هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
2929 حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ ، حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَطَاءٍ ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بُرَيْدَةَ ، عَنْ أَبِيهِ بُرَيْدَةَ ، أَنَّ امْرَأَةً أَتَتْ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَتْ : كُنْتُ تَصَدَّقْتُ عَلَى أُمِّي بِوَلِيدَةٍ ، وَإِنَّهَا مَاتَتْ وَتَرَكَتْ تِلْكَ الْوَلِيدَةَ ؟ قَالَ : قَدْ وَجَبَ أَجْرُكِ ، وَرَجَعَتْ إِلَيْكِ فِي الْمِيرَاثِ ، قَالَتْ : وَإِنَّهَا مَاتَتْ وَعَلَيْهَا صَوْمُ شَهْرٍ - فَذَكَرَ نَحْوَ حَدِيثِ عَمْرٍو
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير،  فذكر نحو حديث عمرو
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

Narrated Buraidah: A woman came to the Prophet (ﷺ) and said: I gave a slave girl to my mother, but she died and left the salve-girl. He said: Your reward became certain for you, and she (the slave-girl) returned to you as inheritance. She said: She died and one month's fast was due from her. He (the narrator) then mentioned the tradition similar to the one mentioned by 'Amr b. 'Awn.

(3309) Sabit b. Dahhâk (r.a)'den rivayet edilmiştir. Der ki: Rasûlullah (s. a) zamanında
bir adam, Büvâne'de bir deve kesmeyi adadı. Hz. Peygamber'e gelip:
Ben Büvâne'de bir deve kurban etmeyi adadım, dedi.Hz. Peygamber:
"Orada cahiliye putlarından tapınılan bir put var mı?" dedi.
Sahâbîler: Hayır, dediler. Hz. Peygamber:

"Orada onların bayramlarından bir bayram var mı?" Sahâbîler: Hayır, dediler. Hz.
Peygamber, adama:

"Adağını yerine getir. Şüphesiz Allah'a isyan konusundaki ve insanoğlunun malik

mm

olmadığı şeydeki adağa vefa yoktur, "buyurdu.
Açıklama

Hz. Peygamber'e soru soran zâtın, Kerûm b. Süfyân b. Ebân veya Kerûm b. Kays b.

mn

Ebî Sâib olduğu şeklinde görüşler vardır.



Büvâne, İbnü'l-Esir'in ifadesine göre; Arap denizi taraflarında bu güne kadar Nahle
diye meşhur olmuş olan Yenbu kasabasının arka tarafında bir tepedir
Telhîs'de, Ebû Ubeyde'ye atfen; Büvâne'nin, Şam ile Diyarbakır arasında bir yer adı
olduğu söylenir. Beğavî ise , Mekke'nin aşağısında Yelem-lem yakınlarında bir yer
olduğunu söyler.

Büvâne yerine Bevâne denildiği de vakidir.

Hz. Peygamber (s. a) bu hadiste Allah'a isyanı konu edinen ve insanın sahib olmadığı
şeylerden olan adakların meşru olmadığına işaret etmiştir. Bazı âlimler bu ifadelerden,
ibadet cinsinden olmamakla beraber yapılması yasak olmayan mubah şeyleri
adamanın caiz olduğu sonucuna varmaktadırlar. Ancak bu mefhumu muhalefetle
hüküm çıkarmadır. Mefhumu muhalefet de bazı âlinilerce delil sayılmaz.
Daha önce geçen ve; "Adak ancak, kendisi ile A Han'ın rızası istenilen şeyde olur"
manasına gelen hadis, nezre konu olan şeyin ibadet cinsinden olmasını gerekli kılar.
O zaman hadisler arasında bir çelişki sözkonusu olmaktadır. Zahirde görülen bu
çelişki iki yolla giderilebilir:

1- Üzerinde durduğumuz hadiste Hz. Peygamber'in yapılması mubah olan şeylerde
nezrin caiz olduğunu bildiren sarih bir ifadesi yoktur. Aksine, Allah'a isyan konusunda
ve kişinin sahip olmadığı şeyde nezrin olmayacağını söylemiştir. Öbür hadis ise,
ibadet cinsinden olmayan şeylerde nezrin olmadığında açıktır.

2- Bu hadisin mubah şeylerde nezrin cevazına işaret olduğu kabul edilirse, bu mubaha
mutlak manada bakılmaz. Bazı mubahlar niyetle ibadet haline gelir. Meselâ gece
ibadete kalkabilmek maksadıyla gündüz uyumak, sonucu tâat olan bir mubahtır. Yine
gündüz oruca dayanabilmek için sahur yemeği yemek, niyette tâat olan
mubahlardandır. O halde burada kastedilen mubah; ibadet kastı olan veya ibadete

12121

yardımcı olması maksadı güdülen mubahtır.

شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [3309] ( بِوَلِيدَةٍ) أَيْ جَارِيَةٍ ( وَتَرَكَتْ) أَيْ أُمِّي ( قَالَ) النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ( قَدْ وَجَبَ) أَيْ ثَبَتَ ( ورجعت) الوليدة ( نحو حديث عمرو) أي بن عَوْنٍ الْمُتَقَدِّمِ
قَالَ الْمُنْذِرِيُّ وَأَخْرَجَهُ مُسْلِمٌ وَالتِّرْمِذِيُّ والنسائي وبن مَاجَهْ وَفِي بَعْضِ طُرُقِ مُسْلِمٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ بُرَيْدَةَ وَفِي بَعْضِ طُرُقِ النَّسَائِيِّ عَنِ بن بُرَيْدَةَ وَلَمْ يُسَمِّهِ وَقَالَ النَّسَائِيُّ وَالصَّوَابُ حَدِيثُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بُرَيْدَةَ