هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
3249 حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ النَّيْسَابُورِيُّ ، حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ عُمَرَ الصَّنْعَانِيُّ ، قَالَ : سَمِعْتُ النُّعْمَانَ بْنَ أَبِي شَيْبَةَ ، يَقُولُ : عَنْ طَاوُسٍ ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : كُلُّ مُخَمِّرٍ خَمْرٌ ، وَكُلُّ مُسْكِرٍ حَرَامٌ ، وَمَنْ شَرِبَ مُسْكِرًا بُخِسَتْ صَلَاتُهُ أَرْبَعِينَ صَبَاحًا ، فَإِنْ تَابَ تَابَ اللَّهُ عَلَيْهِ ، فَإِنْ عَادَ الرَّابِعَةَ كَانَ حَقًّا عَلَى اللَّهِ أَنْ يَسْقِيَهُ مِنْ طِينَةِ الْخَبَالِ ، قِيلَ : وَمَا طِينَةُ الْخَبَالِ يَا رَسُولَ اللَّهِ ؟ قَالَ : صَدِيدُ أَهْلِ النَّارِ ، وَمَنْ سَقَاهُ صَغِيرًا لَا يَعْرِفُ حَلَالَهُ مِنْ حَرَامِهِ ، كَانَ حَقًّا عَلَى اللَّهِ أَنْ يَسْقِيَهُ مِنْ طِينَةِ الْخَبَالِ
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
3249 حدثنا محمد بن رافع النيسابوري ، حدثنا إبراهيم بن عمر الصنعاني ، قال : سمعت النعمان بن أبي شيبة ، يقول : عن طاوس ، عن ابن عباس ، عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : كل مخمر خمر ، وكل مسكر حرام ، ومن شرب مسكرا بخست صلاته أربعين صباحا ، فإن تاب تاب الله عليه ، فإن عاد الرابعة كان حقا على الله أن يسقيه من طينة الخبال ، قيل : وما طينة الخبال يا رسول الله ؟ قال : صديد أهل النار ، ومن سقاه صغيرا لا يعرف حلاله من حرامه ، كان حقا على الله أن يسقيه من طينة الخبال
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

Narrated Abdullah Ibn Abbas:

The Messenger of Allah (ﷺ) said: Every intoxicant is khamr (wine) and every intoxicant is forbidden. If anyone drinks wine, Allah will not accept prayer from him for forty days, but if he repents, Allah will accept his repentance. If he repeats it a fourth time, it is binding on Allah that He will give him tinat al-khabal to drink.

He was asked: What is tinat al-khabal, Messenger of Allah? He replied: Discharge of wounds, flowing from the inhabitants of Hell. If anyone serves it to a minor who does not distinguish between the lawful and the unlawful, it is binding on Allah that He will give him to drink the discharge of wounds, flowing from the inhabitants of Hell.

(3680) İbn Abbas (r.a)'dan rivayet olunduğuna göre Peygamber (s. a) şöyle
buyurmuştur:

"Her sarhoşluk veren şey şaraptır ve (dolayisıyle) her sarhoşluk veren şey haramdır.
Her kim sarhoşluk veren bir şeyi içerse kırk sabah (onun) namazı (nm sevabı) azalır.
Eğer tevbe ederse Allah tevbe- sini kabul eder. Eğer dördüncüde (tekrar içkiye)
dönerse Allah'ın ona tînetü'l-hıbâl (denilen irinler) den içirmesini Allah katında
haketmiş olur."

(Orada bulunanlardan biri tarafından):

Ey Allah'ın Rasûlü; "tînetü'l-hıbâl"nedir? diye soruldu.

(Hz. Peygamber de) şöyle cevapladı:

"Cehennem ehlinin irin(ler)idir. Sarhoşluk veren bir şeyi, haramını helâlini bilmeyen
küçük bir çocuğa içiren kimse de (yine) Allah katında Allah'ın ona cehennem ehlinin

£481

irinlerinden içirmesini haketmiş olur."
Açıklama

Bilindiği gibi bir ibadetin iki yönü vardır:

a) O ibadeti yerine getiren kimse onun sorumluluğundan kurtulur.

b) İşlediği bu ibadetten dolayı sevaba nail olur.

Hadis-i şerifte, içki içen bir kimsenin kırk gün sabah namazlarının ya da bu kırk gün
içinde kılmış olduğu tüm namazlarının sevabından mahrum kalacağı ifade
edilmektedir. Ancak bu ifadede onun bu ibadetlerden sorumlu olacağına dair bir mana
bulunmadığından ulema, bu kimsenin bu süre içerisinde kıldığı namazların sevabından
mahrum kalmakla birlikte onların sorumluluğundan kurtulmuş olacağını
söylemişlerdir.



Metinde geçen "kırk sabah" sözü, mecazen kırk gün anlamında kullanılmış olabileceği
gibi hakiki manasında da kullanılmış olabilir. Çünkü sabah namazı namazların en
faziletlisi olduğundan kırk gün sabah namazının sevabından mahrum kalan bir kimse
onun sorumluluğundan kurtulmuş da olsa çok büyük bir mahrumiyete düçâr olmuş
demektir.

Burada içki içen bir kimsenin uğradığı zararı ifade için özellikle onun namazından
misâl verilmesinin sebebi üzerinde bazı görüşler ileri sürülmüştür. Bunlardan birkaçı
şunlardır:

a) Çünkü içkinin haram kılınmasının en önemli sebeplerinden birisi insanı namazdan
alıkoymasıdır.

149]

b) İçki bütün kötülüklerin anası olmasına karşılık, namazın da bütün ibadetlerin

mm

anası olması ve insanı bütün kötülüklerden alıkoyması sebebiyle içkinin zararı
anlatılırken namazdan misâl verilmiştir.

c) Namaz bedenî ibadetlerin en faziletlisi olduğu için namazdan misâl verilmiş ve
içkinin namaz gibi en önemli bir ibadetin sevabını bile götürdüğü haber verilmek
suretiyle diğer ibadetlerin sevabından hiçbir şeyi bırakmayacağı kolaylıkla anlatılmak

[51]

istenmiştir.

Münavî'ye göre; içki sebebiyle yapılan ibadetlerin sevabının kaybolmasının kırk gün
devam etmesindeki hikmet, içilen bir içkinin tesirinin vücutta kırk gün kalmasıyla
ilgilidir.

Bezlü'l-Machûd yazarının açıklamasına göre, hadiste geçen "Sarhoşluk veren bir şeyi
küçük bir çocuğa içiren" anlamındaki cümle; küçük bir çocuğa ipek giydirmenin
haram olduğunu söyleyen İmam Ebû Hanîfe'nin lehine, çocuğa ipekli elbise

£521

giydirmenin caiz olduğunu söyleyen İmam Şafiî'nin de aleyhine delildir.
Bazı Hükümler

1. Uyuşturucu kullananlar kırk gün ibadetlerinin sevaplarından mahrum kalırlar.

£531

2. Tevbe ile büyük günahlar da affedilir.

3. İçkiye dört defa tevbe ettikten sonra tevbesini bozan kişi cehennemlik olur. Çünkü
bu kimse artık samimi bir şekilde tevbe etmeyecek demektir. Dört defa tevbesini
bozan kimseler, genellikle tevbesinde durabilecek iradeden mahrum kimselerdir.
Bununla beraber, Allah'ın, yetmiş defa tevbesini bozup da yine tevbekâr olmayı

[54]

başaran bir kimsenin tevbesini kabul etmesi umulur.

155]

4. Büyükler için caiz olmayan şeyler, küçükler için de caiz değildir.

شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [3680] ( كُلُّ مُخْمِرٍ) أَيْ كُلُّ مَا يُغَطِّي الْعَقْلَ مِنَ التَّخْمِيرِ بِمَعْنَى التَّغْطِيَةِ ( وَكُلُّ مُسْكِرٍ حَرَامٌ) سَوَاءٌ كَانَ مِنْ عِنَبٍ أَوْ غَيْرِهِ ( بُخِسَتْ) بِضَمِّ الْبَاءِ وَكَسْرِ الْخَاءِ الْمُعْجَمَةِ مِنَ الْبَخْسِ وَهُوَ النَّقْصُ ( أَرْبَعِينَ صَبَاحًا) ظَرْفٌ
قَالَ الْمُنَاوِيُّ خص الصَّلَاةُ لِأَنَّهَا أَفْضَلُ عِبَادَاتِ الْبَدَنِ وَالْأَرْبَعِينَ لِأَنَّ الْخَمْرَ يَبْقَى فِي جَوْفِ الشَّارِبِ وَعُرُوقِهِ تِلْكَ الْمُدَّةَ ( فَإِنْ تَابَ) أَيْ رَجَعَ إِلَيْهِ تَعَالَى بِالطَّاعَةِ ( تَابَ اللَّهُ عَلَيْهِ) أَيْ أَقْبَلَ عَلَيْهِ بِالْمَغْفِرَةِ ( مِنْ طِينَةِ الْخَبَالِ) بِفَتْحِ الْخَاءِ الْمُعْجَمَةِ وَالْمُوَحَّدَةِ الْمُخَفَّفَةِ وَهُوَ فِي الْأَصْلِ الْفَسَادُ وَيَكُونُ فِي الْأَفْعَالِ وَالْأَبْدَانِ وَالْعُقُولِ
وَالْخَبْلُ بِالتَّسْكِينِ الْفَسَادُ ( صَدِيدُ أَهْلِ النَّارِ) قَالَ فِي الْقَامُوسِ الصَّدِيدُ مَاءُ الْجُرْحِ الرَّقِيقُ ( وَمَنْ سَقَاهُ صَغِيرًا) أَيْ صَبِيًّا ( لَا يَعْرِفُ حَلَالَهُ مِنْ حَرَامِهِ) الْجُمْلَةُ صِفَةٌ لِلصَّغِيرِ
وَالْحَدِيثُ سَكَتَ عَنْهُ الْمُنْذِرِيُّ