هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
3717 حَدَّثَنَا عُقْبَةُ بْنُ مُكْرَمٍ ، وَابْنُ الْمُثَنَّى ، قَالَا : حَدَّثَنَا وَهْبُ بْنُ جَرِيرٍ ، حَدَّثَنَا أَبِي ، قَالَ : سَمِعْتُ مُحَمَّدَ بْنَ أَبِي يَعْقُوبَ ، يُحَدِّثُ عَنِ الْحَسَنِ بْنِ سَعْدٍ ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ جَعْفَرٍ ، أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَمْهَلَ آلَ جَعْفَرٍ ثَلَاثًا أَنْ يَأْتِيَهُمْ ، ثُمَّ أَتَاهُمْ ، فَقَالَ : لَا تَبْكُوا عَلَى أَخِي بَعْدَ الْيَوْمِ ، ثُمَّ قَالَ : ادْعُوا لِي بَنِي أَخِي ، فَجِيءَ بِنَا كَأَنَّا أَفْرُخٌ ، فَقَالَ : ادْعُوا لِي الْحَلَّاقَ ، فَأَمَرَهُ فَحَلَقَ رُءُوسَنَا
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
3717 حدثنا عقبة بن مكرم ، وابن المثنى ، قالا : حدثنا وهب بن جرير ، حدثنا أبي ، قال : سمعت محمد بن أبي يعقوب ، يحدث عن الحسن بن سعد ، عن عبد الله بن جعفر ، أن النبي صلى الله عليه وسلم أمهل آل جعفر ثلاثا أن يأتيهم ، ثم أتاهم ، فقال : لا تبكوا على أخي بعد اليوم ، ثم قال : ادعوا لي بني أخي ، فجيء بنا كأنا أفرخ ، فقال : ادعوا لي الحلاق ، فأمره فحلق رءوسنا
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

Narrated Abdullah ibn Ja'far:

The Prophet (ﷺ) gave the children of Ja'far three day' time to visit them. He then came to visit them, and said: Do not weep over my brother after this day. He said: Call to me the children of my brother. We were brought to him as if we were chicken. He said: Call a barber to me. He then ordered and our heads were shaved.

(4192) Abdullah b. Câbir (r.a) şöyle demişlir.

Hz. Peygamber (s. a); Cafer ailesine, üçgiin sonra kendilerine geleceğini söyledi. Sonra
Cafer ailesine varıp;

"Bu günden sonra kardeşim için ağlamayın" buyurdu. Daha sonra da "bana kardeşimin
çocuklarını çağırın" dedi. Biz Râsûlullah'a getirildik. Birer kuş yavrusu gibi idik.
Efendimiz:

"Bana berberi çağırın" buyurdu (berber geldi) Rasûkıllah kendisine emretti, o da

' [751
başlarımızı tıraş etti.

Açıklama

Hâdis'in râvîsi Peygamberimiz/in amcası Ebû Tâlibn oğlu büyük şehid Hz. Cafer'in
oğludur. Anlaşıldığı üzere Hz. Cafer şehid edilince. Peygamber Efendimiz, yas tut
maları için ailesine üç gün izin vermiş, üç günün biliminde de onlara yası



bırakmalarını tenbih etmek için kendilerine geleceğin! söylemiştir.

Hz. Cafer'in ailesine geldiğinde onun çocukları Abdullah. Avn ve Muhammed -

Râvi'nin tabiriyle birer kuş yavrusu gibi idiler. Saçları kuş yavrusunun tüylerine

benziyordu. Efendimiz durumu görünce bir berber çağırıp çocuklarının saçlarını tıraş

ettirdi.

Aslında ihramdan çıkmanın dışında saçların tıraş edilmemesi daha el; dâl
görünmektedir. Ama, Hz. Cafer'in hanımı kocasının şehitliğinden dolayı duyduğu
üzüntü sebebiyle çocukların suçlarını taramayı ihmal ettiği için, Peygamber
Efendimiz, başlarını tıraş ettirmiştir. Bu izah Aliyyü'l-Kârî'ye aittir.

1761

Bezlü'l - Mechûd'da talikan şöyle denilmektedir.

Muvaffak şöyle der. "Başı tıraş konusunda Ahmed (b. Hanbeİ)Men selen rivayetler
ihtilaflıdır. Ondan, tıraş olmanın mekruh olduğu rivayet edilmiştir. Çünkü Hz.
Peygamber (s. a) Hariciler hakkında, "Onların özellikleri tıraştır." buyurmuştur. Hz.
Ömer'de Sabiğa; "eğer seni tıraşlı olarak görürsem başına kılıçla vururum. 1 " demiştir.
Yine Pcygambenmiz'den, "alınlar hac ve umre de açılır." buyurduğu rivayet edilmiştir.
Bunu Efrad'da Dârakutnî rivayet etmiştir.
İbn Abbas (r.a) da şehirde başını tıraş eden şeytandır, demişlir.

Ahmed, "Selef tıraşı kerih görürdü" der. Yine Ahmed'den bunun mekruh olmadığı,
ama tıraş olmamanın daha efdal okluğu ifade edilmiştir.

İbn Abdîl Berr, "İnsanlar tıraş olmanın mubah olduğunda lYıüttenktirler, delil olarak
bu yeter" der.

İkna, şerhinde de şöyle denilmekledir. Saçları tıraş etmekle beis yoktur. Ama Hac.
kafirin müslüman oluşu ve yeni doğan gocunun akikastnm dışında sünnet de değildir."
Büceyremi de İbnü'l Kâriyy'inin şu sözleri nakleder. "Hz. Peygamber (s. a) ömründe
ancak dört defa tıraş oldu,"

Bu ifadelerden, zaruret yoksa, saçları tıraş etmenin caiz. tıraş etmemenin ise efdal
olduğu anlaşılmaktadır.

İmâm Nevevî; Hz. Peygamberin Haricîlerle ilgili, sözünün, saçı iraş etmenin caiz
olmayışına delâlet etmiyeceğini, çünkü bir guruba alâmet olan bir şeyin bazan haram,

[721

bazan da mubah olabileceğini söyler.
Bazı Hükümler

1. İşi yaygaraya dökmemek, ağıt ve ferya da dalmamak kaydıyla, ölünün arkasından
üç gün yas tutmak, ağlamak caizdir.

2. Küçük çocukların velîleri, onların işlerini üzerlerine alırlar ve onların yararına olan
faaliyetlerde bulunurlar.

[781

3. Saçların traş edilmesi caizdir.

1791

14. Zülüf Bırakmak



شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [4192] ( عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بن جعفر) أي بن أَبِي طَالِبٍ ( أَمْهَلَ آلَ جَعْفَرٍ) أَيْ تَرَكَ أَهْلَهُ بَعْدَ وَفَاتِهِ يَبْكُونَ وَيَحْزَنُونَ عَلَيْهِ ( ثَلَاثًا) أي ثلاث ليال
قال القارىء وَهَذَا هُوَ الظَّاهِرُ الْمُنَاسِبُ لِظُلُمَاتِ الْحُزْنِ مَعَ أَنَّ اللَّيَالِي وَالْأَيَّامَ مُتَلَازِمَانِ وَفِيهِ دَلَالَةٌ عَلَى أَنَّ الْبُكَاءَ وَالتَّحَزُّنَ عَلَى الْمَيِّتِ مِنْ غَيْرِ نُدْبَةٍ وَنِيَاحَةٍ جَائِزٌ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ ( عَلَى أَخِي) يعني جعفر ( بَعْدَ الْيَوْمِ) أَيْ هَذَا الْيَوْمِ ( ثُمَّ قَالَ أدعوا لي) أَيْ لِأَجْلِي ( بَنِي أَخِي) وَهُمْ عَبْدُ اللَّهِ وَعَوْنٌ وَمُحَمَّدٌ أَوْلَادُ جَعْفَرٍ ( كَأَنَّا أَفْرُخٌ) بِفَتْحٍ فَسُكُونٍ فَضَمٍّ جَمْعُ فَرْخٍ وَهُوَ صَغِيرُ وَلَدِ الطَّيْرِ وَوَجْهُ التَّشْبِيهِ أَنَّ شَعْرَهُمْ يُشْبِهُ زَغَبَ الطَّيْرِ وَهُوَ أَوَّلُ مَا يَطْلُعُ مِنْ رِيشِهِ ( فأمره) أي الحلاق بعد مجيئه ( فحلق رؤوسنا) وإنما حلق رؤوسهم مَعَ أَنَّ إِبْقَاءَ الشَّعْرِ أَفْضَلُ إِلَّا بَعْدَ فَرَاغِ أَحَدِ النُّسُكَيْنِ لِمَا رَأَى مِنَ اشْتِغَالِ أُمِّهِمْ أَسْمَاءَ بِنْتِ عُمَيْسٍ عَنْ تَرْجِيلِ شُعُورِهِمْ بِمَا أَصَابَهَا مِنْ قَتْلِ زَوْجِهَا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَأَشْفَقَ عَلَيْهِمْ مِنَ الْوَسَخِ وَالْقَمْلِ ذَكَرَهُ القارىء
وَفِي الْحَدِيثِ دَلِيلٌ عَلَى جَوَازِ حَلْقِ الرَّأْسِ جَمِيعِهِ وَسَيَأْتِي الْكَلَامُ عَلَى هَذِهِ الْمَسْأَلَةِ فِي آخِرِ أَحَادِيثِ الْبَابِ الْآتِي
قَالَ الْمُنْذِرِيُّ وَأَخْرَجَهُ النسائي

( )
بِضَمِّ الْمُعْجَمَةِ وَفَتْحِ الْهَمْزَةِ قَالَ فِي النِّهَايَةِ الذُّؤَابَةُ هِيَ الشَّعْرُ الْمَضْفُورُ مِنْ شَعْرِ الرَّأْسِ انتهى
وفي القاموس الذؤابة الناصية أو منبتها مِنَ الرَّأْسِ انْتَهَى
وَفِي مُنْتَهَى الْأَرَبِ ذُؤَابَةٌ بالضم كيسو وبيشاني يا جاي روئيدي موي بيشاني درسر انتهى وَفِي فَتْحِ الْبَارِي الذُّؤَابَةُ مَا يَتَدَلَّى مِنْ شَعْرِ الرَّأْسِ انْتَهَى
وَهُوَ الْمُرَادُ مِنَ الْبَابِ