisine): Ey Allah'ın Rasûlü, bu
(kelerin etini yemek) haram mıdır? diye sordum./

"Hayır (haram değildir), fakat o benim kavmimin toprağında bulunmaz ve ben ondan
tiksinti hissediyorum" buyurdu.

Bunun üzerine ben kızarmış keleri (önüme) çektim ve Rasûlullah (s.a)'m gözünün
£1391

önünde yedim.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3356 حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ ، أَخْبَرَنَا خَالِدٌ ، عَنْ حُصَيْنٍ ، عَنْ زَيْدِ بْنِ وَهْبٍ ، عَنْ ثَابِتٍ بْنِ وَدِيعَةَ ، قَالَ : كُنَّا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : فِي جَيْشٍ فَأَصَبْنَا ضِبَابًا ، قَالَ : فَشَوَيْتُ مِنْهَا ضَبًّا ، فَأَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَوَضَعْتُهُ بَيْنَ يَدَيْهِ ، قَالَ : فَأَخَذَ عُودًا فَعَدَّ بِهِ أَصَابِعَهُ ، ثُمَّ قَالَ إِنَّ أُمَّةً مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ مُسِخَتْ دَوَابَّ فِي الْأَرْضِ ، وَإِنِّي لَا أَدْرِي أَيُّ الدَّوَابِّ هِيَ قَالَ : فَلَمْ يَأْكُلْ وَلَمْ يَنْهَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Prophet (ﷺ) forbade selling animals for animals when payment was to be made at a later date.

(3795) Sabit b. Vedîa'dan şöyle dediği rivayet olunmuştur: Rasûlullah (s. a) ile beraber
bir askeri birlik içerisinde bulunuyordum. Derken birkaç keler yakaladık. Ben
onlardan birini kızartıp Rasûlullah (s.a)'a getirdim ve önüne koydum. (Hz. Peygamber)
bir çöp alıp onunla (kelerin) parmaklarını saymaya başladı; sonra:
"İsrail oğullarından bir topluluk yerde yürüyen hayvanlar şekline çevrilmiştir. Ancak
ben (onların çevrildiği) bu hayvanın hangi hayvan olduğunu bilmiyorum" buyurdu ve

£1401

(bu keleri) yemedi, (yenmesini de) yasaklamadı.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3357 حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَوْفٍ الطَّائِيُّ ، أَنَّ الْحَكَمَ بْنَ نَافِعٍ ، حَدَّثَهُمْ حَدَّثَنَا ابْنُ عَيَّاشٍ ، عَنْ ضَمْضَمِ بْنِ زُرْعَةَ ، عَنْ شُرَيْحِ بْنِ عُبَيْدٍ ، عَنْ أَبِي رَاشِدٍ الْحُبْرَانِيِّ ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ شِبْلٍ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَهَى عَنْ أَكْلِ لَحْمِ الضَّبِّ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Messenger of Allah (ﷺ) commanded him to equip an army, but the camels were insufficient. So he commanded him to keep back the young camels of sadaqah, and he was taking a camel to be replaced by two when the camels of sadaqah came.

(3796) Abdurrahman b. Şibl'den rivayet olunduğuna göre; Rasûlullah (s. a) keler etini

yemeyi yasaklamıştır.

Açıklama

ed-Dabbü: Sürüngenlerden, dört ayaklı ve kuyruğunda boğumlar bulunan,
kertenkeleye benzer fakat ondan biraz daha büyük olan bir hayvandır.
Avnü'l-Ma'bûd yazarının açıklamasına göre, bu hayvan asla su içmez, yedi yüz sene
yaşar, kırk günde bir damla idrar akıtır. Dişlerinin tümü tek bir bütün halinde
olduğundan dişleri dökülmez;

BezIü'I-Machûd yazarının DümeyrîninHayâtü'İ-Hayevân isimli eserinden naklettiğine
göre, bu hayvanın dişisinin de erkeğinin de cinsel organları çift olur. Bazen erkek
kelerler, yavruları yumurtadan çıktığı zaman yumurtaları bozduklarını zannederek
onları yerler.



Görüldüğü gibi bu babda gelen hadislerden 3793 numaralı hadis-i şerifte Hz.
Peygamber'in keler yemediği fakat sofrasında keler yendiği halde neh-yetmediği ve
sükutla karşıladığı; 3794 numaralı hadiste Hz. Peygamber'in keler etinin haram
olmadığını söylediği, fakat şer'îbir sakıncadan dolayı değil de kendi tabiatından gelen
bir tiksintiden dolayı onu yemediği ifade ediliyor.

3795 numaralı hadis-i şerifte ise Hz. Peygamber'in keler yemeyişinin bir başka sebebi
daha açıklanıyor ki, o da İsrailoğullarmdan hayvan suretine çevrildiği bilinen
kimselerin keler suretine çevrilmiş olması ve dünya yüzünde yaşayan kelerlerin o
insanların neslinden gelmiş olması ihtimalidir. Gerçekten keler cinsinin o insanların
neslinden geldikleri kesin olarak bilinecek olursa bu hayvanların asılları insan olması
cihetİyle etlerinin haram olması gerekir.

3796 numaralı hadis-i şerifte ise Hz. Peygamber'in keler etinin yenmesini kesinlikle
yasakladığı ifade ediliyor.

Bu babda gelen hadisler farklı olduklarından ulema bu meselede ihtilâfa
düşmüşlerdir.

Bu mevzuda Şafiî ulemasından İmam Nevevî şöyle diyor:

"Müslümanlar keler eti yemenin mekruh olmadığında İcma etmişlerdir. Ancak Ebû
Hanîfe ile ashabının keler etinin mekruh olduğunu söyledikleri rivayet edilmiştir.
Kâdî de ulemadan bir kısmının onun haram olduğunu söylediklerini rivayet etmiştir.
Fakat ben sözü geçen ulemanın bu görüşte olacaklarına ihtimal vermiyorum. Eğer
onlar bu mevzuda böyle diyorlarsa, ilgili nasslara ve aktedilen icmâa ters düşüyorlar
demektir."

Her ne kadar İmam Nevevî böyle diyorsa da Hafız İbn Hacer, Nevevî'-nin bu sözlerine
itiraz ederek; "Hz. Ali'nin keler etinin mubah olduğunu söylediği Münzirî tarafından
rivayet edilmekte iken, keler etinin mekruh olmadığına dair bir icmâ olduğundan
bahsedilemez" diyor.

Nitekim Ebû Cafer et-Tahavî de, Şerhu Meâni'l-Asâr isimli eserinde şöyle diyor:
"Ulemadan bir topluluk, keler eti yemenin mekruh olduğuna hükmetmişlerdir. Ebû
Hanîfe ile Ebû Yusuf ve Muhammed b. el-Hasen de bu görüştedirler. Ebû Dâvûd da
bu mevzuda Abdurrahman b. Şibî yoluyla bir hadis rivayet etmiştir.
Hafız İbn Hacer de ravilerinİn hepsinin güvenilir kimseler olması dolayısıyla bu
hadisin hasen olduğunu söylemiş ve hadisin senedini tenkid eden Hattâbî ile İbn
Hazm'ı, Beyhakî'yi ve İbn Cevzî'yi tenkid etmiştir.
İbn Hacer, bu mevzuda gelen hadislerin arasını şöyle te'lif etmiştir:'
"Hz. Peygamber, önceleri yeryüzünde mevcut olan kelerlerin İsrâilo-ğullarmdan
hayvan suretine çevrilen kişilerin neslinden türemiş olabileceklerinden korkuyordu.
Çünkü o kimselerin hangi hayvanın suretine çevrildiklerini bilmediği gibi, onların üç
günden fazla yaşamadıklarını da bilmiyordu. İşte bu sıralarda keler yemeyi
yasaklamıştı. Hatta pişirilen keler etlerini yere döktürmüştü. Sonra bunun aslını iyi
öğrenmek için beklemeye başladı. Bu sırada da keler yiyenlere ses çıkarmıyordu.
Sonra İsrâiloğullarmdan suretleri değişen kişilerin üç günden fazla yaşamadıklarını
öğrenince, kendisi tiksindiği için onu yemedi, ama başkasına onu haram kılmadı ve
yemelerine izin verdi. Bu durum keler yemenin helâl olduğuna, yani tiksinenler için
bunu yemenin tenzihen mekruh, tiksinmeyenler için de helâl olduğuna delâlet
£142]

eder."

Hanefi ulemasından Ebü Cafer et-Tahavî'nin bu ifadesinden kendisinin de Hafız İbn



Hacer'in bu görüşünü paylaştığı anlaşılmaktadır.
Bezlü'I-Mechûd yazan ise bu mevzuda şöyle diyor:

"Bence Hafız İbn Hacer'in hadislerin arasım telif sadedinde söylemiş olduğu bu
sözler, hakikatten son derece uzak sözlerdir. Doğrusu şu ki, Rasûlullah önceleri keler
etinin yenmesini mubah kılmıştı fakat kendisi tiksindiği için onu yiyemiyordu.
Sonra onun suretleri değişen İsrailoğullarımn neslinden gelmiş olabileceği ihtimali
üzerinde durarak kendisi yemedi fakat başkalarının yemesine de engel olmadı. Çünkü
eşyada asıl olan mübahlıktır. Fakat daha sonra onun haram olduğunu anladığı için onu
yasakladı. Bunun üzerine keler eti haram oldu. Bilindiği gibi bir meselede haram ile
helâl hükümleri karşılaştığı zaman haram hükmü galib gelir."

Hanefi ulemasından Burhaneddin el-Merginânî el-Hidâye isimli eserinde Hanefîlerin

[143]

göüşünü açıklarken, keler yemenin mekrub olduğunu söylemektedir.
Bu hadisleri açıklarken merhum Ahmed Davudoğlu, suret değiştiren İs-râiloğulları
hakkında şu görüşlere yer veriyor: "DümeyrîHayâtü'l-Hayevan adlı eserinde şunları
söylüyor: Ulema, şekil değiştiren insanların yaşayıp yaşamadığında ihtilâf etmişlerdir.
Bir kavle göre yaşarlar. Zeccâc ile Kadı Ebû Bekir İbn Arabi bu kavli tercih
etmişlerdir. Cumhur ulemaya göre böyle bir şey yoktur. İbn Abbas; şekli değişmiş
insan üç günden fazla asla yaşayama-mış ve yeyip içmiştir, demiştir ki bu söz merfu

Lİ441 ^

hadis hükmündedir."

3793 numaralı hadis-i şerifte Hz. Peygamber'e keler hediye ettiğinden bahsedilen İbn
Abbas'm teyzesinin, Ümmü Hafîd binti el-Hâris b. Harb el-Hilâliyye olması ihtimali

£1451

kuvvetlidir. Çünkü kocası çöl araplarmdandı, kendisi de çölde yaşardı.

28. Toy Kuşunun Etini Yemek