بَابٌ فِي الرَّجُلِ يَتَدَاوَى

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي الرَّجُلِ يَتَدَاوَى

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3412 حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ النَّمَرِيُّ ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ ، عَنْ زِيَادِ بْنِ عِلَاقَةَ ، عَنْ أُسَامَةَ بْنِ شَرِيكٍ ، قَالَ : أَتَيْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَصْحَابَهُ كَأَنَّمَا عَلَى رُءُوسِهِمُ الطَّيْرُ ، فَسَلَّمْتُ ثُمَّ قَعَدْتُ ، فَجَاءَ الْأَعْرَابُ مِنْ هَا هُنَا وَهَا هُنَا ، فَقَالُوا : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، أَنَتَدَاوَى ؟ فَقَالَ : تَدَاوَوْا فَإِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ لَمْ يَضَعْ دَاءً إِلَّا وَضَعَ لَهُ دَوَاءً ، غَيْرَ دَاءٍ وَاحِدٍ الْهَرَمُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

When the Prophet (ﷺ) conquered Khaibar. He then narrated it like the tradition of Zaid (b. Abu al-Zarqa'). This version has: He then assessed the produce of the palm-trees and said: I take the job of picking the fruit myself, and I shall give you half of (the amount) I said.

(3855) Üsâme b. Şerik'ten rivayet olmuştur; dedi ki:

Peygamber (s.a)'in yanma varmıştım. Sahâbîleri (onun yanında) sanki başlarının

üzerinde bir kuş varmış gibi (sessiz ve hareketsiz durmakta) idiler. Selâm verip

(yanlarına) oturdum. Şuradan buradan (bir takım) bedeviler gelip;

Ey Allah'ın Rasûlü, tedavi olabilir miyiz? diye sormaya başladılar. (Hz. Peygamber

de);

"Tedavi olunuz. Çünkü aziz ve celü olan Allah, şifasını yaratmadığı bir hastalık

LU

yaratmamıştır. Ancak bir hastalık müstesna o da ihtiyarlıktır" buyurdu.
Açıklama

Tıb: İnbsan vücudunun sıhhat ve hastalığı kendisiyle bilinen bir ilimdir.
Bir de insan kalbine arız olan küfür, şüphe, vesvese gibi manevi hastalıkları ve bu
hastalıkların tedavisini araştiran tıb ilmi vardır.Ancak burada kastedilen birinci
manadaki tıb ilmidir.

a) Sıhhati korumak.

b) Vücudu rahatsız eden şeylerden sakınmak,

c) Vücuttaki zararlı maddeleri dışarı atmak.

Bunlardan birincisi, "Kim hastaolur yahut seferde bulunursa tutamadığı günler

121

sayısınca başka günlerde oruç tutsun" ayet-i kerimesinden almmıştır.Bu ayet-i
kerimede sıhhati kormak gayesiyle Ramazan' da yolculuk yapan bir kimsenin oruç

tutmasına izin verilmiştir. İkinscisi, "nefislerinizi öldürmeyiniz." Ayet-i
kerimesinde alınmıştır. Üçüncüsü ise, "...Ya da başından bir rahatsızlığı bulunan kimse

141

oruçtan, sadakadan veya kurbandan(biriyle) fidye verir." Ayet-i kerimesinde
almmıştır.Bu ayette, hacda ihramlı olan bir kimsenin başında kendisini rahatsız edecek
haşerelerin üremesi halinde, onlardan kurtulmak için başının tıraş edip karşılığında
fidye edilmesiene müsaade edilmektedir.

Mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifteki "tedavi olunuz" emrinin zahiri ibahe ifade
eder.Hafız İbn Hacer ile Hanefi ulemasından Ayni bu görüştedirler. Fetava-yı
Hindiyye'nin zahirinden anlaşılan da budur.İmam Gazali de el-Erbain isimli eserde bu
görüşü savunmuştur.

Ancak Mecmau'l-Bihar yazarının açıklamasına göre; cumhur ulemaya göre bu emrin
zahiri müsteheblık ifade eder.İbn Kayyim el-Cevziyye ile Aliyyü'l-kari de bu
görüştedir.

Ayrıca bu hadis-i şerifte, ihityarlıktan başka her hastalığın bir ilacı olduğu
bildirilmekte, ilacı bilinmeyen hastalığın ilacını bulmak için araştırmalar yapılması
teşvik edilmektedir.

Bazı kimselein, "Allah'ın imtihan için verdiği hastalığa razı olmadıkça velayet
mertebesi tamam olmaz.Bu bakımdan veli için tedavi caiz değilidr." Şeklindeki sözleri



Hz. Peygamber' in mubah kıldığı tedavi hükümne aykırıdır. Eğer tedavi olunan
hastalıklar iyileşmiyorsa bunun sebebi ya hastalığın hakiki tedavisi bilinememesinden

£51

ve yahutta teşhis olunamamasmdandır.

Tedavilerin tümünü tevekküle aykırı saymak doğru değildir. Çünkü İslam alimlerinin
açıklamasına göre vücudun zararlarını giderecek sebepler üçtür:

1- Zararı gidermesi kesin olan sebepler, susuzluk zararının gideren su, açlık zararının
gideren ekmek gibi.Bu gibi sebepleri tevekkül maksadıyla terk etmek haramdır.

2- Zararı gidermesi kesin olmayan fakat gidermesi ihtimal dahilinde olan sebepler.Kan
aldırmak, üşümeyi giderebilen sıcaklık verici ilaçlar kullanmak gibi.bu gibi ilaçlara
başvurmak da tevekküle mani değildir.

3- Kendilerinden şifa beklemek tamamen bir vehimden ibaret olan sebepler.Efsun
yaptırmak gibi.Müslümana yakışan, bu kısma giren sebeplerden uzak durup Allah'a
tevekkül etmektir.

İbn Mes'ud'dan rivayet olunduğuna göre Hz.Peygamber, bu kısma giren sebeplerden
kaçıp Allah'a tevekkül edenler hesapsız olarak cennete gireceklerdir, buyurmuşladır.



Binaenaleyh hastalığın gelip gitmesi Allah'ın emriyledir.Allah hastalığın iyileşmesine

sebep olacak devalar yaratmıştır.Bu sebeplere sarılmak tevekküle mani değildir.
Hadis-i şerifte ihtiyarlığın hastalıktan sayılması, kendisini ölümün takib etmesi

[8]

sebebiyle hastalığa benzemiş olmasındandır.
2. Perhiz