بَابُ مُجَانَبَةِ أَهْلِ الْأَهْوَاءِ وَبُغْضِهِمْ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ مُجَانَبَةِ أَهْلِ الْأَهْوَاءِ وَبُغْضِهِمْ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

4046 حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ ، حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ أَبِي زِيَادٍ ، عَنْ مُجَاهِدٍ ، عَنْ رَجُلٍ ، عَنْ أَبِي ذَرٍّ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَفْضَلُ الْأَعْمَالِ الْحُبُّ فِي اللَّهِ ، وَالْبُغْضُ فِي اللَّهِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

I do not say that he had forbidden you.

(4599) Ebu Zeri (r.a.)'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s. a) "Amellerin
(Allah'a) en sevimli olariı Allah için sevmek ve Allah için öfkelenmektir."

[43]

buyurmuştur.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

4047 حَدَّثَنَا ابْنُ السَّرْحِ ، أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ ، قَالَ : أَخْبَرَنِي يُونُسُ ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ ، قَالَ : أَخْبَرَنِي عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ ، أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ ، وَكَانَ ، قَائِدَ كَعْبٍ مِنْ بَنِيهِ حِينَ عَمِيَ قَالَ : سَمِعْتُ كَعْبَ بْنَ مَالِكٍ ، - وَذَكَرَ ابْنُ السَّرْحِ ، قِصَّةَ تَخَلُّفِهِ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي غَزْوَةِ تَبُوكَ - قَالَ : وَنَهَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْمُسْلِمِينَ عَنْ كَلَامِنَا أَيُّهَا الثَّلَاثَةَ ، حَتَّى إِذَا طَالَ عَلَيَّ تَسَوَّرْتُ جِدَارَ حَائِطِ أَبِي قَتَادَةَ ، وَهُوَ ابْنُ عَمِّي ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ ، فَوَاللَّهِ مَا رَدَّ عَلَيَّ السَّلَامَ ، ثُمَّ سَاقَ خَبَرَ تَنْزِيلِ تَوْبَتِهِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The king of Rome presented a fur of silk brocade to the Prophet (ﷺ) and he wore it. The scene that his hands were moving (while wearing the robe) is before my eyes. He then sent it to Ja'far who wore it and came to him. The Prophet (ﷺ) said: I did not send it to you to wear. He asked: What should I do with it? He replied: Send it to your brother Negus.

(4600) Abdurrahman İbn Abdullah İbn Ka'b İbn Malik dedi ki: -(Aynı zamanda) Ka'b
kör olduğu zaman Ka'b'm bakıcısı oğullarından Abdullah idi- (Abdullah şöyle) dedi.
(Musannif Ebu Davııd burada şu açık lamayı yaptı): Hz. Ka'b'm (Tebuk savaşında
Peygamber (s. a.) den geri kah (p) savaşa katılmayışı hadisesini bana İbn Şerh (uzun
uzadıya) anlattı) (Hz. Ka'b sözlerine devam ederek) dedi ki: Rasûlullah (s.a.) müslü-
manlara bizimle -ki iki üç kişiydik- konuşmayı yasaklamıştı. Nihayet (bu durum) bana
çok uzun gelmeye başlamıştı. (Bunun üzerine) amcamın oğlu olan Ebu Katade'nin
avlusunun duvarına tırmanıp kendisine selam verdim. Vallahi selamı (mı) almadı.
(Hadisin bundan sonraki kısmında İbn Şerh, (Hz. Ka'b'm) tevbesinin kabulü hakkında

[44]

ayet indirilmesiyle ilgili haberi rivayet etti.
Açıklama

İbn Raslan "Şerhu's- Sünen" isimli eserinde mevzumuzu teşkil eden (4599) numaralı
hadis-i şerifi açıklarken şöyle diyor: "Bu Hadis-i Şerif bir kimsenin Allah için sevdiği
dostları olduğu gibi, Allah için kin beslediği düşmanları olması gerektiğimde ortaya
koymaktadır. Şöyle ki: Birisini Allah'a itaat ettiği ya da Allah'ın dostu olduğu için
seven bir kimsenin, Allah'a isyan eden Allah düşmanlarına da kin beslemesi
kaçınılmazdır. Çünkü bir sebepten dolayı seven kimsenin o sebebin zıddmdaıı dolayı
da düşmanlık beslemesi tabii ve zaruridir. Bu şaşmaz bir kaidedir."
Bu sebeple İbn Abbas'dan merfuan rivayet edilen bir hadis-i şerifte: "İmanın en

145]

sağlam kulpu Allah için dostluk ve Allah için düşmanlıktır" Duyurulmuştur.
Rivayet edilir ki: Cenab-ı Hak Musa (a.s.)'ya vahyedip "Ey kulum Musa, benim için
acaba hangi ameli yaptın?" diye sordu. Musa (a.s.)da "Ya rab, senin için namaz
kıldım, oruç tuttum, zekat verdim" der. Bunun üzerine Yüce Allah:
"Namaz senin için delildir, oruç senin için bir kalkan, sadaka ise senin için (kıyamet
gününde) bir gölge, zekat ise senin için bir nurdur. O halde bütün bunlar senindir,
benim için hangi ameli yaptın?" buyurur. Musa (a.s.): "Ya Rab, sırf senin için olan bir
ameli bana öğret" der. Yüce Allah da: "Ey Musa! Acaba benim bir dostuma hiç dost
oldun mu? Acaba benim için bir düşmana hiç düşman oldun mu?" buyurur. Bunun
üzerine Hz. Musa, amellerin en faziletlisinin Allah için sevmek ve Allah için buğzet-



[461

mek olduğunu anlar.

Bu mevzuda Hasan- 1 Basri (r.a.)'de şöyle buyurmuştur:

1421

"Ey Ademoğlu kişi sevdiğiyle beraberdir, sözü sakın seni aldatmasın. Çünkü sen
iyiler zümresine ancak onlar gibi amel edersen katılırsın. Zira yahudi ve hırisiiyanlar

da Allah'ın peygamberlerini severlerdi. Halbuki onlarla beraber değillerdir,"

Allah için buğz konusunda yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Bir de zulmedenlere

meyletmeyin. Sonra size ateş çarpar. Zaten sizin Al-lah'dan başka yardımcınız yoktur.

1421

Sonra (ondan da) yardım göremezsiniz."

Allahü Teâlâ Hazretlerinin, Yuşa Aleyhisselamm kavminden kırkbin salih kişiyi

[501

zalimlere buğz beslemedikleri için kahr-ü helak ettiği rivayet edilir.
Fasıklar üç kısımdır:

1- Büyük günah işlemenin çirkinliğine inanarak onu ara sıra işleyenler

2- Kötülüğü, üzerinde hiçbir fikir sahibi olmaksızın onu devamlı işleyenler

3- Kötülüğünü inkâr edip, büyük günahları savunarak işleyenler. Bu üçüncü maddede
yer alanlar zaten kafir olduklarından onların dostluğu hiçbir zaman sözkonusu



değildir. Binaenaleyh bir müslüman bu üç grubun hiç birisini sevemez.
Allah için buğz beslemek, konuşmayı kesmek ve buğz beslenecek kişinin yaptıklarına

1521

karşı koymakla olur.

İşte mevzuumuzu teşkil eden 4599 numaralı Hadis-i Şerif Allah'a en sevimli amelin
Allah için muhabbet ve Allah için buğz beslemek olduğunu ifade etmektedir. Her ne
kadar el-Mtinziri'nin dediği gibi hadisin senedinde hadisleri delil olarak alınamayan
Yezid b. Ebi Ziyad varsa da yukarıda bu mevzuda zikrettiğimiz haberler ve benzerleri
bu hadisin sıhhatini te'yid etmektedir.

Mevzuumuzu teşkil eden ve Hz. Ka'b b. Ma'lik ile diğer iki arkadaşının ihmalkârlık
sebebiyle Tebuk Savaşından geri kalmaîarıyla ilgili tev-belerinin kabul edildiğini
müjdeleyen Tevbe Suresinin 117-118. ayetleri ininceye kadar müslümanlann onlarla
selamı ve konuşmayı kestiklerini bildiren 4600 numaralı Hadis-i Şerif ise Allah'a ve
rasulüne açıktan isyan eden kimselerle tevbeleri görülene kadar ilgiyi kesmenin
caizliğine delalet etmektedir. Fasik kimseler hakkında durum böyle olunca kafirlerle
ilgiyi tamamen kesmenin lüzumu kolayca anlaşılır.

Hafız îbn Kesir'in açıklamasına göre Tebuk savaşma katılmadıkları için
müslümanlann selamı kestikleri üç kişinin isimleri şöyledir: "Ka'b b. Malik, Mürare b.

£531

Rebi, Hilal b. Ümeyye"
Bazı Hükümler

1. 4600, Hadis-i Şerif, yöneticinin raiyyesine küsmesinin aralarındaki biati bozmadı-
ğına delâlet eder. Nitekim Vahşi (r.a.)'in herkesçe malum olan durumu da jpunu ifade
eder.



2. Bid'at ve fısk sahiplerinin tevbe etmedikleri sürece selamlarını almamak caizdir.

3. Bir kimse, bir başkası ile konuşmamaya yemin ettikten sonra o kimse ile konuşacak
olursa yeminini bozmuş olur. 4600 numaralı hadis daha Önce 2202 numarada

[54]

geçmişti.

Kendi Nefsani Arzularına Göre Hareket Eden Sapık Kimselere Selam
Vermemek Caizdir