هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
2944 حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ ، قَالَ : حَدَّثَنَا أَبُو شِهَابٍ ، حَدَّثَنَا ابْنُ عَوْنٍ ، عَنِ الشَّعْبِيِّ ، قَالَ : سَمِعْتُ النُّعْمَانَ بْنَ بَشِيرٍ ، وَلَا أَسْمَعُ أَحَدًا بَعْدَهُ ، يَقُولُ : سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ : إِنَّ الْحَلَالَ بَيِّنٌ ، وَإِنَّ الْحَرَامَ بَيِّنٌ ، وَبَيْنَهُمَا أُمُورٌ مُشْتَبِهَاتٌ ، وَأَحْيَانًا يَقُولُ : مُشْتَبِهَةٌ وَسَأَضْرِبُ لَكُمْ فِي ذَلِكَ مَثَلًا ، إِنَّ اللَّهَ حَمَى حِمًى ، وَإِنَّ حِمَى اللَّهِ مَا حَرَّمَ ، وَإِنَّهُ مَنْ يَرْعَى حَوْلَ الْحِمَى يُوشِكُ أَنْ يُخَالِطَهُ ، وَإِنَّهُ مَنْ يُخَالِطُ الرِّيبَةَ يُوشِكُ أَنْ يَجْسُرَ ، حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُوسَى الرَّازِيُّ ، أَخْبَرَنَا عِيسَى ، حَدَّثَنَا زَكَرِيَّا ، عَنْ عَامِرٍ الشَّعْبِيِّ ، قَالَ : سَمِعْتُ النُّعْمَانَ بْنَ بَشِيرٍ ، قَالَ : سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ : بِهَذَا الْحَدِيثِ قَالَ : وَبَيْنَهُمَا مُشَبَّهَاتٌ لَا يَعْلَمُهَا كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ ، فَمَنِ اتَّقَى الشُّبُهَاتِ اسْتَبْرَأَ عِرْضَهُ وَدِينَهُ ، وَمَنْ وَقَعَ فِي الشُّبُهَاتِ وَقَعَ فِي الْحَرَامِ
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
2944 حدثنا أحمد بن يونس ، قال : حدثنا أبو شهاب ، حدثنا ابن عون ، عن الشعبي ، قال : سمعت النعمان بن بشير ، ولا أسمع أحدا بعده ، يقول : سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول : إن الحلال بين ، وإن الحرام بين ، وبينهما أمور مشتبهات ، وأحيانا يقول : مشتبهة وسأضرب لكم في ذلك مثلا ، إن الله حمى حمى ، وإن حمى الله ما حرم ، وإنه من يرعى حول الحمى يوشك أن يخالطه ، وإنه من يخالط الريبة يوشك أن يجسر ، حدثنا إبراهيم بن موسى الرازي ، أخبرنا عيسى ، حدثنا زكريا ، عن عامر الشعبي ، قال : سمعت النعمان بن بشير ، قال : سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول : بهذا الحديث قال : وبينهما مشبهات لا يعلمها كثير من الناس ، فمن اتقى الشبهات استبرأ عرضه ودينه ، ومن وقع في الشبهات وقع في الحرام
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

Narrated Al-Nu'man b. Bashir: I heard Messenger of Allah (ﷺ) say: But between them are certain doubtful things which many people do not recognize. He who guards against doubtful things keeps his religion and his honor blameless, but he who falls into doubtful things falls into what is unlawful.

(3329) Nu'man b. Beşîr (r.anhuma)'dan rivayet edilmiştir; der ki:
Rasûlullah (s.a)'ı şöyle buyururken duydum:

"Şüphesiz helâl da bellidir, haram da bellidir. (Fakat)bunlar aramda (helâl mi, haram

£181

mı olduğu belli olmayan birtakım) şüpheli eyler vardır; ben bu konuda size bir
misâl vereceğim(bu konuyu size lir misâlle anlatacağım): Şüphesiz Allah (c.c)
(girilmesi yasak olan) ıir koru kurmuştur. Biliniz ki, Allah'ın korusu haram kıldığı
şeyler-lir. Şüphesiz hayvanlarını korunun etrafında otlatan kişi, her an ora-a dalabilir

[191

ve şüphesiz şüpheli şeylere dalan kişi de (harama)her an esaret edebilir."
Açıklama

Hayli meşhur olan bu hadis, Kutubu Sıtte denilen altı kıta binin tamamında yer
almıştır. Bu rivayetler arasında da azı farkır vardır. Bunların her birine ayrı ayrı işaret
uzun süreceği için, biz sadece Buharî ve Müslim'in rivayetlerine, tercemelerini buraya
aktararak işaret etmek istiyoruz.

Buharî'nin, Kitabu'I-İman'daki rivayetinin tercemesi şöyledir:

"Helâl da bellidir, haram da bellidir. İkisinin arasmdada (birtakım)şüpheli şeyler
vardır ki çok kimseler onları bilmezler. Her kim şüpheli şeylerden sakınırsa ırzını da,
dinini de kurtarmış olur. Her kim de şüpheli şeylere dalarsa, koru etrafında
(hayvanlarını) otlatan bir çoban gibi, çok geçmeden içeriye dalabilir. Haberiniz olsun
ki, her kralın bir korusu olur. Bilmiş olun ki, Allah'ın yeryüzündeki korusu, haram
kıldığı şeylerdir. Yine haberiniz olusn ki, bedenin içinde bir lokmacık et (parçası)
vardır. O iyi olduğu zaman bütün beden iyi olur, bozuk olduğu zaman da bütün beden
bozuk olur. İşte o (et parçası) kalptir."
Buharî'nin Kitabu'l-Büyû'daki rivayeti de şöyledir:

"Helâl da bellidir, haram da bellidir. Fakat bunlar arasında (birtakım) şüpheli şeyler
vardır. Her kim kendisince günah olma şüphesi olan bir şeyi terkederse, günah olduğu
açık olanı çoktan bırakmış demektir. Kim de günah olması şüpheli olan şeye cür'et
ederse, o da haram olduğu açık olan şeylere dalmağa yaklaşmıştır. Günahlar, Allah'ın
komşudur. Korunun etrafında hayvanlarını otlatan kişi her an oraya dalabilir."
Müslim'in rivayeti de, Buharî'nin önceki rivayeti ile aşağı yukarı aynıdır.
Hadisin izahına ve âlimlerin hadisle ilgili olarak söyledikeleri şeylere geçmeden önce



iki kelime üzerinde durmak istiyoruz.

Müştebihât: Şüpheli şeyler demektir. Bu kelime altı ayrı şekilde rivayet edilmiştir.
Dipnotta da işaret edildiği gibi bunlar; "müştebihât, müştebihet, müşebbehât,
müteşebbihât, müşebbihât ve müşbihât" dır.

Hımâ: Koru demektir. İçerisine hayvan sokulması ya da ağacının kesilmesi, otunun
yolunması yasaklanan yani korunan yerlerdir.

Hz. Peygamber (s. a); haramlığı apaçık beli olan şeyleri koruya, haram mı yoksa helâl
mi olduğu şüpheli olan şeyleri de korunun etrafına benzetmiştir. Yine Rasûlullah (s. a),
günah olup olmadığı şüpheli olan şeyleri yapan kişiyi, korunun etrafında hayvan
otlatan çobana benzetmiş ve bu çobanın hayvanlarının her an koruya girmesi
muhtemel olduğu gibi, şüpheli şeyleri yapanların da her an günaha dalabileceklerini
bildirmiştir.

Alimler bu hadisin, islâm dininde pek büyük yeri olan dört temel hadisten birisi
olduğunu söylerler.Bu dört hadis şunlardır:

1- Üzerinde durduğumuz bu hadis.

[201

2- "Ameller niyetlere göredir..." diye başlayan hadis.

3- "Kişinin, kendisini ilgilendirmeyen leyleri terketmesi, iyi bir müslüman



olmasındandır." hadisi.

4- "Sizden birisi, kendisi için arzu ettiğini müslüman kardeşi için de istemedikçe,
hakkıyla iman etmiş sayıl-

[221

naz. "hadisi.

İbnü'I-Arabî; bütün bu hükümlerin sadece (üzerinde durduğumuz) bu hadisten
çıkartılmasının mümkün olduğunu söyler. Kurtubî de bu sözü izah sadedinde şöyle
der:

"Çünkü bu hadis; helâl, haram ve diğer hükümlere, bütün amellerin kalbe bağlı
olduğuna işaret etmektedir. Onun için bütün hükümlerin bu hadise döndürülmesi
mümkündür."

Hadis-i şerif, önemine ve ihtiva ettiği manaya uygun olarak âlimlercele alınmış ve
enine boyuna işlenmiştir. Askalânî, Nevevî, Aynî, Hattâbî ve Kadı Iyaz gibi sarihler,
hadisle ilgili olarak çok faydalı şeyler söylemişlerdir. Şimdi bunlardan istifade ile,
hadisi anlamaya çalışalım:

İbn Hacer el- Askalânî ve Nevevî'nin belirttiklerine göre; hadis-i şerif, ahkâmın üç
kısma ayrıldığına işaret etmektedir:

1- Helâl olduğu açıkça belli olan hükümler. Bunlar, beyana ihtiyaç duymayacak kadar
açık ve herkes tarafından bilinebilen şeylerdir. Ekmek yemek, yürümek, su içmek gibi.

2- Haram olduğu açık olan ve haramlığı herkes tarafından bilinen şeyler. İçki içmek,
zina etmek gibi.

3- Haram veya helâl olduğu açık olmayan şüpheli şeyler:

Haram veya helâl olduğu şüpheli olan şeylerin nelerden ibaret olduğunda âlimler
ihtilâf etmişlerdir. Askalânî'nin belirttiğine göre, bu ihtilâfların hülasası şöyledir:

a) Şüpheli şeyler, helâl veya haram oluşunda, ulemanın ihtilâf ettikleri; yani, kiminin
helâl kiminin ise haram dedikleridir. At etinin hükmündeki ihtilâf buna misâl
gösterilmektedir.

b) Helâl veya haram olduğunda ihtilâf edilen şüpheli şeyler, mekruh olanlardır. Bu



görüş, Maverdî'den nakledilmektedir.

c) Haram ve helâl malı karışık olan bir kimseyle muamele yapılmasıdır. Bu görüş de
Hattâbî'ye aittir.

Bir de çarşıdan yiyecek cinsinden bir şey almak isteyen kişiye, satıcının "tadına bak"
diyerek verdiği az bir şeyin helâl mi yoksa haram mı olduğu da şüpheli sayılmaktadır.
Çünkü, sahibinin izninin olması, o şeyin helâl olmasını gerektirir. Sahibinin alışveriş
yapılmak üzere buna müsaade etmiş olması yönü ise haram olmasını gerektirir. O
yüzden bu tür şeyler de şüphelilerden sayılmıştır.

Aynî, bunlardan farklı olarak, şüpheli şeylerin mubahlar olduğuna dair görüşler de
bulunduğunu ilâve eder. Ancak Kurtubî, bu görüşün isabetsiz olduğunu söyleyerek
reddeder.

Hattâbî, "Onlar arasında şüpheli şeyler vardır" cümlesini izah ederken şu sözleri söyler
ki, gerçekten kayda değer:

"Yani bunlar, bazı insanlar için karışıktır. Yoksa onlar haddizatında karışık ve şüpheli,
şeriatın aslında beyanı olmayan şeyler değildirler. Çünkü Cenab-ı Allah, hakkında
hüküm bulunması gereken hiçbir şeyi delilsiz ve beyansız bırakmamıştır. Şu var ki,
beyan; herkesin bilebileceği açık beyan ve usûl ilmine önem veren, naslarm
manalarını iyice anlayan, kıyas ve istin-bât yollarını bilen ilim adamlarının dışında
kimsenin anlayamayacağı gizli beyan olmak üzere iki çeşittir. Hadis-i şerifteki,
"Onları insanların çoğu bilmezler" ifadesi, sözümüzün sıhhatine delildir."
Hattâbî daha sonra, bir şeyin hükmünde şüphe eden kişinin durması ve şüpheden
korunması gerektiğini, aksi takdirde harama düşebileceğini ifade eder.
İşte tesbiti zor olan ve hükmü ancak âlimler tarafından çıkartılabilenler bunlardır.
Alimler ya nasla, ya da başka bir delille bu tür şeylerin hükümlerini istinbât ederler.
Onu ya haram ya da helâl sınıfına ilhak ederler. Fakat bazan olur ki, müctehidin, bir
şeyin hükmünü delillerden ictihad ederek ortaya çıkarması da mümkün olmaz ve o şey
şüpheli olarak kalır. Peki bu durumda olan şeylere ne hüküm verilecektir?
Kadı Iyaz bu konuda;

1- Bu tip şeyler helâldir,

2- Bunlar haramdır,

3- Bunlarla ilgili hiçbir hüküm verilemez, şeklinde üç görüşün olduğunu bildirir.
Aynîde, bu ihtilâfın sebebinin, hakkında şeriat gelmeden önce eşyanın hükmü
konusundaki ihtilâftan kaynaklandığını söyler.

Mâzirî; "Şüpheli olan şeylerin haram veya helâl olduklarına dair bir görüş beyan
edilemez" der.

Şüpheli şeylere tam olarak haram veya helâl denilmemekle birlikte, bunlardan
kaçınmanın takvaya uygun olduğunda şüphe yoktur. Nitekim Hz. Peygamber (s. a) bir

[231

hadisinde; "Sana şüphe veren şeyi bırak, şüphe etmediğini yap." buyurmaktadır.
İmam A'zam Ebû Hanîfe ve Süfyân-ı Sevrî'nin: "Gökten yere düşmem, benim için
nebiz haramdır diye fetva vermemden daha basittir; ama kendim onu asla içmedim ve
içmem de." dedikleri riva-vet edilir. Yine Hayâtü'l-Hayvân'da anlatıldığına göre; bir
zamanlar Irak'ta bdiye koyunları ile, Kûfe'nin koyunları birbirine karışmış, koyun
sahiplerinin hakları ayırdedilemeyecek derecede birbirine girmişti. İmam Ebû Hanîfe
hazretleri, koyun cinsinin ortalama yedi sene yaşadığını öğrenmiş o ka-nşık
koyunlardan olacağı korkusuyla yedi sene et yemeyi terketmişti.
Demek oluyor ki, haram ya da helâlliği konusunda kesin hüküm bulunmayan şeylerin



haram olduğuna fetva verilmese de onları işlemekten kanıma k takva gereğidir.
Ancak, takva ile amel edeceğim diye vesveseye düşlemek, vesvese ile takvayı
birbirine karıştırmamak gerekir. Meselâ, içine pislik karışmış olabilir diye
akarsulardan abdest almamak, iyice mutmain olmak için abdest azalarım defalarca
yıkamak, saatlerce tuvaletten çıkmamak takva değil, vesvesedir.
Hadisin bu rivayetinde olmamakla, birlikte, bundan sonraki rivayette bulunan; Buhari
ve Müslim'in rivayetlerinde de yer alan bir cümlenin izahını da burada vermek
istiyoruz. O da Hz. Peygamber'in şu sözüdür:

"Şüpheli şeylerden sakınan, ırzını ve dinini kurtarmış olur. Şüphelere dalan da harama
dalmış olur."

Hattâbî, bu cümleleri izah ederken söyler der:

"Bu, cerh ve ta'dil konusunda önemli bir asıldır. Şüphelerden sakınmayan kişinin,
ırzını ve dinini ayıplanmaya ve dedikodulara hedef olmaya arzettiğine delildir."
Buna göre; şüpheli şeylerden sakınan kişi; dini açısından noksanlıktan, rzı açısından
da ayıplanma ve dedikodudan korunmuş olur. Buradaki din iözü, Allah'a; ırz sözü de
insanlara taalluk eden şeylerle ilgilidir.

"Şüpheli şeylere dalan, harama da dalmış olur." sözünün manası, zaidinden anlaşıldığı
gibi değildir. Çünkü öyle olsaydı, şüpheli şeyle haram arasında fark olmaması
gerekirdi. Alimlerin açıklamasına göre, bu sözün iki nanaya ihtimali vardır:

1- Şüpheli şeyleri âdet haline getirip onları devamlı yapan kişi nihayet ıaramları
işlemeye cesaret eder ve haram işler.

2- Böyle bir kimse dikkatsizliği âdet edinir ve yavaş yavaş haramlara Jalar.
Alimler, mekruhu çok işleyenin harama düşeceğini söylerler. Bu hadisin sonundaki,
"Şüpheli şeylere dalan kişi, harama da cesaret eder." sözü de, yukarıda söylenenlere

[241

delildir.

Bazı Hükümler

1. İnsan hayatındaki bazı davranışların, helâllik veya haramlık konusundaki hükümleri
apaçık olduğu halde, bazılarının hükmü açık değildir, şüphelidir.

2. Dinî hükümleri, misallerle izah etmek caîzcHr.

[25]

3. Şüpheli şeylerden kaçınmak gerekir.

شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [3330] ( وَبَيْنَهُمَا مُشَبَّهَاتٌ لَا يَعْلَمُهَا كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ) قَالَ الْخَطَّابِيُّ أَيْ أَنَّهَا تَشْتَبِهُ عَلَى بَعْضِ النَّاسِ دُونَ بَعْضٍ وَلَيْسَ أَنَّهَا فِي ذَوَاتِ أَنْفُسِهَا مُشْتَبِهَةٌ لَا بَيَانَ لَهَا فِي جُمْلَةِ أُصُولِ الشَّرِيعَةِ فَإِنَّ اللَّهَ سُبْحَانَهُ لَمْ يَتْرُكْ شَيْئًا يَجِبُ لَهُ فِيهِ حُكْمٌ إِلَّا وَقَدْ جَعَلَ فِيهِ لَهُ بَيَانًا وَنَصَبَ عَلَيْهِ دَلِيلًا وَلَكِنَّ الْبَيَانَ ضَرْبَانِ بَيَانٌ جَلِيٌّ يَعْرِفُهُ عَامَّةُ النَّاسِ وَخَفِيٌّ لَا يَعْرِفُهُ إِلَّا الْخَاصُّ مِنَ الْعُلَمَاءِ
قَالَ وَالدَّلِيلُ عَلَى صِحَّةِ مَا قُلْنَا قَوْلُهُ عَلَيْهِ السَّلَامُ لَا يَعْلَمُهَا كَثِيرٌ وَقَدْ عُقِلَ بِبَيَانِ فَحْوَاهُ أَنَّ بَعْضَ النَّاسِ يَعْرِفُونَهَا وَإِنْ كَانُوا قَلِيلَ الْعَدَدِ
وَإِذَا صَارَ مَعْلُومًا عِنْدَ بَعْضِهِمْ فَلَيْسَ بِمُشْبِهٍ فِي نَفْسِهِ انْتَهَى
مُخْتَصَرًا ( فَمَنِ اتَّقَى الشُّبُهَاتِ) أَيِ اجْتَنَبَ عَنِ الْأُمُورِ الْمُشْتَبِهَةِ قَبْلَ ظُهُورِ حُكْمِ الشَّرْعِ فِيهَا ( اسْتَبْرَأَ دِينَهُ وَعِرْضَهُ) يَعْنِي بَالَغَ فِي بَرَاءَةِ دِينِهِ مِنْ أَنْ يَخْتَلَّ بِالْمَحَارِمِ وَعِرْضِهِ مِنْ أَنْ يُتَّهَمَ بِتَرْكِ الْوَرَعِ وَالسِّينُ فِيهِ لِلْمُبَالَغَةِ كَمَا قَالَ صَاحِبُ الْكَشَّافِ فِي قَوْلِهِ تعالى فمن كان غنيا فليستعفف اسْتَعَفَّ أَبْلَغُ مِنْ عَفَّ كَأَنَّهُ طَالِبَ زِيَادَةَ العفة كذا قال بن الْمَلَكِ فِي شَرْحِ الْمَشَارِقِ ( وَقَعَ فِي الْحَرَامِ) يَعْنِي يُوشِكُ أَنْ يَقَعَ فِيهِ لِأَنَّهُ حَوْلَ حريمه