هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
2899 حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدَةَ الضَّبِّيُّ ، حَدَّثَنَا الْمُغِيرَةُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ ، حَدَّثَنِي أَبِيْ عَبْدُ الرَّحْمَنِ ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ جَدِّهِ ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : لَا نَذْرَ إِلَّا فِيمَا يُبْتَغَى بِهِ وَجْهُ اللَّهِ ، وَلَا يَمِينَ فِي قَطِيعَةِ رَحِمٍ
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
2899 حدثنا أحمد بن عبدة الضبي ، حدثنا المغيرة بن عبد الرحمن ، حدثني أبي عبد الرحمن ، عن عمرو بن شعيب ، عن أبيه ، عن جده ، أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : لا نذر إلا فيما يبتغى به وجه الله ، ولا يمين في قطيعة رحم
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

Narrated Abdullah ibn Amr ibn al-'As:

The Messenger of Allah (ﷺ) said: A vow is binding in those things by which the pleasure of Allah is sought, and an oath to break ties of relationship is not binding.

(3273) Amr b. Şu'ayb; babası vasıtasıyla dedesinden, Rasûlullah'ın şöyle buyurduğunu
rivayet etmiştir:

"Nezir (adak) ancak kendisi ile Allah'ın rızası istenilen şeyde olur. Sıla-i rahmi

£1141

kesmek konusunda da yemin yoktur, (yemine sadakat gösterilmez)."
Açıklama

Hadisin' Anmed b- Hanbel'in Müsned'indeki bir rivayeti biraz daha uzuncadır. Mezkur
rivayet şu şekildedir:

Rasûlullah (s. a), halka hitabederken, güneşin altında ayakta duran bir adamı görüp:
"Bu halin ne?" diye sordu. Adam:

Sen konuşmanı bitirinceye kadar, güneşte kalmayı adadım ya Rasü-lallah! dedi.
Rasûlullah (s. a):

"Bu adak değildir. Adak, ancak kendisi ile Allah'ın rızası istenilen şeydir." buyurdu.
[115]

Ahmed b. Hanbel'in Müsned'indeki bu rivayetle, Ebû Davud'un rivayeti aynı olsa
gerek. Ancak Ebû Davud'un rivayetinde hadisin vüruduna sebep olan hâdiseye temas
edilmemiştir.

Hadis-i şerif, iki önemli hükme delâlet etmektedir:

1- Bunlardan birincisi; ancak, Allah'a ibadet kasdiyla yapılan namaz, oruç, hac,
sadaka, itikâf gibi amellerle nezrin edilebileceğidir. Yani bir kimse bir adakta
bulunmak isterse, ibadet cinsinden olan bir ameli adamahdır. Biz, "Yeminler ve
Nezirler Kitabı"nm başında, yeminler ve nezirler hakkında genel bilgi verirken, nezrin
ancak farz ve vacib olan ibadetlerden birisinin cinsinden olabileceğine işaret etmiştik.
Ancak nezir bir kimsenin bir ibadeti kendisine gerekli kılması olduğu için, zaten farz



olan beş vakit namaz veya zaten vacib olan vitir namazı ve zenginler için fıtır
sadakası, kurban bayramında kesilen kurban adak olamaz. Çünkü müslüman bunları
adama-sa bile yapmak zorundadır.

Şevkânî; masiyet kabilinden olan şeylerle nezrin caiz olmadığını bildiren hadislerin
muhalif mefhumunun, mubah olan (elbise giymek, yemek yemek gibi) amellerde
nezrin caiz olduğuna; üzerinde durduğumuz bu hadisle, Ebû İsrail hadisi diye meşhur
olan hadisin62 ise, mubah işlerde nezrin caiz olmadığına delil olduklarını söyler.
Şevkâm'nin nakline göre; Beyhakî bu farklı istidlallere şöyle bir orta yol gösterir:
Mubah işlerdeki nezir; geceleyin kalkıp namaz kılabilmek maksadıyla gündüz
uyumayı adamak olabilir. Bu durumda adak, mendub bir konuda olmuş olur. Gündüz
oruca dayanabilmek için gece sahuru adamak da bu kabildendir. Hz. Peygamber
(s.a)'in gelmesinden dolayı sevinç göstermek de sevaba vesiledir.
Beyhakî'nin bu izahı, nezrin caiz olduğu mubahtan maksadın, bir sevabın işlenmesine
sebep olan mubah fiiller olduğu anlaşılıyor. Ayrıca, masiyet olan işlerde nezrin
olmadığını bildiren hadislerde, mubah işlerde adağın caiz olduğunu gösteren açık bir
ifade yoktur. Bu sonuca, mefhumu muhalefetten varılıyor. Yani, madem ki günah olan
konularda adak caiz değildir, o halde günah olmayan işlerde caizdir sonucuna
varılıyor. Muhalif mefhumun bu çeşidi Hanefî âlimlerine göre delil kabul edilmez.
İbn Kudâme, İmam Mâlik ve Şafiî'ye göre de haddizatında ibadet olmayan konularda
nezrin sahih olmadığım söyler.

Sahih hadis kitaplarında; yürüyerek hacca gitmeyi adayan kişilere Hz. Peygamber'in,
Allah'ın onların yürümesine ya da nefislerine eziyet etmelerine muhtaç olmadığını
söyleyerek hayvanlarına binmelerini emrettiğine dair birkaç tane hadis vardır. Bu
hadisler ileride gelecektir.

Hanbelîlere göre; elbise giymek, hayvana binmek gibi mubah bir işi adayan kişi,
isterse sözünde durur, isterse dediğini yapmaz, yemin keffareti verir. İleride 3312
numarada gelecek olan şu manadaki hadis, bu görüş için delil kabul edilmektedir:
Bir kadın, Rasûlullah (s.a)'a gelip:

Ya Rasûlallah, ben senin huzurunda def çalmayı adadım, demiş.
Efendimiz de:

"Adağını yerine getir" karşılığını vermiştir.

İbnu'l-Kattân, Ebû Hatim ve Ukaylî; bu hadisin zayıf olduğunu söylerler.
Hadisin sahih olması halinde yukarıya aktardığımız Beyhakî'nin görüşleri ile
hadislerin arası te'vil edilir. İşaret edilen olay, müslümanlarm kâfirlere karşı elde
ettikleri bir zafer sonrası vuku bulmuştur. Müslümanların bu sevinç gösterileri, kâfir
ve münafıkları üzdüğü için Hz. Peygamber (s. a) kadının def çalmasına izin vermiştir.
Sanki bu sevap kabilinden bir şeydir.

2- Üzerinde durduğumuz hadisin ihtiva ettiği ikinci hüküm ise, sıla-i rahmi kesmek
üzere edilen yemine itaat edilmemesi ile ilgilidir. Bu konu bir önceki hadisin şerhinde
£1161

işlenmiştir.

شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [3273] ( لَا نَذْرَ إِلَّا فِيمَا يَبْتَغِي بِهِ وَجْهَ اللَّهِ) الْحَدِيثُ لَيْسَ مِنْ رِوَايَةِ اللُّؤْلُؤِيِّ وَلِذَا لَمْ يَذْكُرْهُ الْمُنْذِرِيُّ وَإِنَّمَا وُجِدَ فِي بَعْضِ النُّسَخِ الصَّحِيحَةِ
وَقَالَ فِي الْمُنْتَقَى وَعَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لَا نَذْرَ إِلَّا فِيمَا ابْتُغِيَ بِهِ وَجْهُ اللَّهِ تَعَالَى رَوَاهُ أَحْمَدُ وَأَبُو دَاوُدَ
وَفِي رِوَايَةٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَظَرَ إِلَى أَعْرَابِيٍّ قَائِمًا فِي الشَّمْسِ وَهُوَ يَخْطُبُ فَقَالَ ما شأنك قال نذرت يارسول اللَّهِ أَنْ لَا أَزَالَ فِي الشَّمْسِ حَتَّى تَفْرُغَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَيْسَ هَذَا نَذْرًا إِنَّمَا النَّذْرُ مَا ابْتُغِيَ بِهِ وَجْهُ اللَّهِ رَوَاهُ أَحْمَدُ انْتَهَى
وَفِي النَّيْلِ حَدِيثُ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ أَخْرَجَهُ أَيْضًا الْبَيْهَقِيُّ وَأَوْرَدَهُ الْحَافِظُ فِي التَّلْخِيصِ وَسَكَتَ عَنْهُ
وَقَدْ أَخْرَجَهُ بِلَفْظِ أَحْمَدَ الطَّبَرَانِيُّ قَالَ فِي مَجْمَعِ الزَّوَائِدِ فِيهِ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ نَافِعٍ الْمَدَنِيُّ وَهُوَ ضَعِيفٌ وَلَمْ يَكُنْ فِي إِسْنَادِ أَبِي دَاوُدَ لِأَنَّهُ أَخْرَجَهُ عَنْ أَحْمَدَ بْنِ عَبْدَةَ الضَّبِّيِّ عَنِ الْمُغِيرَةِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِيهِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ انْتَهَى
وَقَالَ الْمِزِّيُّ حَدِيثُ لَا طَلَاقَ فِيمَا لَا يَمْلِكُ الْحَدِيثُ بِطُولِهِ وَفِيهِ النَّذْرُ وَالْيَمِينُ فِي قَطِيعَةِ الرَّحِمِ أَخْرَجَهُ أَبُو دَاوُدَ في الطلاق وبن مَاجَهْ فِيهِ وَأَخْرَجَهُ أَبُو دَاوُدَ فِي النُّذُورِ عن أحمد بن عبد الضَّبِّيِّ عَنِ الْمُغِيرَةِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِيهِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْحَارِثِ بْنِ عَبْدِ الله عن عمر بْنِ شُعَيْبٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرِو
وَحَدِيثُ أَحْمَدَ بْنِ عَبْدَةَ في رواية بْنِ الْعَبْدِ وَلَمْ يَذْكُرْهُ أَبُو الْقَاسِمِ انْتَهَى